|

Çözümün adı yetti

GÜNSİAD Başkanı Şahismail Bedirhanoğlu, Güneydoğu''ya işadamı ilgisinin arttığını belirterek, "Yani çözümün adı yetti" dedi.Güneydoğu Sanayici ve İşadamları Derneği (GÜNSİAD) Başkanı Şahismail Bedirhanoğlu Batı'daki işadamlarına seslendi: 'Gelin çözüm sürecinin parçası olun.'Çözüm süreci ile bölgeye yatırım için gelip gidenlerin arttığına dikkat çeken Bedirhanoğlu, 'Çözümün adı bile yetti. Türkiye'nin işadamlarına, iş dünyasına sesleniyorum. Gelin bu sürecin parçası olun' diye konuştu.

Murat Aksoy
00:00 - 18/03/2013 Pazartesi
Güncelleme: 23:23 - 17/03/2013 Pazar
Yeni Şafak
Çözümün adı yetti
Çözümün adı yetti
Kürt sorununun çözüm sürecinde kritik bir haftanın içindeyiz. Kamuoyunun beklentisi Nevruz'da Öcalan'ın PKK'ya eylemsizlik ve silahlı güçleri belli bir program dahilinde sınır dışına çekmesi için çağrıda bulunacağı yönünde. Söyleşinin yayınlanacağı gün BDP'de 3. Heyet İmralı'ya gidecek.

Peki tüm bu gelişmeler ekononomik açıdan ne anlama geliyor. Çözüm bölgeyi nasıl değiştirebilir? Tüm bunları Güneydoğu Sanayici ve İşadamları Derneği (GÜNSİAD) Başkanı Şahismail Bedirhanoğlu ile konuştuk.

Çözüm sürecinde epey mesafe alındı geldiğimiz noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Biz başından bu yana Kürt sorununun silahla değil müzakere ile çözülebileceğini ifade ettik. Çözümün demokratik zemin ve siyaset olduğunu hep ifade ettik. Bu meseleyi çatışarak, vuruşarak çözme şansımız yok. Türkiye son 10 yılda meseleleri bu yolda çözme konusunda önemli adımlar atmıştır. Son girişimle gelinen nokta tarihi fırsattır.

Bir işadamı olarak çözüm süreci ne ifade ediyor size?

Belki oraya gelmeden şunu ifade etmek lazım. Bölge ekonomik olarak ne durumda. Eğer bu resmi doğru okuyabilirsek; bu resme yol açan nedenleri de anlayabilirsek o zaman çözümün ne ifade ettiğini daha iyi anlayabiliriz. Diyarbakır'a gelişmişlik açısından bakıldığında 81 il içinde bazen 63., bazen 68. sırada. Bu tüm Güneydoğu illeri için benzerdir. Türkiye'nin geri kalmış son 20 ilinin neredeyse 17-18'i Doğu ve Güneydoğu illeridir.

ÇATIŞMA BÖLGESEL FARKLILIĞI ARTTIRDI
Nedeni Kürt sorunu mu?

Evet ama sadece 30 yıldır süren çatışma ortamından değil. Ama son 30 yıllık çatışma ortamı bölgesel farkı çok çok arttırmıştır. Cumhuriyetin ilk yıllarında Diyarbakır 3. büyük ilken bugün 68. sıraya geriledi. Özellikle 1930'lardan sonra bölgeye yönelik uygulanan ayrımcı politikalar da bunun başka bir nedenidir. Bölgeye ulaşım alt yapısının daha az götürülmesi, kalkınma planlarında önem verilmemesi bölgeyi ekonomik açıdan geri bırakmıştır. Ama son 30 yıllık şiddet ve çatışma ortamı da bölge ekonomisini her açıdan alt-üst etmiştir. Bu çatışmalı ortam özellikle özel sektör yatırımlarını neredeyse sıfıra indirdi.

ÇATIŞMALI ORTAMDA TEŞVİK İŞE YARAMAZ
Şu andaki durum bu mu?

