|

160 yıllık borç vesayeti bitti

MÜSİAD Başkanı Nail Olpak, Mısır'da yaşananların iki ülke arasındaki 5 milyar dolarlık ticari hacmi etkilemeyeceğini söyledi. Olpak; 'Türkiye'nin Düyun-u Umumiye ile başlayan borç vesayetinin Mayıs 2013'te IMF'ye ödenen son taksitle bittiğini' belirtti.

Murat Aksoy
00:00 - 15/07/2013 Pazartesi
Güncelleme: 23:08 - 14/07/2013 Pazar
Yeni Şafak
160 yıllık borç vesayeti bitti
160 yıllık borç vesayeti bitti
Türkiye'nin son yıllarda en başarılı olduğu alan ekonomi. 2008'de başlayan küresel ekonomik krize rağmen Türkiye bu alanda önemli başarı sağladı. Gezi protestoları ile başlayan süreçte borsanın düşmesi, faiz ve döviz fiyatlarının yükselmesi bazı soru işaretlerine yol açtı. Gezi protestoları ile başlayan süreçte ekonomik gelişmeleri ve Mısır'da yaşanan darbenin Türk ekonomisine etkisini ve çözüm sürecini MÜSİAD Başkanı Nail Olpak ile konuştuk
Gezi protestoları süresinde önemli ekonomik dalgalanmalar oldu. Faiz, dolar yükseldi, borsadan çıkış oldu. Bu olanlar Gezi kaynaklı mı?

Bu soruya cevap vermeden önce Gezi öncesinde nasıl bir Türkiye vardı, sonrasında nasıl bir Türkiye ile karşı karşıya kaldık ona bakalım. 2008'de dünyada başlayan küresel ekonomik krizi Türkiye şu ana kadar en az hasarla atlattı. Türkiye son 14 çeyrektir büyüyen bir ülke. Bu yılın ilk çeyreğinde de yüzde 3'lük bir büyüme yakalamışız. Bugüne kadar demokrasiden ekonomik yapıya kadar kendimizi kıyasladığımız Batı, AB ne durumda?

Ne durumda?

Felaket durumda. Son 8 çeyrektir küçülüyor. Bunun tam adı resesyon. Türkiye'nin uluslararası açıdan baktığınızda avantajlı durumu bu. Sonra herkes çok değindi ama tekrar ifade etmekte fayda var. Mayıs ayı Türkiye için ekonomik açıdan tarihi aylardan biri idi. 3. Köprü'nün temelinin atılması mesela. Sinop'ta kurulacak ikinci nükleer santral için 20 milyar dolarlık anlaşma imzalandı. Bu anlaşmada dikkatlerden kaçan bir şey var ki, Türkiye'den hazine garantisi istemediler. Yine 22 milyar euroluk 3. Havalimanı ihalesi de aynı gün gerçekleştirildi. 19 yıl sonra Türkiye, kredi derecelendirme kuruluşlarından yatırım yapılabilir ülke notu aldı. IMF'ye olan borcun son taksidi ödendi. Türkiye özellikle IMF'ye olan borcu ödemesiyle, tabiri yerindeyse borç vesayetinden kurtulmuş oldu.

160 YILLIK HESABI KAPATTIK
Borç vesayetini açabilir misiniz?

IMF'ye son taksidi ödemenin anlamını açayım. Türkiye, üstündeki 160 yıllık borç vesayetinden kurtuldu. 'Tanzimat'tan bu yana' diye bir kalıp var ya… İşte ülkemizde son 200 yıllık ekonomik, siyasal, kültürel vesayetten bahsederiz. İşte o dönemde Osmanlı Düyun-u Umumiye'si ilk borcunu 1854 yılında aldı. Cumhuriyet yeni bir devlet kurdu ama ilginçtir, Osmanlı'dan Türkiye'ye borç aynen intikal etti. İşte o kalan borç, 1954 yılında Türkiye Cumhuriyeti tarafından ödendi, bitti. Fakat yine ilginç, aynı yıl Türkiye'nin IMF'ye borçlandığı yıldır. Yani Düyun-u Umumiye'den kalan borç biterken, bir başka isim altında IMF borcu olarak devam etti. Ve o borcu nihayet 2013 Mayıs ayında bitirdik. 160 yıllık hesap kapanmış oluyor. Bu Batı'nın üstümüzdeki borç vesayetinin de sonu bu bakımdan.

