|

CHP ilk seçimde MHP''nin altına düşer

Dicle Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Rüstem Erkan, zorunlu göçün sadece Batı'da değil Doğu'da da gettolaşmaya yol açtığını söyledi. Erkan, 'Son yıllardaki çözüm arayışları göç oranının azalttı. Çözümün kalıcı hale gelmesi hem Batı'da hem de Doğu'da göçü tersine çevirecektir' dedi.

Murat Aksoy
00:00 - 6/05/2013 الإثنين
Güncelleme: 22:07 - 5/05/2013 الأحد
Yeni Şafak
CHP ilk seçimde MHP''nin altına düşer
CHP ilk seçimde MHP''nin altına düşer
Çözüm sürecinde en önemli haftadayız. 8 Mayıs'tan itibaren Türkiye'deki PKK'lıların çekilmesi sürecin en önemli adımı. Çözüm süreci bölgede nasıl bir değişime yol açacak, bölgede durum nedir? Bu soruları Dicle Ünivesitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Rüstem Erkan ile konuştuk.
Çözüm sürecine gelmeden önce, bugün itibari ile bölgenin sosyolojik yapısını analiz edebilir miyiz?

Bölgenin Kürt sorunu dışında ertelenmiş sorunları var. Son 30 yıllık çatışma ortamı nedeniyle gündeme gelmeyen, gelemeyen ve çatışmaların üzerini örttüğü pek çok sorun var. Şiddet ön planda olduğu için konuşulmayan sorunlar bunlar. Şiddet ortamının sona ermesi ile birlikte artık başka bir düzeye geçiyoruz. O da gündelik hayatın sorunların konuşulacağı, onlara çözüm bulacağımız sürece. Hepimiz açısından zaaf, bu sorunlarla ilk defa yüzleşecek olmamız.

Ne gibi sorunlar?

Bölge ekonomik olarak çok geri kaldı. Bölgede il merkezlerine yoğunlaşmış bir göç var. Doğal olarak, işsizlik başta olmak üzere ekonomik, kültürel, kentsel ve siyasal sorunlar. Bu sorunların tespitinde merkezi hükümetten belediyelere, kamu kuruluşlarından STK'lara kadar herkese görev düşüyor. Göç Türkiye'nin değişiminde önemli bir ara duraktır. Ama Kürt sorunu bağlamında göç ciddi sorunlar ortaya çıkarmıştır.

İKİ TÜRLÜ GÖÇ VAR
Ne gibi?

Göç Türkiye'nin modernleşmesinde bir ara durak oldu. Ama Kürt sorunu özelinde tersine hem Batı'da hem de bölgede gettolaşmaya yol açtı. Özellikle 1990'larda köy boşaltmalarla başlayan ve literatürde zorunlu göç olarak adlandırılan bu yeni göç türü Türkiye'de yaşanan göçün yaratmış olduğu sorunlardan farklı olarak yeni bir travmatik bir durum ortaya çıkardı. Bölgede normal göç eğilimi başta Çukurova olmak üzere Batı'ya yönelik iken bu zorunlu göç, başta Diyarbakır ve Van olmak üzere Güneydoğu ve Doğu'daki büyük kent merkezlerine yöneldi.

Doğu'nun merkez illeri de göçten nasibini aldı yani...

Evet. Zorunlu göçle gelenler bu kentlerde yetersiz olan kentsel altyapıya yeni bir yük getirdi. Sosyolojik olarak 'Kent Yoksulları' ya da 'Sınıf Altı' olarak adlandırılabilecek bu kitle, gerek formel gerek enformel sektörde istihdam olanağı bulamamıştır. Dolayısıyla gelecekle bağı büyük ölçüde kopmuş, en sorunlu ve şiddete en eğilimli gruplardır. Bu süreçte Diyarbakır gibi kentlerde sayıları onbinlerle ifade edilebilecek, en çok dikkat edilmesi gereken ve gerek ekonomik gerekse de sosyal politikalarla desteklenmesi gereken grup bunlardır.

GETTOLAŞMA DOĞU'DA DA VAR
Bu gettolaşma Doğu'da da var mı ?

