|

Başbuğ kendini kurtarmak için Koşaner'i hep kullandı

Işık Koşaner'in istifa edeceğini haftalar öncesinden yazan Taraf gazetesi yazarı Emre Uslu yeni iddialarda bulundu. İlker Başbuğ'un karargahta oluşturduğu ekibin Koşaner'i istifaya yönlendirdiğini ifade eden Uslu, “Aslı astarı olmadığı halde Koşaner'e her gün 'alt kadro rahatsız' raporu verildi” dedi

Murat Aksoy
00:00 - 2/08/2011 Salı
Güncelleme: 00:21 - 2/08/2011 Salı
Yeni Şafak
Başbuğ kendini kurtarmak için Koşaner'i hep kullan
Başbuğ kendini kurtarmak için Koşaner'i hep kullan
Geçtiğimiz Cuma akşamı Genelkurmay Başkanı ve 3 kuvvet komutanı istifa edince, istifaları yaklaşık iki ay önce yazan Emre Uslu aklıma geldi. Sadece istifaları değil, seçimlerden önce PKK'nın Karadeniz bölgesinde olası saldırıları da, Diyarbakır'da meydana gelen ve 13 askerin öldüğü olayı da Uslu önceden yazmıştı. Elbette bu yazılanlar sezgisel ve bilgi temelli yazılardı.

İstifalardan sonra Uslu ile yeniden konuştuk. Uslu istifaların uzun süredir gündemde olduğunu söyledi. Kürt sorunu konusunda ise PKK içindeki Ankaralılar Grubu'nun komutanların istifasından sonra kanlı eylemlere girişebileceklerini de söyledi.

YAŞ öncesi gelen istifaları daha önce yazdınız. Neden üç gün kala istifa?

Bu istifaları biraz daha erken bekliyordum. 8 Haziran'da yazdığım yazıda AK Parti tek başına iktidara gelirse Işık Koşaner istifa edecek diye yazmıştım. O dönem birçok kişi bu yazıya hem şaşırmış hem de ciddiye almamıştı. Oysa kaynağım sağlamdı. Geçen yıl Or'lar zirvesinde istifa resti çekildiğini en erken ondan duymuş ve yazmıştım. Bu nedenle istifa olayını bekliyordum. Doğrusu seçimden hemen sonraki iki hafta içinde bekliyordum.

Neden olmadı hemen?

Olmayınca galiba Koşaner'in istifa etmemesi gerektiğine Fenerbahçe Orduevi'ndekiler ikna oldu diye düşünmüştüm. Buradakiler Koşaner'e müthiş baskı uyguluyorlardı hem de çevresinde müthiş bir karartma uygulanıyordu.

BAŞBUĞ HİÇ RAHAT DEĞİL

Ne karartması?

Karartmadan kastım şu: Koşaner kendi ekibini kuramadığından, özellikle Başbuğ'un rahat bir emeklilik için karargaha yerleştirdiklerinden gelen bir karartmaydı bu. Ordunun alt kademesinin de tutuklamalardan çok rahatsız olduğu 'bilgisi' neredeyse günaşırı rapor edildi Koşaner'e. Oysa ordunun alt kademelerinde Ergenekon ve Balyoz davalarına ilişkin homojen bir görüş yok. Davaları destekleyen ve haklı bulan da var eleştiren de. Nitekim İnternet Andıcı olayında da ortaya çıktı ki son dönemlerde AK Parti aleyhine gelişen ordu kaynaklı bir çok konunun orkestra şefliğini Başbuğ yapmış. İrtica.org gibi yayınlar için andıç hazırlanması emrini o vermiş. Bunu artık askerler itiraf ediyor. Bunları yapan bir komutanın rahat olması zor olur zaten. Bu nedenle de Koşaner'in etrafına ekip kurup onu kendi stratejileri doğrultusunda yönlendirdi demişti kaynağım.

Kaynağımın ifade ettiği bu durum Koşaner'e yapılan iki ziyaretle iyice ilginçleşti. Hatırlayın, geçenlerde Hilmi Özkök karargahı ziyaret etmişti. Bu ziyaret TSK'nın sitesinden duyuruldu. Oysa Özkok emekli olduktan sonra Fenerbahce Cumhuriyeti tarafından dışlanmış izlenimi veriyor. Davetlerde göremiyoruz. Bütün Genelkurmay Başkanlarının katıldığı davetlerde Özkok yok. Emekli olduktan sonra kendisine böyle davranılan bir komutanla yapılan görüşmenin Web sitesinden duyurulması anlamlı. Bir mesaj vermek istiyor. Bu kendisine istifa et baskısı yapan komutanlara 'istifa etme baskısı da var' mesaji olabilir. Bunun yanında medyada iddia edildigi gibi ben Basbug'un Koşaner'e 'istifa etme' telkininda bulunduğunu düşünmüyorum. Başbug'un Özkök görüşmesinden sonra nabız yoklamak, için Koşaner'le görüşmüş olabilecegini düşünüyorum. Bu web sitesinde duyrulmadı. Ben bu iki ziyaretin istifa sürecinde anlamlı olduğunu düşünüyorum. Özellikle Başbuğ'un ziyaretinin detaylarını merak ediyorum. Bu görüşmeler bir anlamda 2. Dolmabahçe görüşmeleri gibi.

