|

BDP, Kılıçdaroğlu'na CHP yönetimi için isim önerdi

Kürt siyasetçi ve yazar Orhan Miroğlu, PKK - BDP ittifakının Kemalizm'le bağlarına işaret ederek “BDP'nin Kemalist partilerle, mesela CHP ile gönüldeşliği olduğu malum. Hatta CHP içerisindeki parti meclisi seçimlerinde bile BDP'li liderler Kılıçdaroğlu'na isim önerisinde bulundular. Türkiye'ye AK Parti'ye gösterilen siyasi tutumun biraz da bundan kaynaklandığını düşünüyorum. BDP ve PKK ittifakı Türkiye'de Kemalizm'e yakın bir hat” dedi.

Burcu Bulut
00:00 - 6/01/2012 Cuma
Güncelleme: 22:38 - 5/01/2012 Perşembe
Yeni Şafak
BDP, Kılıçdaroğlu'na CHP yönetimi için isim önerdi
BDP, Kılıçdaroğlu'na CHP yönetimi için isim önerdi
Kürt aydın yazar Orhan Miroğlu ile yeni kitabı “Silahları Gömmek” üzerine konuştuk. Miroğlu, Kürt sorunun bugün geldiği noktaya kadar yaşananları yeniden analiz etti. Miroğlu “Özal'ın hatası Kürt sorununu tek başına çözebileceğini düşünmesi oldu. Erdoğan ise asla yalnız değil! Arakasında muazzam güç var. Fakat bu güç bir türlü harekete geçemiyor” diyor. Nedenini merak ediyorum? Miroğlu'nun yanıtı hazır: “Karşısında değişime hazır olamayan, şiddeti bir türlü bırakmayan, şiddeti kutsayan 'Elimde silah olmazsa yaşayamam' gibi bir ruh hali içinde olan bir Kürt siyaseti olması.” Miroğlu, BDP'nin Kemalizm ortak paydasında CHP'ye çok yakın olduğunu, hatta bu yakınlığın BDP'lilerin Kemal Kılıçdaroğlu'na yönetime isim önerecek kadar sıcak olduğunu ifade ediyor. İşte Miroğlu'nun çarpıcı açıklamaları şöyle:

PKK önümüzdeki yıllarda sizce yola nasıl devam edecek?

PKK'dan gelen açıklamalar PKK'nın yola şiddet temelli devam etme arzusu içinde olduğunu gösteriyor. Ama bu arzuları değişmez mi? Bence değişir! Bu da siyasetin ortaya koyacağı performansa bağlı. Özellikle de sivil Kürt siyasetinin ve Türkiye'de demokrasi güçlerinin şiddete karşı alacağı tutuma bağlı olarak PKK'nın şiddetle olan ilişkisi hiç beklenmedik bir şekilde hızla değişme uğrayabilir.

Kürt isyanında son isyancılardan bahsediyorsunuz. Son isyancılar müzakere ve diyaloga yanaşacaklar mı?

1993'lerde gerek Öcalan gerekse PKK savaş ile bir yere varılamayacağının farkı varmıştı. Ama bunun Türkiye'de bir karşılığı olmadı. Özal'ın ölümü arkasından gelen şiddet dalgası, başlayan faili meçhul cinayetler dönemi PKK'yı da şiddet atmosferi içinde tuttu. PKK da o şiddetin bir parçası haline geldi. Müzakereye yine her an açık hale gelebilirler ama önce şiddete ilişkin siyasi tarihleriyle yüzleşmeliler. O yüzleşme olmadan PKK'nın müzakere masasından sonuç alabileceğini düşünmüyorum. Çünkü bir hareketin siyasi ve silahlı kanadı olarak masaya oturulmaz! Siyasi bir hareket olarak masaya oturulur.

Son Kürt isyancıları kimler?

Son isyancılar Kürtlerin en yoksullarından oluşuyor. Ağa, bey, feodal güçler kısmen aydınlar... PKK'da işi omuzlayan halk kesiminin asıl olarak Kürt köylüsü olduğunu söylemek istiyorum. Tabii bu başlangıç aşaması için söylenebilir.

Şuan nasıl bir profil var peki?

Şuan BDP'ye oy veren insanlar sadece Kürt köylüsü değil! Şehirlerin demografik yapısı çok değişti. Orta sınıfta muazzam değişiklikler oldu. Doğu ve Güneydoğu'daki bu orta sınıfın iki siyasi tercihi var. AK Parti ve BDP.

Yatırımları tehdit altında olan zengin Kürtler, Kürt işadamları ne düşünüyor?

