|

Darbecilerin yargı yeri 'sivil mahkeme'dir

İrtica ile eylem planı bir darbe teşebbüsüdür. Ve darbecilerin yargılanma yeri de Askeri Mahkemeler değil, Sivil Mahkemedir diyen Emekli Askeri Hakim Ahmet Cengiz Tangören; “Suçlu kimse rütbesini bakmadan yargılanmalı”.

Murat Aksoy
00:00 - 1/11/2009 Pazar
Güncelleme: 02:56 - 1/11/2009 Pazar
Yeni Şafak
Darbecilerin yargı yeri 'sivil mahkeme'dir
Darbecilerin yargı yeri 'sivil mahkeme'dir

12 Haziran'da gündeme gelen ve altında Albay Dursun Çiçek'in imzası bulunan “AK Parti ve Gülen'i bitirme planı”nın “ıslak imzalı” orjinali bir mektupla Cumhuriyet Savcılığına gönderildi. Üstelik mektup ekinde 2007 yılına air bir değerlendirme raporunu ve onun eki olan Lahika'da savcılar ulaştı. Lahika, ortaya çıktığında Genelkurmay tarafından yalanlanmıştı. Şimdi her iki belgenin de gerçek olduğunu biliyoruz. Peki bundan sonra ne olacak? Soruşturma hangi mahkemede sürecek, yargılama geriye doğru yürüyecek mi? Bu soruları Emekli Deniz Albay Hakim Ahmet Cengiz Tangören'le konuştuk. Tangören, “kim ya da kimler suç işlemişse sivil mahkemelerde hesap vermelidir” diyor


AK Parti ve Gülen'i bitirme planı”nın orjinali de ortaya çıktı. Ne hissettiniz duyduğunuzda?

Belge ilk çıktığından bu yana benim kişisel inancım bu belgenin ıslak imzalı olanının da mutlaka var olduğu yönünde olmuştur. Şimdi belge ortaya çıktı. Artık işin gereği mahkemelerde ve sivil iradededir.

Belge orijinalinin çıkması ile birlikte Genelkurmay Başkanlığı bir açıklama yaparak soruşturma başlattığını duyurdu ve Askeri Savcılık söz konusu belgeyi Cumhuriyet Savcılığı'ndan istedi. TCK'nın değişen 250. maddesine uygun mudur bunlar?

Belgeyi istemesi, takdiri bir husustur. İnceledikten sonra iade etmek içinde talep etmiş olabilir ya da belgenin adli tıp veya diğer kriminal labaratuar inceleme raporlarını da istemiş olabilir. Bunları bilmiyoruz. Ama bunun dışında belgeyi isteme hakkı yoktur.

Peki Genelkurmay Başkanlığı'nın soruşturma açması hukuki midir?

Genelkurmay'ın bir soruşturma emri verdiğini biliyoruz. Açılan bu soruşturma; cuntacılarla ilgili mi, yoksa karargâh içindeki yasa dışı faaliyetlerle ilgili mi bunları bilmeden bir şey söylemek güç. Ama her halükarda Genelkurmay Başkanı, suç işlendiğine inandığı konularda rahatlıkla soruşturma emri verebilir. Yapılan işlem hukukidir.

BU BİR CUNTA GİRİŞİMİDİR

Peki bu planı hazırlayanların soruşturulması ve yargılanması hangi yargıda olacak?

Askerlerin sivil mahkemelerde yargılanmasını düzenleyen yasa Anayasa Mahkemesi'nde (AYM). Ancak AYM yürütmeyi durdurma kararı vermedi. Bu yüzden bugün hukuki olarak o yasa yürürlüktedir, ta ki AYM aksi yönde bir karar verene dek.

Belgeden hareket edersek, cuntacılar nerede yargılanacak?

İhbar mektubunda yer alan isimler hakkında Cumhuriyet Savcısı eğer Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nı tebdil ve tağyir etme girişimi yani cuntacılık faaliyeti olarak görmüşse elbette soruşturmayı yapar. Belgenin mahiyetine baktığımızda, bu bir cunta girişimidir ve TCK 309.'uncu maddedeki suçu kapsar ve 250. maddede yapılan yasal düzenlemeye göre bu kişiler asker kişi de olsa umumi adliye mahkemeleri (CMK.md.250 Ye göre özel yetkili) tarafından yargılanır.

ÇİÇEK TEK BAŞINA YAPAMAZ

Sanıkları kimler olacak sadece Dursun Çiçek mi?

Altında imzası olduğu için Dursun Çiçek. Ama başka isimler veriliyor. Kim emir vermiş, kimin bilgisi dahilinde bu belge hazırlanmış ise onlar da yargılanabilir. Şunu da biliyoruz ki TSK'da hiç kimse tek başına hele hele böyle bir konuda yetkisi olmayan bir konuda belge hazırlayamaz. Mutlaka buna hazırlanması konusunda emir mi dersiniz, tavsiye mi dersiniz ya da adına ne derseniz böyle bir şeyin hazırlanması talep edilmiş olabileceğini düşünüyorum. Buna da inanmak istemiyorum. Zira artık günümüzde gelinen nokta itibarıyla bu türlü işler artık gerilerde kaldı. Asıl irtica bu türlü darbe teşebbüsleridir.

