|

Sabırlı olmaya devam ediyoruz ama nereye kadar?

Başbakan Erdoğan, Haliç Konferans Salonu'nda iftar yemeğinde konuştu.

Ajanslar
00:00 - 21/07/2013 Pazar
Güncelleme: 21:49 - 21/07/2013 Pazar
Yeni Şafak
Sabırlı olmaya devam ediyoruz ama nereye kadar?
Sabırlı olmaya devam ediyoruz ama nereye kadar?

Erdoğan, AK Parti İstanbul İl Başkanlığı'nın Haliç Kongre Merkezi'nde verdiği iftara katıldı. Yemeğin ardından konuşan Erdoğan, geleneksel iftar buluşmasına katılanlara tek tek şükranlarını sunarken, AK Parti İstanbul İl Başkanlığına, başkan ve ekibine, geleneksel hale gelen iftarları düzenledikleri için teşekkür etti.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin ekonomisiyle, dış politika vizyonuyla, dinamik nüfusuyla güçlü bir ülke olduğunu ama Türkiye'yi asıl güçlü yapanın, çok farklı kesimleri bir arada, hoşgörü içinde tutabilme becerisi ve tecrübesi olduğunu belirterek, "Farklılıkları hiçbir zaman bizler bir zaaf olarak görmedik. Tam tersine, farklılıkları her zaman bir zenginlik olarak gördük, Türkiye'nin bu zenginlik üzerinde istikrarla büyüyeceğine yürekten inandık" dedi.

Erdoğan, AK Parti İstanbul İl Başkanlığı'nın Haliç Kongre Merkezi'nde verdiği iftara katıldı. Yemeğin ardından konuşan Erdoğan, geleneksel iftar buluşmasına katılanlara tek tek şükranlarını sunarken, AK Parti İstanbul İl Başkanlığına, başkan ve ekibine, geleneksel hale gelen iftarları düzenledikleri için teşekkür etti.

"Bu ramazana farklı girdik" diyen Erdoğan, "Bir tarafta Mısır'daki gelişmeler, diğer tarafta Suriye'deki gelişmeler, gerçekten 13'üncü gününü idrak ettiğimiz ramazan ayında, bizleri üzüntüye ne yazık ki gark etti. Farklı bir iklim içerisindeyiz. Yanı başımızda, Suriye'deki gelişmeler, artık sınırlarımızı da aşmak suretiyle zaman zaman ülkemiz içerisinde de bildiğiniz gibi ölümlere neden olmaya başladı. Bu da hassasiyeti ortaya koyuyor. Sabırlıyız, sabrediyoruz ama nereye kadar, onu şu anda burada sizlerle paylaşacak durumda değilim" diye konuştu.

Erdoğan, Mısır'da yaşanan acı olaylara rağmen, ramazanın genel olarak kalplerin yumuşamasına, rahmetin, merhametin, hoşgörünün ve dayanışmanın daha da artmasına vesile olduğunu dile getirerek, şöyle devam etti:

"Müslümanlar olarak, gün boyunca kendimizi dünyevi ihtiyaçlardan uzak tutarken, bir kez daha yoksulların, ihtiyaç sahibi olanların, yolda kalmışların, kimsesizlerin hissiyatını anlayabilme, onların duygularını paylaşabilme fırsatımız oluyor. Açıkçası, oruç tutarak ya da ramazanın o bereketli atmosferini teneffüs ederek, içimizi dünyevi gıdalardan boşaltıyor, insana, sadece bir insan olarak bakma tecrübesini çok daha yoğun şekilde yaşama fırsatını buluyoruz.

