|

Sesini yükselten aileler çözüm sürecinin yansıması

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Erdem, Diyarbakır'da bir annenin başlattığı oturma eyleminin çığ gibi büyüdüğünü belirterek, sesini yükselten ailelerin çözüm sürecinin yansıması olduğunu söyledi.

Aa
00:00 - 6/06/2014 Cuma
Güncelleme: 15:20 - 6/06/2014 Cuma
Yeni Şafak
Sesini yükselten aileler çözüm sürecinin yansıması
Sesini yükselten aileler çözüm sürecinin yansıması

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ekrem Erdem, "Artık eskisi gibi kolayca eleman temin edemeyeceğini gören örgüt dağ kadrosunu koruyabilmek için küçük çocukları kaçırıyor, kaçırılan çocuklar, 'eve dönerseniz, ailelerinizi öldürürüz' tehdidiyle dağda tutulmaya, terörist olmaya zorlanıyor. Diyarbakır'da bir annenin başlattığı oturma eylemi çığ gibi büyüyor. Çözüm sürecinin bir yansıması olarak aileler artık seslerini yükseltiyor ve haklarını arama cesaretini ortaya koyabiliyorlar" dedi.

Erdem, Diyarbakır'da "Yeni Türkiye'nin Açılan Kilidi: Çözüm Süreci Çalıştayı"nın açılışında yaptığı konuşmada, AK Parti AR-GE Başkanlığı olarak her ay düzenli olarak Türkiye'nin bugününü ve yarınını ilgilendiren konularda çalıştaylar yaptıklarını, bu ayın belirlenen konusunun çözüm süreci olduğunu söyledi.

"Bugün, 30 yılı aşkın süredir ülkemizin canını yakan, 40 bine yakın insanımızın hayatına mal olan, yüzlerce milyar dolarlık ülke kaynağının heba olmasına sebep olan terörü bitirecek çözüm sürecini konuşacağız" diyen Erdem, çözüm sürecinin milletçe iyi irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerektiğini kaydetti.

Erdem, terörden milletçe çok çekildiğini, en çok da bu bölgenin acı çektiğini ifade ederek, "Bu nedenle çalıştayı Diyarbakır'da yapıyoruz. Artık vatandaşın değerlerini, kimliğini yok sayan, görmezden gelen bir iktidar, bir devlet yok. Bilakis her farklılığı, her rengi, her bir dili, her bir dini ayrı bir kazanç ve ülkenin güzel bir motifi olarak gören, bu değerlerin korunmasına çalışan bir Türkiye var" diye konuştu.

Sadece bölge insanının değil, ülkenin bütününde yaşayan ve bugüne kadar inancından, kimliğinden ve dilinden dolayı ayrımcılığa maruz kalan vatandaşları rahatlatan birçok karar alındığını vurgulayan Erdem, "Olağanüstü haller, Devlet Güvenlik Mahkemeleri, işkenceler, yasaklar artık yerini özgürlüklere bıraktı. Tüm bunlar demokratik açılımlar, milli birlik ve kardeşlik projeleriyle hayata geçirildi. 17 ay öncesine kadar ülkenin rutini haline gelen şiddetin yok olduğu bir ortamda meselenin daha kolay konuşabileceğini, her türlü sorunun ve talebin kolay dile gelebileceğini milletçe gördük. Türkiye artık konuşulmayacak hiçbir şeyin kalmadığı bir döneme girdi" şeklinde konuştu.

"Çocuklar terörist olmaya zorlanıyor"

Devletin artık, hizmetle, projelerle, merhametle ve muhabbetle bölgede bulunduğunu dile getiren Erdem, şunları kaydetti:

