|

AK Parti 'tolerans'la toplumu kucaklıyor

AK Parti'nin sergilediği tolerans politikasıyla toplumu kucakladığını belirten Siyaset Bilimci Prof. Dr. Metin Heper, halk yerine devletle ilişki kuran CHP'nin liste siyasetiyle iktidar alternatifi olamayacağını söyledi. Doktora yapan İHL'li öğrencileri olduğunu ifade eden Heper, 'Din dersi aldı diye kimsenin önü kapatılmamalı' dedi

Burcu Bulut
00:00 - 11/04/2012 Çarşamba
Güncelleme: 03:17 - 11/04/2012 Çarşamba
Yeni Şafak
AK Parti 'tolerans'la  toplumu kucaklıyor
AK Parti 'tolerans'la toplumu kucaklıyor
Dış politikada hareketli günler yaşayan Türkiye, iç meselelerde toplum hayatını kolaylaştırıcı adımlar atmaya devam ediyor. Türkiye, 28 Şubat sürecinin ürünü 8 yıllık kesintisiz eğitim yerine 4+4+4 modelinin getirilmesi, iç siyasette gerçekleştirilen önemli reformlardan biri olurken gerilimli günler yaşayan Ortadoğu coğrafyasında aktif rol alan kilit aktör konumunda. Bilkent Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve Siyaset Bilimi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Metin Heper'le iç ve dış politikada değişen Türkiye'yi masaya yatırdık.
İHL'Lİ ÖĞRENCİLERİM VAR
Din eğitimini bir kez daha tartışıyoruz. Sizce din eğitimi nasıl olmalı? Mesela İHL'leri eğitim yapısında nasıl konumlandırıyorsunuz?

İHL'lerdeki ders programları, diğer ilköğretim kurumlarıyla aynıdır; ancak ek olarak din ile ilgili dersler de var ve buradan mezun olanların bir kısmı ya imam hatip oluyor ya da başka alanlarda çalışıyorlar. Mesela Bilkent Üniversitesi'nde İHL'li öğrenciler de var. Doktora derecesi alan da var. Şüphem yok ki önemli işlerde çalışıyorlar. Ebeveynlerin hepsi çocuklarını oraya sadece 'İmam-hatip olsun' diye göndermiyorlar. Çocuklarının diğer konulara ilaveten dini eğitimleri de olsun ve ahlaklı olsun istiyorlar.

Din eğitiminin devlet kontrolünde verilmesinin daha sağlıklı olacağı yaklaşımını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Doğru. Hatta diğer dinler de karşılaştırmalı olarak öğretilebilir. Çünkü Hıristiyanlık, Musevilik ve Müslümanlığın tasavvufi biçimlerinde birleştikleri bir sürü nokta var. Bu, küreselleşen dünyada değişik dinlerden kişilerin birbirlerine önyargı ile yaklaşmalarını da önlemiş olur.

HERKES 12 YILI TERCİH EDER
Kademeli eğitim sistemi 4+4+4 ile ilgili ne düşünüyorsunuz?

Yeni eğitim sistemi 4+4+4 ile din dersleri kümesi de seçmeli oldu. Yani öğrenciler çeşitli ders gruplarına ek olarak değişik başlıklar altında açılacak din derslerini de alabilecekler. Öğrencilere böyle seçim hakkı tanınmasını ve bu konuda şu veya bu yönde zorlamadan vazgeçilmesini olumlu buluyorum. Öğrenci 4, 8 ya da 12 sene okumak isteyebilir. Öte taraftan çok büyük bir çoğunluğun 12 seneyi tercih edeceğini tahmin ediyorum.

YÖK'ün eşit katsayı uygulamasını nasıl buluyorsunuz?

