|

Atilla Sandıklı: Kuzey Irak'a operasyon baharda olur

Türkiye'nin ABD'ye rağmen de Kuzey Irak'a girme kabiliyetine sahip olduğunu belirten TASAM Genel Müdürü emekli Albay Atilla Sandıklı; Türkiye'nin ABD'yi Kürt bölgesine birlikte harekata zorladığı ve baharda sonuç alacağı görüşünde

Mehmet Gündem
00:00 - 5/02/2007 الإثنين
Güncelleme: 00:46 - 5/02/2007 الإثنين
Yeni Şafak
Atilla Sandıklı: Kuzey Irak'a operasyon baharda ol
Atilla Sandıklı: Kuzey Irak'a operasyon baharda ol
Ortadoğu testi

Ortadoğu tam bir satranç tahtası. Oyun içinde oyun.

Dünyanın strateji ve güç gösteri alanı. Aktörlerin biri gelip öteki gitse de, dengeler pek fazla değişmiyor. Bölgesel ve küresel tüm hesaplar bu havza üzerinde yapılıyor.

Ortadoğu dengesi içinde var olmak ve ağırlık merkezi teşkil etmek, bugünün dünyasında da söz sahibi olmanın neredeyse tek yolu.

Ülkelerin Ortadoğu vizyonu, onların küresel aktörlüklerini, olup-olamadıklarını da test eden bir yapıya dönüşüyor.

Bölgede var olan “şuur altı müktesebatı”nı tarihi bir kredi olarak görüp, uygun vizyon üreterek, eylem ve söylem birliği fırsatını heba etmeden “oyun kurucu” rolü üstlenmek görevi duruyor Türkiye'nin başında.

Bu hafta “özgürlük” için yola çıkan Amerika'nın Irak macerasını, hesaplarını, hataların, gücü-dayatmayı esas alan politik iflasını, Ortadoğu, bizi, Kuzey Irak'ı, aklımızdan geçen sınır ötesi operasyonu konuştum emekli Kurmay Albay Atilla Sandıklı ile.

Sandıklı, TSK'nın çeşitli kademelerinde karargah subayı ve komutan olarak görev yaptı. İki kez sınır ötesi operasyona katıldı. Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği'nde müşavirlik, Harp Akademileri Komutanlığı'nda uluslararası ilişkiler öğretim üyesi ve uluslararası ilişkiler bölüm başkanlığı görevlerinde bulundu. Harp Akademileri Stratejik Araştırmalar Merkezi'nin kuruluşunda görev aldı ve bir süre bu enstitünün müdürlüğünü yaptı. Devlette kritik görevlerde bulunurken, günü geldiğinde üniformayı çıkartıp sivil hayata gireceği gerçeğini de hesaba katarak kendini geliştirmiş bir asker. Halen Türkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi Genel Müdürü ve Stratejik Öngörü Dergisi'nin editörüdür.


* * *
Irak, Kuzey Irak, Kerkük… bölgedeki demografik yapıda son durum nedir?

Amerika'nın işgalinden sonra Irak genelinde hem dinsel hem de etnik kimliğe dayalı bölünmelerle uçlara gitmeler oldu. Uzun yıllar azınlığın baskısı altında kalan Şiiler, otorite boşluğunu iyi değerlendirip güç elde ettiler. Yönetimden düşen Sünniler de bu yeni duruma tepki gösteriyorlar. Saddam'ın baskısına uğrayan Kürtler de bu yeni ortamda özgürlüklerini tadıyorlar.

Yani her kesim açısından yeni bir zemin var…

Hem dinsel hem de etnik kimlikler açısından yepyeni bir zemin var. Arap veya Irak halkından ziyade, etnik kimlikler üzerinden tanımlama yapıyorlar.

Bu durum Irak'ta daha parçalı yapıları üretmez mi?

Mevcut yapıda etnik kimliklerin ön plana çıkması, Irak'ın bütünselliğinde önemli bir problem olarak gündeme geliyor. Tedbir alınmazsa Irak parçalanabilir. Bu durum Ortadoğu'da her devlet için geçerli, merkezi otorite zayıfladığı zaman alt kimlikler öne çıkar.

Irak'ta merkezi otorite boşluğunu kim dolduracak, yerel güçlerden birisi mi, bir dış güç mü merkeze oturur?