Bakınız, bizzat benim de teşkilatımızdaki tüm arkadaşlarımın da her fırsatta ifade ettiğimiz bir ilkemiz var. Anadolu'nun büyük ozanı Yunus Emre'nin dizelerinde en güzel şekilde ifadesini bulan, tekrar ediyorum: Yaradılanı severiz, yaradandan ötürü. Bizim, insana bakışımız, insana nazar edişimiz, işte hep bu dizelerin ifade ettiği gibi. Gerçek, bunun üzerine bina ediliyor ve yolumuzu da bu şekilde çizerek devam ediyoruz. Bizim için insan, önce candır. Bizim için insan, önce Yaradanın bu dünyadaki en mükemmel, en şerefli varlığıdır, eseridir. Yaradılmış olanların da en şereflisi olmak suretiyle, hiçbir zaman mabud olmamış, tam aksine o da kulluğunun idrakı içerisinde oldukça yükselmiştir. Dikkatinizi çekiyorum; derisinin rengi önemli değil, dili, kültürü, gelenekleri önemli değil, etnik kökeni, inançları önemli değil. İnsan, önce insandır, önce candır. Hem ülkemizde, hem yeryüzünde, biz, bizim dışımızdakilere hep bu nazarla baktık ve bu nazarla bakıyoruz."

Başbakan Erdoğan, Anadolu'nun, Trakya'nın, Türkiye'nin, hatta Türkiye'nin bakiyesi üzerine inşa edildiği kadim devletlerin kültür ve medeniyetlerine bakıldığında da bu anlayışın görüldüğünü ifade ederek, "Bu topraklar, binlerce yıllık tarihi boyunca, her zaman farklılıkları bir arada yaşatmış, her zaman farklı renkleri barış, dostluk ve hoşgörü içinde bir arada tutabilmiştir. Eğer bu topraklarda, egemen olanın diğerine bir hoşgörüsüzlüğü, bir zulmü, bir tahammülsüzlüğü olsaydı, inanın bugün bu kadar renkli bir Türkiye olmazdı. Eğer bu topraklarda, farklı olana karşı tahammülsüzlük olsaydı, bu kadar farklı etnik köken, bu kadar farklı dil ve inanç bugüne kadar bir arada olamaz, bugünlere erişemezdi" diye konuştu.

Özellikle son asırda bazı hatalar yapıldığını, bazı acı olaylar yaşandığını anlatan Erdoğan, "Ancak, bunların hata olduğu kabul edilmiş, Türkiye toprakları üzerinde farklılıklara tahammülsüzlük hiçbir zaman kendisine uzun süreli tutunma fırsatı bulamamıştır" dedi.

Erdoğan, Türkiye'nin ekonomisiyle, dış politika vizyonuyla, dinamik nüfusuyla güçlü bir ülke olduğunu vurgulayarak, "Türkiye'yi asıl güçlü yapan, çok farklı kesimleri bir arada hoşgörü içinde tutabilme becerisi ve tecrübesidir. Farklılıkları hiçbir zaman bizler bir zaaf olarak görmedik. Tam tersine, farklılıkları her zaman bir zenginlik olarak gördük, Türkiye'nin bu zenginlik üzerinde istikrarla büyüyeceğine yürekten inandık" ifadelerini kullandı.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Bilesiniz ki güçlü bir Türkiye'yi dünya pek istemiyor. Türkiye'nin güçlü olmaması için elinden geleni yapan güçler var. Egemen güçler, emperyal güçler, buna ne derseniz deyin" dedi.

Erdoğan, AK Parti İstanbul İl Başkanlığı'nın Haliç Kongre Merkezi'nde verdiği iftara katıldı. Yemeğin ardından konuşan Erdoğan, farklılıkların birarada yaşayabilmesinin en temel şartının, hiç kuşkusuz birbirine saygı, birbirine hoşgörü ve tahammül olduğunu belirterek, "Fakat şiddete dayalı olarak değil, düşünceyle, fikirle bunu bu şekilde ortaya koyabilmektir aslolan" diye konuştu.

Ülkedeki 76 milyon nüfusun her bir ferdinin, istisnasız olarak, insan olmaktan, vatandaş olmaktan kaynaklanan özgürlüklerini kullanma hakkına sahip olduğuna dikkati çeken Erdoğan, şunları kaydetti:

"Başkasının özgürlük alanına müdahale etmediği, başkasının yaşamını, yaşam tarzını, inançlarını ve haklarını tehdit etmediği müddetçe, herkes özgür olmak, haklarını özgürce kullanmak durumundadır. Çoğunluk olmak, azınlığı yok saymak anlamına asla gelmez, kimseye de bu hakkı vermez. Demokrasi, esasen, insanları, başkalarının özgürlük alanlarına müdahale etmeyecek şekilde, birarada, birbirine saygılı ve hoşgörülü şekilde tutabilmek için vardır. Çoğunluk, çok olma avantajını kullanarak, azınlığa dayatmalarda bulunamaz. Ancak azınlık da, elindeki güçlere güvenerek, çoğunluğa istikamet çizme, çoğunluğa dayatmalarda bulunma hakkına asla sahip olamaz."

