|

'Ama'sız adım atacağız

AK Parti'nin Gezi Parkı protestolarını anlamaya yönelik yürüttüğü çalışmayı koordine eden Genel Başkan Yardımcısı Süleyman Soylu 'Bu eylemlere çevre hassasiyeti ve hayat tarzlarına ilişkin kaygıları nedeniyle destek verenleri dinleyeceğiz' dedi.

Murat Aksoy
00:00 - 1/07/2013 Pazartesi
Güncelleme: 19:12 - 30/06/2013 Pazar
Yeni Şafak
'Ama'sız  adım  atacağız
'Ama'sız adım atacağız

Gezi protestolarını analizi., Türkiye'de siyasetten akademiye kadar herkesin için önemli. Hükümet, Gezi protestolarına katılanları, katılma amaçlarını da anlamaya çalışan bir çalışma başlattı. AK Parti'nin AR-GE'den sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Süleyman Soylu'nun yürüttüğü bu çalışmanın ilk toplantısı geçen hafta yapıldı. Söyleşi-Yorum'da Süleyman Soylu ile hem bu toplantıyı hem de Gezi sürecini konuştuk

Geçen hafta Gezi protestoları üzerine bir kapalı çalıştay yaptınız. Amacı ne ve sonuçları ne oldu?

Gezi eylemlerini birkaç kategoride değerlendirmek mümkün. Partimizin ve bizim olaylara nasıl baktığımız biliniyor. Buna değineceğim. Birkaç noktaya değineyim. Küresel bir dünyada yaşıyoruz, cep telefonlarımızla gündelik hayatımızı planlayabiliyoruz ve interaktif yaşıyoruz. Evlerinden sokağa çıkmayan, bilgisayar başında olan gençler de öyle. Bu açıdan Gezi'de ortaya çıkan sosyal hareketliliği anlamak normal. Gezi'de ortaya çıkan çevre hassasiyetinin arkasına gizlenen, bunu istismar edenler dışındaki, talepleri de, eylem biçimlerini de siyasal bir parti olarak, hükümet olarak anlamak zorundayız.

Bunu siyasal bir sorumluluk olarak mı görüyorsunuz?

Elbette. Hükümet olarak biz 76 milyonun hizmetindeyiz. Nasıl etrafımızdaki ülkelerle, Balkanlarla, Filistinlilerle, Myanmarlılarla empati kurmaya, onların sorunlarını çözmeye çalışıyorsak; içerde kendi vatandaşlarımızın sorunlarını, taleplerini de çözmek zorundayız. Eylemlere katılan, AK Parti'den, hükümetten kuşkuları olan, özgürlük alanlarının daraldığını düşünen, kendini baskı altında hissedenler ya da kendilerini öyle konumlayan insanlar varsa; bizim görevimiz onları da kazanmak ve bu algıları ortadan kaldırmak.

İLK GÜNDEN ARAŞTIRMA YAPMAYA BAŞLADIK
Böyle insanların varlığını biliyorsunuz…

Biz siyasi ve toplumsal hafızayı en iyi izleyen partiyiz. Gezi olaylarının ilk günlerinden itibaren pakta, çevresinde pek çok araştırma yaptık, bazı insanlarla derinlemesine görüşmeler yaptık. Bu araştırmalarımız, bizi geçen hafta ilkini yaptığımız bir araştırma süreci başlatmamıza yol açtı. Sokağa çıkma gerekçesini hükümetimizin uygulamalarından rahatsızlık olarak ifade eden, özgürlüğünden kaygı duyanları dinlemek hükümet olarak bizim görevimizdir. Biz bu çalışmayı bu siyasal sorumluluk ile başlattık. Biz bu eylemlere illegal güçlerin, faiz lobisinin ve onların içerdeki uzantılarının kışkırtması ile katılanların dışında herkesle konuşmak, onları dinlemek zorundayız.

ENDİŞELİLERİ DİNLEYECEĞİZ
Nasıl ayıracaksınız?