Evet Doğu'da da var. Fakat Batı'da daha çok etnik ve mezhep kökenine dayalı bir gettolaşma yaşanırken Diyarbakır'da daha çok zengin-fakir gettolaşması vardır. Bugün genel Kürt Sorunu tartışmalarında bu gettolaşma dikkat çekmez iken, gelecek süreçte Diyarbakır gibi kentlerde zengin-yoksul geriliminin yaşanma olasılığı gözönünde bulundurulmalıdır. Kürt sorununun yarattığı zorunlu göç, Batı'da yaşayan Kürtlerin sayısını arttırmakta fakat bu nüfus yoğunlaşması Kürt gettolarının ortaya çıkmasıyla sonuçlanmaktadır. Türkiye'nin Batısı'nda toplum ne yazık ki içiçe, bir arada değil yan yana yaşıyor şu anda. Mesele toplumu bir arada yaşatacak çözümleri hayata geçirmek. Önümüzdeki dönemin temel sorunu özellikle Batı'da büyükşehirlerde oluşan bu gettolaşmanın ortadan kaldırılmasıdır. Çözüm biraz da budur.

Çözüm süreci göç oranlarını nasıl etkiler?

Çözüm süreci başarıya ulaştığında Türkiye'ni kentleri üzerindeki göç baskısı belli bir oranda azalmış olacaktır. Yıllardır insansızlaştırılmış kırsal alanlar yeniden hayat bulacağı için kitlesel olmasa da köye dönüşler yaşanacaktır. Çözümün kalıcı hale gelmesi göçü tersine çevirecektir.

ENTEGRASYON PROJELERİ ŞART
Bölgede işsizlik oranı çok yüksek sanırım. Nedir durum?

Özellikle gençler arasında bu oranın yüzde 50'ler civarında olduğu söyleniyor. Burada gençler üzerinde özellikle durmak gerekiyor. Çünkü bu gençlerin çoğu lise mezunu yani politik bilinçleri var eğitimliler. Bu hem avantaj hem de dezavantaj olabilir. Onları topluma kazandıracak mekanizmaları, sosyal projeleri hayata geçirmek, onlara iş ve eğitim imkanı sağlamak bu dönemin en büyük başarısı olacaktır. Türkiye ne yazık ki, dağdan gelebilecek 4-5 bin kişiye odaklanıyor. Onların topluma entegrasyonu daha kolay. Çözüm sürecine paralel olarak toplumsal entegrasyon projeleri mutlaka başlatılmalıdır. Sorunun çözümünü ve geleceğinin dağdaki 4-5 bin kişi üzerine kurmak yanlıştır.

Mesela…

Bir kere bölgesel ekonomik farklılığın yarattığı müthiş bir makas farkı var. Doğu ile Batı arasında bazı ilçeler arasında gelişmişlik farkı 300-400 kat. Bu sürdürülebilir değildir. O yüzden başta ekonomik tedbirler olmak üzere, meslek edindirme, eğitim imkanlarının arttırılması, sosyal hayata katılım, iş kurma konusunda teşvikler ilk akla gelen tedbirlerdir.

Eş zamanlı...

Evet. Çünkü bölge son dönemde içe kapadı. Yani bir süre öncesine kadar Kürtlerin gelecek arayışı Batı'daydı. Batı'ya göç etme, büyük şehirlerde okuma, orada iş kurma halleri ve girişimleri vardı. Fakat bu son yıllarda tersine döndü. Üniversiteye gidecekse bölge üniversitelerini seçmeye başladı. Batı'ya değil, şehrin merkezine göç etti, buralarda iş kurmaya başladı. Bu durum kaçınılmaz olarak Doğu'nun az olan kaynağının daha çok kişi tarafından paylaşılması anlamına geldi.

DAĞA ÇIKIŞ DURDU
Neden böyle oldu?

Dışlanma korkusundan, gittikleri yerlerde rahat edememelerinden. Batı'da daha iyi üniversiteyi kazanmasına rağmen ara sınıflarda Dicle Üniversitesi'ne dönen pekçok öğrencim var.

Dağa çıkışta azalma var mı?

Elimizde kesin veriler olmamakla birlikte çeşitli çevreler tarafından süreç başladığından bu yana dağa yeni çıkışların yaşanmadığı belirtilmektedir.