Merkezdeki güç boşluğunu içeriden birisi doldurabilir ama Amerika yapıyı kontrol ediyor ve sürecin demokratik bir sistem içinde olacağını iddia ediyor. Kendini farklı şekilde tanımlayan insanları ortak menfaatlerde bile bir araya getirmek kolay değil. Amerika, “I. Körfez Savaşı'nda neden yarıda bıraktı” diye tenkit ediliyordu, bugünkü tablo önceki operasyonun neden yarıda bırakıldığının cevabını veriyor. Bu bölgede bir devleti kurumlarıyla birlikte yıktığınızda yerine bir şey koymanız kolay olmuyor. Boşluk, hızla bölgesel kaosa dönüşüyor. Orta vadede Irak'taki problemler devam edecektir.

Amerika'nın küresel stratejileri gerçekten Irak'ta tamamen iflas etti mi?

Otoriter yönetimlerin yıkılması, demokrasinin yerleşmesi, serbest piyasa ekonomisinin uygulanması ve hukukun üstünlüğü diyerek yeni yüzyılda yeni bir strateji gündeme getirmişti Amerika. Esas amaç Amerika'nın yayılmacılığına uygun ortam sağlamaktı. Yumuşak bir geçiş planlanmıştı fakat 11 Eylül'den sonra bu strateji kuvvete başvurdu. Amerika yeni düşmanlar kazandı. Bugün Irak'ta Bush'ın kuvvete dayalı sistemi değiştirme düşüncesi iflas etti. Amerika'nın gerçek niyeti de 'çıplak gerçek' olarak gözüktü.

Nedir o gerçek?

Bölgeye yerleşme, enerji kaynaklarını ve ulaşım yollarını elinde tutma.

Irak'tan çekilme planı…

Hesabına göre, şu anda çekilmesi doğru değil, henüz kazanımlarını süreklilik arz eden bir noktaya getirebilmiş değil.

Nedir o kazanımlar?

Enerji kaynaklarının ve ulaşım yollarının bulunduğu yerleri kontrol eden dünyayı kontrol eder. Ortadoğu bir enerji havzasıdır. Sovyetler'in dağılmasıyla oluşan bölgedeki güç boşluğunun doldurulması için Amerika bölgeye ayak bastı. Amerika'nın Ortadoğu'da olması demek, bölge ülkelerinin ve bölge üzerinde hesabı olan ülkelerin, Amerika'yı hesaba katmadan hareket etmelerini engeller. Amerika bölgeyi kontrol ederken, dünyayı da kontrol etme imkanına sahip oluyor. Amerika gittikçe Ortadoğu'ya yerleşiyor.

O halde Amerika'nın gözüken kayıpları geleceğe dönük hesapları nazara alındığında hiç noktasında…

Bunlar önemli kayıplar değil, Bush 'uzun vadeli çıkarlarımız' diyor. Bu da enerji kaynaklarının hedef alındığını gösteriyor. Son çıkan petrol yasasıyla sağlandı ki, işgal için harcadıkları paranın fazlasıyla geri dönüşü olacak, Amerikan ekonomisine dinamizm getirecek…

Bölgede kalıcı bir Kürt ve Şii ittifakından bahsedilebilir mi?

Şu anda Şii ve Kürtler arasında fazla problem yaşanmasa da aralarında bir ittifak olduğu söylenemez. Menfaatler onları bir arada tutsa da, uzun vadede -özellikle Kürtler dağılma sürecine girdiklerinde- ayrışma kaçınılmaz. Ana problem Şii-Sünni mücadelesi gibi gözüküyor, fakat etnik kimlik daha önde olduğundan Şii-Sünni ayrışması problem yaratmıyor. Bir Kürt kendisini Şii-Sünni tanımlamaktan ziyade Kürt olarak tanımlıyor.

Bölgede hesaba katılabilecek nitelikte bir Türkmen kartı var mı?

Saddam Türkmenleri ve Kürtleri bölgeden kaçmaya zorladı, Arapların yerleşmesini sağladı. Körfez harekatından sonra, yönetime Kürtler hakim olunca, onlar da Araplara ve Türkmenlere aynı şeyi yaptılar. İki durumda da Türklerin bölgeden kaçırılması planı uygulandı. 2007'nın sonundaki seçim için burada yoğun bir Kürt nüfus oluşturulmaya çalışılıyor.

Kuzey Irak'a, 'Irak Kürdistanı' demek mümkün mü?

