Saddam Hüseyin''in devrilmesiyle kırılan vazonun hala toparlanmadığı görülüyor. Bırakın devlet olmayı, aynı sınırlar çerisinde barış içinde yaşayamayan halklar bütünü ortaya çıktı. Ne Saddam döneminde ne de daha önce Irak''ta bir ulus devlet inşa edilemedi. Saddam döneminde güç kullanılarak birlikte tutulan halklar parçalanmaya başladı. Geriye kala kala Şii, Sünni, Kürt gibi alt kimlikler kaldı. Saddam sonrası ABD işgali sonrasında onların baskısıyla bunlar bir arada tutulmaya çalışıldı ama Amerika''nın da çekilmesiyle egemen devletin göstermesi gereken ''ülkeyi birlikte tutma'' fonksiyonları maalesef gösterilemedi. Dolayısıyla bugün Irak''ta egemenlik parçalanmış durumdadır.
İşgal sonrası demokrasi vaadiyle insanlara büyük bir ümit aşılanmıştı. Fakat 2005 anayasası yapılırken etnik ve mezhepsel grupların haklarını savunacak bir uzlaşmaya varılamadı. Sünniler sistemin dışına çıkarıldı. Saddam dönemi ve öncesinde çok uzun bir dönem Irak Sünniler tarafından yönetildi. İşgalden sonra bu yapı tersine döndü. ABD''nin en büyük hatalarından biri Irak ordusunu tasfiye etmek oldu. Yeni bir ordu oluşturulamadı ve şimdi milis güçleriyle oluşan ne olduğu belli olmayan bir ordu var.
Kürtler Amerikalılar ile işbirliği yaptıkları için kendi haklarını bir şekilde garanti aldılar. Ama Sünnilerin hakları hiçbir şekilde garanti altına alınmadı. Hem ABD işgali esnasında hem de onlar çekildikten sonra Maliki''nin başta olduğu son sekiz yılda en fazla zarar gören ve siyasal sisteme yabancılaşan kesim Sünniler oldu. Maliki''ye karşı büyük bir kin ve nefret besliyorlar.
IŞİD dediğimiz yapının ortaya çıkması tam da Irak''ın bu parçalanışının bir sonucudur. Amerikalılara karşı en fazla direniş gösteren kesim Sünnilerdi. Saddam giderken elindeki tüm varlıkları aşiretine ve Sünni kesime dağıttı. Tikritî dediğimiz grup Saddam''ın aşiretidir.
Türkiye''nin Ortadoğu''ya yakınlaşmasından rahatsız olanlar tarafından bilinçli olarak çıkarıldığını ve hükümet muhalifi gruplar tarafından da hükümete karşı kullanılan bir argüman olduğunu düşünüyorum. Böyle bir destek olsa bunun ispatı çok kolaydır, bu konuda uluslar arası bir yaptırım da söz konusudur. Ve eğer bu güçlerin ellerinde bu doğrultuda bir veri olsaydı bunu somut olarak şimdiye dek çoktan kullanırlardı. Kaldı ki, Türkiye resmi olarak IŞİD''i bir terör örgütü olarak tanımlıyor.
IŞİD''in Musul''u işgalinin temel sebebi Türk Konsolosluğu''nu basmak değildi. Fakat Irak''ta olağanüstü bir durum olmadığı sürece dikkat çekmez oldu. Bu eylemiyle dikkatleri çekmek ve kendilerini dünyaya tanıtmak istedi. Bunun için bir reklama ihtiyaçları vardı. Bir NATO üyesi ülkenin konsolosluğunu basarak her gün dünya gündeminde yer almak istediler.
Oradaki Sünni aşiretler için örnek olan Türkiye modelidir. Irak''taki aşiretlerin İslam anlayışıyla IŞİD türü örgütlerin İslam anlayışı örtüşmüyor. Bugün mevcut yönetime karşı bir ittifak görülüyorsa da bu onlar için Maliki''ye zorunlu ve geçici bir ittifaktır.
