|

Batı'nın yükselişi son bulacak

ABD'li ekonomist John Perkins, 1750 yılından bu yana süren Batı'nın tarihsel yükselişinin tersine döneceğini söyledi. Perkins, 'Batı'nın yükselişi son bulacak ve Asya'nın uluslararasındaki önemi tekrar artacak Asya, ulusal ve uluslararası düzeyde 'demokratikleşmenin' de yeni çağını kuracak' ifadelerini kullandı.

Burcu Bulut
00:00 - 3/06/2013 Pazartesi
Güncelleme: 22:57 - 2/06/2013 Pazar
Yeni Şafak
Batı'nın yükselişi  son bulacak
Batı'nın yükselişi son bulacak

Bundan 20 yıl sonrasında dünyanın güç dengelerinin nasıl bir değişime uğrayacağı konusunda çeşitli senaryolar var. Şu sıralar en çok dillendirileni de ABD hegemonyasının çöküşü sonrası Asya temelli yeni bir dünya düzenin yükselişe geçmesi üzerine kurgulanmış durumda. Bu görüşü destekleyen isimlerden biri de dünyaca ünlü ekonomist John Perkins. Bu iddiasının nedenlerini Yeni Şafak'a anlatan Perkins'in çarpıcı açıklamaları şöyle:

ABD hegemonyasının çökeceği güç dengelerinin tamamıyla değişeceğinden bahsediliyor. Buna katılıyor musunuz?

1750 yılından bu yana gelen Batı'nın tarihsel yükselişinin tersine döneceğini düşünüyorum ve Asya tekrar küresel ekonomide ağırlık kazanacak. Asya, uluslararası ve ulusal düzeyde 'demokratikleşmenin' yeni bir çağını yaratacak. Bununla birlikte, Avrupa, Japonya ve Rusya ekonomilerinin göreceli olarak yavaşlamaya devam etmesi muhtemeldir. Yani ABD'nin hegemonyası sona erecek, son beş yüzyıllık Batı'nın yükselişi son bulacak ve Asya'nın uluslararasındaki önemi tekrar artacak. Bugün mevcut BM, Dünya Bankası ve IMF gibi kuruluşlar değişen yeni ekonomik gerçekler ile uyum sağlamaya alışmak zorunda kalacaklar.

ABD'NİN ÇÖKÜŞÜNÜ ÇİN BELİRLEYECEK
ABD hegemonyasının çöküşü en çok hangi ülkeyi etkiler?

ABD'nin küresel hegemonyasının çöküşü tezi birçok ülkeyi ilgilendirdiği gibi yeni yükselen Çin'in de geleceğini etkileyecek. Mayıs 2012'de, Şanghay'da düzenlenen bir sempozyumda benim de aralarında bulunduğum ABD ve Çin uzmanları, dünya güç merkezi ve güç dengeleri üzerinde görüşlerini paylaştılar. Bu sempozyumda uluslararası güç merkezinin dağılması ve küresel liderliğe karşı zorlukları, dönüşüm sürecinde küresel yönetişim konusunda güç merkezinin parçalanması ve güçlerarası entegrasyon meseleleri tartışıldı.

ÇİN MEVCUT SİSTEMDEN DAHA BÜYÜK PAY İSTİYOR
Peki bu tartışmadan çıkan sonuç ne oldu?

Çin, 30 yıl içinde dünyanın en büyük ikinci ekonomik gücü haline geldi ve ekonomik güce dayanan askerî modernizasyonu da kayda değer neticeler aldı. Ekonomi ve askerî gücünü arttıran Çin artık siyasal ve güvenlik alanlarında da güç kazandığı gibi küresel etkisi olan büyük bir bölgesel güce sahip. Tüm bunlardan ötürü de Çin, artık mevcut uluslararası sistemden ve düzenden rahatsızlık duymakta olduğunu ve kendi ulusal çıkarları için uluslararası sistemde daha fazla söz hakkı istediğini açıkça belirtiyor. Bu gelişmeler doğal olarak mevcut uluslararası sistemi ve düzenin sahibi ve hegemonya gücünü kaybetmek kaygısını yaşayan ABD'yi rahatsız ediyor.