Süreç içinde çok zarar gördüler. Ama buna rağmen Kürtlerin taleplerinin arkasında oldular. Ama metropollerde Kürt kimliği ile iş yapmak öyle kolay olmadı. Mesela banka iflasları döneminde Toprak Holding'in patronu Halis Toprak'ın başına gelenler Kürt kimliğinden ötürüdür. Ergenekoncuların tehdidi altındaydı. Kürtlerin Türkiye'de para kazanması Ergenekoncuları ürkütmüştü.

"Son isyancıların temsilcisi Öcalan'dır. Bütün Kürtlerin bir Öcalan'ı yoktur, olması da gerekmiyor zaten" diyorsunuz. Bu sözünüzden Öcalansız da olur diye mi anlamalıyız?

Şuan PKK'da Öcalan'ın yerini dolduracak biri var mı? Sanmıyorum. Öcalan'ın PKK içindeki nüfuzu lider kültürü ile tanımlanan bir nüfuz. Ama Öcalan bu misyonunu şu ya da bu şekilde bir gün tamamlayacak.

Öcalan'dan PKK bir gün vazgeçer mi diyorsunuz? Nasıl olacak bu?

Hayır, bu yakın zaman içinde olmaz. Öcalan'ın arzusu siyasi hayata geçiş yapmak. Özgürlüğüne kavuşmak. Böyle olursa Öcalan'ın da ona verilen liderlik vasfının da değişeceğine inanıyorum. Türkiye'de her zaman bir Kürt siyaseti olacak. Tabii bunun için şiddete dayalı dinamiklerin terk edilmesi gerekiyor.

Öcalan'ın verdiği talimatlarla PKK aksiyon alıyor diyorsunuz. Ama son 4 aydır kimseyle görüştürülmüyor. Peki şuan PKK'da karar verici kim?

Şuanda PKK'nın tüm siyasi ve askeri çalışmalarını KCK Konseyi kararlaştırıyor. Öcalan'ın son 3 ay içinde bir etkisi kalmadı. PKK bugün Öcalansız yönetilen bir örgüt.


Örgütü savaşa teşvik eden bir generaldi

Diyorsunuz ki "Öcalan kendisini ve PKK'yı korumak için en güvenli yerin Avrupa olduğuna inanıyordu. Orada kalsaydı tarih farklı gelişirdi" Nasıl mesela? Ne farklı olurdu?

Avrupa'da kalan Öcalan, Avrupa'daki demokratik havayı çok daha güçlü hissedebilirdi. Hayatının 15-20 yılını dünyadaki gelişmelerden yalıtılmış bir ortam olan Bekaa'da geçiren Öcalan, 1999'dan sonra Avrupa'da geçirseydi bu, düşünce yapısında önemli değişimlere yol açardı. Mesela Öcalan orduya yönelik düşüncelerini hiç değiştirmedi ama Avrupa'da kalsaydı, o da askeri vesayetten kurtulmanın gerekli olduğunu anlardı. Kürt aydınlarla temasları da başlamıştı.

Kim bunlar?

Kemal Burkay, Mahmut Bahsi ve bunun gibileri. Onunla kavgalı olan kesimler bile Avrupa'da kalmasını istiyorlardı. Biliyoruz ki İmralı sürecinde Ergenekon çok etkili oldu. O etkiden Öcalan kurtulmuş olurdu. Avrupa'da Öcalan'a bir general gidip de 'Biraz daha sıkı savaşın bu savaş temposuyla devlet sizi ciddiye almaz' deme küstahlığında bulunmazdı. Ama bu İmralı'da oldu. PKK'yı savaşa teşvik edenler Ergenekonculardı. Bunu söyleyenler Ergenekon davasından tutuklular.

PKK'yı savaşa teşvik edenler Ergenekonculardı" diyorsunuz... Önemli bir açıklama...

Kesinlikle. Ergenekon'un iç siyaseti, iktidar talebi Kürt sorununu kullanmak, istismar etmek üzerine kurulmuştu. Baktığınızda, Ergenekoncu askerlerin doğuda uzun süre kalmış ve Kürt toplumunu, PKK'yı çok iyi bilen insanlardan oluştuğunu görürsünüz. Öcalan'ı sorgulayan insanlar böyleydi. Mesela Levent Ersöz ve diğerleri.


CHP Kemalizm'le yüzleşmeden çözüme katkı sağlayamaz
PKK-BDP ittifakının Kemalizm'in Türk toplumunda, Basçılığın da Arap toplumunda sona ermekte olduğunu görmüyor" diyorsunuz...