"Son zamanlarda çözüm sürecini sekteye uğratmak için bölücü terör örgütü ve uzantılarının tahrikleri artarak devam etmekte. Yapılan yolları, köprüleri, havaalanlarını engellemek için şantiye basan, kamu ve özel sektör çalışanlarını kaçıran, yol kesen, haraç alan, karakollara taciz ateşi açan, gençleri dağa kaldıran, baskıdan gerilimden medet uman bir örgütle karşı karşıyayız. Örgüt dağdaki silahlı unsurlarını yurt dışına çekmesi gerekirken süreç içinde sürekli dağa daha fazla eleman çekmeye çalışıyor. Bu olaylar süreci baltalamakta, toplumda haklı olarak tepki ve kaygı oluşturmaktadır. Bu, çözüm sürecini ruhuna da terstir. Artık eskisi gibi kolayca eleman temin edemeyeceğini gören örgüt dağ kadrosunu koruyabilmek için küçük çocukları kaçırıyor, kaçırılan çocuklar, 'eve dönerseniz, ailelerinizi öldürürüz' tehdidiyle dağda tutulmaya, terörist olmaya zorlanıyor. Ailelerinden zorla koparılarak dağa götürülen ve büyük kısmı 18 yaşın altında olan çocukların aileleri ilk kez seslerini duyurmaya başladı."

"Diyarbakır'da bir annenin başlattığı oturma eylemi çığ gibi büyüyor. Çözüm sürecinin bir yansıması olarak aileler artık seslerini yükseltiyor ve haklarını arama cesaretle ortaya koyabiliyorlar. Anneler dağa giden çocuklarını istiyor. Eskiden çocuğu kaçırılan bu aileler örgütün saldığı korkudan dolayı herhangi bir tepki veremiyorlardı çözüm sürecinin bir yansıması olarak aileler artık seslerini yükseltiyor ve haklarını arama cesaretini ortaya koyabiliyorlar" ifadelerini kullanan Erdem, bölge halkının üzerindeki baskıyı atıp, toplumsal barış için sesini yükseltmesiyle bölücü örgütün etkisinin azalacağını belirtti.

"Yanlış yapan, bedeline katlanacaktır"

Erdem, kan ve gözyaşı üzerinden yürütülen bu kirli siyasetin artık bitirilmesi, okul çağındaki gençlerin elinin silah yerine kalem tutması gerektiğine işaret ederek, şöyle konuştu:

"Süreçten rahatsız olanlar gün geldi, Habur görüntülerini, gün geldi Osla görüşmelerini medyaya sızdırarak süreci baltalamaya çalıştılar. Bunda başarılı olamayanlar, birkaç ağacın yerinin değiştirilmesini bahane edilerek çıkardıkları Gezi eylemleriyle çözüm sürecini kararlılıkla yürüten siyasi iradeye karşı güvensizlik ve tutarsızlık ortamı oluşturmak istediler. Genel Başkan ve Başbakanımızın kararlı duruşu ve milletimizin desteğiyle bu kirli senaryo boşa çıkarıldı. Gezi'de istediklerini elde edemeyenler, 17 ve 25 Aralık'ta yine devlet içinde konuşlanmış paralel çeteleri kullanarak, yargı darbesiyle hükumeti düşürmeye çalıştı. Paralel yapının yargı darbesinin de hedefinde çözüm süreci, dolayısıyla milli birlik ve kardeşliğimiz bulunuyordu. Hükumetin iktidardan uzaklaştırılmasıyla çözüm sürecinin sona erdirilmesi arzu ediliyordu. Böyle bir ortamda gerçekleştirilen 30 Mart seçimlerinde de milletimiz bu oyunu bozdu."

Çözüm süreciyle dönüşü olmayan bir yola girildiğine işaret eden Erdem, çözüm sürecinin başka alternatifi olmadığını vurguladı.

Erdem, çözüm sürecine engel olmak isteyenlerin kaybedeceğini dile getirerek, "Umutların bu kadar yeşerdiği bir sürece yanlış yapan, bedeline katlanacaktır. Çözüm süreci kararlılıkla yürütülüyor. Bu fırsat inşallah heba olmayacak. Terörün kötü izleri her yönüyle siliniyor. Artık esnaf kepenk kapatmak zorunda kalmıyor. Askerlerimizle vatandaşlarımız düğünlerde, yaylalarda halay çekiyor. Terörsüz, şiddetsiz bir Türkiye'de cenazelerde değil, halaylarda, horonlarda, zeybeklerde bir araya gelmeyi diliyoruz" şeklinde konuştu.