ABD Çin'i büyük bir rakip olarak görüyor yani…

Barack Obama'nın tekrar başkanlığa seçildikten sonra Çin'i hedef alan politikası daha da netleşmeye başladı. Obama, 2009'da ABD-Çin ilişkilerini ortak ve 'rakip' olarak kullanmıştı. 2012'de de rakip kelimesini kullandı ama bu defa kelimeye yüklediği anlam farklıydı: Öncekini 'yarışan rakip; sonrakini ise 'düşman', 'muhalif olan rakip' ve 'karşı çıkan kimse' anlamlarında kullandı. Yani Obama yönetiminin 4 yıl sonra yükselen Çin'e karşı algısı rakiplikten düşmanlığa yükseldi.

Peki Çin'in bu yükselişini ABD'yi her anlamda geçmesi olarak mı algılamalıyız?

Çin'in her konuda ABD'yi geride bırakacağını düşünmek doğru bir yaklaşım olmaz Tahminlere göre Hindistan'ın da Çin'e yetişmesi söz konusu olabilir. Çin büyük güç olabilir, ancak ABD'nin yerine geçerek hegemonik güç olması için sadece ekonomik gücü ve yeterli teknoloji ile donatılmış silah güçleri yetersiz kalabilir. Çin'in en büyük eksiği ise dünyayı etkileyebilecek yumuşak gücü olmamasıdır.

PAX AMERICANA HIZLI BİR ŞEKİLDE DÜŞÜŞE GİDECEK
Sizce gelecekte ABD'nin uluslararası rolünde ne gibi değişiklikler olur?

Sert ve yumuşak güçler açısından ABD hâlâ çok geniş çapta avantajlara sahip olmasına rağmen, diğer ülkelerin hızlı yükselişiyle ABD'nin tek kutuplu dönemi sona erecek. ABD'nin 1945 yılında başlayan uluslararası siyasette Amerikan egemenliği çağı yani Pax Americana hızlı bir şekilde düşüşe gidecek. ABD'nin uluslararasındaki konumu da uluslararası kriz yönetiminde başarılı yardımı elde etmesine bağlı olacak.

Peki dünyadaki dengelerin değişimine dair en iyi ve en kötü senaryonuz ne?

En kötü senaryo ABD ve AB'nin ilgisinin ülke içine dönmesi ve küresel liderlik sağlama işi ile ilgilenmemesi, ülkeler arasındaki çatışma riskinin artması, küreselleşme süreci ve küresel ekonomik durgunluğa girmesi gibi sonuçlar yaratabilir. En iyisi ise ABD ile Çin çeşitli konularda işbirliği yapmak üzere daha geniş küresel işbirliğini ilerletebilir.

DÜNYA EKONOMİSİ DOĞU VE GÜNEY'E BAĞIMLI KALACAK
Küresel ekonomik kriz ile ilgili ne diyeceksiniz? Dünyadaki dengeleri değiştirir bir fırtına yaratacak mı?

Küresel ekonomik gelişmelerin dengesizliği ve istikrarsızlığından dolayı krize girebilir. Dünya ekonomisi artık 2008 yılından önceki durumunu yakalayamaz. Dünya ekonomisi giderek Doğu ve Güney'e bağımlı kalacak. Kalkınmakta olan ülkeler, küresel ekonomik büyümenin yüzde 70'ini teşkil edecek, Çin'in katkısı ise ABD'nin 1.5 katı olacak.

Türkiye ekonomik olarak yükselişte

Yukarıda IMF gibi kuruluşların yeni ekonomik gelişmelere uyum sağlaması gerektiğini söylediniz. IMF'den bahsetmişken Türkiye yıllar sonra IMF'e olan borcunu bitirdi. Bu konuda ne diyeceksiniz?

Türkiye'nin IMF'deki sesi ya da temsiliyetinin yükseleceğini söylemek abartı olmaz. Bildiğiniz gibi en son Meksika'da G20 liderler zirvesinde IMF, ülkede kriz olma olasılığı nedeniyle fonun kaynaklarını arttırma kararı aldı. Burada ülkelerin kendi çabalarıyla ya da gücü olan ülkelerin bu fona katkı yapması kararlaştırıldı. Türkiye de hem G20 içerisinde bulunması hem de IMF'ye olan borcunun bitmesi nedeniyle- ayrıca sahip olduğu yüksek gayri safi milli hasıla, kişi başı geliri de hesaba katarak- bu kriz kurtarma fonuna katkı amacıyla 5 milyar dolarlık bir borç vermeyi taahhüt etti. İstediği zaman IMF bu parayı alıp kullanacak ve bu para Türkiye'ye geri dönüşü olan bir para olacak. Bunlar gerçekten Türkiye'nin ekonomide istikrarı yakalamakla kalmayıp yükselişe geçtiğine dair çok önemli gelişmeler.

