Üniversitede o yıllarda doçent olan Ali Şafak'ın başkanlığında bir komite kurduk. Milli, tarihi, örf ve adetlerimize uygun öneri tekliflerinde bulunduk, fakat bir geri dönüş olmadı. Bunun üzerine ben de bir yazı yazdım ve bu yazı Tercüman Gazetesi'nde yayımlandı. Anayasa'da özellikle laiklik kelimesinin olmaması gerektiğini belirtmiştim. Anayasa'da manası bilinen kelimeler olmalıydı. Ayrıca, laiklik kelimesi CHP'nin altı okundan biriydi. Öyle ki Anayasa CHP için tahsis edilmiş bir sistemler bütünü görümüne kavuşmuştu. Kemalizm'in temsilcileri gözünde biz dindarlara ise mülteci gözüyle bakılıyordu. Askerin kırmızı kitabında irticacı, gericiydik. Oysaki biz sadece Anadolu çocuğuyduk. Dobra dobra inandıklarımızı savunduk. Bu nedenle de kenara itildik. Ankara'dakiler bizim kadar cesur davranamadı.
Cumhuriyet, vatan, millet kelimelerinin Arapçası var, anlamları da var ama laiklik kelimesinin hiçbir anlamı yok! Fransa'dan alıntı olan bu kelimenin anlamını sorsanız Fransızlar dahi bilmez! CHP'nin kullanılması yönünde dayattığı bir kelime. Bu nedenle yeni anayasada laiklik kelimesi tabii ki olmamalı. Eğer olacaksa da tarifinin doğru bir şekilde yapılması gerekir.
'Tarifi şöyle şöyle olmalı' diyemem ama bana sorarsanız Hz. Muhammed zamanında gerçek laiklik vardı. Mesela Yahudiler serbestti, mahkemeleri, kiliseleri vardı. Sonra Peygamber Efendimiz'in adaletli 'Medine Anayasası' vardı. Keza Osmanlı da laikti. Kimse kimseye karışmıyor, kimse kimsenin boğazını sıkmıyor, diline, dinine, kılık-kıyafetine karışmıyordu. Bugün kullandığımız laiklik ise CHP devrinin yanlış politikaları ile şekillenmiş durumda. Doğuda Kürt sorunu neden çığırından çıktı sanıyorsunuz? Osmanlılar döneminde neden Kürt sorunu diye bir şey yoktu? Çünkü serbesti vardı. Bugün yaşadığımız sorunların hepsinin altından laiklik ve CHP çıkar.
'Yeni Anayasa kısa olmalı' deniliyor ama Türkiye gibi ülkelerde kısa Anayasalar olur mu bilmem! Mesela laiklik kelimesinin tarifini kısaca yapacağım derken lastik gibi nereye çekersen oraya giden bir anlam içeriği katarsan bu olmaz! Anayasa kısa ama açık, net ve anlatılmak istenen kâfi derecede ifade edilmiş olmalı. 'Köylü kadın başörtüsü takarsa tehdit değil ama okumuş şehirli kadın takarsa tehdittir' anlayışı artık son bulmalı. Böyle hukukçuluk mu olur? Bu nedenledir ki Tayyip Erdoğan'ı sadece bir şiir okudu diye mahkûm eden hâkimlere de şaşarım!
O dönemde Erzurum Atatürk Üniversitesi'nde dekandım. YÖK; üniversiteler, mahkemeler, yargı vesayet rejimine hizmet edecek şekilde yapılanmıştı. 1982 Anayasası, Kemalizm'in görüşlerini resmileştirerek, kurumsallaştırmıştı. Devletin sistemleri askerin kontrolüne verilmişti. YÖK Başkanı merhum İhsan Doğramacı'nın felakete nasıl destek verdiğini de unutmamak gerekir.
Doğramacı sırtını askere dayayarak işini kurdu, genişletti. Neden askere yanaştı? Çünkü zenginleşti. Askerin suyuna giderek; asker ondan o askerden istifade etti. Askerin önünde secde etti ve başörtüsü konusunda milletin anasını ağlattılar. O zamanlar mertçe çıkıp askere, 'Bu ayıptır, kızların örtüsüne karışılmaz, Avrupa'da böyle bir şey yoktur, insan haklarına aykırıdır' deseydi belki de bugün üniversitelerde başörtüsü sorunu olmayacaktı. Şayet ağırlığını koyup 'Genç kızlarımıza yazık olur, Türk âdetlerine göre kadınların kıyafetlerine karışılmaz, Atatürk de karışmamıştı, kanunda böyle bir madde yoktur' deseydi generalleri kesinlikle ikna ederdi.
Hatırladığım kadarıyla kendisine şiddetle karşı çıkan, dik duran değerli Profesörler Servet Armağan ve Hüseyin Hatemi üniversiteden atılmışlardı. Ben de aynı sorundan ötürü ayrılmıştım. Üniversiteye bin bir zorlukla gelmiş, cebinde 1 lira parası yok, ayakkabılarının altı delik bir genç kıza sırf başörtülü olduğu için 'Git! okula giremezsin' nasıl diyebilirdim? Hangi vicdanla bunu yapabilirdim?
Başörtüsüne kesin çözüm getirmek zorundalar. Her konuda Fransa ile ters düşen Türkiye, başörtüsü konusunda Fransa'yla neden sarmaş dolaş? Bunun acilen düzeltilmesi gerekir. Üstelik Atatürk başörtüsüne karşı değildi ki! Atatürk hutbe okumuş, cübbe giymiş bir insandı. Hocalarla TBMM'yi açan, Buhari'nin hatmini emretmiş bir kişiydi. Başörtüsü yasağı da laiklik kavramı gibi Fransa'nın Türkiye'ye kötü bir armağanı. Ayrıca başörtüsünün her yerde ilköğretimde de serbest olması gerektiğini düşünüyorum. Eğer başörtülü kişi işini icra ederken suç işlerse, cezalandırılmalı ama sırf inancının vecibesini yerine getiriyor diye dışlanmamalı. Kemalist, liberal olmayan insanlardan millet artık 'İllallah' der hale geldi. Yeni anayasaya başörtüsü maddesini koysunlar, referanduma gitsinler bakalım; millet ne diyecek, görsünler!