|

Avukat Ergin Cinmen: Asker de Kürt sorununa çözüm istiyor

Susurluk sonrası "Sürekli aydınlık için bir dakika karanlık" eylemini orgazine edenlerden Avukat Ergin Cinmen; "Ülkedeki bütün kirli yapılar Güneydoğu'da otuz yıldır süren savaştan besleniyor. Savaş bitmeden, Kürt sorunu çözülmeden Ergenekonlar bitmez, çeteler de çözülmez. Şimdi şartlar çok müsait, Erdoğan kendini Kürt sorununu çözmeye adamalı" diyor.

Mehmet Gündem
00:00 - 4/02/2008 Pazartesi
Güncelleme: 22:45 - 3/02/2008 Pazar
Yeni Şafak
Avukat Ergin Cinmen: Asker de Kürt sorununa çözüm
Avukat Ergin Cinmen: Asker de Kürt sorununa çözüm

Siz bu toplumun neyi olursunuz?

Sorun ve çözüm ne kadar da yan yana duruyorlar. Bugüne kadar sorunlar hep çözümleri tehdit ettiler, sindirdiler, etkisizleştirdiler.

Böylelikle sığdaki sorunlar gittikçe derinleşti ve dibi görünmez hale geldi. Bu elbette tarihi ihmallerin bir sonucuydu.

Her şeyden korkan, düşünmeyen, ne kendisiyle ne de başkasıyla konuşamayan, kendi varlığı üzerine akıl yürütemeyen, inisiyatif alamayan, fikri, ruhu kuşkuyla sarsılmış kalabalıklar çıktı bu toplumdan.

Siyasiler de gelip geçtiler meydanlardan, vaatlerini unutarak, sorunları büyüterek.

İhmal edilmiş bir toplumuz biz.

Sorunlarımız çığ gibi büyüyor, aynı paralelde korkularımız da büyüyor.

Yüzleşemiyoruz kendimizle.

Sorgulayamıyoruz devleti, siyaseti…

Sürekli darbe yiyoruz içimizde ümit diye büyüttüklerimizden...

Birkaç kuşak bu ülkede aynı sorunları aynı insanların üzerinden yaşadı.

Siyaset çoklarının elinde itibar kaybetti, çünkü o iktidar sahipleri kendi dönemlerinde hiçbir sorunu ciddiye almadılar.

Darbeler geldi geçti, sosyal olaylar patlak verdi, ayrımcılık, ırkçılık hortladı. Üniversiteler kışlaya döndü, kışla siyasete özendi. Devlet destekli çetelerin freni patladı. Yolsuzluklar ve yoksulluk artı.

Ve ülkede gün geldi köhnemiş bütün siyasi yapılar, eskimiş, modası geçmiş siyasi aktörler tasfiye edildiler.

Çünkü bunlar varlıklarını sorunların devamında görüyorlardı.

Çözüm seferberliğine doğru çıkmadılar yola.

Ya bizi yeterince kalabalık görmediler ya da bizi sadece kalabalık gördüler.

Şimdi onlar yok, kenarda, kıyıda hatırlanmayı bekliyorlar.

Hatırlıyoruz da hayırla yâd etmek gelmiyor içimizden.

Devir değişti, çağ başkalaştı bugün çözümler sorunları tehdit eder hale geldiler.

Ona uygun aktörler de belirdi.

Çözümün yanında olup, bireyi, toplumu ciddiye alan, varlığına derin anlamlar kazandırmak isteyen siyasiler için çok münbit bir zaman dilimidir bu günler, bu yıllar.

Çok ve geniş zamanda hiçbir şey yapmayanlarla, az zamanda çok iş yapanların farkı elbette fark edilir.

Siz bu toplumun neyi olursunuz, sorunlara sarılan korkutucuları mı, kendini çözüme adamış kurtarıcıları mı?..






Susurluk sonrası "Sürekli aydınlık için bir dakika karanlık" eylemini organize edenler arasındaydınız. Bu eylem bir açıdan demokrasiye hizmet etti, bir açıdan da 28 Şubat sürecinde darbeye hizmet etti...

Güven Erkaya, Milliyet'e verdiği röportajda sürekli aydınlık eyleminin 28 Şubat'ın meşruiyet zemini olduğunu söyledi. Doğru ama eylemi organize edenlerin başlangıç noktaları tamamen Susurluk'tu ve muhatabı elbette çetelerin üzerini örten hükümetti. Çünkü Erbakan-Çiller ikilisi Mehmet Ağar'ı korudular.