Eğer azınlığın çoğunluğa tahakkümüne müsade edilirse, o zaman da çoğunluğun ta kendisine saygısızlık yapmış olunacağını ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti:

"Bu iradeyi, bu iktidarı kullanamayanlar da kendilerini iktidara getirmiş olanlara karşı saygısızlıkta bulunmuş olurlar. Demokrasilerde, sandıktan çıkan çoğunluğun, elbetteki sandıktan çıkan azınlığa her istediğini yapma ve yaptırma hakkı yoktur. Tekrar ediyorum aynı şekilde, azınlığın da, elindeki sermaye gücünü, medya gücünü, propaganda gücünü, uluslararası güçleri arkasına alarak, çoğunluğa dayatmalarda bulunma hakkı yoktur. Bizim, geleceğe, işte bu temel ilkeler, bin yılların içinden süzülüp gelen bu tecrübeler ışığında yürümemiz gerekiyor."

-"Güçlü bir Türkiye'yi dünya pek istemiyor"

"Bu anlamlı gecede bir şeyi özellikle paylaşmak istiyorum" diyen Başbakan Erdoğan, "Bilesiniz ki güçlü bir Türkiye'yi dünya pek istemiyor. Türkiye'nin güçlü olmaması için elinden geleni yapan güçler var. Egemen güçler, emperyal güçler, buna ne derseniz deyin" ifadelerini kullandı.

Son 10 yıl içinde gücünü bire üç katlayan bir Türkiye'nin birçok çevreyi rahatsız ettiğini anlatan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"İçeride ve dışarıda bunlar dayanışma içindeler. Bunların hepsi bizim malumumuzdur. Şu anda içimizde bulunan birçok dostum da aslında bunları biliyor. Bütün bunlara karşı biz güçlü Türkiye'de daha mutlu olacağımız, herhalde bilmemiz gerekir bundan korkmamızın bir anlamı yok ama bizi zayıf veya zayıflatma gayreti içerisinde olanlara karşı biz dayanışma içinde olmazsak, elbirliği halinde olmazsak, ülkemizin geleceğine yazık olmaz mı? İşte bir mayıs ayı düşünün, haziranı düşünün bu iki ay içerisinde Türkiye çok ciddi bir sıçramayı yaşarken, bu sıçramayı yaşadığı esnada meydana gelen olayların tanımını kimse yapabildi mi? Bakınız bütün bu olan eylemler zam talebiyle yapılmadı. Bu eylemler 'bizim şu şu şu haklarımız elimizden alındı' diye yapılmadı. Ne diye başladı? '4 tane ağaç' diye başladı. Böyle bir durum var mı? 4 tane ağaç kesilmiş ya 4 kesilir, 40 tane dikilir. Kaldı ki burada bir sökme olayı söz konusu. Kaldı ki bu iktidar, bu konuda asla kimsenin yarışamayacağı bir iktidar."

Başbakan Erdoğan, İstanbul'da görülen yeşilin, hep iktidarları döneminde olduğuna dikkati çekerek, şunları söyledi:

"Bunu iddia ile söylüyorum, kimse bu konuda bizimle yarışa çıkamaz, aşık atamaz. Hepsinin nerede nasıl bunlar yapıldı, bizim yol haritamızda bunlar mevcut. Bakın ben 2 milyar 800 milyon fidan ve ağaçtan bahsediyorum Türkiye geneli için bakıyorsunuz ki kimsenin bu noktada kafası basmıyor, malum çevrelerin. Niye? Hesap yapmaya kalkıyor işte, 'şu kadar metrekareye şu kadar olur veya bu kadar olur' diye, bu hesaplara başlıyorlar. Çünkü fidanla ağacı karıştırıyor. Bu fidanlar yarın ağaca duracak ama ağaç nedir fidan nedir bunun farkında değil. Bütün bunlarla beraber, Türkiye genelinde şu anda bizim dikmiş olduğumuz fidanlardan ağaçlara kadar dünyayla rekabete girdiğimizde, hamdolsun dikme yarışı içerisinde dünyada önde gelen ülkelerden bir tanesiyiz. Bütün bunlara rağmen sabırla biz bu mücadelemizi sürdürüyoruz, sürdüreceğiz."

