|

Artık insanlara farklı bakıyorum

Cumartesi öğleden sonra, yazılması zor olduğu kadar yaşanması da zor bir güne ev sahipliği yaptı İstanbul Gösteri Merkezi. Bir hafta içinde oluşan dünya korosunun uyumu, dünyanın en renkli folklor ekipleri, şarkılar, şiirler, ödüller ve hatırlamalarla geçen bir final...

Mehmet Gündem
00:00 - 4/06/2007 Pazartesi
Güncelleme: 01:14 - 4/06/2007 Pazartesi
Yeni Şafak
Artık insanlara farklı bakıyorum
Artık insanlara farklı bakıyorum


Bahşedilmiş bir gün…

Cumartesi öğleden sonra, yazılması zor olduğu kadar yaşanması da zor bir güne ev sahipliği yaptı İstanbul Gösteri Merkezi. Bir hafta içinde oluşan dünya korosunun uyumu, dünyanın en renkli folklor ekipleri, şarkılar, şiirler, ödüller ve hatırlamalarla geçen bir final… Duyguların bir uçtan öteki uca sürekli yer değiştirdiği bahşedilmiş bir zaman dilimi. Meclis Başkanı Bülent Arınç'ın sınırları zorlayan içtenlikle ve kendini sıfırlayarak yaptığı konuşma, Geçen yıl Moğolistan'da vefat eden Adet Tatlı'nın eşi Aysel Tatlı'ya ve oğlu Ömer Faruk'a takdim edilen vefa ödülü ve olimpiyatın şarkı ve şiir dalında birincileri… Her tablo ayrı bir anlam taşıyordu.

Bu yıl beşincisi düzenlenen Uluslararası Türkçe Olimpiyatları'nda şarkı dalında Makedonya'dan katılan Havsa Mula, şiir dalında ise Kırgızistan'dan Aida Risbekkizi birinci oldular. Havsa, Makedonya'da Türk girişimcilerin 1996 yılında açtığı ve “kamuoyunca “Türk okulları” olarak bilinen Yahya Kemal Koleji'nde okuyor. Olimpiyata Türkçe öğretmeni Ertuğrul Fesli ile birlikte gelmişler. Ferhat Göçer'den tanıdığımız “Yastayım”ı mükemmel yorumladı. Aida ise 1992 Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitim Bakanlığı'nın 1992 yılında açtığı Kırgızistan Kız Meslek Lisesi'nde okuyor, o da öğretmeni Gül Banu Durmaz ile katıldı olimpiyata. Bu haftaki konuklarım; olimpiyatın iki birincisi ve onları yetiştiren iki öğretmen…



Şiir dalının birincisi Aida Risbekkizi:


Artık insanlara farklı bakıyorum

Kepez'i ilk okuduğunda anladın mı?

Önce anlamadım sonra öğretmenim anlattı ve bu şiire bayıldım, çok sevdim.

Kaç yıldır Türkçe konuşuyorsun?

Bir yıl oldu Türkçe'yi ilk duyalı. Öğrenmeye başladığımda hem komik hem de çok zor geliyordu ama daha sonra fark ettim ki kolaymış.

Komik gelen nedir?

Kelimeler. Mesela durak. Rusça da aptal demek. Türkçe'de çok başka bir anlamı var.

Türkçe öğrenmek ne işine yaradı?

Birçok arkadaşım oldu, hem Türk hem de başka ülkelerden. Türkiye'ye geldim. Türkiye'yi tanıdım, çok sevdim. Dünya çocuklarıyla Türkçe konuştum. Türk yazarları, şairleri orijinalinden okuma fırsatım oldu. Artık biliyorum ki Türkiye bize çok yakın ve çok sıcak. Ben Rusça biliyordum ama Rusları anlamıyordum. Türkçe öğrenince Türkleri anlamaya başladım. Şiir okuma yanımın olduğunu bilmiyordum, bu yarışma ile bir yeteneğimi daha keşfettim. Şiir okumak yazmaktan zor derlermiş Türkler.

Gördüğün ilgi seni şaşırttı mı?

Çok. Türkiye'ye gelirken 17 yaşıma girdim. Bu gezi ve aldığım madalya doğum günü hediyesi oldu. Türkiye'nin Başbakanı, önemli devlet adamları bizi kabul ettiler, ilgilendiler. Anladım ki onlar da en az bizim kadar mutlu oldular. Finalde salonu dolduran insanların oluşturduğu bu büyüklükte bir kalabalığı daha önce hiç görmemiştim. Her kes candan alkışlıyordu bizleri. Biz ülkemizi çok seviyoruz, Türkiye'yi de seviyoruz…

Size dünya barışı için bir anlam yükleniyor…

Evet çok önemli. Biliyorsunuz bu yıl Mevlana Yılı. Hazreti Mevlana, sevgi, barış, hoşgörü diyor. Aynı şekilde biz çocuklar da sevgi diyoruz, insanlık huzur içinde yaşasın diyoruz. Biz kavga etmezsek yarınlarda kavga edenlerin sayısı azalır dünyada.

Türkçe ile öteki çocuklarla aranızda bir bağ oluşuyor mu?