Geçtiğimiz yıl da istifa gündeme gelmişti...

Evet. Hatırlayın Atilla Işık geçen YAŞ'ta sürpriz bir şekilde emekliliğini istemişti. Yani askerler uzun süredir toplu istifa ile hükümete bir ders vermek isteği hep kafalarında vardı. Böylece hükümetin yıpranacağını düşünüyorlar sanırım. Koşaner'e baskı konusu öncelikle Anayasa yaptırmamak için ve bununla paralel olarak Koşaner gitmeden YAŞ'da ordu içindeki bir klik tarafından kariyer tüneline alınmış ve özenle bu günler için terfi ettirilmiş ekibin önünü açması için yapılan bir baskıydı. Başbuğ'un geçen YAŞ'da deneyip başaramadığı sürecin bu YAŞ'da tekrar denenmesi hamlesiydi. Zira bu YAŞ'da olmazsa ondan sonraki dönemde Fernerbahçe Cumhuriyeti'nin kontrolü altında bulunmayan yeni komuta kademesinin gelmesi anlamına geliyordu ki işte bunu hiç istemediler. Koşaner de denedi tutmadı.

TSK'NIN NORMALLEŞMESİNE KARŞILAR

Anlamı nedir bu istifaların?

Bu istifaların değişik anlamları var kuşkusuz. Birincisi Fenerbahçe Cumhuriyeti, yani Fenerbahçe Orduevi'nin sembolik iktiranın sürmesi. Ama bana göre asıl neden önümüzdeki dönemde yeni anayasa yapılması sürecinde ordunun yerinin normalleştirilmesi -ki ordunun yeri MSB bakanlığına bağlanmaktır- Koşaner gibi eski dünyanın komutanlarının kabul edememesidir. Yani Koşaner kendisini TSK'yı Milli Savunma Bakanlığı'na bağlatan bir komutan olarak tarihe geçmek istemiyordu. Ordu mevcut halindeki otonom, yani yarı bağımsız durumundan memnun ve denetim altına girmek istemiyor. Bu nedenle de yeni anayasaya karşı muhalefeti var. Bunları hesaplayınca bir de YAŞ'ta yeni anayasa sürecine sağlam muhalefet yapacak ekip kuramayınca istifa yolunu seçti.

GENÇ SUBAYLAR ERGENEKONCULARDAN RAHATSIZ

Ergenekon, Balyoz ve diğer davalar askeri nasıl etkiledi, siyasete bakışını, müdahale gücünü vs...

Ergenekon, Balyoz gibi davaların asker üzerindeki etkisi derin oldu. Aslında genç jenerasyondan binbaşı, albay seviyesine kadar konuştuğunuzda açıkça bu kesimin çoğunun dava sürecini desteklediğini görüyorsunuz. “Dinazorların başka türlü temizleneceği yoktu” diyen bir çok askerle konuştum ben. Ancak aynı askerler “biz kötü insanlar değiliz. Bu davalar zaman zaman kuruma saldırı aracına dönüşüyor, bundan da rahatsızız” da diyordu. Yani bir kurum aidiyeti üzerinden okuduklarında bu davalara karşı çıkıyorlar elbette...

Ya üst düzey komutanlarda?

Konuştuğum kaynaklarımın ifadelerine göre askerin içinde 28 Şubat'tan sonra generalliğe doğru bir "terfi tüneli” kazılmış.

Ne demek bu?

Şu şekilde açıklıyorlar: Biz Güneydoğu'da kendimizi parçalıyoruz, çalışırken terfi alamıyoruz, ama birileri sadece ve sadece bir kliğe üye oldukları için terfileri otomatiğe bağlamış, hızla yükseldi, yükseliyor. Ergenekon yapısı bu nedenle cazip hale geldi birçok düşük rütbeli subay için. Bakıyorsunuz general 23 yıldır Ankara'da hiçbir alan tecrübesi yok, adı kuvvet komutanı olarak anılıyor. Alanda savaşan kuvvet komutanı en fazla albaylıktan emekli oluyor. Özal döneminde benzer şey olmuştu.

Ne olmuştu?