Özerk bir kürt yönetimi var, merkezi yönetim çok zayıf olduğundan bağımsız bir yapıya doğru hızla gidiyor.

Türk ordusunun önümüzdeki günlerde Kuzey Irak'a sınır ötesi harekât gerçekleştireceği söyleniyor.

Şırnak'ta tabur komutanı iken ben de iki defa Kuzey Irak'a, PKK kamplarının içlerine kadar girdim, oraları iyi biliyorum...

Amerika'ya rağmen bu operasyon yapılabilir mi?

Türkiye, bugünkü koşullarda Amerika'ya rağmen de Kuzey Irak'a girme imkan ve kabiliyetine sahiptir. Amerika'nın Kuzey Irak'ta fazla birliği yok… Türkiye, “Amerika'ya rağmen operasyon yaparım” diyerek aslında Amerika'yı Kürt bölgesine birlikte harekata zorluyor. Dış politika da en önemli problem, sizin hareketsiz kalmanızdır. Hareket etmiyorsanız oyunda yoksunuz demektir. Bizde zannediliyor ki, silahlı güç sadece savaşta kullanılır, silahlı güç en çok barış zamanında kullanılır…

Amerika'yı zorlamak sonuç verecek mi?

Sinyaller Amerika'nın mesajı aldığını gösteriyor, birlikte hareket etme olgusu ağır basıyor. Türkiye bastırmaya devam ederse baharda birlikte operasyon yapılabilir.

Operasyon için mart deniliyor...

Gabar'a kış şartlarında girip sonuç almak, çok sayıda şehit vermeyi göze almadan olabilecek bir şey değil. Bu kritik süreçte şehit cenazelerinin Türkiye'de ne tür ortamların hazırlanmasına alet edileceğini de düşünmek gerekiyor.

Amerika harekat öncesi bölgede nasıl bir tedbir almalı?

Amerika ve Kürtler PKK'nın bölgede rahat hareket etmesini engelleyebilirler, yönetim kademesinin manevra kabiliyetini zayıflatabilir, eğitim kamplarını durdurabilir, lojistik desteklerini kesebilirler.

Kuzey Irak'a yapılacak bir operasyon iç politikaya nasıl yansır?

Sınır ötesi operasyon ulusalcıların AK Parti'den çaldıkları oyları yeniden AK Parti'ye döndürür. Güneydoğu'dan bazı tepkiler gelebilir ama, halk bölgede askerin olmasını istiyor, çünkü asker bölgedeki ekonomik hayata canlılık getiriyor, bunun için çok fazla tepki vermezler.


Bizim dış politikada strateji üreten kurum asker mi, sivil mi?

Dış politika sadece Dış İşleri bakanlığının görevi değil, bir devlet görevidir. Ekonomi, dış ticaret, silahlı kuvvetler, kültür… bunlar devletin güç unsurlarıdır ve bunlarla desteklenmeyen bir dış politikadan sonuç alamazsınız. Eskiden bu koordinasyonu MGK Genel sekreterliği yapıyordu. MGK asker ağırlıklı diye yapısını değiştirdik, sekretaryasını da sivile bağladık ve hiçbir şey yapamaz duruma getirdik. Ne psikolojik harekatı planlayabiliyor, ne de ne devlet politikalarını takip edebiliyor. MGK Genel Sekreterliği mutlaka sivil idarenin yönetiminde olmalı ve devlette koordinasyonu sağlayıcı bir yapıya kavuşturulmalı. Siz Toplumla İlişkiler Başkanlığı'nı psikolojik hareket yapıyor, toplum ve siyaset üzerinde etkili oluyor diye kapattınız. Kapatınca psikolojik harekatla ilgili tek güç silahlı kuvvetlerde kaldı, artık onu kontrol edebilir misiniz?



AK Parti ile birlikte dış politikada köklü bir değişim yaşandı mı? AK Parti ile Türkiye'nin dış politikasında köklü değişim yaşandı. Bazıları AK Parti'yi Atatürkçülük aleyhtarı olarak gösteriyorlar ama bugüne kadar Atatürk dönemi Türk dış politikasına en yakın siyasi parti AK Partidir.

Nasıl?

