|

Ülke bu süreci hak etmiyor

Roma''da gazetecilere konuşan Cumhurbaşkanı Gül, 17 Aralık sürecini değerlendirdi: Hak etmediğimiz bir ortam içindeyiz. Hak etmediğimiz tartışmalar yaşanıyor. Bazı kurumlarda farklı dayanışmalar var. Problem olmasa bu kadar duman çıkmaz. Bunun düzeltilmesinden daha normal bir şey olamaz.

İbrahim Karagül
00:00 - 30/01/2014 Perşembe
Güncelleme: 22:54 - 29/01/2014 Çarşamba
Yeni Şafak
Ülke bu süreci hak etmiyor
Ülke bu süreci hak etmiyor
İtalya'ya resmi ziyarette bulunan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, gazetecilere, gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.
İtalya gezisi...

Akdeniz sıcaklığı her iki ülkede de var. AB içinde bize açık destek veriyorlar. Dış ticaretteki dördüncü büyük ortağımız. AB içindeki büyük ülkeler arasında İngiltere hariç bize bu kadar büyük destek veren yoktur tam üyelik konusunda. Fransa Cumhurbaşkanı Hollande'ın gezisi olumlu geçti. Yeni bir dönemin başlayacağından eminim. Çok etkilendiklerini söyleyebilirim. Genellikle çok önyargıları vardı ama aramızda bir çıkar çatışması yoktu. Olmasa bile üçüncü meselelerden dolayı problemler çıkıyordu. Bunu fark etmiş durumdalar ve telafi etmek istiyorlar. Bütün bunları Avrupa ile ilişkilerimiz bakımından çok önemli olarak görüyorum.

SİYASİ İSTİKRARIMIZ VAR
Son dönemde Batı basınında ekonomik ve siyasi alanda istikrarsız bir Türkiye fotoğrafı inşa ediliyor sanki.

Basın olarak siz nasıl bakarsanız, Batı basını da öyle bakar. Daha sivri tarafları ön plana çıkartır, daha tartışılır halde göstermek ister. 'Niye eleştiriyor yani kardeşim, olumlu taraftan baksın' dediğinizde, o zaman basın olmuyor, başka bir şey oluyor. Gerçekten de Türkiye'de bir tartışma var, bazen kırıcı da olabiliyor bu tartışma. Ekonomimiz de çok yüksek boyutlu olmasa da ufak bazı dalgalanmalar oluyor. Ama bütün bunlara rağmen şu da bir gerçek ki Türkiye'de siyasi istikrar var. Ekonomik göstergeler ortada. Hollande da göstergelerden etkilendi.

ZAYIFLARSAK ÜSTÜMÜZE ÇULLANIRLAR

Bugünkü tabloda Türkiye ile ilgili bir tereddüt söz konusu değil. Dışarıdan çok kasıtlı olarak kötü göstermek isteyen çevreler olabilir ama bunu toptancı bir şekilde 'dışarısı kötü göstermek istiyor, kampanya yapıyor' diye düşünmek doğru değil. Unutmayalım ki bir zamanlar bizim için Türkiye'nin reformcu hükümeti diye manşet atan gazetelerdir bunlar. O açıdan bizim selektif (seçici) olmamız gerekir. Tabii azıcık zayıflarsak üstümüze çullanacak çevreler var, gerçekçi olmalıyız ama toptancı da olmamalıyız. Türkiye'yi bu tartışmalardan süratli bir şekilde çıkarmak da sadece siyasete değil, basın dünyasına da yazarlara da iş dünyasına da iş düşer. İşte türbülans gibi bir tartışma ortamı içindeyiz. Buradan hemen çıkılması gerektiğine inanıyorum.

BAŞBAKAN DOĞRU SÖYLEMİŞ
Başbakan İran ziyaretine çıkarken özel yetkili mahkemelerin kapatılacağını söyledi. Buna nasıl bakıyorsunuz?