Gelişmiş ülkelerde de bu böyle. Hiç kimsenin önü kapatılmamalı. Bir insan dinle ilgili ders aldı diye onu dezavantajlı bir duruma getirmek insan hakları kavramları ile bağdaşmaz. Cumhuriyetin kuruluşundan bugüne çok mesafe kat ettik. Bu konuda da aynı ilerlemeyi sağlamamız gerekli. Bugün insanların bakış açıları da çok değişti. Bir siyasi partiye salt lideri dindar diye oy vermiyoruz. Öyle olsa, AK Parti değil, lideri daha dindar gözüken başka partiler oy alırdı.

İSLAM'IN ILIMLISI, RADİKALİ YOKTUR
Bu tespitten yola çıkarsak toplumun büyük kısmı Erdoğan'ı hangi duygularla üç dönemdir liderliğe taşıyor?

Bazı kesimler bir süredir 'ılımlı İslam-ılımlı olmayan İslam' ayrımı yapıyorlar. Bu isabetli bir açıklama değil. İslam, İslam'dır. Ilımlısı radikali olmaz. Doğru olan bu iki partinin liderlerinin hangi konularda İslam'ı ön plana çıkardıklarıdır. Bazı kişiler için İslam bir inanıştır, ibadettir veya erdemler kaynağıdır. Bazıları, başkalarının da dini kendileri gibi algılamasını ve yaşamasını isterler ki; buna son zamanlarda 'mahalle baskısı' diyoruz. Bazıları ise toplum ve devlet hayatının din kurallarına göre düzenlenmesini ister ki; bunun da adı da 'siyasi İslam'dır. AK Parti liderleri dini birinci, yani kişisel düzeyde benimsemiş görünüyorlar. Halkımızın büyük kesiminin mahalle baskısı ve siyasi İslam taraftarı olmadığını düşünüyorum. Son iki konuda küçük resimlere değil büyük resme bakmak gerekli.

Büyük resimde ne göreceğiz?

Bir kere AK Parti ve benzerlerinin seçimlerde aldığı oylar bunun böyle olduğunun bir kanıtı. İkincisi, bazı güvenilir bilimsel araştırmaların bulguları da bunu doğrular nitelikte. Mesela bir araştırmada 'Bir kimse Allah'a, Peygamber'e inanıyor ama namaz kılmıyor, hacca gitmiyor; siz bu kişiyi hâlâ Müslüman olarak kabul eder misiniz' sorusuna 'Evet' cevapları yüzde 80'inin üzerinde çıkıyor. Yani halkımız büyük ölçüde birbirlerinin dini yaşamlarına tolerans gösteriyor. AK Parti'liler, 'Biz dindar insanlarız ama laik politika yürütüyoruz' diyorlar. AK Parti'nin Türkiye'yi kucaklamasının önemli nedenlerinden biri de bu durum.


CHP, halk yerine devletle ilişkide

CHP neden bir türlü istediği çizgiye ulaşamıyor?

CHP, Bülent Ecevit dönemi hariç, her zaman halka mesafeli oldu. CHP'nin devlet kurumları ile ilişkisi, halk ile ilişkisine nazaran çok daha yakın olmuştur. CHP, AK Parti ile yarışı sandıkta değil bazı devlet kurumları nezdinde sürdürmek istedi. Oysaki demokrasilerde siyasi partiler çeşitli konulardaki alternatif programları ile siyaset platformunda yarışırlar. CHP'nin bu konudaki tercihi, kendisini sosyal demokrasi temasından da uzaklaştırdı. CHP çok uzun süredir 'ortanın solu' politikasını takip etmiyor. Kendisinden, siyasi platformda, siyasi bir kimlik edinmesi beklenir. Kurultaylar birbirini takip ediyor, ancak bu kurultaylar partinin iç meselelerine çözüm bulmak amacı ile yapılıyor. Bu yüzden değindiğim soruna sıra gelmiyor.

CHP, iç meseleler için siyaseti bir kenara mı itiyor?