Bir ekonomist olarak Türkiye'nin ekonomideki performansına yönelik olarak ne diyeceksiniz?

Türkiye'de ekonomik büyüme son 10 yıl içinde gerçekten iyi durumda. Önümüzdeki 10 yıl içinde dünya ekonomik büyüme oranı da yüzde 4,1 seviyesi olacak. Son yıllarda Türkiye'nin bölgesinde ve dünyada yükselen yıldızı yatırımlar bakımından cazip hale geldi. Avrupa'daki işletmelerin çoğu daha etkin rekabet edebilmek için yatırımlarını Türkiye'ye kaydırıyor. Güney Avrupa ülkeleri ekonomik ve mali kriz yüzünden inlerken, yabancı işadamları ve politikacılar sürekli olarak Anadolu'nun sanayi merkezlerinde boy gösteriyor. Bunlar oldukça ümit verici gelişmeler. Sizce de öyle değil mi

DÜNYANIN İSTİKRARINI ABD'NİN DURUMU BELİRLEYECEK
Bu durum bir çatışma ortamı yaratır mı sizce?

Tabii ki. Uluslararası sistemin değişmesiyle birlikte ülkeler arasındaki çatışma riski de artabilir. Özellikle Çin, Hindistan ve Rusya gibi ülkelerin değişime karşı algıları, kaynakların paylaşımı üzerinde çatışmaların artması ve savaş araçlarını kolayca elde etmesi devletler arasındaki çatışmaları meydana getirebilir. Ancak, büyük ülke- lerin katılacağı dünya savaşı çıkmayacaktır. Çünkü büyük ülkeler küresel çaptaki bir savaşın kendi ekonomisi ve siyasal düzene zarar verebileceği düşüncesindeler. Mevcut uluslararası sistemin savunucusu olan ABD'nin ne derecede güç kaybedeceği de önemli. Zira düşüşte olan ABD'nin küresel güvenliğin sağlanması konusunda isteksiz veya yapamaz hale gelmesi özellikle Asya ve Ortadoğu'nun istikrarını yakından ilgilendirmektedir. Bu nedenle ABD'nin durumu dünyanın istikrarının kilit faktörüdür.

Sizce Çin'in bu kadar güçlenmesi ileride ne gibi sorunlar yaratabilir?

Eğer Çin uluslararası sorumluluğunu üstlenmeden sadece kendi çıkarlarını koruma ve dolayısıyla diğer güçlerin menfaatine zarar vermeye başlarsa ABD, AB ve ABD'nin müttefikleri Çin'e karşı işbirliği içine girebilir. Çin'in Asya'daki politikası kendisine düşman kazandırmasına ve bölge ülkelerinin ABD'yi desteklemesine yol açabilir.

'ABD VE RUSYA SURİYE KONUSUNDA ANLAŞIRSA…'
Obama'nın ikinci döneminde ABD-Rusya arasındaki ilişki ve geleceği ile ilgili ne dersiniz?

Rusya ve ABD'nin Suriye krizi üzerinde yakınlaşmaları dikkat çekici. Tarafların Suriye politikaları bağlamında dikkat çeken en önemli nokta ise her iki ülke arasında uzlaşma sağlanabilecek taraflar olması. Diğer yandan Wall Street Journal'ın iddialarına göre, -ki bu iddiaların doğru olduğu anlaşılıyor- Rusya ile Suriye arasındaki 900 milyon dolarlık S-300 füze savunma sistemleri ile ilgili yapılan anlaşma ABD'yi en çok rahatsız eden konuların başında gelmektedir. Suriye krizi Rusya'nın ABD karşısındaki küresel aktör konumunu güçlendirdiği ve dünyaya Sovyetler Birliği'nin yıkılmasının travmasını geride bırakıldığını göstermek açısından da önemli bir sınav.

JOHN PERKINS KİMDİR?

John Perkins, 1968 yılında Boston Üniversitesi işletme bölümünde okudu. 1968 yılında BM Ekvador barış gücüne gönüllü oldu. 1970 yılında Boston stratejik danışmanlık firması Chains T. Main'de çalıştı. Daha sonra ulusal güvenlik ajansı NSA'da çalıştı. Perkins her ne kadar NSA'nın bir çeşit istihbarat örgütü olduğunu söylese de NSA bunu yalanlar. John Perkins kitabında batılı güçlerin az gelişmiş ülkeleri finans sağlama umudu vererek nasıl sömürdüklerini kitaplarında anlatır.


11 yıl önce