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, yeni anayasa çalışmalarına ilişkin, "Tutturmuşlar 'başkanlık sisteminden vazgeçin.' Ne olacak vazgeçersek? Bu bizim olmazsa olmazımız değil. Biz teklif getirme hakkına sahip değil miyiz? Sen nasıl 'kırmızı çizgilerim var' diyorsan, ben kırmızı çizgi koymuyorum ortaya. Biz bir teklif getiriyoruz. 'Başkanlık sistemi de burada tartışılsın, müzakere edilsin' diyoruz. Bunu olmazsa olmaz bir şart olarak koymuyoruz" dedi.

Erdoğan, AK Parti İstanbul İl Başkanlığı'nın Haliç Kongre Merkezi'nde verdiği iftara katıldı. Yemeğin ardından konuşan Erdoğan, bu ülkede çözülemeyecek, aşılamayacak, geride bırakılamayacak hiçbir sorun bulunmadığını belirterek, hiç bir sorunun çözümsüz olmadığını vurguladı.

Başbakan Erdoğan, "Bizi umutsuzluğa, karamsarlığa sevkedecek hiçbir sorunumuz bulunmuyor. Bu ülkede, çoğunluk da azınlık da bin yıllardır birarada yaşadığı gibi, ebediyyen bir arada yaşayabilir ve yaşayacaktır" diye konuştu.

Bu ülkede, Türk, Kürt, Arap, Roman, Gürcü, Çerkez, Laz, Boşnak gibi 36 etnik unsurun bin yıllardır birarada yaşadığını ve ebediyyen de birarada yaşayacağını ifade eden Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Sünni, Alevi, Müslüman, Hıristiyan, Musevi ve diğerleri… Nasıl yüzyıllardır birarada yaşıyorsa, ebediyyen de birarada yaşayacak. Bizim, bunu başaracak gücümüz de irademiz de tecrübemiz de mevcut. Bakınız sadece geçen yıl, azınlık vatandaşlarımızın bizlere verdiği bir iftar vardı. İftar sofrasında kendilerine 'En kısa zamanda gayrimenkullerinizi sizlere vereceğiz' demiştim. Şu ana kadar 2,5 milyar dolarlık gayrimenkulu azınlıklara teslim ettik ve hala yargı devam ediyor ve kararlar çıktıkça da gayrimenkullerini veriyoruz. Bunu bugüne kadar Türkiye'de hangi iktidar yaptı? Hiç bir iktidar buna cesaret edemedi ama biz bunu başardık. Yeter ki oturalım, meselelerimizi konuşalım, istişare edelim, birbirimizi anlamaya çalışalım ve anlaşırsak çözeriz ama burada meselelerimizin arasına şiddetin girmemesine azami derecede özen göstermek zorundayız. Şiddet, eğer sorunları çözmede bir yöntem gibi görülürse, tarihi tecrübelerimizden de biliyoruz ki o sorunlar çözülmez, daha da kronik, daha da çözümsüz hale gelir. Şiddetin, hiç kimseye, hiçbir kesime getireceği fayda yoktur, olmamıştır ve olmayacaktır. Yumruklar sıkılıysa, tokalaşma olmaz, musafaha olmaz. Bunu unutmayalım. Şiddet, her türlü uzlaşmanın, anlaşmanın, istişarenin ve diyaloğun önünü kapar. Her meselede, şiddeti uzakta tutacağız. Her meseleyi, anayasa, yasalar, değerlerimiz ve meşruiyet dairesi içinde ele alacağız. Anayasanın, yasaların yetersiz kaldığı, çözümün önünü kapattığı durumlarda, özellikle bunu söylüyorum, demokrasiyi işleterek, birlikte yaşama kültürümüzü güçlendirecek anayasalar, yasalar inşa edeceğiz."