Yeni bilgilerle Susurluk'a bir daha bakalım…

Yeni bilgilerle bakıldığında bir şey değişmiyor, o günkü teşhis hâlâ geçerli. Sovyetler'in yıkılmasıyla bütün ülkelerde gladio tasfiye edilmişti, bir Türkiye'de kalmıştı. Güneydoğu'da hiç bitmeyen savaş mafyayla da bütünleşti, biraz ticaret, biraz da vatan-millet hizmeti diye o yöne doğru gitti. Bu kirli ilişkiler Susurluk'ta ortaya çıktı.

Bu kadar açıkken neden Susurluk çözülemedi?

Susurluk çözüldü. Kutlu Savaş'ın hazırladığı rapor dünyanın hiçbir ülkesinde bu kadar herkes tarafından bilinmez. Bu raporu her zaman aklımızda tutmamız gerekir. Her şey çok açıktı, kim ne yaptı, kim kimi öldürdü, talimatları kimler verdi. JİTEM, devletin içindeki örgütler, uyuşturucu kaçakçılığı. Devlet bunlarla o kadar iç içeydi ki… Gladio-mafya karışımı yapılanmanın kimlerden ibaret olduğunun bir kısmı ortaya çıktı, bir kısmı gizlendi. Çünkü işin ucu askeriyeye de temas ediyordu. Çok açık bazı bilgiler vardı.

Hukuki olarak gereken yapılmadı...

Susurluk aydınlatıldı ama hukuki olarak aynı şeyi ben de söyleyemiyorum. Susurluk'ta savcının nereye kadar gideceğini siyasiler belirlediler. Savcı bir yere kadar giti ve durdu, dava da gittiği yere kadar açıldı. Yargılamadan yine de fena bir karar çıkmadı, herhalde Ağar'la ilgili soruşturma da yürüyor.

ERGENEKON DEVLETİN İŞİ DEĞİL

Ergenokon ile Susurluk benzeşiyor mu?

Susurluk'ta tamamen devletle iç içe, devletin verdiği görevler çerçevesinde bir çeteleşme vardı. Yani Susurluk devlet işiydi. Ergenekon öyle değil.

Veli Küçük ortak payda. Ergenekon'un kökleri nereye kadar uzanıyor?

Veli Küçük adını Susurluk'ta duyduk. Devletin karakutusu gibi bir şeydi, JİTEM'i örgütleyen kişi olmasına rağmen hakkında hiçbir soruşturma açılmadı. Arkasında ordu vardı, üç generali görevlendirdiler, rapor; Küçük'ün suç işlediği kanaatine varılmamıştır dedi. Küçük daha sonra yadırgadığımız, devlet ciddiyetiyle bağdaşmayacak hareketler yapmaya başladı. Örneğin Dink davasına müdahil dilekçesi verdi. Danıştay baskınını yapan Cumhuriyet gazetesine bomba atan adamla aynı karede fotoğrafı çıktı.

Veli Küçük neden yeniden ortaya çıktı?

2002'de AKP'nin de iktidara gelmesiyle milliyetçi cephe kuruldu. Bunun içinde soldan bir kesim, bazı Türkçüler ve radikal İslamcılar da vardı. Bunlar topluma farklı bir sentezin tohumlarını yaydılar. Mesela Malatya cinayeti bunun neticesidir. Dink cinayetinde de bundan esinlenme var. Bu cinayetleri 18-23 yaş arasındaki çocuklar işliyorlar.

Cem Ersever'in arşivi Veli Küçük'ün evinden çıktı. Ergenekon Terör Örgütü çözülürse pekçok şeyi aydınlatacak gibi…

Bu süreçte haberlere mesafeli bakmak lazım. "Orhan Pamuk'u vuracağız 2 milyon alacağız" gibi haberlere pek itibar etmiyorum. Bunun telefonda konuşulması hiç akla yakın değil.

CEPHEDE İLHAN SELÇUK DA VARDI

2009'da darbe yapacaklarmış…

Seçimlerden önce olabilirse olurdu. Şimdi hiçbir genelkurmay başkanı bunu göze alamaz. Darbe koşulları yok. Bu devlet Danıştay'a bomba atan adamlarla birlikte olmaz. Bu adamlar bir platform oluşturmuşlar ama bireysel terörizme de yönelmişler. Devlet böylesi şeyleri korumaz.

