|

Anayasada güneş batmak üzere

TBMM Başkanı Cemil Çiçek''ten yeni anayasa uyarısı geldi: Kerahat vaktinde namaz kılınmaz. Bir işi yapacaksak vaktinde yapmamız lazım. Güneş batmak üzere.

Abdülkadir Selvi
00:00 - 6/09/2013 Cuma
Güncelleme: 22:40 - 5/09/2013 Perşembe
Yeni Şafak
Anayasada güneş batmak üzere
Anayasada güneş batmak üzere
TBMM Başkanı Cemil Çiçek, makamında kabul ettiği Yeni Şafak Ankara Temsilcisi Abdülkadir Selvi'nin gündeme ilişkin sorularını cevaplandırdı. Çiçek, Suriye'de kimyasal silah kullanımı, bu ülkeye yapılacak müdahale konusu,İslam dünyasının durumu, anayasa yapım süreci, 28 Şubat davası, ve Ak Parti'de üç dönem şartı gibi konulardaki sorulara açıklık getirdi. Meclis Başkanı Çiçek'in gündemdeki sorulara verdiği cevaplar şöyle;
SÜREÇTEN NEMALANANLAR NEREDE
Darbelerle hesaplaşmaları nasıl görüyorsunuz?

Ben 28 Şubat sürecinde milletvekiliydim. 28 Şubat sürecinde yaşananları biliyorum henüz o dönem tümüyle aydınlanabilmiş değil. Görülmekte olan dava da çok fazla bir şeyi aydınlatmış değil. Tümüyle eksik bir dava. Bu, birkaç parçadan müteşekkilse sadece bir karede olup bitenlerle ilgili olur ve verilen karar da eğer başka türlü olmayacaksa kamu vidanında başka türlü yaralar açar. Ben davaya bakıyorum birkaç kişi dışında hepsi, TSK mensupları. Eğer fotoğrafın tümüyle ortaya çıkmasını arzu ediyorsanız 28 Şubat'a tekaddüm eden günlerde siyasetçilere, gazetecilere, iş adamlarına, bir kısım meslek örgütlerinin tavırlarına bakın. Kitapları yazıldı. Beşli Çete, Bizim Çete diye. Burada mebus pazarları kuruldu, havuzlar oluştu. Bir gecede zenginler çıktı. Şimdi onlar servetlerinin üzerine otururken birilerinin üzerinden gerçek anlaşılacak diyorsak bu eksik olur. O dönem zenginleşenler nerede, bu işe çanak tutanlar nerede, nerede kaldınız diyenler nerede, bu işin nemasını yiyenler nerede.

83 ve 14. MADDE DEĞİŞMELİ
Darbe davalarından tutuklu vekiller var

Davalar bitmedi. Bir bölümü bitti bir bölümü devam ediyor. Görünmekte olan davayla ilgili bir şey söylemek hukuken doğru olmadığı gibi doğrusunu isterseniz dosyadaki delil durumunu da bilmiyorum. Anayasa için üzerinde boş yere durmuyoruz. Ben seçildiğimden beri tutuklu milletvekilleri meselesi ile ilgili söylenmedik laf kalmadı. Hepimiz tribünlere oynuyoruz işim açıkçası. Niye bu prim yapıyor, gazetelerde yer alıyor. iyi de kardeşim, sen bunları temenni ediyorsan 83 ve 14. maddeyi değiştir anayasadan. Herkesin kabul ettiği husus bu ama bu kural yanlış diyoruz. Milletvekili tutuklanamaz diyoruz, millet iradesi tutuklu olamaz. Eyvallah. Peki kim değiştirecek bu 83 ve 14. maddeyi. Değiştirelim o zaman. Bütün bu işleri bir tek kişi için yapıyor isek maksat hasıl oldu demek, yok diğerlerini de önemsiyorsak o zaman bu kuralın değişmesi gerekir.

ÖNEMLİ OLAN ZİHNİYET
Demokratikleşme konusu

Evvela zihniyette değişiklik yok. Her şey kural değişikliği ile doğuyor. Kural değişikliği, zihniyet değişimini tetikler, ona yardımcı olur, onu teşvik eder ama tek başına yetmez. Onun için daha fazla gayrete, çabaya ihtiyaç var.

VATANDAŞ KİMİ SEÇERSE O
Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde sancı yaşanacak mı?

Olmaması gerekir. Çünkü bu kadar tecrübeden, geçmişten bu kadar acı tatlı hatıraları yaşadıktan sonra bunların olmaması gerekir. Kural belli, bu işin nasıl olacağı belli ise bu işin bir sıkıntı sebebi olmaması gerekir. Ama maalesef kurala rağmen kavga çıkarmakta, sıkıntı çıkarmakta bizim üzerimize yok. İnşallah bu sıkıntılar olmadan yüzümüzün akıyla bir yere getiririz, kimi seçerse vatandaşımız hepimizin cumhurbaşkanıdır.

Tezkere için erken
Suriye'ye olası bir müdahalede yeni tezkere gerekir mi?