- Yeni anayasa çalışmaları

Başbakan Erdoğan, yeni anayasa çalışmalarına da değinerek, millete "yeni anayasa" sözü verdiklerini, milletin bunu beklediğini söyledi.

Şu ana kadar 177 maddenin 48'inde 4'lü mutabakat sağlandığını hatırlatan Erdoğan, şöyle konuştu:

"Diyoruz ki, 48'i, 58, 68, 78 yapabileceksek devam edelim ama yok. Şu anda madem 48'inde 4'lü mutabakatı sağladık, hadi bunu ilk etapta, bir adım atalım, bir hafta oturalım, yoğun bir çalışmayla bu 48 maddeye 26 maddeyi de ilave edelim, bu iş bitsin, koyalım bir kenara. 'Ondan sonra bırakalım' demiyoruz. Sonra yine devam edelim ama mesafe alalım. Millet bir şeylerin yapıldığını görsün ve 48 maddenin yapılmasıyla ilgili şu ana kadar 'biz varız' diyen bir parti çıkmadı. Niye gelmiyorsunuz? Samimi iseniz bir defa şunları bir halledelim.

Ben 3 arkadaşıma dedim ki, 'Bu yaz size tatil yok. Haftada 2 gün, bunun dışında 5 gün yoğun çalışma.' Parlamento açılana kadar gelin bu işi bitirin. Olumlu bir cevap yok. Niye? Beyefendiler herhalde tatil yapacaklar. Bu kadar hayati bir meselede şu anda parlamento yoğun bir çalışma sergiledi ama Anayasa Uzlaşma Komisyonu 465 gün bir çalışma ortaya koydu, saat itibariyle daha da düşük. Böyle bir anlayış samimi olabilir mi? Niyetleri yok, ipe un seriyorlar. Biz baştan iyiniyetimizi ortaya koyduk. 326 milletvekili ile Uzlaşma Komisyonu'nda 3 üyemiz var. Bir tanesinin 29 milletvekili ile 3 üyesi var, bir diğerinin 51 milletvekili ile 3 üyesi var, bir diğerinin de 150 üye ile 3 üyesi var. Toplam 220 veya 221 milletvekili var. Hepsinin 9 milletvekili var, bizim 3 milletvekilimiz var. Bizim 326 milletvekilimiz var. Şimdi soruyorum. Çoğunluk mu azınlığa tahakküm ediyor yoksa azınlık mı çoğunluğa tahakküm ediyor? Halep ordaysa arşın burada. Bu gerçeği çok açık, net görmek ve ortaya koymak durumundayız. Bütün bunlara rağmen hala biz olumsuz yaklaşıyoruz, beyefendiler olumlu yaklaşıyor."

-Başkanlık sistemi

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, muhalefetin başkanlık sisteminden vazgeçilmesi yönündeki söylemlerini de eleştirerek, şöyle devam etti:

"Tutturmuşlar 'başkanlık sisteminden vazgeçin.' Ne olacak vazgeçersek? Bu bizim olmazsa olmazımız değil. Biz teklif getirme hakkına sahip değil miyiz? Sen nasıl 'kırmızı çizgilerim var' diyorsan, ben kırmızı çizgi koymuyorum ortaya. Biz bir teklif getiriyoruz. 'Başkanlık sistemi de burada tartışılsın, müzakere edilsin' diyoruz. Bunu olmazsa olmaz bir şart olarak koymuyoruz ama bunlar bu tür siyasette çeşitli başlıkları, teklifleri dahi tartışmaktan korkuyorlar ve tartışamıyorlar. Öbür taraftan bakıyorsunuz, eyalet sistemi diyen de var, eyalette parlamento teklifini yapanlar var, bölgesel parlamentoralardan bahsedenler var. Bunları gündeme getiren var mı? Başkanlık sistemi gibi dünyada meşruiyeti olan ve 100'ü aşkın ülkede uygulaması olan böyle bir sistemi teklif edince beyler rahatsız oluyor. Sıkıntı burada. Kimin dediği, kim bunu söylüyor? Bunu, Tayyip Erdoğan söylüyor. Tayyip Erdoğan söylüyorsa yanlıştır. Bunu kendilerinden biri söylerse doğrudur. Kusura bakma, millet ne derse doğrudur. Biz şu anda yüzde 50'nin bize verdiği istikamet var, bu istikamette yürüyoruz ve şunu söylüyoruz. Türkiye'de kimin ne meselesi ve sorunu varsa, bunu meşruiyet dairesi içinde çözmenin mücadelesi içinde olmalıyız. Tahriklere kapılmadan, provokasyonlara boyun eğmeden, içerden ve dışardan yapılan saldırılarda oyuncak olmadan, araç olmadan, kendi meselemizi çözme gayretinde olmalıyız.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Ben üzülüyorum, neye üzülüyorum biliyor musunuz? 'Bizim yaşam tarzımıza karışılıyor' deniliyor. Ben de merak ediyorum, acaba kimin yaşam tarzına karıştık diye" dedi.