CHP'de taban değil 'tavan' sorunu var
Çözüm süreci CHP'yi nasıl etkiler?

CHP'nin çözüm sürecindeki ikircikli tavrı, parti içinde var olan ayrışmayı daha gözle görülür hale getirdi. Kırılma oldu, bir genel başkan yardımcısı istifa etti. Bundan sonra olabilecek olan CHP'nin bölünmesidir ki, o bu süreçte mümkün değil. Çünkü, CHP'de bir bölünme, gidenler için de kalanlar için de barajın altında kalmak demek. Bu korku, CHP'de ideolojik olarak ayrı dünyaların insanlarını bir arada tutmaktadır. CHP için asıl tehlikeyi söyleyeyim size.

Buyrun…

CHP giderek Türkiye'de iktidar olma ve il belediye başkanlıklarını kazanma ümidini yitirdiği için yerel yönetimlerde kazanma şansı olan ilçeler üzerinden politika yürütmektedir. Örneğin İstanbul'da Kadıköy, Beşiktaş, Ataşehir, Bakırköy, İzmir'de Karşıyaka, Ankara'da Çankaya Belediyeleri üzerine yoğunlaşan bir siyaset anlayışı CHP'yi ideolojiden kopararak ister istemez bu belediyelerle iş yapan bazı çevrelerin dar siyasal anlayışına hapsetmektedir. CHP için asıl tehlike budur. Çözüm sürecinin olumlu sürmesi, CHP'nin yerel seçimlerde başarısını da azaltabilir.

İKİ BDP VAR
BDP sol parti mi size göre?

Hayır. BDP hakkında şu tespiti yapmak lazım. İki farklı BDP'den söz etmek mümkün. Batı'daki ve Doğu'daki BDP. BDP, Batı'da sol bir partidir ama Doğu'da tek siyasal malzemesi Kürt sorunudur. Aynı şekilde BDP'ye oy veren taban Batı'da soldur, Doğu'da ise durum farklıdır. BDP Doğu'da siyaset yaparken sol kavramını genellikle kullanmaz. Çünkü buna ihtiyaç duymaz. Bu açıdan CHP'yi dönüştürme potansiyeli BDP dışına bir oluşumla mümkün.

Mümkün mü?

Zor görünüyor. CHP'nin kurtuluşu, sınıfsal ve ideolojik tabanı olmayan ulusalcılık ya da yenilikçilik gibi parti içindeki renksiz kısır tartışmalarda değil sola açılmaktadır.

BREMEN MIZIKACILARI
Ama barışı savunan genel başkan yardımcısını istifa ettirdiler…

Siyasi basiretsizlik. Oysa sola barış, eşitlik ve özgürlük kavramları yakışır. Bugün CHP içerisinde ortaya çıkan bu farklı ideolojik tutum ve sesler çok seslilikten öte 'Bremen Mızıkacıları'nı hatırlatıyor. Türkiye'de Kürt sorunu çözülür ama Türkiye'de solsuz bir demokrasi eksik kalır. CHP için bir tehlikede...

Nedir?

MHP'nin ana muhalefet olması. Şimdilik uzak gelebilir ama bunu dikkate almakta fayda var. Türkiye demokrasisi için en önemli tehlike, yapılacak ilk seçimlerde sol bir partinin olmadığı parlamentonun ortaya çıkması. CHP'deki bu gelişmeler Türkiye'yi adım adım bu sürece taşıyor. Bu sadece CHP'nin baraj altında kalarak siyaset sahnesinden çekilmesini değil, Türkiye'nin 60 yıldan uzun süredir geliştirmeye çalıştığı demokrasi birikimini de büyük ölçüde zedeleyecektir.

Peki kurtuluş…

Türkiye'de tabanın liderleri dönüştürmesinden çok, liderlerin partiyi ve tabanı dönüştürmesi esastır. CHP tabanı dönüşüme daha açıktır ama bunun gerçekleştirecek liderlik kadrosu yok. CHP'nin sorunu taban değil, tavandır. CHP'nin tavanı sorunludur.