Son kimyasal silah kullanılması olayından sonra, bir hareketlenme başladı. Aslında ilk defa da kimyasal silah kullanılıyor değil, daha evvelden kullanıldı. Yani, bu yüz bin kişinin bir kısmı, kimyasal silahla öldürüldü. Bunu şimdi harekete geçeceğini ifade eden ülkeler de kabul ediyor. Niye en son harekete geçtik de o zaman harekete geçmedik. Elbette hepimizin dikkat ettiği, dikkat edeceği husus, ülkemizin menfaatidir. Çünkü bunlar yanı başımızda oluyor ve Suriye'deki bu kargaşadan, bu kaostan en fazla zarar gören ülke Suriye'den sonra biziz. 2 milyar doları geçti yaptığımız harcamalar parasal olarak. Aradan kaç gün geçti ortada bir harekat yok. Ben bu işe katılacağım diyenlerin bir kısmı geri vitese taktı. Parlamentoya, vesaireye soracağım dedi. Sorar sormaz ben işin o kısmında değilim. Ama şimdi kenara çekildi. Hakikaten bir müdahale olacak mı, olacaksa kimlerle olacak, olacaksa kapsamı ne olacak, hangi yol ve yöntemle yapılacak, ne kadar süre olacak, hedefi ne olacak? Bütün bunlar belli değilken biz tezkere gerekir mi gerekmez mi, eldeki tezkere yeter mi yetmez mi tartışması yapıyoruz. Ve bunun üzerinden iç siyasette bir kısım değerlendirmeler yapılıyor. Ben bunu şu sahfada biraz acur davranmak ve daha erken olarak görüyorum.

KURU KURUYA TEBRİK OLMAZ
Türkiye, sıkıntıları neredeyse tek başına göğüslüyor

Geçtiğimiz sene bu günlerde Avrupa Konseyi Parlamento Başkanları toplantısı vardı. Orada herkes beni tebrik kuyruğuna girdi efendim Türkiye'nin mültecilere yaptığı yardımı çok takdir ediyoruz, oradaki şartları takdirle ifade ederek Türkiye'yi tebrik ediyoruz filan. Ben dedim sizin takdirleriniz kahvaltı yerine geçmiyor, insanların ayaklarını temin, elbisesini almaya yetmiyor. Siz kuru kuruya tebrik ediyorsunuz. Onun ötesinde yaptığınız bir şey yok ki ve şu an Türkiye neredeyse bütün bu sıkıntıyı tek başına göğüslüyor. Kimsenin kuru beyanatın dışında verdiği bir şey yok. Hatta gittiğim bir ülkede 30 bin euroluk katkı olmuş, nereye yaptılar onu da bilemiyorum. Bir saatlik konuşma içerisinde beş defa, ikide bir efendim işte 30 bin euroluk katkı yaptık da vesaire de... 30 bin euro nedir ki. Yüz bin insan ölmüş. 5 milyon insan aç, sefil, perişan. Okul yok, sağlık hizmeti yok. Onun için böylesine bir vicdansızlığı yaşıyoruz.

Türkiye-Rusya ve ABD gibi ülkelerin katıldığı G20'den bir sonuç çıkar mı?

En azından temenni ederim. Bir şey çıkmaz deyip de kötümser söz söylemeyi şey yapmam ama çıkmadık candan umut keslmez derler. İnşallah herkes herkesin pozisyonunu biliyor. Rusya'nın pozisyonu belli, Amerika'nın pozisyonu belli, katılan ülkelerin hepsinin pozisyonu belli. Ümit ederim ki bir çıkış yolu bulunsun ve akan kan dursun. Evvela o kanın durması lazım onan sonra da ne yapılacaksa onun yapılması gerekir. Dediğim gibi her ülke kendi çıkarlarını bu ölümlerin bu kanın üzerine inşa etmeye çalışıyor. Ayıp olan, yanlış olan, günah olan da budur.

Kullanılan silah mı önemli ölen insan mı?
Suriye'de kimyasal silah kullanılmasını ve gelinen noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

5 milyona yakın insan yerinden yurdundan edilmiştir. Şu an Suriye nüfusunun neredeyse 4'te birinden fazlası kendi vatanında kendi evinde kasabasında kendi işinin başında değil, başka ülkelerde zor şartlar altından hayatlarını devam ettirmeye çalışıyor. Yüz binden fazla insan öldü. Burada ölen insanlar üzerine değil, öldürülme işinin üzerinde tartışma yapılıyor. Sadece göstermelik birkaç beyanat. Ama kimyasal silah kullanırsan diyor ben buna ceza veririm. Bu, öbür türlü öümleri teşvik etmektir. Yani burda insan mı önemli, yoksa kullanılan silah mı önemli?

BM'DEN BEKLENTİM YOK
İslam Konferansı Örgütü çare olamıyor, BM bir çare üretmiyor. Yeni arayışlar olabilir mi? Dünya beşten büyük tartışmaları başladı.