Elbette. Özel söktör için esas olan yatırım yapılacak yerin potansiyeli dışında istikrarlı bir ortama sahip olmasıdır. İşgücü açısından, ulaşım ve dağıtım kanalları güveni açısından, en önemlisi de güven ve istikrar yatırımcı için önemlidir. Siz her an çatışmanın olduğu, yatırımınızın sabote edilme kuşkusunun olduğu ortama yatırım yapabilir misin? İşte bu yüzden bölgedeki özel yatırımlar çok sınırlı kaldı ve var olan bölgesel farklılık makasını daha da açtı.

Teşvikler işe yaramadı mı?

Teşvik politikaları hiçbir zaman amacına ulaşamadı.

Peki GAP var. Yıllardır adını duyduğumuz ama bir türlü ne olduğunu şahsen benim bilmediğim…

GAP, bölgenin kaderine değiştirebilecek önemli projelerden birisi ama onun talihsizliği de bir türlü bitmemesi oldu. GAP bölgesel kalkınma farkını giderecek en önemli projelerden birisi. Özellikle sulama bölümünün bir an önce bitirilmesi çok önemli. GAP'ın bunca yıldır bitirilmemesi de insanın aklına soru işareti getirmedi değil. Özellikle mi bitirilmedi merak ediyorum. Bu açıdan Başbakan Erdoğan'ın 2008'de Diyarbakır'da açıkladığı GAP Eylem Planı önemliydi. Çünkü GAP bu plandan sonra daha da hızlandı. Yine geçtiğimiz Haziran'da açıklanan yeni teşvik politikaları önemli ama tek başına istenen hedefe ulaşması güç.

Neden teşvik politikaları amacına ulaşmadı ya da ulaşamaz?

Bu şiddet ortamı var oldukça bu aşamada hiçbir teşvik politikasının işe yaraması imkansızdır. Çatışma var oldukça bu teşvikler sadece kağıt üzerinde kalır, uygulanamaz. Yani sadece bölgeye yatırımla ya da vergi istisnaları ile bölgesel kalkınma farkı giderilmez. Çünkü bu teşviklerin sonuç vermesinin temel nedeni şiddet ortamının olmaması, güvenli bir yatırım ikliminin olmasıdır. Zaten bu iklim olmadığı için uygulanan tüm teşvik politikalarına rağmen isten sonuç elde edilemedi.

POTANSİYEL YÜKSEK
Peki bölgenin ekonomik potansiyeli nedir?

Bölge önemli bir tarım merkezidir. Bölge önemli bir tekstil merkezidir. Dünyanın 2. kalite pamuğuna sahiptir. Bölge özelikle inanç ve kültür turizmi açısından bir turizm merkezidir. Ve bu alan nerdeyse hiç kullanılmamıştır. Enerji açısından yine önemli bir potansiyele sahibiz. Yine tarım açısından bölge çok zengindir. Türkiye'de ekilebilir toprak oranı ortalama yüzde 20'lerdediz. Sadece Diyarbakır'da ekilebilir toprak oranımız yüzde 52 civarındadır. Tarım alanında ciddi bir potansiyeli vardır bölgenin. Bu alanlara yapılacak yatırımların tek koşulu vardır; şiddetin sona ermesi.

Bölgede durum nedir?

Diyarbakır'ın 1,5 milyonu aşan bir nüfusu var. Bu nüfusun üçte birinden fazlası yaklaşık 600 bin kişi Yeşil Kart'a sahip. Yeşil Kart'ı da aylık geliri 120 TL'nin üzerinde olmayanlar. 600 bin insan aylık 120 TL ile yaşıyor. Evet sağlık hizmetlerini ücretsiz alıyor ama bu insanların eğitim, gündelik hayat ihtiyaçları nasıl karşılayabiliyorlar? Bunu düşünmek lazım. Yine işsizlik ciddi bir sorun.

Gençlerin oranı nedir bunun içinde?

