|

28 Şubat'ta işadamları askerin oyuncağı gibiydi

28 Şubat döneminde Türkiye'nin en önemli reklam ajansının sahibi olan Nail Keçili, medya yöneticileri, işadamları ve yargı mensuplarının cuntacı askerlerin önünde esas duruşa geçtiği 'postmodern darbe' süreciyle ilgili çarpıcı açıklamalar yaptı "O dönem emir-komuta halkalarından biriydik. Askerlerin oyuncağı gibiydik" diyen Keçili, 28 Şubat'çıların bugünkü Libya gibi bir ülke hayal ettiklerini vurguladı. Keçili, "AK Parti iktidarı olmasaydı başarılı olma ihtimalleri yüksekti" dedi

Burcu Bulut
00:00 - 6/02/2012 Pazartesi
Güncelleme: 23:59 - 5/02/2012 Pazar
Yeni Şafak
28 Şubat'ta  işadamları  askerin oyuncağı gibiydi
28 Şubat'ta işadamları askerin oyuncağı gibiydi

28 Şubat 1997 'postmodern darbe' olarak tarihteki yerini alırken, dönemin siyasetçileri, medya patronları, işadamları da yavaş yavaş konuşmaya başladı. Sabah Grubu'nun sahibi Dinç Bilgin'den sonra, Cenajans'ın sahibi Nail Keçili de o yıllar yaşadığı zorlu süreci Yeni Şafak'a anlattı. 27 Mayıs darbe döneminde aldığı yara dolayısıyla intihar eden müteahhit babası Nadir Keçili ile aynı kaderi 28 Şubat darbesinde yaşayan Keçili, "Sanırım bu kötü yazgı bir tür gelenek gibi babadan oğula geçmiş" diyor. Dönemin büyük gazetelerinden Hürriyet'in manşetini tek bir telefonla değiştirecek kadar güçlü olduklarını söyleyen Keçili, "Başıma gelen felaketlerin arkasında hem siyasilerin hem de askerin parmağı var diye düşünüyorum" diyor. Hayatını anlattığı kitabı 'Nail'in şubat ayında piyasada olacağını söyleyen Keçili, 28 Şubat dönemine dair çarpıcı tespitler yaptı.

28 Şubat döneminin önemli işadamlarından biriydiniz. O dönem sizi nasıl etkiledi?

Cenajans'ı 1969 yılında kurdum. 35 sene Türkiye'nin en büyük reklam ajansı olarak faaliyet gösterdik. Ama 28 Şubat'ta işadamı kimliğimi kaybettim. Başıma gelen felaketlerin arkasında hem siyasilerin hem de askerin parmağı var diye düşünüyorum.

Siz o dönem oldukça güçlüymüşsünüz ama... Bir telefonunuzla Hürriyet'in manşetini değiştirdiğiniz söyleniyor. Doğru mu bu?

Hürriyet Gazetesi, Cenajans'ın müşterilerinden, eski TÜSİAD Başkanı Ömer Dinçkök'ü suçlayan 'Bu günahın vebali ağır' diye bir manşet atmıştı. Basılmadan önce onları uyardık ve yeni manşetleri Sedat Ergin'in bir haberi olan 'Washington'un patrikhaneleri' olarak değişti. Gerçekten çok güçlüydük ama Başbakan seçtirecek kadar değil!

28 Şubat dönemi devleti yönetenler askerlerdi deniyor. İşadamlarını da yönetiyorlar mıydı?

Bir iş için Almanya'daydım, beni ve yardımcımı acele Türkiye'ye çağırdılar. Yeşilköy Havaalanı'ndan bir askeri uçağa bindirdiler, paldır küldür Ankara'ya Genelkurmay Başkanlığı'ndaki toplantıya girdik. "Türkiye'nin tanıtımını siz yapacaksınız" dediler. "Emredersiniz komutanım" dedik. Emir-komuta zincirinin halkalarından biriydik. Askerlerin oyuncağı gibiydik.

HEPİMİZ EMİR ERİYDİK

Askerlerin emir-komuta halkasında başka kimler vardı?

İşadamları, siyasetçiler, medya patronlar aklınıza gelebilecek herkes. Mesela 28 Şubat döneminde askerler medya sahiplerine, işadamlarına kokteyllerde ayar verirdi. Askerlerin ağzından çıkacak tek bir söze bakıyordu her şey. Korku toplumu oluşmuştu ve her birimiz askerlerin emir eri gibiydik.