Burada vesayetin anlamı nedir?

Mesele borç almanız değil. Herkes borçlanabilir. Borcu olmayan ülke mi var? Mesele, IMF size borç verirken, sadece o borcun geri ödenmesini istemiyor. O borcu verirken parayı nereye harcayacağınıza, nasıl harcayacağınıza da karışıyor. Sizin ekonominizdeki uygulamalarınızla ilgili de söz sahibi oluyor. IMF'ye borcun bitmesi bu anlamda çok önemlidir.

EKONOMİK VESAYET BİTTİ
IMF'ye borç bitti ama Türkiye'nin tüm borcu bitmedi sanırım…

Doğru ama bu borcun karşılığında kimse Türkiye'ye şunu şunu yapacaksınız vs. demiyor. Bu önemli bir fark. Birileri bizim bu vesayete son vermemizden memnun kalmamış olabilir. Gezi de, tam bu döneme denk geldi işte.

Ekonomiye maliyeti ne oldu Gezi'nin?

Maliyeti ikiye ayıralım. Birincisi o bölgede fiziki kayıpların oluşturduğu maliyettir. Bu telafi edilebilir ama önemlidir. O bölgede işyerlerinin tahrip edilmesi gibi. Bunu da o zararı çekenler iyi bilir. Bir de bunlardan psikolojik olarak etkilenenler ve iş kaybı yaşayanlar var. Tabii bir de telafi edilemeyecek olan, insani kayıplar var ki bunları hiçbir şey telafi edemez. Bunların haricinde birilerinin göstermeye çalıştığı kötümser tablo var. Bunu da ayrıştırmak lazım.

Çözüm gelecek yüzyılımızı şekillendirecek
MÜSİAD, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde de örgütlü bir dernek. Çözüm Süreci ekonomik olarak nasıl etkiledi bölgeyi?

Çözüm Süreci, sadece Türkiye'nin Güney ve Doğu Anadolu Bölgesi ile ilgili, sadece oranın kalkınması, sadece oradaki kanın durması, sadece o bölgeye yatırım yapılması ile ilgili dar çerçevede değerlendirilebilecek bir şey değildir. Çözüm Süreci, Türkiye'nin bundan sonraki yüzyılını şekillendirecek bir süreçtir. Şunu da akıldan çıkarmayalım. Otuz yılık bir yaranın iyileşmesinin bazı komplikasyonları olabilir ama bu komplikasyonlar bizi yolumuzdan döndürmemeli. Bize gelen tepkiler çok çok olumlu ve bu yatırımlara da yansımış durumda. Hükumetin bu konuda önemli girişimleri var.

Mesela…

Geçtiğimiz yıl açıklanan Teşvik Paketi bölgeye yatırım için önemli kolaylıklar sağladı ama yatırım için sadece teşvik yetmez. Huzur, güven ve pozitif istikrar da teşvik kadar önemlidir. Mali ve siyasi istikrar tamam, teşvik tamam. Sıra güven ve huzurda. Çözüm Süreci de bu yolda önemli bir katkı. Süreç devam ederse huzur ve güven ortamı da artar.

YATIRIMCI SIRAYA GİRDİ
Yatırım konusunda bölgede artış oldu mu Çözüm Süreci'nde?

Ekonomik anlamda bakıldığında yatırım teşvik belgelerindeki başvuru sayılarındaki artış sürecin olumlu etkisini gösteriyor. Bölgede yatırım teşvik belgesi sayısı birkaç kat arttı. Bölgelerin genişletilmesi için baskı var ama bölgenin kalkınması için önemli bir şey eksik.

Nedir o?

Finansal yatırım boyutu. Bu konuda özel çalışma yapılması gerekiyor. Bölge özelinde bir şeyler söylemek gerekirse, sanayi yatırımları yanı sıra, zengin olan tarım, hayvancılık ve gıda alanını verimli hale getirmek için de hızla yatırım yapılması gerekiyor. Bunun için iki kaynak var. İlki finansal piyasalar, ki, yeterince derinliği yok henüz. İkincisi ise bankalar. Bu açıdan da bundan sonra Türkiye'nin büyümesinin önünde finansal kaynaklara etkin erişim önemli gündem maddesidir.

