|

Anayasa süreci Mayıs'ta hızlanır

Hükümetin yeni anayasa konusunda da kararlı olduğunu söyleyen Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, “AK Parti olarak hedefimiz Türkiye'yi 21. Yüzyıl'a taşıyacak bir anayasa” dedi. Bozdağ yeni anayasada asıl sürecin Mayıs'ta partilerin önerilerini komisyona sunması ile hızlanacağını söyledi.

Murat Aksoy
00:00 - 27/02/2012 Pazartesi
Güncelleme: 22:35 - 26/02/2012 Pazar
Yeni Şafak
Anayasa süreci Mayıs'ta hızlanır
Anayasa süreci Mayıs'ta hızlanır
MİT krizi dinmiş görünüyor. MİT krizinin odağında Kürt sorunu olduğu açık. Peki Kürt sorununda ne oldu, ne olacak? Yeni müzakere süreci başlayacak mı? Yeni anayasa ne aşamada? Bütün bu soruları Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ ile konuştuk. Bozdağ, hükümetin Kürt sorununu çözme konusunda kararlı olduğunu söyledi. Devletin sorunu çözmek için her türlü görüşmeyi yapabileceğini söyleyen Bozdağ, yeni anayasa sürecinin de Mayıs ayında partilerin önerilerini komisyona sunmasıyla canlanacağını söyledi.

MİT krizi hükümet politikalarının sorgulanması mıdır?

Hayır. Türkiye demokratik bir ülke. Yasama, yürütme ve yargının yetkileri ve sınırları bellidir. Hükümet seçimle işbaşına gelir. Hükümet programını Meclis'in güvenoyuna sunar ve Meclis'in güvenini aldıktan sonra uygular. Hükümet politikalarının uygulanmasını, Meclis denetler. Ayrıca siyaset, STK'lar, medya, bilim insanları, kanaat önderleri ve hasılı doğrudan millet denetler, bu denetim sonucunda halk gerekirse sandıkta desteğini artırır veya desteğini azaltarak hesap sorar.

Yargı hükümetin politikalarının yerindeliğini değil, yürütme olarak gerçekleştirdiği idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunu denetler. Anayasa'nın 125'inci maddesi, yargı denetiminin sınırını ve yasak alanını açıkça ortaya koyar. Denetimin sınırı; hukuka uygunluk, denetimin yasak alanı ise; yerindelik denetimi diğer bir anlatımla hükümet politikalarının sorgulanması yasağıdır. Hükümet politikalarını demokrasiler de kimlerin denetleyeceği bellidir ve bunun arasında yargı yoktur.

n Olursa...

Eğer yargı hükümet politikalarını denetlerse veya sorgularsa, orada demokrasiden, orada hukuk devletinden bahsedilemez. Bu sınırın aşılması ve yasağın çiğnenmesi, Anayasa ve yasalara aykırılık oluşturur, ayrıca açık bir yetki gaspı olur. Ülkenin demokratik niteliğini bozar, jüristokratik bir yapıya dönüşmesine yol açar. Buna da hiçbir demokrasi ve demokrasiye bağlı hiç bir hükümet, siyasi partiler ve parlamentolar rıza da göstermez ve izin de vermez. Anayasa ve bu açık gerçekliğe rağmen yargının hükümetin politikalarını veya bu politikaların yerindeliğini sorgulaması, denetlemeye kalkması açık bir yetki gaspıdır.

ÇÖZÜM İÇİN HER YOLU DENEYECEĞİZ

MİT krizinin odağında Kürt sorunu var. Ne olacak, güvenlikçi politikalar devam mı edecek yoksa demokratik adımlar da gelecek mi?

Kürt meselesi bizim iktidarımızdan önce de Türkiye'nin en önemli sorunu idi. Ama biz parti olarak kuruluştan itibaren bu sorunun farkında olduk. Parti programımızdan, hükümet programına kadar bu meselenin çözümünün önemine inandık ve çözüm arayışı içinde olduk. 2009'da demokratik açılım başlattık. 2009'a kadar da pekçok demokratik adım attık. Bunlardan en önemlilerinden biri de 24 saat yayın yapan TRT Şeş'tir. Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, daha işin başında sorunun adını koyarak sorunu sahiplendi. Biz Kürt sorununu çözmeyi hiçbir zaman ertelemedik. Çözüme bir süreç olarak bakıyoruz ve siyasi olarak adımlar atıyoruz. Burada bir ayrımı da yapmak gerek.

Nedir?