Özal'ın emekliliğe zorladığı komutanlar askerin içindeki o "terfi tüneli”nin yapısını bozmuştu. Ordu içindeki klik o tüneli tamir etmeye çalıştı. Ancak o hamlesini kurumsallaştırmadı. Belki de kurumsallaştıramadı. Yani terfi tünelini bir defalığına sarstı sonra arkası gelmedi. Özal Ankara gazetecilerinin 'teamül' dediği esası itibariyle askeriyede Yoldaş Generaller için kurulmuş terfi tüneli sistemini kurumsallaştırmadığı için biz 28 Şubat'ı yaşadık. 28 Şubat ile o tünel yeniden onarıldı ve bu günlere geldik. Kendi devreleri dışarıda terörle boğuşurken bu tünele girebilenler güvenli ve hızlı bir şekilde geçiyor süreci. Bu da orduda Ergenekon ve Balyoz gibi cuntacı yapıların canlı kalmasını mümkün kılıyor zira o tünele girme hem güvenlik hem de hızlı terfi sağlıyor. Bundan sonra da benzer durumlar devam eder ta ki AK Parti hükümeti bu tüneli tamamen yıkacak kurumsal yapıyı kurana kadar.

Hükümet fark etti mi sizce bu durumu?

Hükümetin fark etmemesi mümkün değil. Aslında Cumhurbaşkanı'nın dediği gibi hükümet her şeyin farkında. Sadece doğru zamanda doğru adım atmanın hesabını yapıyor.

GERÇEK İKTİDAR GİBİ DAVRANDILAR

İstifalar karşısında hükümetin tavrının nasıl buldunuz?

Gerçek Hükümet gibi bir tavır aldı. Başta sayın Cumhurbaşkanı olmak üzere Erdoğanı ve hükümeti kutluyorum. Bilek bükmeye, tehdide şantaja boyun eğmedi. AK Parti şunu gördü.

Neyi?

AK Parti 2007 seçimlerinden sonra askerle uzlaşma yolunu aradı, buldu. Askere elini uzatınca da Asker o tutuğu eli ısırdı. Sanırım Erdoğan kalfalık döneminde yaptığı o hatayı gördü ve şimdi statüko ile uzlaşarak kolunu bir kez daha kaptırmak istemiyor. Bu nedenle de her konuşmasında Anayasa'ya vurgu yapıyor ki doğru yapıyor. Eğer Erdoğan Cemil Çiçek zihniyetinden kurtulursa değişimin öncüsü olabilir. Özellikle yeni anayasa sürecini canlı tutarak değişimin öncüsü rolünü oynayacak gibi görünüyor ki bu onun ustalığının da ispatı olacak.

KÜRT SORUNUN KAYNAĞI ASKER

Askerin bu kadar güçlü olmasında Kürt sorununun nasıl bir etkisi var?

Askerin bu kadar güçlü olmasında Kürt sorununun etkisi sıfıra yakın. Asker Kürt sorunu var olduğu için güçlü olmadı asker güçlü olduğu için Kürt sorunu var oldu. Asker gücünü kullanıp sivillere politika dayattığı için, sivil siyasetçilerin attığı her politik adımda onların önüne çıktığı için, sivillerin Kürt sorununa ilişkin her ağzından çıkan lafı onların ağzına tıktığı için Kürt sorunu var. Unutmayın 1990'lı yıllar Mesut Yılmaz ile Asker arasında geçen parodi gibiydi. Yılmaz AB'nin yolu Diyarbakır'dan geçer derdi aynı aşkam bir subay çıkar 'heyt ulan' derdi Yılmaz geri adım atardı. Bütün bunlar kuşkusuz askeri yapı bu kadar güçlü olduğu için Kürt sorununun çözülmemesini sağladı.

Peki asker Kürt sorunundan kendine güç devşirdi mi?

Kürt sorunu askerin gücünü muhafaza etmesinde etken olmuştur ama Askerin güçlü olmasının nedeni değildir. Ama Askerin güçlü olması Kürt sorununun en önemli nedenidir. Sivile siyaset yaptırıp bu işi siyasi yollarla çözdürmediler çünkü...


Siz Kastamonu'da, Diyarbakır'da olanları nasıl bildiniz?

Kürt sorununda benim avantajım bu sorunu 15 yıldır birinci öncelik olarak izlemem. 15 yıl önceki Öcalan'ın durumu ile bu günkü Öcalan'ın durumunu net olarak görebiliyorsunuz. Öcalan'ın hangi sözü neden söylediğini kime ne mesajı vermeye çalıştığını görüyorsunuz. Buna karşı Öcalan'ın Ankara ile ilişkilerini sürekli kılmak için koruduğu kişileri bu gün şahinleştiğini görüyoruz. Muhtemelen bu şahinleşmenin nedeni işte o Ankara'da kurdukları eski ilişkiler.

KANDİL-ÖCALAN BİRBİRİNDEN VAZGEÇEMEZ

Öcalan'a başkaldırı mı var?