Bu eylemlere çevre hassasiyeti ile hayat tarzlarına ilişkin kaygıları olanları, hükümetimize siyasi olarak karşı olanların siyasal önerilerini dinleyeceğiz. Bizim görüşmeyeceğimiz ve bu olaylarda da normal karşılamadığımız bir tek şey var; demokratik meşruiyete halel getirmek. Bu bizim için varlık yokluk mücadelesidir. Bu tür eylemlerin içinde olanları hukuk sistemi içinde mücadele edeceğiz.

İlk toplantıda neler konuşuldu toplantıda?

Bu toplantı ve ardından yapılacak toplantılardan çıkacak özeti doğrudan Başbakanımız'a sunacağız. Toplantıya süreci yakından izleyen akademisyenler, sosyal bilimciler, gazeteciler katıldı. Çok farklı düşüncelerde insanlar vardı. Olumlu, olumsuz eleştiriler aldık. Bu süreçte Başbakan'ın yaklaşım sorunu vardır diyenle, tersini söyleyenler aynı toplantıdaydı. Ama ortak görüş şu idi; bu krizi çözebilecek, yaşananları anlayabilip aşabilecek en güçlü siyasi yapı AK Parti. Bunu önemsiyoruz. Çünkü, bu ortada bir hata varsa bile, bunu bile bizim aşabileceğimize olan inancı göstermesi açısından önemli. Toplantıda çıkan en önemli sonuç şu oldu; AK Parti kendi kurduğu demokratik iklimi toplumun tüm kesimlerine yayabilsin.

Yani…

Demokratikleşme konusunda daha hızlı davranması, toplumsal kesimlere ulaşma, onların taleplerine daha hızlı çözüm üretme konusunda adımlar atsın. Bir daha demokratik istismarlarla karşılaşmaması için demokratikleşme ve yapısal reformlar sürsün. Süreç ve konjoktürden dolayı bir durağanlık varsa da; yeni bir süreç başlatsın.

GENÇLERLE DE GÖRÜŞECEĞİZ
AK Parti yavaş mı demokrasi konusunda?

Değiliz. Sonuçta biz bir siyasi hareketiz ve siyaset yaparken pek çok toplumsal talep, pek çok ulusal, uluslararası dengeye göre siyaset geliştiriyoruz. Elbette toplumsal talepler önceliğimiz ama yavaş değiliz. Ama eleştirileri de saygı ile karşılaştırıyoruz. Tabii önemli bir konu da şu; hükümetimizden, uygulamalarımızdan siyaseten rahatsız olanlar olabilir. Burada AK Parti ve Başbakan Erdoğan'ın ontolojik ve kategorik olarak siyasi varlığına karşı olanları saymıyorum.

TÜRKİYE DARBE ATLATMIŞTIR
Devamı gelecek mi?

Yakında Gezi olaylarının içinde olan gençlerle, özgürlükleri konusunda endişeli olanlarla da görüşeceğiz. Bizim sorumluluğumuz yüzde yüzün hükümeti olmak. Bizden rahatsız olanları da dinlemek, onların taleplerine, sorunlarına da çözüm üretmek. Bizim amacımız bu. Biz herkesle görüşmek zorundayız. Dikkate ederseniz Sayın Başbakan da bu süreçte bütün taraflarla görüştü. Biz yaşananları, bir düşmanlık aracı olarak, bir düşmanlık hikayesi olarak sürdürmeyiz. Biz bugüne kadar olduğu gibi bugünden sonra da müzakereci demokrasinin temsilcisi olabilmeyiz ki, 2023 hedeflerimize ulaşabilelim. 76 milyonun farklı zihniyeti, farklı düşünceleri olabilir. Ama ortak düşüncemiz; demokratik, güçlü, modern, kendi değerleri ile barışık, farklılıklarından güç devşiren bir Türkiye.

Sonraki aşama ne olacak?