Bunun hikayesi eskidir. 2004'te yasayla bu özel yetkili mahkemeler kurulurken , ben itiraz etmiştim. Maalesef o zaman bugün özel yetkili mahkemelerden en çok şikayet eden çevreler, bu mahkemelerin önemini ve devamını çok arzu ettiler o zaman. Doğru değildi, geç de olsa kaldırıldı. Ancak süren davalar var. Bir mahkemeye özel etiketini koyduğunuz andan itibaren işte o da özel davranmaya başlıyor. Bunlara hiç gerek yok. Ben bu konudaki fikrimi eskiden beri söylemişimdir. Doğrusu, Sayın Başbakan çok doğru söylemiş.

DEVLET OLMANIN ŞARTIDIR
MİT tartışmaları...

Her devletin istihbarat teşkilatı vardır. Bu, devlet olma vasfının şartıdır. Güvenlik meseleleri kesinlikle ihmal edilemeyecek konulardır. Ama şu da bir gerçektir ki, istihbarat faaliyetleri de böyle aleni işler değildir. Bunlar örtülü meselelerdir, devletin, milletin ali menfaatleri için, halkın güvenliği için polis ve Silahlı Kuvvetler varsa, o da kendisine verilen görevleri yerine getirecektir. Ben istihbarat teşkilatının bu kadar aleni gündemde tutulmasını, tartışılmasını doğru bulmam. Tabii ki, onlar da kendilerine verilen görevleri yaparken kanun sınırları içindedirler. Ancak istihbarat teşkilatının bu kadar ağızlarda olmasının, bu kadar sayfalarda olmasının bu kadar iyi olmadığı kanaatindeyim. Hesaplarını vermeleri gereken makamlara verirler. Denetimleri anayasa, yasalar çerçevesinde ilgili makamlar tarafından yapılır. Çevremizde büyük kırılmaların yaşandığı bir coğrafyadayız. Gelecekle ilgili çalışmaları ihmal edemez. Güney sınırlarımızın ötesi çok değişmiştir. Bu gerçekler karşında Türkiye'nin ileride kendisine tehditlerin ortaya çıkmaması için muhakkak milli istihbarat teşkilatına da görevler düşmektedir.

Bunları hak etmiyoruz
Doğal bir süreç mi yaşıyoruz?

Hak etmediğimiz bir ortam içindeyiz. Hak etmediğimiz tartışmalar yaşanıyor. Nasıl kaynaklandı, ne oldu, bu ayrı bir konu. Bu mikro detaylara girmek istemem.

Türbülanstan nasıl çıkılabilir?

Türbülans lafının boyutunu çok büyütmek kanısında değilim. Türbülansa girersiniz, çıkarsınız. Şimdiye kadar türbülansta düşen bir uçak yok bildiğim kadarıyla. Ama yolcuları rahatsız eder. Boyutunu büyütmeyin, kasırga, fırtına esiyormuş gibi almayın. Ama hepimiz görüyoruz, manşetlere baktığınızda konuşulanlara baktığınızda, demek ki keskin bir ortam var. Bundan çıkmanın yolu, konuşulan dil çok önemli, hepimiz için… Söylem tarzlarımız biraz gözden geçirilirse, bu birden havayı değiştirir kanaatindeyim. Hele şimdi seçime giderken bunun önemli olduğunu düşünüyorum. Bakın geçenlerde bir kişi hayatını kaybetti. İkincisi, hepimizin dikkat etmesi gereken şey anayasadır, hukuktur, temel ilkelerdir, bunlara herkesin riayet etmesi gerekiyor. Türkiye'yi normal bir atmosferde taşıyabilmemiz gerektiğine inanıyorum. Çeşitli şikayetler var, bu davalar örneğin… Bunların hepsine kulak vermek, objektif bir şekilde bakmak gerekiyor. Ama her şeyin başı söylemdir.

Yaşanan sürecin mahiyeti ve bununla nasıl baş edileceği konusunda devletin tepesinde, buradaki kurumlar arasında fikir birliği var mı?