Kürt sorunu, ayrı terör sorunu ayrıdır. Terör ile güvenlik boyutu dahil her tür mücadele kararlılıkla sürdürülüyor, sürdürülecektir. Kürt sorunu, terörün istismar ettiği alanlardır. Bu sorun alanlarını çözmek, terörün istismar zeminini ortadan kaldırmaktır. Bu anlamda çok önemli adımlar atıldı. Bundan sonra da atılmaya devam edecektir. Tabii olarak bu bir süreçtir. Süreç içinde yaptıklarımız, bizim çözüm endeksli soruna yaklaştığımızın kanıtıdır. Açılımı başlatmış bir partiye, sorunu güvenlik politikalarına havale ettiler suçlaması haklı değildir.

AK Parti hükümeti bir yandan terörle güvenlik boyutuyla mücadeleye devam ederken, öte yandan terörün istismar ettiği Kürt meselesini çözmek için de gereken adımları atmaya devam edeceğiz.

SORUNUN ADINI KOYDUK ÇÖZÜMÜ DE GERÇEKLEŞTİRMEK İSTİYORUZ

Hangi adımlar?

Ekonomik, sosyal, kültürel, siyasal vb. alanlarda. Mesela biz ekonomik ve sosyal olarak bölgeye pekçok yatırım yaptık. Yapmaya devam edeceğiz. Köye dönüşlerden, toplu konuta, Kürtçe özel dershanelerden, hapishanelerde Kürtçe konuşulmasının önündeki engelin kaldırılmasına kadar pekçok adımı attık. Elbette bunların yeterli olduğunu söylemiyoruz. Atmamız gereken adımlar var ve atmaya devam edeceğiz. Milletimiz bu sorunun çözümünü istiyor. Biz de sorunu çözmek için çözüm eksenli samimi çalışmalarımızı sürdürmeye devam edeceğiz. Daha fazla demokrasi, daha fazla insan hakları, daha fazla hak ve daha fazla özgürlük ve hukukun üstünlüğünün tam anlamda tesisi sorunun çözümüne önemli katkılar sağlayacaktır. Bu anlamda önemli mesafeler aldık, ama alacağımız mesafeler de var.

Adalet Bakanı “Gerekirse Oslo süreci gene olabilir” dedi. Olabilir mi?

Değişik zamanlarda, terör örgütü elebaşısı ile devlet görevlilerinin görüştüğü herkesin malumudur. Bunu gizlemenin bir manası yoktur. Esasında bu, herkesin bildiği bir sırdır. DSP-ANAP-MHP koalisyonu döneminde de devlet görevlilerin teröristbaşı ile görüştüğü herkesin bildiği bir sırdır. Nasıl sırsa herkes biliyor. En son MİT Yasası'nın görüşmelerinde BDP Grup Başkanvekili Hasip Kaplan bunu açıkladı ve görüşmelerin şahidi olduğunu söyledi. İhtiyaç duyulduğunda, sorunun çözümüne ve ülkenin yararına olduğuna kanaat getirildiğinde devlet adına bazı görevliler, geçmişte olduğu gibi yine terör örgütü elebaşı ile görüşebilir.


MİT krizinin hükümete karşı bir hareket, bir darbe girişimi olduğuna dair görüşler var. Siz bu görüşlere katılıyor musunuz?

Bu konuda çok değişik rivayetler, çeşitli komplo teorileri var. Ortalık rivayetten ve komplo teorisinden geçilmiyor. Hükümet, rivayetler veya komplo teorileri üzerinden politika üretmez. Hükümet, politikalarını gerçek ve doğru bilgilerden hareketle oluşturur. Ak Parti Hükümeti de politikalarını gerçek ve doğru bilgilerden hareketle ve milletimiz yararına olacak şekilde oluşturuyor ve uyguluyor. Soruşturma, yargının yetki ve görevi dahilindedir. Ama yargı görevini yaparken la yüs'el olmadığı gibi yetkileri de sınırsız değildir. Yargının yetki ve görevi Anayasa ve yasalarla çizilmiştir. Uyması gereken kurallar vardır. Bu somut olayda, MİT Kanunu yeterince açık. Ki özel kanundur. Orada izlenmesi gereken yol bellidir. Son olayda bu prosedür işletilmemiştir. Bu prosedürün işletilmemesi kamuoyunda pekçok komplo teorilerinin üretilmesine yol açmıştır. Bu da onlardan birisidir.

Neden ek düzenleme?

