Seçimlerin çok yaklaştığı şu günlerde kimin kazanacağı belli esasında. Barack Obama yeni bir zafere doğru gidiyor. ABD'deki hemen hemen tüm eyaletler Obama'ya oy verecek gibi görünüyor. Romney'in Obama'ya yetişmesi çok güç. Seçimlerin 6 Kasım'da olacağını düşünürsek, iki rakibin önünde sadece 1 ay gibi kısa bir zaman kaldı. Obama'nın halkla bütünleşmesi, insanlar üzerinde bıraktığı etki Romney'den çok daha başarılı. Romney tabana inebilen, halkın ruhundan anlayan bir siyasetçi değil! Bu nedenle Obama'nın kaybetmesi imkânsız gibi bir şey.
Kazanan kim olursa olsun, Romney de olsa bu durumun Türkiye-ABD arasında kurulmuş olan ilişkiyi etkileyeceğine inanmıyorum. Romney istese de Obama'dan daha farklı bir politik tutum içine giremez, bu o kadar kolay değil! Türkiye çok güçlü bir ülke. Stratejik anlamda da çok güçlü olan bir ülkeyle ilişkisini hiçbir ülke bozmak istemez. Zaten tarihe de bakarsanız şimdiye kadar ABD ile Türkiye arasındaki ilişki hep sağlam temellerde, güvene dayalı oldu.
Bir değişimin yaşanacağını düşünmüyorum. ABD'nin Ortadoğu üzerindeki hedefleri genel olarak bellidir. Bunlar neler derseniz; kitle imha silahlarının dağılımını önlemek, enerji akışını batıya düzgün bir şekilde aktarmak, terörizme karşı mücadele etmek şeklinde özetleyebilirim. Obama'nın yakından takip ettiği bu temel başlıkları eğer seçilirse Romney'in de devam ettireceğini düşünüyorum. Romney'in tıpkı Obama gibi ABD-İran arasında bir savaş başlatmak isteyeceğini hiç sanmıyorum. Ayrıca her iki lider İsrail üzerinde bir baskı kurmak yerine, İsrail-İran arasındaki ilişkiyi dengede tutmaya çalışacaklardır. Suriye'de Esed rejimine karşı da Türkiye'nin yanında olacaklarından şüphem yok.
Başkan Obama ile Başbakan Erdoğan arasındaki ilişkiyi tanımlayabilecek tek bir kelime var, o da 'mükemmel...' ABD'nin dış politikada attığı adımların sağlam olabilmesinde Türkiye ile ilişkilerini nasıl tuttuğunun önemi büyük. Özellikle Ortadoğu'da kalıcı bir barışın sağlanmasında Türkiye'nin kilit ülke olduğu kanısındayım. Bunun dışında her iki lider de kendi ülkelerinde ilkleri gerçekleştirdi. Obama ilk siyahî lider. Erdoğan ise İslami bir ülkenin aynı zamanda demokratik de olabileceğini tüm dünyaya kanıtlayan nadir liderlerden biri. Türkiye, Ortadoğu'da örnek ülke olarak gösteriliyor. Bu nedenle birbirlerini daha iyi anlıyorlar.
ABD tarihine baktığınızda dış politikada çok sayıda başarılı başkan olduğunu görürsünüz. Ama özellikle isim vermek gerekirse, 2. Dünya Savaşı'ndaki üstün yönetim anlayışıyla Franklin D. Roosvelt'i, ABD'yi Soğuk Savaş'tan aydınlığa çıkaran George H. W. Bush'u kim unutabilir? Amerika'nın şimdiye kadarki en kötü başkanı kim derseniz, sanırım bu, isim babasının aksine çok kötü bir dış politika anlayışına sahip olan George W. Bush olur. Çünkü dış politika konusunda babasından çok daha zayıf ve cahil bir başkandı. 11 Eylül saldırılarıyla hiçbir ilgisi olmayan Irak'ı işgal etti, ABD'nin dünyadaki imajını yerlebir etti. Üstelik Irak'taki yenilgiyi Afganistan'da da yaşadı ABD...
Erdoğan'ın çok başarılı olduğunu herkes biliyor. Üst üste seçimleri kazanarak 10 yıldır Türkiye'nin Başbakanı olabilen bir ismin kötü iş yaptığını kim düşünebilir ki? Bundan 5 yıl öncesine kıyasla Türkiye'nin çok daha iyi, istikrarlı bir noktada olduğunu görmek zor değil. Üstelik bu konuma bölgenin birbirine girdiği, karıştığı bir dönemde kavuşuluyor. Bu gerçekten politik bir başarı.