Erdoğan, AK Parti İstanbul İl Başkanlığı'nın Haliç Kongre Merkezi'nde verdiği iftara katıldı. Yemeğin ardından konuşan Erdoğan, farklılıkları koruyarak, yaşam tarzları, inançlar ve değerleri en güçlü şekilde muhafaza edeceklerini söyledi.

Başbakan Erdoğan, 76 milyon olarak, ortak noktalarda buluşacak, ortak noktalarda kader birliği yapacak, geleceğe birlikte yürüyeceklerini belirterek, şunları kaydetti:

"Ben üzülüyorum, neye üzülüyorum biliyor musunuz? 'Bizim yaşam tarzımıza karışılıyor' deniliyor. Ben de merak ediyorum acaba kimin yaşam tarzına karıştık diye. Ne yaptık ? Bakın şurada bir topluluk var. Bu topluluğun içerisinde tüm İstanbul'un özeti var, İstanbul'un renkleri var ama burada bütün benim vatandaşlarım, dostlarım, kardeşlerim hepsi kendi yaşam özgürlüğü içerisinde bir iftar sofrasında biraraya geldiler. Kimsenin kimseye bir dayatması söz konusu olmadığı gibi, şu 10 yıl içerisinde bunun bir örneğini görmek mümkün değil. Bundan sonra da olamaz. Çünkü bizim derdimiz hiçbir zaman insanların yaşam tarzıyla olmamıştır."

-"Muassır medeniyetler seviyesinin üstüne Türkiye'yi çıkartalım"

İstanbul'a belediye başkanı olduğunda da, "Bak bunlar şimdi geldi ya, göreceksiniz otobüsleri ikiye ayıracaklar. Bir tarafta örtülüler olacak, bir tarafta açık olanlar olacak" denildiğini hatırlatan Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:

"O aralar Pendik'te bir kızımız trenden düştü. Ertesi gün başlıklar şuydu; 'Bak trenden attılar kızı, kız öldü.' Bunu söylediler. Biz hala bunlarla mı uğraşacağız ? Biz öyle bir rekabet içerisinde olalım ki diyoruz, muassır medeniyetler seviyesinin üstüne Türkiye'yi çıkartalım. Yarışımız bu olsun. Ülkemizde yoksulluk seviyesi dünya ile makayese edemeyeceğimiz noktaya gelsin, bunun yarışı içerisinde olalım. Bunda da ciddi mesefeler aldık."

Başbakan Erdoğan, hala birilerinin maalesef farklı şeyleri kaşımanın gayreti içerisinde olduklarını belirterek, şunları
kaydetti:

"'Battık, bittik' diyorlar. Değerli kardeşlerim bakın geçen ay sonu itibarıyla havacılıkta artış ne biliyor musunuz ? İç ve dış, yüzde 15.5 artış var hava yolları taşımacılığında. 'Turizm bitti...' Hiç de öyle değil. Turizm denince sadece Gezi Parkı'nın çevresi aklınıza geliyorsa, o kadar dar düşünenler için bitmiş olabilir ama turizm dendiği zaman, biz 780 bin kilometrekarelik vatan topraklarına bakıyoruz ve burada da şu anda geçen ay sonu itibarıyla hamdolsun artış, gelir itibariyle söylüyorum yüzde 18.5. Böyle bir gelir var. Daha iyiye gideceğiz daha güzel olacak ama bütün sıkıntı nereden geliyor? İçimizden geliyor. Nereyle paslaşarak? Dışarıyla paslaşarak. Batı asla Türkiye'nin güçlü olmasını istemiyor. Çünkü Türkiye artık gündemi belirlenen bir ülke olmaktan çıktı."