Ekonomik iyileşme talepleri bitirmez
Ekonominin düzelmesi çözüm için yeterli mi?

Sadece ekonomik önlemlerle sorun çözülemez. Çünkü etnik kimlik ve hak talepleri ekonomik gelişmeye paralel yükselebilecek taleplerdir. Ki dünyadaki örnekler de bunu göstermektedir. Ekonomik gelişme siyasal talepleri ortadan kaldırmaz, sadece talep edilme biçimini dönüştürür. Şiddetin azalmasına, siyasetin öne çıkmasına yol açar. Ama hak ve özgürlük taleplerini ortadan kaldırmaz. Politize grubun talepleri beli bir süre devam eder. Şiddetten arındırılmış taleplerin ve siyasal tartışmaların da topluma bir zararı olacağını düşünmüyorum.

BDP'nin yeni dönemde siyaseti bu kimlik ve hak talepleri üzerine mi olur?

BDP geleneği başından beri politikalarını büyük ölçüde kimlik talepleri üzerine yoğunlaştırmıştır. Fakat bu süreçte kimlik talepleri belli bir ölçüde karşılanmış olacağı için bundan sonraki politikalarını ekonomik ve sosyal taleplerle güçlendirebilir.

Peki çözüm süreci bölgede iki partiyi nasıl etkiler?

Bir kere şunu ifade edeyim. Çözüm sürecinin olumlu sonuçlanması AK Parti'nin bölgedeki oy oranlarında büyük sıçrama yapmasa da, BDP seçmeninde AK Parti'ye dönük büyük bir sempati yaratacağı açıktır. AK Parti Siirt, Şırnak ve Van gibi bazı illerde oyunu arttırabilir. Şu anda bölgede iki partinin aldığı oy oranları 1950'lerde DP-CHP, 1960'lardan sonra AP-CHP ayrımının izdüşümüdür. Eskiden merkez sağa giden oylar bugün AK Parti'de, CHP'ye verilen oylar bugün BDP'de toplanmıştır. Parti tabanlarındaki ekonomik farklılaşma, sosyal farklılaşmaya rağmen bu tercih genel olarak değişmemiştir.

TERCİHLER SİYASİ
Yani tercihler sınıf temelli değil?

Değil. Türkiye'de ne yazık ki, siyaset sınıf temelinde gerçekleşmiyor. Türkiye'de siyasetin tek hedefi iktidar olmak. Hak ve özgürlük temelli siyaset Türkiye'de yok. Diyarbakır'ın nüfusu 1.5 milyon. Bunun 200 bini üst gelir grubudur. 200 bin de yoksul var. Bir Kürt burjuvazisi var. Bir de çalışmayan, gelecekte de iş bulamayacak olan fakir kesim var. Gariptir bu iki kitlenin ideolojik bakış açısı çok farklılaşmıyor. Yani hepsi Kürt sorununda belli bir yerde birleşiyor. Oysa sosyolojik olarak sınıfsal duruma göre bir tavır sergilemesi gerekiyordu.

Siyasal davranışları aynı...

Bağlar ve Kayapınar. Biri orta üst gelire sahip diğeri fakir kesimin olduğu yer. Seçim sonuçlarına baktığımızda aralarında yüzde 1'lik bir fark var. Birinde BDP'ye yüzde 59 oy oranı çıkmış diğerinde yüzde 60. Onun için siyasal davranışı yoksullukla ilişkilendirerek açıklamak çok doğru değil. Orta sınıf artarsa şiddette bir düşüş olabilir ama siyasal tercihlerde bir düşüş yaşanmaz. Kürt siyasal hareketini taşıyanlar eskiden beri Kürt elitleridir fakat zengin olanların çocukları genellikle dağa çıkmamaktadır. Yükselen orta sınıf, burjuvazi kesimi var ve bu kesim şiddetten rahatsız. Ama siyasal olarak bir BDP'linin tavrıyla zengin iş adamının tavrı arasında çok da bir fark yoktur. Yani zengin iş adamının da ana dil talebi vardır. Hatta siyasi partiler arasında bile böyle bir fark yoktur. Hepsinin eş dost ilişkileri çok iyidir.


٪d سنوات قبل
default-profile-img