Esasında doğru olduğunu düşünüyorum. 2003'de Türkiye'nin Irak'ın işgalinde ABD'nin yanında olmaması Bush'u hayal kırıklığına uğratmıştı. Türk hava sahasını, liman ve topraklarını kullanamayan ABD, Irak'ı işgalinde büyük bir başarısızlığa uğradı. Ağır bir ekonomik ve sosyal fatura ödemek zorunda kaldı. Bu süreçte ABD-Türkiye arasında gerginlikler yaşandığını söylemek mümkün. Ama bu durum artık geride kaldı. İki ülke arasındaki bağın her geçen gün geliştiğini görüyorum. Tabii bu demek değil ki hep böyle gidecek... İlgilenilen alanlar farklı olduğu müddetçe politikada ayrılıklar daima yaşanır. Bu sadece Türkiye'ye özgü bir durum da değil. Aynı durum Japonya, Kore, Çin gibi ülkeler için de geçerli.
1990'lar ve 2000'lerin başında Türkiye-İsrail arasındaki ilişki oldukça iyiydi. İki ülke işbirliğinin yasal çerçevesi bir dizi anlaşmayla sağlanmış ve birçok üst düzey ziyaret gerçekleşmişti. Ancak bugün görüntünün hiç de iç açıcı değil. Bence ileriki süreçte ne Türkiye ne de İsrail belirledikleri politik duruşta esneklik yapacak. Ortak bir görüşte birleşip anlaşma sağlanması gerçekten zor. Ama inanıyorum ki Türk hükümeti İsrail üzerinde baskı kurmaya devam edecek. Ben İsrail tarafında değilim. Türkiye'nin şimdiye kadar İsrail ile ilgili attığı adımların doğru politik adımlar olduğunu düşünüyorum.
Gerçekten karmakarışık bir dünya ile karşı karşıyayız. Şunu açıklıkla söylemeliyim ki bugün Türkiye'nin komşu olduğu ülkelerin hepsiyle aynı anda iyi ve sorunsuz ilişkiler kurması imkânsız. Özellikle de İran, Irak ve Suriye ile ciddi sıkıntılar yaşaması mümkün. Mesela olur da Türkiye, Suriye'ye asker yollamaya karar verirse İran'la ciddi problemler yaşayacaktır. Günümüzde ilişkilerde dengeyi yakalamak gerçekten zor. Bu nedenle Türkiye dış politikada hangi yolu seçerse seçsin memnun olmayan birileri hep olacak.
Eğer Barack Obama seçimi kazanırsa ABD'nin Suriye'ye müdahalede bulunması söz konusu bile olamaz. Irak'a asker yolladığımızda yaşadığımız pişmanlık bugün hâlâ belleklerde tazeliğini koruyor. Diğer yandan Suriye'deki şartlar bambaşka. Bugün ABD'de dış politikada çıkarılan en büyük ders, askeri güçle bir ülkenin topraklarına girmenin büyük hata olduğudur. Bu nedenle ABD ne İran'a ne de Suriye'ye girer.
Bunu bilmek imkânsız. Arap Baharı başladığında insanlar Suriye'nin değişime bu kadar direneceğini düşünmemişlerdi. Zaman zaman gerek Türkiye'nin gerekse ABD'nin Suriye'ye olan yaklaşımını yargılayanlar da oldu. Ama unutmamamız gereken bir şey var ki, Suriye bölgede yalnız değil. Ona destek olan İran, Irak ve Rusya gibi ülkeler var. O yüzden bugün Esed rejimin son bulacağını söylemek o kadar da kolay değil. Umarım bu bir iç savaşa dönüşmez.
ABD'de 'İsrail lobisi'nin etkisini gündeme taşıyan isimlerden biri olarak tanınan Prof. Dr. John Mearsheimer, dün Koç Üniversitesi'nde verdiği konferansta ise ABD Başkanı Barack Obama'nın, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile geçmişte dört kez çatışma yaşadığını, ancak hepsinde de geri adım atmak zorunda kaldığını kaydetti. Yahudi lobisinin ABD'nin Ortadoğu politikasını köklü biçimde etkilediğini belirten Mearsheimer, 'Filistinlilerin yaşayabilir bir devlete sahip olmasına izin verilmemesinin ana nedeni İsrail lobisidir' diye konuştu. '1972'den bu yana ABD, İsrail açısından kritik 43 Güvenlik Konseyi kararını veto etti. Bu, bütün diğer Güvenlik Konseyi üyelerinin toplam vetolarından fazla' diyen Mearsheimer, Amerikalıların yüzde 65'inin, ABD'nin İsrail-Filistin çatışmasında İsrail'den yana tavır almasını istemediğini hatırlattı.