Devlet organları arasında farklılıklar yok, Cumhurbaşkanlığı, hükümet, yüksek mahkemelerin başkanları ve diğer önemli kurumlara baktığınızda… Söylediğiniz konudaki problemlerin çözülmesi ancak hukuk çerçevesi içinde mümkün olabilir. Bunun ötesinde zaten başka bir şey yapamazsınız. Hukuk çerçevesi içinde yanlış gördüğünüz, devlet için bu tip davranışlar doğru değildir dediğinizde, bunların hukuk çerçevesi içinde düzeltilmesi bir noktada görevdir. Bunlar yapılırken yanlışlar olursa, hukuk dışı olursa, yine mekanizmalar var. Kimse 'ben bunu böyle istediğim için böyle oldu, böyle istiyordum, böyle yapıyorum' derse, bu hukuka aykırıysa, bunun kontrol mekanizmaları var, hukuka uygun hale getirilir. Bu çerçeve içinde bakarsak, bu yönde gidersek bu sıkıntılı durumdan en az zayiatla çıkılır.

Müzakerelerin ivmesi artmalı

Resmi ziyaret kapsamında İtalya'ya giden Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, İtalyan mevkidaşı Giorgio Napolitano ile Cumhurbaşkanlığı Sarayı Quirinale'de görüştü. Türkiye ve İtalya'nın siyasi konularda çok yakın çalıştığını belirten Gül, 'İtalya, AB'nin önemli, lider ülkelerinden birisidir. 2014 yılının ikinci yarısında da dönem başkanlığını yapacaktır. Desteğinizin güçlü bir şekilde devam edeceğine de inanıyorum' dedi. Türkiye'nin AB sürecindeki öncelikli hedefinin müzakereleri tamamlamak olduğunu bildiren Gül, 'Öncelikle müzakerelerin ivmesinin hızlandırılması gerektiğinin altını çizmek istiyorum' diye konuştu. Napolitano da 'Türkiye'nin yeri Avrupa'dadır. Müzakereleri hareketlendirmek istiyoruz' dedi.

Önce devlete sadakat olmalı
Bürokrasi içinde ayrı bir dayanışma içinde davrananlar var demişsiniz. Buna ne tür bir müdahale münasiptir?

Devlet sistemi içinde bazı kurumlarda farklı dayanışmalar var, bunun bazı örnekleri var. Bunlar hukuk çerçevesi içinde düzeltilebilir. Bunun düzeltilmesinden daha normal bir şey olamaz.. Hatta bu dayanışmalar dini olabilir, etnik olabilir, dolayısıyla bunların bir hukuk devletinde devlette çalışanları hepsinin sadakati önce anayasa kanunlar ve devlete olacaktır. Varsa alacakları bir direktif, hiyerarşik bir sistem içinde kanunlar içinde olmalıdır. Bunun dışında başka bir şekilde dayanışma olursa, buna hukuk çerçevesi içinde müsaade edilmez, hangi saikle olursa olsun…

Problem olduğunu kabul ediyorsunuz...

Bir problem olmasa bu kadar duman da çıkmaz…

İnternet düzenlemesi...

Getirilmek istenen düzenlemenin detaylarını bilmiyorum. Ama ben bu konularda genel olarak özgürlükçü düşünürüm. İnternet dediğiniz öyle bir okyanus ki, ancak okyanusu açarken çocuklar ve korunması gereken kesimler açısından tedbirli alternatiflerin olmasını da doğal karşılarım. Böyle bir okyanusta kimsenin simidi olmadan denize atılmasını da doğru bulmam.

Yanlışlar hukuk yoluyla düzelir
Bardağın dolu tarafını anlatıyorsunuz. Ama bir de boş tarafı var bardağın.

Bardağın dolu tarafını görerek Türkiye'nin geleceğinin parlak olduğunu göstermek durumundayız. Şüphesiz ki bardağın boş tarafları da vardır. Boş tarafları aleni konuşmam için bazı engeller var. Ama bunları daha özel bir şekilde ele alıyorum. Bu konuların aşılması için gücümü, katkılarımı kullanıyorum. Ama yanlışların düzeltilmesi yanlış yollardan olmamalı. Hukuk yoluyla olmalı. Çünkü kontrolü var yanlış yapılırsa.

Olan bitenin darbe olarak nitelendirilmesine nasıl bakıyorsunuz?

O kadar detaya girmeyeyim. İktidarla muhalefetin birlikte bir şey yapmaları da bu ortamdan çıkmaya katkı sağlayacaktır. Gördüğüm kadarıyla maksat hasıl oldu.


10 yıl önce