Evet. Burada birbirimizle Türkçe konuştuk, duygularımız düşüncelerimizi Türkçe dile getirdik. Bu da ister istemez bir ortak payda oluşturuyor. Artık birbirimizin varlığından haberdarız. Dünyanın yüz ülkesinde bizim gibi düşünen çocuklar var.

Türkiye'den dönerken neler var aklında?

Öğrenmiştim ki, Türkiye çok büyük bir ülkeydi. Fakat bir gün Türkiye'ye gidebileceğimi hiç düşünmüyordum. Ama geldim ve Türklerin ne kadar iyi insanlar olduğunu gözlerimle gördüm. Ben ülkeme gittiğimde çok değişirim. İnsanlara başka bir bakışla bakacağım.

Kaç dil biliyorsun?

Dört. Kırgızca, Rusça, Türkçe, İngilizce. En çok anadilimi ve Türkçe'yi seviyorum.

Ne olmak istiyorsun?

Mesleğim ne olursa olsun dünya insanlarının barış içinde yaşaması için gayret edeceğim. Öğretmenimin emeğinin boşa gitmediğine çok çok sevindim. Burada herkesle yakınlık kurdum. Üniversiteyi Türkiye'de okuyup tekrar ülkeme dönmek istiyorum.

Sanatçı mı?

Hayır. Bilgisayar mühendisi olacağım. Artık insanlara farklı bakıyorum, onları daha çok seviyorum ve daha çok önemsiyorum.

Şimdi Bahattin Karakoç'un Kepez'i sana ne diyor?

Çok anlamı var. Kepez, deniz kıyısındaki kayalıklara ve-rilen addır. Deniz hırçın dalgalarıyla bu kayalıklara vurup onları aşındırmaya çalışsa da, kayalıklar buna direnir ve hep dimdik ayakta kalır. Ben bu şiirin Türk dünyası için yazıldığını düşünüyorum. Türk dünyası da işte bu kayalıklar gibi hep dimdik ayakta olsun diyorum...



Gül Banu Öğretmen: Rüyada gibiyim…


Sız Kırgızistan'dan geliyorsunuz. Öğrenciniz Aida birinci oldu. Fakat heyecanınız Aida'dan çok fazla…

Hâlâ inanamıyorum. Biz Türkiye'ye çok sık gelemiyoruz. Hem olimpiyata katılalım, hem de Türkiye'ye gitmiş oluruz dedik. İddialı değildik, hatta umutsuzduk ama oldu. Sevinçten çok ağladım. Biz özel okulların sahip olduğu imkanlara sahip değiliz.

Ne zamandın Kırgızistan'dasınız?

10 yıllık öğretmenim. 7 yıl Ankara'da öğretmenlik yaptım, daha sonra Kırgızistan'a gitmeye karar verdim. Zor bir karardı ama iyi ki gitmişim.

Kepez'le katılmaya nasıl karar verdiniz?

Ben aynı zamanda doktora yapıyorum, hocam Hüseyin Özmen; “ajitasyonu fazla bir şiir seçip kazanmaktansa adam gibi bir şiirle katıl ama kaybet” dedi. Biz de öyle yaptık. Ezberletmedim, ben okudum Aida tekrarladı…

Hayatınızda bu büyüklükte bir başarı var mı?

Hayır yok bu ilk. Daha büyüğü olur mu bilmiyorum. İnsan yaşarken bazı zorluklar görüyor ama şimdi o günlere baktığımda bütün o zorluklar sadece birer tatlı anıya dönüşüyor. Ben Kırgızistan'ı, orada yaşmayı çok seviyorum. 24 Mart devri-minde oradaydım. Herkes çok tedirginde, “uçak hazır isterseniz ülkenize dönün dediler, buralar pek güvenli değil her yer yağmalanıyor” dediler, “hayır gitmeyeceğim” dedim.

Kaç öğrenciye Türkçe öğrettiniz?

Yüzün üzerinde.

Seneye yine katılacak mısınız?

Zor şartlarda geldik, bir buçuk ayda pasaport çıkarttık ama burada çok el üstünde tutulduk. Çok yetenekli öğrencilerimiz var. Seneye yine derece alırız diye düşünüyorum.




Şarkı dalının birincisi: Havsa Mula



Afrika'da da insanlar varmış
Sen Türklerin açtığı Yahya Kemal Kolej'inde okuyorsun. Neden tercih ettin bu okulu?

Çevremizde çok konuşulan bir okuldu. Herkes bu okulun kalitesinden, başarılarından, disiplininden söz ediyordu. Biz de bunları duyuyorduk. Ailem de okulu beğenince bu okula başladım. Makedonya'da üç millet var, okulumuzda da üç milleten öğrenci var…

Yahya Kemal'i tanıyor musun?

Evet, çok ünlü bir şair. Çok güzel şiirler yazmış. Aziz İstanbul, Sesiz Gemi gibi…

Şarkıyı nasıl seçtiniz?