Meclis'te bir araştırma komisyonu kurulması için teklif verildi. Bu olayların sebebi nedir, gerçek sebebi nedir, provokatörler, talepler, maliyet vs. hepsi ortaya çıkmalı. Türkiye bir darbe atlatmıştır ve bu Meclis'te araştırılmalıdır.

Bir tane Erdoğan var
Gezi konusunda eksik yaptık, hata yaptık dediğiniz bir yer var mı?

Biraz uzun olacak buna cevap vermek. Başbakan Erdoğan bir lider ve güçlü bir lider. Bugün Türkiye ekonomik, siyasi ve uluslararası etki alanı açısından bu noktaya gelmişse bunu sağlayan Erdoğan liderliğidir. Toplumlar bu tip liderleri çok karşı karşıya kalmazlar. Türkiye sıradan değil sıra dışı liderlikle karşı karşıyadır. Toplumla kurduğu iletişim dilinden pratik zekasına, meselelere yaklaşma biçiminden kurduğu diyalog ve ilişkilere kadar sahip olduğu özellikler onu lider, Türkiye'yi de hayal etmediğimiz bir noktaya getirdi. Bizim gibi ülkelerde toplumsal olaylarla ve birtakım problemlerle karşılaşıldığında güçlü liderlikler sorunları çözmede bir avantajdır. Ancak toplumsal olaylar karşısında siyasal organizasyonlar ve onların sorumluluk sahipleri kendi siyasal sorumlulukları kapsamında değil de lider gibi, Sayın Erdoğan gibi davranmaya kalkarsa, Erdoğan'ın davranış biçimini uygulamaya kalkarsa problem çıkar. Herkes bulunduğu yerde Erdoğan olmaya kalkarsa, kararlarını Erdoğan gibi vermeye çalışırsa, o alanları yönetemeyebilir.

Bu mu vardı son olaylarda?

Gezi Parkı'nda karşı karşıya kaldığımız süreçlerin bir bölümü bununla izah edilebilir. Siyasette ve toplumsal ilişkilerde herkesin kabul etmesi gereken bir gerçeklik var. Bundan hiçbir zaman ayrılmamalıyız. O da; herkes kendi olmalı.

Başbakan Erdoğan'ı özel kılan ne?

Erdoğan bir kişilik dayatmıyor, Erdoğan ilke dayatıyor. Mücadelesini verirken de, söylediği sözü ortaya koyarken de ilke üzerinden söylemeye çalışıyor ve buna sadakatle sahip çıkıyor.

Gezi masum talep Taksim kalkışmadır
Peki Gezi'ye nasıl bakıyorsunuz?

Gezi hakkında çok şey söylenebilir, çok şey yazılabilir. Ama önce adlandırma konusunda bir ayrım yapalım. Gezi olayları masum çevre eylemleridir. Ama üçüncü günden itibaren olan olayları, AK Parti ve Başbakan Erdoğan'a karşı bir kalkışma, bir darbe girişimi olarak okuyorum ve adına Taksim olayları diyorum, tarih de öyle diyecektir. AK Parti olarak, politikalarımızdan, hükümette olmamızdan rahatsız olanları biliyoruz. Onlar görüşlerini siyasi alan içinde ifade ediyorlar. Bunlar Gezi Parkı'na gidenlerdi. Bir de partimize ve Başbakan Erdoğan'ın varlığına kategorik olarak karşı olanlar ve bizi siyaset dışı yollarla indirmek isteyenler var. Bunlar içeride de var, dışarıda da var. İşte Taksim olaylarının aktörleri bunlar. Hedef Erdoğan'dır, AK Parti'dir, güçlenen, büyüyen, küresel denklemde söz sahibi olmaya başlayan Türkiye'dir. Ama en önemlisi nedir biliyor musunuz?

İKİ KIRMIZI ÇİZGİMİZ VAR
Nedir?