Bölge nüfusunun yüzde 50'si genç. Genç nüfus gelişmekte olan bölgeler açısından bir avantajdır. Ama siz bu gençlere gerekli eğitimi vermediğiniz, onları kalifiye bir elemana dönüştüremediğiniz zaman bu avantaj dezavantaja dönüşüyor. Çözüm süreci bu dezavantajı avantaja dönüştürmek için fırsattır.

Çözümün adı bile yetti
Süreç bölgede bir hareketlilik yarattı mı?

Bölge ekonomik açıdan o kadar potansiyele sahip ki, çözüm sürecinin başlaması bile bölgeye ilginin artmasına yol açtı. Yani çözümün adı bile yetti. Ben çözüme inandığım için Suriçi bölgesinde eski bir binayı aldım, restore edip otele dönüştürdüm. İnsanların ilgi duyması, gelip görmeleri, temasa geçmeleri bölgenin potansiyelini gösteriyor. Özellikle tekstil, turizm alanlarında sürecin devamıyla birlikte kısa sürede yatırımların artacağını düşünüyorum. Son bir-iki ay içindeki geliş gidişlerden bunu görebiliyoruz. Süreç kalıcı barışa dönüşürse ben bölgede ciddi bir ekonomik patlama olacağını düşünüyorum.

Nasıl olur bu?

Bu Batı'daki iş dünyasının, TÜSİAD'ın, MÜSİAD'ın, TUSKON'un, ASKON'un buruya gelmesi ve yatırım yapmaları ile. Gelsinler bölgeye yatırım için girişimde bulunsunlar. Çözüm sürecinin parçası olsunlar. Onların girişimleri hem siyasileri hem halkı bu sürece daha çok inandıracaktır. Bu aşamada ekonomi dünyasının çözüm sürecine sadece açıklamalarıyla değil, yatırımlarıyla da katkıda bulunabilirler.

Nevruz barışın ilk günü olacak
Çözüm adresi olarak hep siyaseti gördük bugüne dek...

Eksik görmüşüz demekki. Sanayici ve işadamları bu sürecin kolaylaşmasında çok büyük katkıları olabilir. Bunu kullansınlar. O kadar derin bir sorundan bahsediyor ki, bu süreci tek bir partiye ya da iki partiye yıkmak onlara da haksızlık olur. Bize gerek STK olarak gerek iş dünyası olarak düşen bu sürece destek vermektir. O yüzden iş dünyasına gelin bu çözümün parçası hem de büyük bir parçası olalım diyorum. Biz bölgenin iş adamları olarak onlara her türlü yardım ve desteğe hazırız.

HERKES DERS ÇIKARMIŞ
Girişimiz oldu mu?

Ben bu iş dünyasının kurumlarının başkanlarını bizzat arayarak, size ifade ettiklerimi dile getirdim ve onlardan destek istedim. Kısa dönemde bunların sonuç vereceğini düşünüyorum.Diğer taraftan tarafların önceden yaşananlardan yeterli dersi aldıkları ve bu meselenin de artık şiddet ile çözülmeyeceğini kabul etmeleri önemlidir. Şimdi taraflar daha dikkatli ve daha temkinli. Yeni Türkiye'nin kurulması ancak Kürt sorununun çözülmesi ile kurulmuş olacaktır.

Süreci şimdilik sıkıntısız yürüme nedeni bu mu?

Geçmişteki hatalardan ders alınmış bu çok açık. Hükümet de, BDP de bu süreçte çok daha dikkatli. Ama önemli bir fark var geçmişten, hükümet çözüm konusunda kararlı. Hükümet üyeleri daha çok sürecin içinde. Tabii buna Kürt siyasi hareketi de aynı derecede karşılık veriyor. Kısaca bu süreç dikkatli ve doğru biçimde ilerliyor. Bunu son olarak İmralı tutanakları oluğu iddia edilen metinlerin sızmasında da gördük. AK Parti süreci korumaya, BDP de parti olarak hataları noktasında sorumluluğu üstlendi. Son olarak KCK Davaları'na tutuklu olanların tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılması, PKK'nin elinde olan kamu görevlilerini serbest bırakması bu sürecin doğru adımlarla ilerlediğini gösteriyor. Hükümetin başından beri sorunun çözülmesinde iradesi ve niyeti var bu çok açık.