Savcı Dursun Çiçek ve adları geçen bazı kişileri ifade vermek için çağırdı. Bazı askerler savcılığa gitti ama serbest kaldılar. Dursun Çiçek henüz gitmedi. Bu kez daha tutuklanabilir mi?

Dursun Çiçek'in ifadeye çağırıldığı konusunda bilgim yok. Nitekim Cumhuriyet Savcılığı'na gelenler arasında da bu kişi yoktu. Her ifade veren kişinin tutuklanması gerekir diye bir hüküm yoktur. Savcı suçun işlendiği hususunda kuvvetli emareler olduğunu görürse tutuklamaya sevk eder bu sevk edilen kişi de yine Mahkemenin taktirine göre tutuklanır veya serbest bırakılır. İfadeye gidenlerden sadece bir kişinin ifadesi şüpheli sıfatıyla alınmış diğerleri ise bilgisine başvurulan kişi olarak işlem görmüştür. Şartları oluşmuş olursa Dursun Çiçek hakkında sorgusunu müteakip tutuklama kararı verilebilebilir. Bunun taktiri sevk edileceği mahkemenindir.

ASLI BULUNABİLİRDİ

Darbe planı ilk çıktığında Askeri Savcılık kısa sürede takipsizlik verdi. Ne düşündünüz bu karar hakkında?

Burada en önemli nokta şudur; Askeri Savcılıkta yapılan soruşturma, sadece askeri mahalde işlenen ve askerlerin işlediği suçlarla ilgili. Soruşturmayı yaptı ve kararını verdi. Ben bunda art niyet aramıyorum. Bu kararda en önemli unsur belgenin aslının bulunamamasıdır. Ben buna bağlıyorum. Hukukta “şüpheden sanık istifade eder” kaidesi vardır. Şüpheden dolayı mahkûmiyet kararı vermek doğru deeğildir. Evet aslının bulunması için daha fazla çaba harcanabilirdi bunları söyleyebilirsiniz ama şüphe var diye zanlıyı suçlu ilan edemezsiniz.

Aynı zamanda kovuşturmaya yer olmadığı kararı da verilmişti…

Demek ki dava açacak kadar yeterli ve haklı bir sebep bulunamamış ki kovuşturma yok verildi. Ancak kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmesi işin bittiği anlamına gelmez. Askeri Mahkemeler Kuruluş ve Yargılama Usul Kanunu'nun 111. maddesine göre kesinleşen kovuşturmaya yer olmadığı kararları hakkında Milli Savunma Bakanı Askeri Savcıya soruşturmaya devam emri verebilir. Ayni şekilde bu karar her yıl yapılan Adli Teftişlerde de değerlendirilir. Dursun Çiçek Genelkurmay'da çalıştığı için nezdinde mahkeme kurulan komutan olarak Genelkurmay Başkanı bu karara itiraz edebilirdi. Hiçbiri olmadı. Askeri savcı yeni bir delil elde ettiği taktirde kovuşturmaya devamı sağlayabilir. Şimdi belgenin aslı ortaya çıktı. O karar yeniden değerlendirilir.

ASKERİ SAVCILIK ASKERİ SUÇLARI SORUŞTURABİLİR

Artık belgenin orjinali çıktı. Askeri savcılık burada hangi suçu soruşturabilir?

Bu belge muhtevası itibarıyla bir darbe teşebbüsüne konu işlem olması bakımından faillerinin yargı yeri adliye mahkemeleridir. Ama Askeri savcılık, bu belgenin hazırlanması sırasında Genelkurmay karargâhında, Genelkurmay imkânları kullanılmış veya buna benzer kanuna aykırılıklar yapılmış ise bunları yapanlar hakkında soruşturma yetkisi askeri savcılıktadır. Bakın bu soruşturma darbe soruşturması değil, askeri mahalde işlenen askeri suçların soruşturulmasıdır.

Askeri savcılık eğer darbe girişimine karşı soruşturma yürütemeyecekse neyi soruşturabilir?

Mesela bilgisayarların 35 kez neden silindiği, yakıldığı söylenen belgelerin neden ve maksatla yakıldığını. Sanırım bunlarla ilgili bir soruşturma yapılıyordur. Yani delillerin yok edilmesini soruşturuyordur.


2007 yılında hazırlanan planlar da ortaya çıktı. Bu belgelerde dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt'ın emri ile Harekat Başkanı tarafından hazılanmış. Kim yargılanacak?