Bizim 11 yıldır adım adım kurmaya gayret ettiğimiz, pekçok darbe girişimi atlatan demokratikleşme ve siyasal alanın yeniden vesayet altına alınma girişimidir. Bu ne yazık ki muhalefet tarafından farkedilebilmiş değil. CHP ve MHP süreci okuyamadıkları için, siyasete kurulmaya çalışılan oyunu göremediler. Taksim olayları bizim kırmızı çizgimiz olan iki şey ihlal edilmeye çalışıldı.

Neler?

İlki toplumsallaşan siyaset yeniden vesayet altına alınmaya çalışıldı. İkincisi ise Başbakan Erdoğan kişisel hedef haline getirildi. Sonuç olarak Ergenekon ne yapmak istediyse, Gezi Parkı ile başlayan çevrecilik eyleminin arkasına sığınanlar, Taksim olayları ile aynı işi yapmaya çalıştılar. Toplumun önemli kesimi bunu anladı ve oyun bozuldu. Eğer Dolmabahçe'de, Ankara'da Başbakanlık ve Meclis polis tarafından korunmasaydı hedeflerine ulaşabilirlerdi. Polis Türkiye'yi darbeden kurtarmıştır.

Polis şiddeti değil mi olayları tırmandıran?

İlk gün uygulanan orantısız şiddet çok tartışıldı. O konuda yasal tahkikat başladı. Ama sonraki süreçte organize olanların hedeflerine ulaşmasına polis engel oldu. Polis ilk iki gün dışında bu sürecin mağdurudur. Dayak yemiştir, hakaret işitmiştir. Şunu da ifade edelim, polisin Taksim'de sürekli konuşlanması ve orada sabit hale gelmesi, Türkiye'nin polis devleti görüntüsü vermesi herkesi rahatsız edeceği gibi, polisimize böyle bir yük yüklemek de haksızlık olur.

Sürecin devamında 'ama'sız adımlar var
Taksim olayları ile çözüm süreci bağlantısı var mı?

Gezi ile başlayıp Taksim olaylarına dönüşenler çözüm süreci ile doğrudan bağlantısı var. Aynı zamanda nükleer santralle, 3. Havalimanı, 3. Köprü, IMF'ye borcun bitmesi, yeni anayasayla, yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçimiyle ile doğrudan bağlantılıdır. Amaç, Türkiye'nin istikrarını bozarak, hedeflerinden uzaklaşmasını sağlamaktır.

Çözüm sürecinde hangi aşamadayız ve ne gibi adımlar atılacak?

Çözüm süreci Türkiye'nin 21. Yüzyıl'a attığı adımdır. Şu anda sağlanan barış havası ile süreçte önemli bir mevzi kazanılmıştır. Süreç büyük bir zihniyet devrimidir. Bundan sonra amasız demokratik adımlar gelecektir. Bizim hazırlıklarımız devam ediyor. Bundan sonraki adımlar eşit vatandaşlığı, demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü ve bizim bir arada yaşama arzumuzu 'ama'sız ortaya koyacağımız adımlardır. Bu bugüne kadar attığımız adımlardan daha zor değildir.

Önceki gün Lice'de olan olayı nasıl okuyacağız?

Gezi Parkı ve Taksim olaylarından sonra bizim yaptığımız değerlendirmeler Türkiye'nin her yerinde Lice'deki gibi provokasyonların olabileceği şeklinde idi. Bu açıdan Lice bizim için sürpriz olmadı. Hedef ise süreci sabote etmek ve ülkeyi istikrarsızlaştırmaktır. Çözüm sürecini yüzde 90'a yakın oranda destekleyen Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi halkı ve Kürtler Taksim'de yaşananları iyi okumuz ve barışa olan inancı ve talebi sarsılmayacak derecede ortadadır. Taksim'de hedeflenen ama başarısız olan şimdi Doğu ve Güneydoğu'da yapılmaya çalışılıyor. Ama başka yerlerde de bunu deneyeceklerdir. Teminatımız milletimizin sağduyusudur. Çünkü Türkiye ilk kez güzel bir geleceğin bu kadar yakın olduğunu görmektedir.

11 yıl önce
default-profile-img