Maddi bir delil yok. Ancak bir stratejik akıl arıyorsak, yerli akıl olarak eski Baas''çı geleneğin sahip olduğu devlet aklı burada var. Bu örgüt ismini 2013''te Irak Şam İslam Devleti olarak değiştirdi. Buradaki Şam, Suriye''deki Şam değil. Osmanlı dönemindeki eski Bilad-ı Şam, geniş coğrafya. Dışarıdan kim destekler denildiğinde Körfez ülkeleri ve Suudi Arabistan için en büyük tehlike İran''ın güçlenmesi olduğu için destek oluyor. Bunun dışında bu yapıya kim destek verir diye bakacak olursak 1916''ta bu coğrafyayı kim dizayn ettiyse coğrafya yeniden tanımlanacaksa bu dizaynı yeniden yapmaya çalışıyorlar. Buradaki esas akıl Amerika veya başka bir ülke değil, İngiltere''dir. İngiltere''nin aklından geçenleri okumadan bu coğrafyada olanları çözemezsiniz. ''Bize rağmen harita çizilmez'' diyen İngiltere''nin bu gibi oluşumları desteklediğini düşünüyorum.
Cumhurbaşkanı, Başbakan, askeriye ve Dışişleri Bakanlığı tarafından çok ciddi bir işbirliği yapıldı. Daha önce de benzer hadiseler yaşadık. Kimi zaman fidye, kimi zaman tehdit kimi zaman da diplomasi yoluyla bu sıkıntılar aşıldı. Bu süreçte de hemen bir kriz masası kuruldu, sağlıklı bilgiler alındı. Türkiye artan gücü ve tecrübesiyle süreci yönetiyor.
Rehineler Türkiye''ye karşı bir koz olarak kullanılmak istenirken birkaç nokta akla geliyor. Bu yapı kendisini bir örgüt olarak değil devlet olarak tanımlıyor. Uluslararası alanda tanınmak istiyorlar. Türkiye gibi bir ülke tarafından muhatap alınmak istiyorlar. Türkiye ile Karkamış Sınır Kapısı üzerinden IŞİD''in kontrol ettiği bölgeler ile Türkiye arasında ticaretin yeniden açılmasını istiyorlar. Bunları başaramazlarsa da bir sonraki seçenek fidye olabilir. Rehinelere zarar vereceklerini zannetmiyorum ama bu gibi pazarlıkları isteyeceklerdir.
ABD işgaline karşı en büyük direnişi Tevhid ve Cihad Örgütü gösterdi. IŞİD''in atası sayılan örgütün kurucusu Ebu Musa El Zerkavi Afganistan''da Üsame Bin Ladin ile beraber hareket etti. 11 Eylül''ün ardından işgal belli olunca bunlar Irak''a gelerek Sünni kesimde direniş örgütlediler. Afganistan''da savaşanlar Irak''a geldi.
Saddam Hüseyin''in ordusundaki ''Cumhuriyet Muhafızları''nın komutanlarından alt ve orta kademede olanlar ideolojik, siyasi ve askeri anlamda bir örgütlenmeyi sağladılar. Tevhid ve Cihad Örgütü gibi örgütler de işin ideolojik kamuflajını oluşturdular. Son olaylarla ortaya çıkan İzzet Ed Duri gibi pek çok isim bu yapılanma içinde yer aldı. 2006''da Irak İslam Devleti adı altında bir yapılanmaya gittiler.
IŞİD''in kurulduğu Suriye hadisesi yoktu ve temel amaçları, Sünnilerin yaşamış olduğu bölgede teritoryal bir yapılanma sağlayarak eğer Irak ilerde bir bölünmeye giderse Şii, Sünni ve Kürtlerden oluşan bir yapının kurulabilmesini sağlamaktı. ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden''ın o zamanlar yazdığı bir raporda tam da bu üçlü yapı savunulur.
Irak''ın uzun dönemde en önemli çözüm opsiyonlarından birisinin üçlü bir bölünme olduğuna dair resmi olarak rapor yazılmıştır. O gün Biden''in yazdığı raporda aslında bugün ortaya çıkan durum yer alıyor.
ABD dahil batıdan gelen açıklamalar çok standart ve geçiştirmeye dönüktü.
En büyük tehlike İran. Özellikle Suriye''deki yapılanları da düşünürsek Maliki hükümetini oluşturan koalisyon gruplarını silahlandırarak Sünni-Şii çatışmasını artırması ve bölgeye yayması söz konusu olabilir. Sistani''nin El Hakim''in açıklamaları ciddi bir tehdittir.