Geçmiş bir tarihte CHP'nin göreve yeni gelmiş bir Genel Sekreteri beni yemeğe davet etti. Sizinle 'CHP üzerine konuşmak istiyorum' dedi. Ben de, 'Bu sıralar neler yapıyorsunuz' diye sordum. O da 'Parti üyelerinin listelerini yeniliyoruz, en önemli işimiz şu anda bu' dedi. Bir parti için en önemli iş, üye listeleri üzerinde çalışma mıdır? Üstelik bunu bir genel sekreter mi yapar? Genel sekreter politik meselelerle ilgilenmez mi? Esas iş değil de, CHP nasıl örgütlenecek sorusuna odaklanıldı. Bu yüzden sık sık 'tüzük kurultayları' yapıldı. Ve yalnızca laiklik konusuna odaklanıldı. Belli konularda raporlar hazırlandı; ancak bu raporlar genel kabul gören alternatif politikalara dönüşmedi ve dolayısıyla bu alternatif politikalar ile iktidar partisinin karşısına çıkılamadı.


Batı'da eğitim kurumları dine daha yakın

İlk 4 yıldan sonra yaşı itibariyle bir çocuğun sağlıklı bir karar veremeyeceği şeklinde eleştiriler var...

Eğitim konusunda kimse üzerinde baskı kurmamak lazım. Ayrıca bugün gelişmiş diye nitelendirdiğimiz ülkelerde bırakın ortaöğretimi, üniversite düzeyinde bile öğretim kurumları bazı dini inançlara daha yakın. Örneğin Amerika'da Brandeis Üniversitesi'nde 1 sene misafir öğretim üyeliği yaptım. Brandeis Üniversitesi temelde bir Musevi üniversitesidir. Yine bu ülkede evde eğitim yaygın değildir fakat olduğu zaman da olumsuz karşılanmaz. Bizdeki yeni düzenlemeler ile bu doğrultuda gelişmelerin dahi hedef alındığını sanmıyorum.


iRAN POLiTiKAMIZ ÇOK DOĞRU

Dış politika oldukça hareketli. Türkiye'nin konumunu ve adımlarını nasıl okuyorsunuz?

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun Orta Doğu ile ilgili 'sıfır ihtilaf' politikası önemli. Çünkü biz büyüyen bir ekonomiyiz ve Ortadoğu'daki ülkelerle ticaretimizi geliştirmek istiyoruz ve aynı zamanda bu ülkelere ülkemizdeki din-devlet ilişkilerini örnek gösteriyoruz. Bir süredir model ülke olmaya başladık. Nitekim Türkiye'nin uluslararası düzeyde önemi ve saygınlığı arttı. ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, Türkiye'deki mevkidaşını arayıp 'Şu meseleyi beraber halledelim' diyor. Gidip İngiltere Dışişleri Bakanı William Hague'yi aramıyor.

Nükleer faaliyet tartışmaları ekseninde Türkiye'nin İran tutumu doğru mu?

İran konusunda yürüttüğümüz politika çok doğru. Ama ABD ve İngiltere buna tamamen karşı. İngiltere ve Amerika'nin Ankara Büyükelçileri ile konuşma fırsatı buldum. 'İran sizden nefret ediyor ama Türkiye İran ile ilişkilerini sürdürebiliyor; şayet İran nükleer silah geliştirmeye devam ediyorsa bu, ambargolarınızın yetersiz kaldığını gösterir. Belki biz nükleer silah yapımını önleyebiliriz' dedim. Cevap olarak 'Sizi de dinlemezler bunu akıllarına koymuşlar. Bu nedenle yaptırımları daha da arttırmamız gerekli' yanıtını verdiler. Gerçekten de biz İran ile çözüm noktası yolunda aracı olabilecek tek ülkeyiz. Ancak itiraf etmek gerekir ki son üç dört ay içinde İran'ın bu konu ile ilgili sergilediği zikzaklar da ümit kırıcı.



12 yıl önce