Suriye'ye destek sürüyor. Burada Kemalist partilerle mesela CHP ile gönüldeşlik olduğu malum. Hatta CHP içerisindeki parti meclisi seçimlerinde bile BDP'li liderler Kılıçdaroğlu'na isim önerisinde bulundular. Bu yüzden Türkiye'de AK partiye gösterilen siyasi tutumun biraz da bundan kaynaklandığını düşünüyorum. BDP ve PKK hattı Türkiye'de Kemalizme yakın bir hat. Siyasi tavırlarıyla, aslında Kemalizmi reddetmeliydiler.

Kemalizm'e neden karşı çıkmalılar?

Çünkü Türkiye'de Kürt meselesi çözümsüz kalmışsa bunun yegâne sorumlusu Kemalist politikalardır. Dersim'i konuşuyoruz karşımıza Kemalizm ve CHP çıkıyor. Kılıçdaroğlu'nun gidip 35 Kürt köylüsünün acısını paylaşması önemli ama biraz da ironik. Madem bu kadar duyarlı Dersim'de olanlarla neden aynı hassasiyeti göstermiyor? Neden inkâr ediyor?

İçinde kimler olmazsa Kürt sorunu çözülmez?

Öcalan tabii ki var. Sonra AK Parti ve BDP. Bunlar temel aktörler. CHP'nin durumunu biliyoruz Kürt meselesinde doğru bir politika izleyebilmesi için kendi tarihi ile yüzleşmesi gerekir. Kemalist politikalarla yüzleşemeyen bir CHP sürece katkı sağlayamaz. Dersimle başlasalar iyi olur.

MHP peki?

MHP'ye Türk milliyetçiliğini temsil eden bir parti olarak Ergenekon sürecinden uzak durdu. Bu çok önemli. Şimdi Kürt realitesi ile yüzleşebilir mi? Bunun göreceğiz. En azından süreci baltalamaya yönelik ciddi bir siyasi refleks içinde olmayacağı kanaatindeyim. Ama Bahçeli'nin Uludere için ortaya koyduğu tavır da umut verici değil maalesef.


Kürt sorununu çözmek isteyen Turgut Özal'ı, Ergenekon öldürdü
PKK derin devlet arasındaki ilişki için ne diyorsunuz?

Devlet adına yapılan en ciddi tespit, eski MİT Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş'e ait. "PKK'yı MİT kurmadı ama PKK içinde MİT'in bir kanadı her zaman vardı" dedi. Bu fikre daha yakınım. Devlet bence Türkiye'de kurulan tüm Kürt örgütlerine hiçbir zaman kayıtsız kalmadı. Ama devlet bu örgütleri ne kadar provoke etti? Bence üzerinde durulması gereken konu da bu. Askerlerin Kürt meselesini kullanmasına siyasi partiler seyirci kalmamalıydı. İlk olumlu siyasi tepkiyi Özal verdi. Özal da bunu hayatıyla ödedi.

Özal öldürüldü mü yani?

Ben öldürüldüğünü düşünüyorum. Ergenekoncuların onu öldürmek istediği kanaatindeyim. Ergenekon dediğimiz 3-5 yıllık bir olay değil! İttihatçı gelenekten beslenen bugünlere gelen bir yapılanma. Bir ideoloji.


Çözüm için Erdoğan yalnız değil

Erdoğan ve Özal'ı Kürt sorunun çözümünde izledikleri yol açısından benzer buluyor musunuz?

Özal, Kürt savaşını bitirmek için yola çıktığında bugün AK Parti ve Erdoğan'ın sahip olduğu hiçbir olanağa sahip değildi. Askeri vesayet sürüyordu, devlet içinde gizli örgütlenmeler vardı. En önemlisi Özal'ın kitlesel desteği yoktu. Sivil toplum bugünkü gibi barışa ve demokrasiye hazır halde değildi. Erdoğan ise halkın yüzde 50'ye varan desteğini almış, Türkiye'yi askeri vesayetten önemli oranda kurtarmış bir Başbakan! Türkiye'nin prestijini önemli oranda değiştirmiş, Ortadoğu'da saygın bir ülke konumuna gelmemizi sağlamış bir lider. Özal'ın hatası da Kürt sorununu tek başına çözebileceğini düşünmesi oldu. Erdoğan ise asla yalnız değil! Arakasında muazzam güç var. Fakat bu güç bir türlü harekete geçemiyor.

Neden peki?

Açılımdan bu yana karşılaştığı açmazlar... En önemlisi de karşısında değişime hazır olamayan, şiddeti bir türlü bırakmayan, şiddeti kutsayan "elimde silah olmazsa yaşayamam" gibi bir ruh hali içinde olan bir Kürt siyaseti olması. PKK-BDP hattı gerçek muhatabının AK Parti olduğunu anlayabilseydi ve buna uygun bir strateji izleseydi Kürt sorununda önemli bir aşamayı geride bırakmış olacaktık.



12 yıl önce