PKK içinde olana Öcalan'a başkaldırı var denemez henüz. Ama Öcalan'ın emrini ne olursa olsun uygulayan bir ekip de yok. Hatta Öcalan'ın söylediklerinin tam tersini yapıyorlar. Aslında olan şu: Bu ekip Öcalan'a gündem dayatıyor. Eğer şartlar bu ekibin yanında olursa yakında Öcalan bu ekibin tarafına geçip liderliğini sürdürmeye devam edecek. Zira Öcalan için en önemli şey PKK'nın lideri pozisyonunu korumak. Daha sonra da “barışın mimarı” olmak. Birncisi de ikincisi de Öcalan'ın hapisten çıkma umudunun sürmesi için çok önemli. Gelinen noktada Öcalan bana göre çok akıllı bir stratejiyle son on yılda kendisini “Kürt Halk Önderi” konumuna sokmuştur. Bu nedenle PKK'nın Öcalan'ı ezerek ilerlemesi mümkün değil. Ama aynı zamanda Öcalan'ın da aynı derecede PKK'ya ihtiyacı var. Öcalan'ın da o hapishaneden çıkması için PKK'nın bir pazarlık kartı olarak masada sürekli durması gerekiyor. İşte bu karşılıklı zorunluluklar PKK içindeki şahin kanadın elini güçlendiriyor. Ama aynı zamanda Öcalan'a rest de çekemiyor baş da kaldıramıyorlar. Onlar da biliyor ki PKK ne yaparsa yapsın Öcalan PKK'ya sırtını dönüp ne haliniz varsa görün diyemez. Bu nedenle Öcalan'a gündem dayatıyor PKK içindeki Ankaralılar Grubu.

Kandil'de kim ne hedefliyor?

Hangi Kandil'in hedefi diye sormak gerekiyor. Murat Karayılan kendi liderliğini korumak için Abdullah Öcalan'a mutlak itaat hedefinde. Bayık ve Karasu ekibinin öncelikli hedefi ise AK Parti'nin bölgeden sürülmesi. Bölgede AK Parti'ye oy getiren temel kurum ve kişilere yönelik baskının artma nedeni de, şantiye yakmaların stratejik arka planı da, AK Parti bürolarına atılan molotofların nedeni de AK Parti'nin diğer partiler gibi bölgeden silinmesini sağlamak. Böylece Cemik Bayık ve Karasu ekibi PKK'nın pazarlık masasında elinin daha güçlü olacağını düşünüyorlar. Bu stratejik hesaplama nedeniyle de polise saldırıyorlar? Zira polis AK Parti'nin bölgede var olmasını sağlayan kurumların başında geliyor ve bölgedeki PKK'nın bu stratejisini en iyi anlayıp etüd etmiş tek kurum. Bayık ve çevresi bu günlerin pazarlık için elverişli günler olmadığını hesaplıyor ve Öcalan'ın İmralı'da yürüttüğü görüşmeleri en azından bir süreliğine erteletmek istiyorlar.

BAYRAMA KADAR DİKKAT

Bundan sonra ne olacak?

Buranın altını kalın harflerle çizmek isterim. Şu anda hem PKK içindeki Ankaralılar Grubu hem de Ankara'daki derin biraderler ellerini ovuşturmuş bir güvenlik zaafı beklentisi içindeler. Önümüzdeki bir iki ay bu nedenle çok kritik. Özellikle bayram öncesi yaşanabilecek terör eylemleri tam da Bayık ve ekibinin beklediği AK Parti'yi bitirme planının devreye sokulabileceği dönemler. Ramazan boyunca ve Bayram süresince oluşacak terör eylemine karşı alabildiğine duyarlı olmak zorundayız. Şu günler birilerinin planları için elverişli zamanlar. Yine 10 civarında veya daha fazla şehidin verilmemesi için azami dikkatli olmak gerekiyor.


Yeni saldırı olabilir mi?

Bayık ekibi kendi stratejilerini uygulamak için komutanları istifa etmiş bir orduya saldırmak için fırsat arayışında desem yanlış olmaz. Böylece hem ulusalcıların “Komutanları istifa ettirdiniz PKK daha fazla öldürüyor” argümanına su taşımak hem de AK Parti'nin sertleşerek bölgeyi yeniden güvenlik ablukasına alması için bulunmaz bir fırsat şu zaman PKK için.

Eğer AK Parti bölgeyi güvenlik ablukasına alırsa hem Bayık'ın istediği Öcalan'la görüşmeler ertelenecek hem de tıpkı DYP ve ANAP'ın olduğu gibi AK Parti'nin de bölgede sonunun başlangıcı olacaktır. Bu nedenle özellikle Necdet Özel ekibini kurup kuruma hakim olana kadar geçecek süreci hassas buluyorum.



13 yıl önce