"Bu sorun Türkiye'nin sorunu"

AK Parti Grup Başkanvekili Ahmet Aydın da yüreğin ortaya koyulmaması, empati yapılmaması, hissedilmemesi halinde sorunlara çözüm geliştirilemeyeceğini belirtti.

Aydın, Türkiye'nin farklı etnik yapıların, inançların, mezheplerin, dinlerin bir arada yaşadığı bir ülke olduğunu birer zenginlik olması gereken bu farklılıkların uzun yıllar içerisinde bir ayrışma nedeni sayılarak, bu farklılıklardan sorunlar üretildiğini söyledi.

"Bu sorun Türkiye'nin sorunu" diyen Aydın, sorunun muhatabının 76 milyon insan olduğunu dile getirdi.

Aydın, sorumluluk sahibi herkesin bu sorunun çözümüne katkı sunması gerektiğini vurgulayarak, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Bu sorun nedeniyle 40 bin civarında vatandaşı kaybetmişiz. İnsanlar ötekileştirilmiş. Faili meçhuller, işkenceler yaşanmış. Köyler boşaltılmış, yaylalar ve meralar yasaklanmış. İnsanların dillerine, kültürlerine saygı gösterilmemiş, bilakis hep baskılanmış ve yasaklanmıştır. Hizmet noktasında bölge geçmişte hep ihmal edilmiştir. Adeta bir sürgün bölgesi haline getirilmiştir. Kamu görevlilerinin sürgün olarak bölgeye gelmesiyle bölge insanına yaptığı muamele devlet ile vatandaş arasındaki aidiyet bağını koparmıştır."

"Halk çözümü satın almıştır"

AK Parti olarak tüm sorun alanlarıyla mücadele ettiklerini ifade eden Aydın, etnik, dinsel ve bölgesel milliyetçilik yapmadıklarını, yapmayacaklarını anlattı.

Aydın, artık her türlü komplekslerden arınmış, korkularını yenmiş, özgüveni yüksek ve yarınlarına umutla bakan bir Türkiye ve onun lideri olduğuna işaret ederek, şöyle dedi:

"Çözüm sürecinde artık kritik eşik aşılmıştır. Yaklaşık 1,5 yıldır çatışmalı ortamın sona ermesi, ölümlerin durması, şehit haberlerinin gelmemesiyle oluşan huzur ortamını vatandaş artık satın almıştır. Halkımız huzurun, güvenliğin, barışın, kardeşliğin ve çözümün tadına varmıştır. Diyarbakır'da ilk kez olan annelik çığlığıyla ana yüreğiyle evladı koparılmak istenen tüm analarımızın burada sesini yükseltmesi önemlidir. Zira artık halk bu olaya el koymuştur. Halk çözümü satın almıştır. Halkımız artık tüm iradesiyle, gücüyle, korkmadan, cesaret ve kararlılıkla dik bir duruş sergiliyor. Toplumda bu sesin daha da yükselmesi gerekiyor. Demokratikleşme sürecinde eğer birileri, 'biz öldük, öldürdük de bu haklar alındı' diyorsa, öldürme ve ölümle, şiddetle bu işler olsaydı, emin olun 1990'lı yıllarda çözüm gelirdi. Empati yaparak, dokunarak, hissederek, anlayarak artık ceberut devlet değil, AK Parti iktidarında olduğu gibi şefkat elini uzatan devlete ve yöneticilerine ihtiyaç var."

AK Parti Grubu olarak TBMM'de, "çözüm" konulu bir araştırma komisyonu kurduklarını ancak "çözümün yeri Meclis'tir" diyen CHP ve MHP'den destek göremediklerini anlatan Aydın, sağduyulu, sorumluluk sahibi her siyasi partinin katkı sunması gerektiğini düşündüklerini ifade etti.

Aydın, yeni ve sivil bir anayasa ile bunun başarılacağına inandıklarını sözlerine ekledi.

10 yıl önce