BANKACILIK SİSTEMİNDE DÖNÜŞÜM ŞART
Nasıl aşılabilir bu sorun?

Bu konuda da çözüm süreci, finans sisteminin yapısal dönüşümüdür. Yani bankacılık sisteminin dönüşüm yaşaması gerekiyor. Bankalar eskiden ağırlıklı olarak hazineye borç vererek çalışırlardı. Faizler düşünce, bankalar tüketici işlemlerine, ticari bankacılığa yöneldiler. Bu ilk dönüşümdü. Şimdi bankacılık sistemi ikinci bir dönüşüme geçmelidir. O da yatırım finansmanı modeli ve sadece teminata dayalı finansmandan, makul teminat karşılığı finansman modeline geçiş. Mevcut sistem neredeyse sadece teminata kredi veriyor. Teminat yine olacak ama makul seviyede olmalı.

Bu nasıl sağlanacak?

Burada özel sektöre düşen görevler varsa yapalım. Bilançoların şeffaf olması gibi. Yasal düzenleme ihtiyacı varsa dile getirelim. Bankalar da ticari birer kuruluş olarak riski paylaşsın. Yine bunu yaparken bu sistemin devlet tarafından teşvik edilmesi de düşünülmelidir. Ayrıca eskiden zarar eden ama siyasi iradenin kararlı duruşu ve doğru yöneticilerle kar eder hale gelen kamu bankalarının da bu sistemin yaygınlaşması için piyasa yapıcı rol oynaması gerekir diye düşünüyorum.

Borsanın düşüşü dış kaynaklı
Gezi ile ilgili gösterilmek istenen tablo nedir?

Gezi ile birlikte en gözle görülür artış faizlerde oldu ve yaklaşık 4.6 civarında olan oran 9'lara yükseldi. Bu yükseliş şu an bize çok geliyor ama aslında Türkiye'nin ne kadar istikrarlı olduğunu da gösteriyor. Geçmişte böyle bir olay olunca gecelik faizlerin yüzde 7.200'e yükseldiğini hatırlarsak aslında durumun çok da ağır olmadığını görürüz. İkincisi, borsadaki düşüş. Bu da sadece Gezi'ye endeksli olmayan, Gezi'deki gösterilerin dışında farklı nedenlerle de gelişen bir durumdur ve Gezi'den önce yani 22 Mayıs'ta başlamıştır.

BORSAYI FED'İN KARARI DÜŞÜRDÜ
Gezi protestolarından bir hafta önce?

Evet. O tarihte Amerikan Merkez Bankası FED yaptığı açıklama ile 2008'den itibaren krizi bastırmak için gelişmiş ekonomilerin başvurduğu ve bize göre yanlış olan, para basma politikasına kademeli olarak son vereceğini açıkladı. Bu zaten beklenen bir şeydi. Hatta piyasalar bu beklentiyi büyük oranda satın da almıştı. Bunun sonucu olarak gelişen ülke piyasalarından bir fon çıkışı başladı. Türkiye de gelişmekte olan piyasaların içinde olduğuna göre Türkiye'den de bir fon çıkışının olması son derece normaldi. Bunu ekonomiyi takip eden herkes biliyordu.

Türkiye'de Gezi'den sonra borsa düştü, Türkiye'den şu kadar para çıktı diye haberler yapıldı…

Borsanın düşmesi 22 Mayıs ile başladı ama bu, birilerinin bu ortamı kullanarak kazanç elde etmediğini de göstermez. Bu ortamı kullanarak spekülatif işlemler yapmış olabilirler. Biliyoruz ki, üretimden değil, paradan para kazanmayı kendisine meslek edinen gruplar var. Ve onlar bu ortamdan yararlanmış olabilirler. Bizim kurum olarak elimizde istihbari bir bilgi ya da belge yok. Ancak devletin bu amaçla kurulmuş denetleme kurumları var. İlgili kurumlar bunları araştırır ve varsa spekülatif işlem yapanlara gereği yerine getirilir.

EKONOMİNİN GÖRDÜĞÜ ZARAR PSİKOLOJİK
Türkiye ekonomisi bu kadar kırılgan mı?