O kuruluşların önemli bir kısmı belli ülkelerin kontrolünde. Onların politikalarının destekçisi. Oralardan fazla bir beklenti içerisinde değilim. Dünya beşten büyük de göbek kısmı büyük. Esas beyin kısmının büyük olması lazım. Bu büyük dediğimizin orta kısmı fazla büyük. Fazla makarna, hamur yemiş adam düşünün. Geniş bir göbek ama esas olan beyindir. O lazım fakat biz maalesef İslam dünyasında onu göremiyoruz.

Suriye'de rejim değişmedikçe sorun çözülmez
Amerika sınırlı müdahale olacak, cerrahi bir mücadele olacak diyor. Sayın Başbakan başta olmak üzere grupta sınırlı müdahalenin çare olmayacağını söylüyor.

Ben de dedim ki iki gün bombaladınız sağı solu. Sonra? Sonrası ne? Bir iş yapılıyorsa bunun arkasının netleşmesi lazım. Öyle mi yapacaksınız, diplomatik yol ve yöntemle mi yapacaksınız, arka çıkanlarla mı oturup anlaşılacak ne nasıl yapılacaksa ortada belirsiz birçok durum var.

Suriye'de rejim değişmeyecek deniliyor.

Değişmediği müddetçe şimdi O ülkenin birliği bütünlüğü nasıl sağlanacak. Araya kan girmiş yüz binden fazla insan ölmüş. Her evden bir cenaze çıkmış. Sonra bu insanlar biraraya gelip nasıl kucaklaşacak, nasıl bir arada yeniden devlet oluşturacak? Ortada al yapı, ekonomi kalmadı. Her taraf yıkıldı. Tarihi miras ortadan kalktı. Nasıl olacak bunlar. İki sene neden seyredildi. Evvela bir vicdan muhasebesi yapılması lazım bu işlerin olabilmesi bakımından. Ama kimsenin muhasebe derdi yok.

Kerahat vakti namaz olmaz
Anayasa çalışmalarında gelinen nokta sizin açınızdan tatmin edici mi? Bir süre sınırınız var mı?

Bu çalışmalar ortaya nihai bir anayasa konulmadığı sürece tatmin edici olmaz. Çünkü yola yeni anayasa diye çıtık. Üç beş on madde diye çıkmadık. Biz bu işlere başladığımızda dedik ki 2012 yılı sonuna kadar bitirebilirsek yi olur neden çünkü arka arkaya seçimler olacak, o seçim ortamında da bu işleri yapmak biraz zorlaşır, imkansızlaşır. Bu herkesin kabul ettiği bir şey onun için oraya 2012 hedefini koydular. 2013'ün de sonuna geliyoruz. Seçim takvmi resmen başlamasa da fiilen başladı. Yerel seçim, ardından cumhurbaşkanı seçimleri.. Birbiriyle bağlantılı seçimler. Seçim ortamında herkes kendi derdinde olacak. Onun için ben bir süre evvel dedim ki güneş batmak üzere. Dini bir kavramdır. Keraat vaktinde namaz kılınmaz. Bir işi yapacaksak vaktinde yapmamız lazım. Güneş batmak üzere biz telaş içerisindeyiz. Onun için zaman, ille de miladi tarih olarak şu gün demeye gerek yok, zaman epey kısaldı.

15 GÜNDE YAZARIM
Partilerden kişisel olarak inisiyatif istemeyi düşünüyor musunuz?

Anayasa konusunda önemli çalışmalar yapıldı bunu göz ardı edemeyiz. Yeni bir taslak ortaya koyamadık ama önemli bir çaba da sarfedildi. İlk defadır ki, çalışıldı, gayret edildi, biraz ağır gitti, aksak giti ama şu an bizim elimizde, Meclis'in ve kendi ellerinde bir metin var. Dolayısı ile hangi partinin ne düşündüğünü biliyoruz. Bir ortak nokta bulunacak. Ben şimdi bu manada şunu söylerim ki kendileri yapamıyorlarsa bana versinler ben on beş-yirmi gün içerisinde bir taslak metni baştaki ihtilafı sekiz on maddeyi vatandaşık, anadilde eğitim gibi konular hariç bunu yazabiliriz. Sonunda hiç olmazsa ortak bir metin çıkmış olur partilerimiz değerlendirsin nereyi eksik buluyorlarsa, nereyi fazla buluyorlarsa bunun üzerine yoğunlaşabiliriz. Değilse, işin böyle netice alıcı bir isitikamete gittiği konusunda kamuoyu güvenmiyorsa işimiz zorlaşır.

Son görevim
Ak Parti'de üç dönem kuralı var mı sizde de? Bir planınız var mı?

Ben de öyle değerlendiriyorum ve özü itibariyle doğru buluyorum. Yaşadığım gün son gün, kullandığım seçim son dönem, yaptığım görev son görev. Ben 25 senedir siyaseti böyle yapıyorum. Biz kadere inanmış insanlarız. Allah bize bir kader tayin etmiş mühim olan o sıfatla bu sıfatla sade vatandaş olarak da hizmet etmek.


11 yıl önce