Aslında katılmak istemiyordum. Çok sıkılacağımı düşünüyordum. Biraz zor ikna oldum. Ağabeyim müzisyendir, o daha hareketli bir parça ile katılmamı önerdi, ama ben bu şarkıyı yani Yastayım'ı biliyordum ve çok da seviyordum. Karar verdik ve ikimiz çalıştık. Çok hüzünlü bir parçaydı ama çok güzeldi.

Ne kadar çalıştınız?

İki aydan fazla. Makedonya'da yapılan elemelerde birinci olunca Türkiye'de de dere-ceye gireceğimi bekli-yordum.

Ferhat Göçer'le düet yapmışsın?

Evet bizi muhteşem karşıladı. Beni sahneye davet etti, şarkıyı söyledim, çok başarılı olduğumu belirtti ve Makedonya'ya konsere geleceğine söz verdi.

Bu ödül hayatını değiştirir mi?

Değiştirir ama iyi yönde. Şarkı söylemek beni mutlu ediyor ama ben filoloji okuyacağım ve burada bir haftadır gördüklerim, insanların yeni nesilden büyük beklentilerini unutma-yacağım. Asla bencil olmayacağım, kendimi düşündüğüm kadar başka insanları da düşüneceğim.

Barış, sevgi, kardeşlik burada çok vurgulandı. Bu kadar vurgu sana anlamlı geliyor mu?

Yüz ülkeden gelen çocuklarla bir hafta geçirmeseydim bu kelimeleri o kadar anlamlı bulamazdım, ama şimdi öyle değil dünya gerçeğini daha yakından gördüm Türkiye'de. İnsan bir şeyi bilince ona kayıtsız kalamıyor. Bizden nelerin beklendiğinin daha iyi bilincindeyim şimdi.

TÜRKİYE BİZE DÜNYAYI SEVDİRDİ

Salondaki coşku nasıldı?

Muhteşemdi. İnsanlar sadece Türkçe'yi değil, aynı zamanda renkleri, sevgiyi ve masumiyeti de alkışlıyorlar aslında.

Bu senin için nasıl bir tecrübe oldu?

Yüzlerini hiç görmediğim, kültürlerini hiç tanımadığım ve bazıların ülkelerini hiç duymadığım insanların gözlerine baktım, ellerini tuttum, sarıldık… Biz hiçbir yere gitmeden dünyayı burada bulduk ve sevdik onları. Bize dünyayı sevdirdi Türkiye.

Daha önce bir Afrikalı'yla tanışmış mıydın?

Hayır. Burada ilk tanıştığım Afrikalı Gana'lı arkadaşım oldu. Afrika denince aklıma vahşi hayvanlar geliyordu ama orada da insanlar varmış, çok utandım. Renkler çok önemli değilmiş insanlar arasında. Sevginin gücü her şeyin üzerindeymiş.


Çocuklar olmazsa mutlu olamam

Kaç yıldır Makedonya'dasın?

Üç yıl oldu.

Neden yurt dışı?

Benden çok daha önce gidenlerin hikâyelerini, özverilerini biliyorum. Gitmek istedim, fırsat çıkınca anamın babamın gönlünü ettim ve yola koyuldum. İyi ki gitmişim, hiç pişman olmadım.

Konuşmacılar size yönelik çok hoş cümleler sarf ettiler. Evrensel bir misyondan bahsettiler. Bu konuşmaları nasıl dinlediniz?

Çok gururlanıyor insan. Annem Türkiye'den her ayrılışımda iki gözü iki çeşme ağlıyor, fakat bana gitme, kal da diyemiyor. Her halde o da yapılan işlerin güzelliğinden, Türkiye'ye, Türkçe'ye yapılan hizmetten emin. Duyduğumuz takdirler bir taraftan yolumuzu daha da aydınlatıyor ama diğer taraftan da taşıdığımız yükün ağırlığını artırıyor.

Gurbeti ne kadar ve nasıl hissediyorsunuz?

Evli olmadığımdan benim işim biraz daha kolay. Vatan hasreti, anne baba özlemi yaşıyoruz ama içimdeki o burukluk belki bize gerekiyor. Bir şey vermeden, bir şeylerden fedakarlıkta bulunmadan kalıcı şeyler nasıl elde edilecek ki. Biz bu işi çok önemsemiyoruz. Fedakarlık yaptığımızı da pek fazla düşünmüyoruz aslında. Dışarıdan bakanlar siz fedakarsınız, büyük fedakarlık yapıyorsunuz diyorlar ama bu bir sevda işi olunca fedakarlık çok kolay hale geliyor. Ben artık böyle yaşamazsam mutlu olamam.

Bir ülkede yaşamak aynı zamanda kendini o kültürün içine bırakmak anlamına da geliyor….

Evet çok doğru. Annem zaman zaman sen gittikçe Balkanlılara benziyorsun diyor. Hayır ben değişmedim, aynı Ertuğrulum desem de inanmıyor. Sonra düşündüm ve hak verdim, biz orada kendi kültürümüz yaşarken oradan da öğrendiklerimiz var elbette.

Mutlu musun, buruk mu?

Çok mutluyum. Kendime acıdığım hiç olmadı… Öğrencilerim var ki, onları seviyorum ve bundan çok mutluyum.





17 yıl önce