Ergenekon diye çeteleşme varsa bir de bunun doğal olarak devlette uzantısı var.

Her zaman için o cepheye olumlu bakan insanlar vardır, bunların bir kısmı cephenin içinde de olurlar ama daha sonra ayrılmalar mutlaka olmuştur. Bu cephenin içinde İlhan Selçuk yok muydu, bence vardı. Cumhuriyet gazetesi fonksiyon olarak vardı. Doğu Perinçek de vardı.

VELİ KÜÇÜK'TEN RAHATSIZLAR

Son operasyon devlet içinde bir temizlenme mi, çetede yıpranan ekibi tasfiye mi?

Danıştay baskını gibi süreçlerden sonra kopmalar oldu. Devletin âli menfaatlerini korumak isteyenler, 'bu şekilde âli menfaat korunmaz' diye düşünüyor. Küçük, Susurluk öncesinden beri varolan bir devlet karakutusu. Ne konuşacak, ne yapacak bilmiyoruz. Belki hiç konuşmayacak 'devlet için yaptım' diyecek.

Devleti çete ile korumanın artık karşılığı yok mu?

Olsa bile cüzi. Çünkü bundan umar elde edilemez.

Ergenekon'da bir numara kim, Veli Küçük'ün ancak 10. sırada olabileceği konuşuluyor?

Devletin içinde muhafazakar, devletçi, hatta AB sürecine bile çok reddiyeci bakmayan bir yapı hakim. Onlar Veli Küçük kod adlı radikalizmi reddettiler ve operasyon oldu. Orduya rağmen olmazdı. Radikal olmayan herkes Küçük'ten rahatsızdır.

Planlarına göre 2009'da her yerde kan akmaya başlayacak, iktidar hakimiyeti kaybedince de kardeş kardeşi kırmasın diye asker yönetime el koyacak...

Siz katilleri yüceltin, yabancı düşmanlığını körükleyin, milleti birbirine düşürün, birileri vatanı kurtarmaya gelir tabiî ki. Zaten Ergenekon türü örgütlenmelerin içinde bol miktarda emekli asker var.

Bunu kim yapıyor?

Ulusalcı denen çete, devletin içinden de gücünü mutlaka almıştır. İnsanların nasıl yalan ifadelerle karalandığını biliyoruz. Buna imza atanlardan birisi de Çevik Bir'di. Siyaseten bir kenara konuldu. Yaptığı bir suçtu ama kimse onu yargılamadı, mağdurları da sesini çıkarmadı. Garip bir konsensus var bu memlekette.

YARGI TEHLİKELİ BİR MECRAYA GİRDİ

Çetelerle mücadelede yargıyla siyaset arasında nasıl bir ilişki var?

Yargı bağımsızlığı hiç olmadı. Her zaman yargıyı güçler elinde tutmak ister. Böyle olunca yargı yargı olmaktan çıkıyor. 367 kararı çarpıcı örnek. Türkiye'de yargı tehlikeli bir mecraya girdi.

Derinlerde bir şey yok, savcılar görüneni araştırsalar her şeyi çözerler diyorsunuz…

Kutlu Savaş çözdü bunu. Türkiye'de sadece bilinenlerin üzerine gidilse yeter.

Yargıda büyük maceracılar var mı?

367 kararından sonra ben her şeyden şüphe ederim, çünkü bu akılalmaz bir maceraydı ama tutmadı. Karşı oldukları yapı daha da güçlendi. Her halde cesaretleri kırılmıştır artık.

Yüzde 47'ye rağmen AK Parti'yi ehlileştirebilecekler mi?

AKP'nin icraatlarından anlayacağız. Ordu da o kadar eskisi gibi deli fişek gitmiyor, Büyükanıt, bana ne soruyorsunuz, bilmiyor musunuz ne düşündüğümü diyor.

Asker bu süreçte neden sessizleşti?

27 Nisan muhtıra çıkışları ve ardından gelen çıkışların iyi bir sonuç vermediğini, üstelik yıprandıklarını da gördüler. Yoksa bizim asker aynı askerdir. Başörtüsü konusunda da sert bir açıklama yapmadılar çünkü bu düzenleme Anayasa Mahkemesi'nden dönecek.