Gezi'nin ilk günlerinde sosyal medyada, onlarca kişinin öldüğü haberleri yayıldı. Bunların hiçbiri gerçek değildi. Öyle bir hava oluşturulmaya çalışıldı ki, sanki her şey tepetaklak oldu, sanki Türkiye'de her şey kötüye gidiyor havası yayılmaya çalışıldı. Aynı şey borsa için de geçerli. Özellikle borsa. Bakın, borsa bir yansımadır. Kahkaha aynasındaki görüntünüz gibi. Ne tam gerçektir, ne de gerçekten çok uzaktır. Psikolojik ortamlardan etkilenip, farklı yansımalar gösterebilir. Öyle söylenildiği gibi bir iki gün içinde borsadan 6 milyar dolar vs. çıkmadı.

SPEKÜLATİF YAYINLAR ZARARLI
Nedir rakamlar?

Haziran ayı içinde borsadan çıkan toplam para 1 milyar 300 milyon dolar. Ocak-Haziran arası ise 520 milyon dolar. Türkiye'de yabancı yatırımcının borsada 70 milyar doların üzerinde yatırımı olduğunu düşündüğünüzde çıkan paranın küçüklüğünü söylememe sanırım gerek yok. Kaçtı gidiyor, öldük, bittik deniyor ama gerçek o değil. Elbette etkilendik ama yarın ortam değişir ve kısa sürede ters bir hareketle hızlı bir yükseliş de olabilir. Yani buradaki kayıp tam anlamıyla reel bir kayıp olarak görülmemelidir. Dolardaki yükseliş de çok fazla değil, onu da ifade edeyim. Temmuz 2001'de 1 dolar 1,70 idi, bir buçuk ay önce 1,85 seviyesindeydi. 12 yıl sonra şimdi de 1,95 seviyesinde. Bundan en çok paradan para kazananlar etkilenir. Bütün bu gelişmeleri de Türk ekonomisi tolere edebilir, kimse merak etmesin. Yapılan yayınlar spekülasyondan ibaret.

Mısır'daki kriz ekonomik hacmi etkilemez
Türkiye-Mısır arasında ekonomik ilişkiler son yıllarda arttı. Mısır'da yaşanan darbe bu ekonomik ilişkileri nasıl etkiler?

Elbette Mısır'da son yaşananlar Mısır'da demokratikleşme sürecine önemli bir darbedir. Seçilmiş bir yönetime açıkça darbe yapılmıştır. Ancak bu gelişme iki ülke arasındaki ekonomik ilişkileri orta vadede çok etkilemez. Çünkü bundan iki yıl önceki devrim dönemi de bugünlere benziyordu. Ekonomik ilişkiler kısa dönem duraklamaya girer gibi olmuş ama sonra sorunsuz devam etmişti. Son gelişmelerden sonra da ben aynı şeyin olacağını düşünüyorum. Yani orta vadede ticari ilişkiler devam eder.

Nedir ticaret hacmimiz Mısır ile?

Yaklaşık 5 milyar dolarlık bir hacimden bahsediyoruz. Bu hacmi düşürmek iki ülkenin de işine gelmeyeceği için ciddi bir sorun olacağını düşünmüyorum. Mısır'da 2 milyar dolarlık bir Türk yatırımı var. Ve şu anda bu yatırımlarda herhangi bir sıkıntı ya da bir aksama olduğu yönünde bize bir başvuru gelmedi.

BATI, MISIR'DA İKİ YÜZLÜ DAVRANDI
Batı'nın darbe karşısındaki tavrını nasıl buldunuz?

Üzücü. Batı, kendi kendini eritiyor, tüketiyor. Batı bir kez daha iki yüzlülüğünü gösterdi. Kendi demokratik değerlerine ihanet ettiler. Fakat şunu da kabul edelim, ülkeler arasındaki ilişkilerde dostluk, kardeşlik değil ulusal çıkarlar ilk plandadır. Devletler duygusal olmazlar. Bunu gördük. Bakın olaylara darbe bile diyemediler. Daha ne söylenebilir ki? Darbedir bu, demiyorlar. Yazık.

S.Arabistan, BAE gibi ülkelerin verdiği destek?

Bu desteklerle ilgili bir yorum yapmaya gerek yok. Her şey kamuoyunun gözü önünde cereyan ediyor. Bir de IMF tarafı var. Mısır yönetimi IMF'den bir yıldır borç istiyordu ve alamıyordu. Darbe olunca hayrettir, hemen yaklaşık 6,5 milyar dolar borç verdi IMF.


11 yıl önce