Artık Türkiye'nin gündem belirleyen bir ülke olduğuna vurgu yapan Erdoğan,
konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Gündem belirleyen bir ülke. Düşünebiliyor musunuz? Birileri çıkıyor 'Sizin Mısır'da de işiniz var, Suriye'de ne işiniz var, Filistin'de ne işiniz var' diyor. Bu söylenir mi? Dünyadaki birçok ülkeye o zaman şu soruyu da sormanız lazım; 'Ya sen onbinlerce kilometre öteden kalkıp da, ta Irak'a niye geldin? Ta Mısır'a niye geliyorsun ? Suriye'ye niye geliyorsun? Bu soruyu da sorun. Ben sınır komşumla ilgili herhangi bir düşünce beyanında bulunmayacağım ama onbinlerce kilometre öteden gelecekler ve bizim de huzurumuzu bozacaklar. Yani bütün bunları eğer iyi değerlendirirsek Türkiye'nin bulunduğu konumu daha iyi anlamak mümkündür ve onun için güçlenmeye ihtiyacımız var. Onun için de güçleniyoruz, daha iyi olacağız."

"Hepimiz, bir bütün olarak, 76 milyon olarak bu ülkenin sahibiyiz"

Erdoğan, "Hiçbirimiz, bir defa şunu bilmemiz lazım; bu ülkenin tek başına sahibi değiliz. Hepimiz, bir bütün olarak, 76 milyon olarak bu ülkenin sahibiyiz" diye konuştu.

"Bu ülkenin sahibi benim, ben ne dersem o olacak" böyle bir anlayışı kabul etmenin mümkün olmadığını anlatan Erdoğan,
şunları kaydetti:

"Bu baskıdır, hatta zulümdür. Bu ülkenin sahibi biziz, hepimiz bu ülkenin sahibiyiz, biz birlikte Türkiyeyiz anlayışı ise demokratik bir anlayıştır, özgürlükçü bir anlayıştır. İnsani değerlerle, bu toprakların asıl değerleriyle örtüşen bir anlayış budur. Evet biz, hep birlikte Türkiye'yiz. Bu ülkenin her zerresinde bizim ya da ecdadımızın alın teri var, mübarek kanı var; dolayısıyla hepimiz, istisnasız bu ülkenin sahibiyiz. Önyargılarımızı bir kenara bırakacağız. Tarihten gelen husumetleri bir kenara bırakacağız. Tarihte yaşanmış acı olaylardan ders alacak ama onların istikbalimizi karartmasına müsaade etmeyeceğiz. Bizi birbirimizden ayıran noktalara, farklılıklarımıza değil, hep ortaklıklarımıza, ortak tarihimize, ortak kültürümüze vurgu yapacak, inşallah geleceği de bunun üzerine bina edeceğiz."

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, dün akşam Üsküdar'da Millet Parkı'nı ziyaret ettiğini belirterek, "Parkta vatandaşlarla oturdum, 1,5 saat sohbet ettim. Yakında da inşallah Gezi Parkı'nda o sohbeti yaparız. Gençliğimiz orada geçti. Oranın adresini bilmeyenlere bizden adres sorabilir" dedi.

Erdoğan, AK Parti İstanbul İl Başkanlığı'nın Haliç Kongre Merkezi'nde verdiği iftara katıldı. Yemeğin ardından konuşan Erdoğan, Akil İnsanlar Heyeti'nin çalışmalarına değindi.

"Akil İnsanlar" diye bir proje ortaya koyduklarını ifade eden Erdoğan, "Beyefendiler rahatsız oldu. 'Yani 63 kişi mi akil insan?' Biz 63 kişi akil insan demedik ki... Bu bir sembol, proje.. Kalkıp da 'Şu anda 76 milyonun tamamı akil insandır' diyecek halimiz yok herhalde" dedi.