Ben MİT Kanunu'nun özel kanun, CMK'nın genel kanun olduğunu ve öncelikle Mit Kanunu'nun uygulanması gerektiğini söyledim. Başka hukukçular, önceki kanun sonraki kanun ve MİT Kanunu özel ama CMK 250-251 daha özel kanun değerlendirmelerinde bulundu. Hukukçuların bile bu kadar farklı değerlendirme yaptığı bir konu da belli ki yorum farklılıklarına yol açan bazı durumlar var. İşte bu genel kanun özel kanun, önceki kanun sonraki kanun tartışmasını sonlandırmak ve bu konudaki tereddütleri gidermek için düzenleme yapıldı. Bu aynı zamanda Ceza Muhakemesi Kanunu bakımından da bir uyum düzenlemesidir. Dünyadaki bütün istihbarat mensupları için de ilgili ülkelerin kanunlarında benzer istisnai hükümler vardır. Burada yapılan düzenlemede ilk defa Başbakan'a izin sistemi getirilmiyor. Başbakan'ın izin vermesi zaten yasada var. Bunu kimi medya organları ile Meclis'teki muhalefet partileri sanki ilk defa getiriliyormuş, ilk defa yetki veriliyormuş gibi maalesef siyasi hesaplarla çarpıttılar. Başbakan'ın izni vermesi, MİT Yasası yürürlüğe girdiğinden beri, yani 1983'ten beri var.

BİZİM KİMSE İLE KAVGAMIZ YOK

MİT Yasası'yla ilgili cemaatle AK Parti arasında gerilim olduğunu düşünüyor musunuz?

Bakın biz iktidara geldiğimizden beri, bazı çevreler bizi birileri ile kavga ettirmeye çalıştılar, kavga ettirmeyi başaramayınca hiç olmazsa kavgalı gösterelim gayreti içine girdiler. Bunların kim olduğunu milletimiz biliyor. Askerle, yargıyla, devletin kurumlarıyla, Cumhurbaşkanı'yla, partilerle, vb. daha birçok kesimle kavga ettirmek veya kavgalı göstermek için uğraştılar. Ama başaramadılar. Biz, 75 milyona hitap eden, her rengin, her düşüncenin, her STK'nın ve hasılı herkesin ve her kesimin oyuna talip bir partiyiz. Politikalarımızla ve uygulamalarımızla milletimizin huzurundayız. Yaptığımız icraatlar, ortaya koyduğumuz verimli ve yararlı çalışmalar, milletimizin tümünü kucaklamamız nedeniyle milletimiz % 34'le başlattığı desteği son seçimde % 50'ye taşımıştır. Bu, sonuçlar, bizim kimseyle kavga etmediğimizin ve de kimseyle kavga derdinde olmadığımızın, tek derdimizin milletimize hizmet olduğunun göstergesidir. Kavga isteyenler, bunun için çalışanlar, bunun için ellerini ovuşturanlar, bunun için dua edenler olabilir. Ama boşuna yoruluyorlar, boşuna enerji harcıyorlar. Bugüne kadar kavga isteyenler hep kaybetti, bundan sonra da kaybedecektir.


Yeni anayasadan önce demokrasi paketi olabilir açıklamanız vardı 2011 sonunda. Ne oldu o çalışmalar?

Yasalarımızdaki anti demokratik olan ve de hukuk devletiyle bağdaşmayan hükümlerin tespiti ve mevzuatımızdan çıkarılması, hükümetimizin programında olan bir husustur. Daha demokratik bir Türkiye istiyorsa, demokrasimiz için kara leke olan mevzuat hükümlerinin ayıklanması lazımdır. Adalet Bakanlığımız'ın hazırladığı 88. maddelik paket içinde kısmi düzenlemeler var. Elbette bu, yeterli değil. Yapılması gereken çok şey var ve biz bunları yapmak için çalışıyoruz. Çalışmalar bittiğinde kamuoyu ile paylaşılacaktır.

Peki anayasa çalışmalarında durum nedir? Umutsuzluk var sanki...

Anayasa çalışmaları ayrı ve önemli bir süreç. Hedefimiz yol temizliği yaparak anayasa yapmak değil. AK Parti olarak hedefimiz Türkiye'yi 21. Yüzyıl'a taşıyacak bir anayasa. Bunun içi biz çalışmalarımıza devam ediyoruz. Şu anda kurulan uzlaşma komisyonu, Meclis dışında kalan ve sözü olan herkesi dinliyor, önerilerini alıyor. Bu süreç Nisan sonunda bitecek.

Sonra...

Asıl anayasa tartışması bundan sonra başlayacak. Siyasi partiler görüşlerini komisyonla paylaşacaklar. Esas anayasa tartışması siyasi partilerin anayasa önerilerinden sonra başlayacak. Yani daha esas tartışma başlamadı. Diğer taraftan bu süreci de biz çok önemsiyoruz. Çünkü biz toplumda sözü olan herkesin komisyona görüşlerini iletmesinin önemli olduğunu ve bunların hepsinden yararlanmamız gerektiğini düşünüyoruz.




12 yıl önce