KÜRT SORUNU ÖTEKİ SORUNLARI DA BESLİYOR

Ergenekon'la neler çözülür…

Bu toplumda hiçbir konuyu tek başına değerlendirmek mümkün değil. Eğer devamlı olarak bir toplum korkular yaşıyorsa Ergenekonlar mutlaka olacaktır. Türkiye'de 30 yıldır bir iç savaş yaşanıyor. Savaşın olduğu yerler normal olmaz. Kürt meselesi devam ettikçe bu sorunları yaşamak zorunda olacağız.

Ergenekon'un üzerinin örtülme ihtimali var mı?

Şu anda ellerindeki kanıtlar nedir bilmiyorum. Veli Küçük eğer konuşursa -ki sıfır ihtimal- ileriye doğru gider.

İlerisi olduğu kesin…

Mutlaka… Ergenekon örgütü bir yere kadar çözülebilir ama Kürt meselesi halledilmeden ciddi hiçbir adım atılamaz, bu çeteler devam eder


Başbakan Erdoğan, Kürt realitesini kabul ediyoruz demeye yatkın…

Kesinlikle, ama Türkiye'de asker sivil tutucu bir çevre var, biraz bunlardan çekiniyor gibi… Erdoğan ülkenin sorunlarını çözmeye Kürt meselesinden başlamalı. Ortam hazır PKK'ya bariz bir üstünlük sağlanmış durumda… Önümüz bahar, PKK rövanşı almak isteyecektir, bu üç aylık süreci değerlendirmezse tarihi bir hata yapar devlet. Hükümet Kürt sorununda bir yumuşama getirmezse katlanarak kötüleşecek. Çünkü Kürt meselesi bu ülkenin esas sorunudur, savaş nedenidir. Bizim savaştan çıkıp normalleşmemiz lazım, onun için de en iyi an şu andır.

Yani Ergenekon tek başına bir şeyi çözmez…

Türkiye'de herkes eşittir ama Veli Küçük daha eşittir. Bu kadar adı duyulan bir insanın soruşturmaya uğramaması acayip bir şeydi ama şimdi bu da oldu. Demek ki olmaz denilen şeyler olabiliyormuş. Kürt sorunu da bu cesaret ve kararlılıkla ele alınmalı. Bütün sorunların üzerine doğru bir huruç hareketi yapılmalı. Eğer bunları yaparsan Ergenekon'u da çözersin, Kürt sorununu da çözersin, AB'ye de girersin.

OYAK ASKERİ DEĞİŞTİRİYOR

Askerin onayı olmadan Kürt meselesi çözülür mü?

Çözülmez.

Asker buna onay verir mi?

ABD, yerlerini gösterdim bombala ama bu iş sadece askeri yöntemlerle olmaz, siyasi çözüm de bul duyor. Bu işin sosyal, ekonomik, demokratik yanları vardır. Bugün PKK bitse bile yarın başka bir şey çıkacaktır. ABD son derece önemli bir etken, ordu için de öteki taraflar için de. Asker biliyor ki ABD'siz bu ordu yürümez. Güneydoğu'da savaş devam ettikçe ordu itibar kaybedecektir ve artık onlar da bunun çözülmesi gerektiğini düşünüyorlar. Bu kurum sadece askerlerden müteşekkil değil, OYAK gibi bir yapı var.

Küreselleşiyor…

Türkiye'nin içinde küreselleştiler. OYAK ekonomik varlığıyla bir bütün. Onlar da AB'den geriye dönüşün olmadığının farkında.


Başbakan sonuna kadar gidilecek diyor…

Şemdinli savcısının başına gelen olay hiçbir zaman bu ülkenin üzerinden kalkmayacaktır. Bundan sonra savcılar önce başsavcıya, sonra adalet bakanına bakacaktır. Nereye kadar gidileceğini siyaset tayin edecektir. Belki bir ilk yaşanır, nereye kadar giderse git, temizleyelim denir savcıya… AB sürecini önemsiyorsak Ergenekon tipi, Susurluk tipi yapılanmalar tasfiye edilmeli.

Son yıllarda çok sayıda çete çökertildi…

Siyasi iradenin aklı varsa bütün çetelerin üzerine gider. Bunlar 27 Mayıs'ta, 12 Mart'ta, 12 Eylül'de 28 Şubat'ta çok açık biçimde görüldü. Darbe ve müdahale öncesi bunun altyapısı siyasi iktidarın altı oyularak yapılmış. Eğer bir siyasi iktidar kendini güvence altına almak istiyorsa hukuku egemen kılmalıdır. Bu da suç teşkil eden fiilleri ortaya çıkararak mahke-meye getirmesiyle olur.







16 yıl önce