O dönem siyasilerin durumu nasıldı? Nasıl bir tehlike içindelerdi?

28 Şubat'ın destekçisi dönemin Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanı Şener Eruygur ile yine dönemin İçişleri Bakanı Saadettin Tantan ortaklaşa hareket ederek, istemedikleri isimlerin hepsini içeri alıyorlardı. İplerini çekiyorlardı. 28 Şubat'çılar bugünkü Libya gibi bir ülke kurmayı hayal ediyorlardı. Şayet seçimler olmasaydı ve AK Parti başa geçmeseydi başarılı olma ihtimalleri de yüksekti.

"BU ORDUYLA IRAK'A GİRMEM"

27 Mayıs darbesinde babanız Nadir Keçili gibi siz de 28 Şubat'ta elinizde avucunuzda ne varsa kaybettiniz. Babanızla çok benzer bir kaderi paylaşmanız garip bir tesadüf değil mi?

İşin ilginç tarafı dedem de aynı kaderin temsilcilerinden biri. Sanırım bu kötü yazgı bir tür gelenek gibi babadan oğula geçmiş.

Muhafazakâr bir aileden geliyorsunuz. Dedenizin Atatürk'e suikasttan öldürüldüğü, amcanızın ise Ayasofya'yı bombaladığı iddiaları var. Cumhuriyet'e, Atatürk'e karşı bir ailede mi büyüdünüz?

Turgut Özal'ın 8 yıl danışmanlığını yaptım. Özal'ın dönemin Genelkurmay Başkanı Necip Torumtay'a "Musul'u alalım" dediği gün ben de yanındaydım. Torumtay, "ben bu ordu ile oraya gidemem" dedi. Oysaki Atatürk ordusu olmadan, Türkiye'yi kurtardı. Ordu yoktu sadece bir tek adam vardı. Türkiye'yi kurtaranlar o adam gibi adamlar oldu. Cumhuriyet'e karşı olmam nasıl düşünülebilir ki? Mümkün mü? Söylediğiniz iddiaların da aslı astarı yok!


Etibank davasından ötürü Dinç Bilgin, Cavit Çağlar, Murat Demirel gibi isimlerle hapis yattınız. Ama özellikle Bilgin'e çok kırgın olduğunuzu söylüyorsunuz neden?

Cenajans'taydım. Etibank'ın Genel Müdürü Şükrü Karahasanoğlu, Zafer Mutlu yanıma geldiler. Karahasanoğlu "Senin şirketlerin Koç Grubu'ndan daha sağlam, bizden yer satın al" dedi. Param olmadığı için bankalardan kredi talep ettim. En düşük teklifi de Etibank verdi. Anlaşma yapıldı ve biz 2 milyon dolarlık yeri kullandık. Tam bu sırada bu yerin Turgay Ciner'e geçtiğini duyduk. Ciner gönderdiği mektupta "Anlaşmanız artık geçersizdir, aldığınız yerin parasını ödeyin" dedi. Bu arada TMSF de davaya el koydu.

Ne yaptınız peki?

2 milyon dolarlık ödemeyi yaptık. TMSF malımız mülkümüz ne varsa satın aldı. Dinç Bilgin aramızda yapılmış mukavelede "Eğer bu yerleri kullanmazsanız kredileri ben ödeyeceğim" dediği halde tüm bu ödemeler ben ve benim gibi şirketlerin üzerine kaldı. Satılan mallarla Bilgin'in borçları ödendi.

Madem öyle TMSF bu borçları neden Bilgin'den değil de sizden aldı?

İnanın bilmiyorum. Bizim TMSF'ye soru sorma şansımız yok, korkuyoruz. TMSF sadece "Paranızı Bilgin'den alın" diyor. Ben de TMSF'ye "Bilgin'in sizde parası varsa, siz kendisine para verecekseniz bizim borçlarımızı ödeyin. Çünkü ben yalnız değilim "diyorum. Türker İnanoğlu, Başkurt Okaygün, Ekinciler, Yüksel İnşaat, İpekyol gibi başka şirketler de var. Ama en büyük ödemeyi yapan benim.

EVİNE MEKTUP YOLLUYORUM

Peki Bilgin'le konuşmayı denemediniz mi hiç?