Durum şudur. Ortada bir suç varsa, emri kim verirse versin yargılanır. Bu Genelkurmay Başkanı da olsa, Harekât Başkanı da olsa fark etmez. Ha şu sorulabilir, bunlar askeri mahkemelerde mi sivil mahkemelerde mi yargılanır? Bilindiği gibi darbeye teşebbüs suçu askeri suç olmadığı için yargı yeri sivil mahkemelerdir.

Geçmişte çıkan belgelerle ilgili hiçbir yasal işlem yapılmadığı için mi (en azından kamuoyu bilmiyor ceza verilmiş ise de) sürekli birileri belge hazırlıyor?

Bu konularda geçmişte ne gibi bir işlem yapıldığını bilemiyorum. Siyasi tarihe ve darbeler ve ihtilaller tarihine bakıldığında bu soru cevabını bulacaktır. Artık sivil mahkemeler bu girişimler karşısında dahagüçlü konumdadır. İş Cumhuriyet Savcıları'ndadır.


Genelkurmay Başkanı kendinden emin belge hukuki olarak “kağıt parçasıdır” diyebildi. Yanıltıldı mı, yoksa haberi gerçekten yok muydu?

Komutanların mahiyetindeki insanların her hareketinden bilgisi vardır. Olmaması imkânsızdır. Ama kendisine bilgi verildiği ölçüde bilgi sahibidir. Şimdi bu konuda Sayın Başbuğ nasıl bilgilendirildi bilmiyoruz. Ancak Başbuğ, belgenin aslının var olduğunu, evrakın aslının imha edildiğini biliyor ve bu şekilde konuşmuşsa büyük bir zaaf. Yok bunları bilmeden konuşuyorsa o da zaaf. Çünkü, hiç değilse bu konular ifade edilirken ihtiyatlı olunması gerekir. Evet belge hukuki olarak kağıt parçası olabilir ama mahiyetine bakıldığında durumun o kadar da basit olmadığı ortadadır.

Genelkurmay Başkanı'nın ordu içinde bir cuntadan haberinin olmaması mümkün mü?

Genelkurmay Başkanı en düşük makamdan en üst makama kadar gelen bir kişidir. Her şeyi bilir, her şeyi görür. Her şeyden haberdardır. En uç birimdeki bir kaza dahi genelkurmay başkanlığı dahil bütün kuvvet komutanlıklarına rapor halinde bildirilir. Ha bazı şeyler gizlenir, rapor edilmemiştir, genelkurmay başkanının haberi olmayabilir. Geçmişte de olmadı mı, oldu bu. Hilmi Özkök Paşa zamanında bir takım işler yapılmış, dışarı sızdırmamaya çalışmış. Tabii birtakım ihtimal hesaplarıyla, devletin üst kademelerinde görev yapan şahsiyetleri, sıfatları ne olursa olsun o makamı yıpratmamak, hırpalamamak lazım.

Başbakan Erdoğan ile Genelkurmay Başkanı Başbuğ'un görüşmelerinde hukuki süreci bekleyelim kararı çıktı. Bunun anlamı nedir?

Bence çıkan karar çok yerinde ve doğru bir karar. Zira bu hukuka olan saygının bir ifadesidir. Yargıya olan güvenin bir beyanıdır. Zaten bundan evvel yapılacak işlemler de adı kim olursa olsun o kişiye haksızlık olur. Bilindiği gibi yargı tarafından bir karar verilene kadar kişiler masumdur.

Genelkurmay Başkanı da yargılanabilir mi bu süreçte?

Askeri Mahkemelerde kimlerin ne suretle ve hangi usulde yargılanacağı Kanunla düzenlenmiştir. Askeri Mahkemelerde kaide Asker kişilerin Askeri suçları ile Askeri mahalde işlenen suçları işleyen asker kişilerin yargılanacağı hususudur. Asker kişi tarifine erden generale kadar rütbeli rütbesiz kişiler kastedilmektedir. Suç işleyen herkes yargılanabilir. Bu süreçte önemli olan kurumların ve temsilcilerinin yıpratılmamasıdır.

Bütün bu gelişmelerden sonra imajı yıpranan bir ordu var karşımızda. Ne yapmalı TSK?

Şu açık ki, son gelişmelerle TSK'nın güven kaybına uğradığı yolunda bir kanaat belirtilmektedir. Öncelikle bunun giderilmesi gerekir. Bunun yolu da gerçeklerin ortaya çıkarılması, suçlu ya da suçluların yargıya teslim edilmesi ve hakların TSK Personel Kanunun gereğince gereği yapılmalıdır. Bunun adına ister açığa alma isterse resen emeklilik densin ama bu tür işlemleri ile TSK'yı yıpratıcı olan faaliyette bulunan kişiler hakkında gereği yapılsın. Ordu siyasete uzak durmalı bu tür faaliyetleri milletin temsilcilerine bırakmalı ve ortaya çıkan siyasi irade ile ilgili neticeye de saygı duymalıdır. Siyasilerin yanlışlarını yine millet değerlendirip gerekli müeyyideyi de uygular.




14 yıl önce