Atatürk Batı'yla birlikte hareket etmeye çalışmış, ancak hiçbir zaman diğer açılım imkanlarını da yok etmemiş. Biz daha sonraki süreçte, Batı'yla ilişkileri inşa ederken diğer açılımları kullanmadık… Yakın zaman kadar komşularıyla en az dış ticaret yapan ülkelerden biriydik. AK Parti, AB ile ilişkilerde samimi olduğu gibi, Türk cumhuriyetleriyle, İslam ülkeleriyle, Afrika'yla, Uzakdoğu'yla da çeşitli açılımlara gitti. Bunları birbiri içinde sinerji yaratacak şekilde yaptı. Asimetrik etkiden bahsediyorum, AB ile ilişkilerinizi geliştirmeniz demek Orta Asya ile, Afrika ile, Uzakdoğu ile, İslam ülkeleri ile ilişkilerinizi geliştirmeniz demektir. Burada bir vizyon var. Sadece Batı ya da sadece İslam dünya hayal perest bir politikadır.

Türkiye bölgesinde merkez ülke olabilecek dinamiklere sahip. Pratik de böyle mi gelişiyor?

Türkiye bölgesinde merkez ülkedir. Politikasıyla da bunu sağlamlaştırıyor. Dünyada da küresel aktör olma yolunda ilerliyor. Köprülü der ki, “anlaşmalar cansız varlıklardır. Onlara ruh kazandıran o ülkenin gücüdür.” Gücünüz yoksa bir şey yapamazsınız. Silahlı gücünüz kadar, ekonomik, sosyo-kültürel gücünüzü artırmanız ve vizyonunuzu belirlemeniz gerekir. Türkiye istikrarı yakaladığı kısa sürede ciddi performans gösterdi. Bütün mesele Türkiye siyasi istikrarını devam ettirmeli, bölgesel istikrara katkı sağlamalı ve dünyaya hızla açılmalı…

Operasyondan kesin sonuç alınabilir mi?

Bu noktada örgütün stratejisine bakmak lazım; PKK terör örgütü eskisi kadar silahlı eylem yaparak amaçlarına ulaşmayı mı hedefliyor, yoksa bir dönüşüm mü geçiriyor…

Bölgedeki bazı Kürt liderler; “PKK siyasi bir sorun, çözümü de siyasi” diyor.

Bunlar PKK'nın konuyu siyasal ortama çekme stratejisi. PKK kendisini terör tanımından çıkarıp Türkiye'ye siyasal olarak kabul ettirmeye çalışıyor.

Ne yapmalı Türkiye?

Örgütün silahlı eylemlerine karşı, Türkiye silahlı mücadelesini yaparken, demokratik, sosyo-kültürel ve ekonomik açılımlarla da bölge halkını kazanmalı. Terör örgütüyle siyasi mücadele halkı kazanmakla olur.

Türkiye'nin PKK'yla mücadeleye dönük taleplerine ABD beklenilen cevabı vermedi. Amerika elinde bir PKK kartı tutmak mı istiyor sorusu akla geliyor?

Amerika bölgedeki problemden önce kendi başını kurtarsın. Amerika'yı biraz fazla abartıyoruz. İmajı Amerika'nın kendisinden daha güçlü. Türkiye'yi kontrol etmek isteyen güçler, gerek terör gerekse siyasallaşmış PKK gibi bir örgütün Türkiye'de var olmasını isterler. İçinizde bir terör örgütü oldukça siz Türkiye olarak hareket serbestisini kaybedersiniz. Bu noktada Türkiye nereye kadar restini çekeceğinin, nereye kadar kendi güçleriyle bu işi yapabileceğinin kararlılığını göstermeli.

Terörle mücadeleyi ranta dönüştüren bir yapı var mı?

Siyasi, askeri gerginlikler de ranta dönüşüyor. Bu rant sadece parasal değil, siyasi de olabilir. Amerika, kendisiyle birlikte hareket etmesi için bazı unsurları kullanır, ki bu da siyasi ranttır. Bazı şeyler kabul ettirilecekse, bu terörü destekleyerek sizi zayıf bırakmakla olacaksa öyle yapılır ki, bu da siyasi bir ranttır. Terörden kişisel ve şirket bazında da rant sağlanıyor. Bölgede içeride ve dışarıda kimi insanlar terörün varlığından ciddi paralar kazandılar ve bunun kalkmasını istemezler. PKK'da silah ve uyuşturucu kaçakçılığından, çeteleşme faaliyetlerinden büyük gelir sağlıyor. Türkiye'deki silah ve uyuşturucu kaçakçılığının yüzde 75'i PKK'nın elinde.




٪d سنوات قبل