Tabii ki konmuştum. Cenajans'ı yeniden kurdum biliyorsunuz. Bilgin'e "500 bin dolar ver bana en azından şirketimi ayakta tutabileyim" dedim. Dinç Bey ödemeye yanaşmadı ama durumunun çok iyi olduğunu da biliyorum. O kadar sinirlendim ki o günden sonra Dinç Bilgin'in evine her gün mektup yollamaya başladım. Aldığını, okuduğunu biliyorum ama cevap henüz gelmedi. Toplam borcumuz 7 trilyon civarında... Ama düze çıkacağımıza inanıyorum.


Etibank davasından ötürü hapse girme sürecini anlatır mısınız?

Egebank'a el konulması kararı verildiğinde Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz, İçişleri Bakanı Saadettin Tantan, Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk işadamlarının sürünmesi için ellerinden geleni yaptılar. Beni bu davanın içine monte etmeye çalıştılar. Baktılar ki Egebank'tan tahliye oldum o zaman Etibank davasına beni dâhil etmek istediler ve nitekim başardılar.

Neden başka bir işadamı değil de sizin üzerinize oynandı?

Etibank davasında 10 ay yattım çıktıktan sonra Enka Şirketler Grubu Başkanı Şarık Tara beni ziyarete geldi. Tara, Mesut Yılmaz ile bunun nedenini muhakkak görüşmem gerektiğini söyledi ve bize bir randevu ayarladı. Yılmaz ile İstanbul'da buluştum. Yılmaz'a "Avusturya Lisesi'nden okul arkadaşımsın. Beni tanıyorsun. Neden beni böyle zor bir duruma soktun?" dedim. Yılmaz da bana "Turgut Özal'la partiye geçmemi engelleyecek şekilde konuşmuşsun. Sonra Tansu Çiller'i o kadar destekledin ki benim Başbakanlık süremi de daralttın" şeklinde cevap verdi.

Yani Mesut Yılmaz sizi Etibank davasına kasıtlı olarak soktuğunu kabul mü etti?

Beni bu yüzden dava içine soktuğunu itiraf etti. Bu tarihi bir itiraftır. Yalnız Mesut Yılmaz bu olayda yalnız olmadığını Saadettin Tantan'ın da önemli bir rolü olduğunu söyledi. Yılmaz, "Tantan bize de çok kötülük yaptı, eşim Berna'yı kaçıracaklarına dair tehdit bile aldım" dedi. Bunlar Mesut Yılmaz'ın söyledikleri ama ben Mesut'tan çok eşi Berna'ya inanırım o yüzden kim tarafından, neden kullanıldığımı hâlâ bilmiyorum.


CHP'ye olan yaklaşımınız nasıl?

İsmet İnönü'nün CHP'sinden nefret ediyordum. Ecevit, İnönü'yü yendiği zaman o seçimlerde hayatımda ilk defa CHP'ye oy verdim ama Demokrat Parti'nin (DP) yetiştirdiği çocuklardan biriyim. Adnan Menderes, Celal Bayar ile büyüdüm. Şimdiki CHP'nin ise seviyesiz bir tartışma içinde olduğunu düşünüyorum.

Sizi bu düşünceye sevk eden sebepler neler peki?

Eskiden muhalefetler iktidar partilerine yapıcı akıllar verirdi. Kritik etmek çok güzeldir ama alternatif sunmadan sadece eleştirerek çözüm bulacağınızı sanırsanız, ciddiyetsiz olduğunuz düşünülür. Bugünkü CHP'nin yarattığı çizgi de bu! O yüzden son seçimlerde oyumu AK Parti'ye verdim.

AK Parti'nin diğer partilerden farkı ne?

AK Parti ve DP benim için aynı. AK Parti'yi zayıflatmak için din üzerinden sorunlar üretildi. Şimdi soruyorum. Müslüman mıyız? Kitabımız var mı? Okuduğumuz bu kitabın icaplarını yapabildiğimiz ölçüde yapmalı mıyız? Tüm bu soruların cevabı evet! Suudi Arabistan'da, İran'da olduğu gibi üzerinizde kurulan bir baskı var mı? Hayır! O zaman sorun nedir?


Yeni kitabınız yakında çıkacak sanırım. Adı ne olacak?

Adı 'Nail' olacak. Esasında 'Eşek Nail' olsun istemiştim. Çünkü eşekliğimden o kadar kazık yedim ki! Cenajans'daki çalışanlarım bile bana ihanet ederek Grey Ajans ile anlaştılar. Şubat ayında çıkacak olan kitabım Nail, hayatımın anlatıldığı bir kitap olacak. Kitapta üç kuşak da olacak. Ve daha çok da yaşadığım talihsizlikler anlatılacak.




12 yıl önce