DİYARBAKIR BARIŞA HAZIR
Nevruz'a sayılı günler kala hava nasıl Diyarbakır'da?

Daha önce çok kez oldu havasına girildi ama olmadı. Bu yüzden toplum da bu konuda daha temkinli. Ama bu temkinliliğin arkasında bir umut olduğu da aşikar. Bu sefer sürecin daha dikkatli yürütüldüğü, tarafların iradeli olması toplumu çözüme daha fazla inandırmış görülüyor. Ben toplumsal düzleme iyimser havanın daha baskın olduğunu, bu kez olacak inancın daha fazla olduğunu düşünüyorum.

Nevruz'da ne olur?

Toplumda tüm beklenti 21 Mart'taki Nevruz'u dönüm noktası olacağı şeklinde. Böyle bir kilitlenme hali söz konusu. Beklentileri çok yükseltmek ne kadar doğrudur bilmiyorum ama; ben Nevruz'un barış sürecin ilk günü olacağını düşünüyorum. Bizim aldığımız duyumlar da; Öcalan'ın 21 Mart'ta Nevruz'da eylemsizlik, silahların susturulması yönünde bir çağrı yapacağı yönünde. Eğer bu sağlanırsa PKK'nın sınır dışına çekilmesi de gündeme gelebilir, bu olursa da yeni anayasa süreci hızlanır.

Destek vermeyen marjinalleşir
Çözüm süreci siyaseti nasıl değiştirir?

Gerek çözüm süreci gerekse yeni anayasa süreci siyasal olarak belli saflaşmayı kaçınılmaz olarak zorunlu hale getiriyor. Değişimi taşıyanlar bir de değişime karşı olanlar şeklinde bir ayrışma daha net hale gelecek. Burada kimin nerede yer aldığı az çok belli. Ama bu sürecin siyaseten en çok zorlayacağı parti CHP görünüyor.

Neden?

Çünkü CHP'nin içinde bu değişimi destekleyen ciddi bir grup var. Ama bunun karşısında kadim CHP geleneğinin savunanlar da var. Son dönemde bu kesim daha güçlü. Eğer CHP bu dönemde değişimin karşısında durursa siyasal olarak kaybedenler sınıfında yerini alır. Biz Temas ve Diyalog Grubu olarak CHP'yle de görüştük. Benim o zaman hissettiğim Kemal Kılıçdaroğlu ve çevresinden bazı isimlerin bu sürecin desteklenmesi gerektiğini düşünüyor ama partinin bütününün ne düşündüğünü kestiremiyorum. Şu anda ulusalcı damar daha güçlü. Keşke yanılsak da CHP Türkiye'nin hak ettiği bir muhalefet partisi olabilse.

ÇÖZÜM YENİ TÜRKİYE'DİR
Çözüm BDP'yi nasıl etkiler?

Ben çözüm sonrası bile Kürtlerin siyasal kazanımlarını sahiplenecek bir partinin daima var olacağını tahmin ediyorum. Bu BDP olabilir. Bugüne kadar yaşananlar üzerinden siyaset yapıldı. Bundan sonra çözümle olacak kazanımların sürdürülmesi için siyaset yapılabilir. Yani sıradan insanların ekonomik, sosyal, siyasal ihtiyaçlarına cevap veren bir parti olabilir BDP. Unutmayalım öyle bir süreçteyiz ki üzerinde yük olan herkesin bu sürece destek vermesi gerekiyor. Destek vermeyen partiler ve kurumlar marjinalleşir bu süreçte. Bu süreç yeni Türkiye'nin kurulmasıdır. Buna katkısı olmayanların sözü etkisiz olur


11 yıl önce