Erdoğan, akil insanları seçerken, örnekleme yapmak suretiyle, ülkede hakikaten karşılığı olan bir seçme yaptıklarını dile getirerek, şöyle konuştu:

"Bunu da yaparken 'tamam bunlardır' demedik, böyle bir iddianın içerisinde de değiliz. 9 kişiden oluşan gruplarla, 7 bölgeye 63 kardeşimizi gönderelim, böyle bir çalışmayla toplumun nabzını alalım. Onlara telkinde bulunmak gibi bir gayretin içinde de arkadaşlarımız olmadılar. Nabız dinlediler, bize raporlarını sundular, sağolsunlar. Bazı yerlerde olumsuzluklarla karşı karşıya geldiler ama onlar sabırla, tahammülle bu aşamayı aştılar ve bizlere 2,5 ay sonunda da raporlarını sundular. Bu da bir aşamaydı. Şimdi bu raporların istikametinde, onların üzerinde çalışıyoruz ve bunlarla birlikte de geleceğe yönelik yolumuzu biz de belirlemiş, çizmiş olacağız."

-Mamak'taki gelişmeler

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, konuşmasında çok somut, çok güncel bir mesele üzerinden örnek vermek istediğini belirterek, Ankara'nın, Mamak ilçesinde, bundan birkaç gün önce, bazı evlerin kapılarına çirkin bazı tehditler yazıldığını hatırlattı.

Bir mezhebin mensubu vatandaşlara yönelik gerçekten tahrikkar, gerçekten çok kirli bir oyun oynanmak istendiğini dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:

"Polisimiz çok dikkatli, çok hassas bir şekilde meseleyi takip ediyor ve sorumluları yakalıyor. Bu yazıyı yazanların, kanlı bir terör örgütünün mensupları oldukları, daha da ilginci, ölümle tehdit ettikleri o mezhebin mensupları oldukları ortaya çıkıyor. Bakın şu anda, Türkiye'nin her tarafında işte bu oyun oynanmak, vatandaşlarımıza bu tuzaklar kurulmak isteniyor. Nitekim Taksim Gezi alanında da bunlar olmadı mı? Terör örgütünün mensupları bu işin arkasından çıkmadı mı? Dün 'düğün' diye bir adım attılar. Düğünün arkasından baktık ki kara maskeliler ve o örgütün mensupları yine meydanda ve sokak aralarında cirit atıyor. Şimdi buna vesile olmak, buna aracı olmak, bunun zemini hazırlamak, şu güzelim İstanbul'da, ülkemizde yanlış değil mi? Niye bunlara zemin hazırlıyoruz, buna ne gerek var. Kardeşçe yaşamak varken, birlik ve beraberlik içerisinde yaşamak varken bu niye, neden bunu yapıyoruz? Bunun fikir, düşünce özgürlüğü ile ne alakası var. Hepsi illegal örgüt ve bunların uzantıları. Eğer dürüst ve samimiysen o paçavra yüzünde niye duruyor? Çek at, açıkça çık ortaya, rahat ol. Elinde molotoflarla şunlarla bunlarla dolaşmanın bir anlamı yok. Madem bir vatandaşsın, fikrini, düşünceni her şeyini söyleyeceksin, onu gel onun platformunda söyle. Ben de dün akşam Üsküdar'da bir parktaydım. Parkta vatandaşlarla oturdum, 1,5 saat sohbet ettim. Gayet güzel, çay ikram ettiler bana, çaylarını içtim. Kuruyemişlerini yedik, beraberce oturduk, 1,5 saat sohbet ettik. Yakında da inşalah Gezi Parkı'nda o sohbeti yaparız. Gençliğimiz orada geçti. Oranın adresini bilmeyenler, bizden adres sorabilir. Gençliğimizin en güzel günlerini orada geçirdik. Belediye başkanı oldum, her ay 3-4 nikah kıydım o parkın içinde. Onu da bilmezler, orada Beyoğlu Evlendirme Dairesi vardır. Bunların bir çoğu onu bilmez. Şimdi yok tabii. Bunları bilmeleri için anlatmamızda da fayda var. 76 milyon olarak, bu tuzaklara karşı çok dikkatli ve çok uyanık olacağız. Bu tuzaklara düşmeyelim. Bizi çatıştırıp, bizim aramıza nifak sokup, fitne sokup, buradan çıkar elde etmek isteyenlere bu fırsatı, bu imkanı tanımayalım."


11 yıl önce