|

Esed siyaseten yok hükmündedir

AK Parti Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik, Suriye'deki son gelişmelerden sonra Esed'in siyaseten bittiğin söyledi. Çelik; “Öyle biri siyaseten yok. Sadece onun bedensel varlığı üzerinden güç mücadelesi veren ve soğuk savaş mantığını üretmeye çalışan ülkeler var. Herkes Esed'in bittiğini biliyor ama kimi muhasebe ve muhaberat defterlerini temize çekmeye çalışıyor, kimi de sonrasında çıkarlarını garanti altına almaya çalışıyor” dedi.

Murat Aksoy
00:00 - 21/07/2012 السبت
Güncelleme: 22:59 - 20/07/2012 الجمعة
Yeni Şafak
Esed siyaseten yok hükmündedir
Esed siyaseten yok hükmündedir
Suriye'de artık her gün yeni bir trajedi yaşanıyor. 300-350'yi bulan ölü sayıları ülkeyi kan gölüne çeviriyor. Türkiye Suriye'de başından bu yana insani çözümün arayışında oldu. Bunun için Esed'i uzun süre ikna etmeye çalıştı. olmadı. Sonraki aşamalarda her girişim akamete uğradı. Bu süreçte Rusya ve Çin, gerek BMGK'nde gerekse buradan bağımsız olarak her platformda Esed'in arkasında durarak katliama ortak oldular.
Başbakan Erdoğan hafta başında Rusya'yı ziyaret etti. Görüşmelerde Suriye konusu da gündeme geldi. Peki Suriye'de Türkiye'nin pozisyonu ne oldu, Esed daha ne kadar iktidarda kalacak, uluslararası sistem neden başarısız oldu, müdahale çözüm mü yoksa risk mi?
Tüm bu soruları AK Parti Dış İlişkilerden Sorumlu genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik'e
sorduk.


Suriye konusunda geldiğimiz nokta nedir, son durum nedir?

Türkiye Suriye'de 6 aşamalı diyebileceğimiz bir yol izledi. Hamas'ın seçimler yoluyla zafer kazanmasından sonra Arap sokaklarına demokrasi dalgasının geleceğini öngördük biz. O nedenle gelecek büyük sarsıntı karşısında kardeş halkların iyiliği için reform yapmaları konusunda pek çok ülkenin cesaretlendirilmesi söz konusu oldu. Başbakanımızın Esed'le başlattığı diyalog bu çerçevededir. Bu ulusal insiyatifimizdi. Başbakanımız, Esed'e halkının sesine kulak vermesini; siyasetin önünü açmasını, siyasi tutukluları serbest bırakmasını, Baas partisinin tekeline son vermesini telkin etti sürekli. Bundan amaç hem Suriye halkının daha demokratik ve saygın bir düzene kavuşması, hem bugünkü ağır bedellerin ortaya çıkmasının engellenmesi, hem de Türkiye'nin bu rejim dolayısıyla karşı karşıya kalacağı muhtemel güvenlik tehditlerinin, demokratikleşme, bölgesel refahın artması ve ekonomik entegrasyon yoluyla kaldırılmasıydı.

ESED BİZE VERDİĞİ HİÇ BİR SÖZÜ TUTMADI
Ama olmadı...

Evet. Esed'in verdiği sözleri tutmaması ve katliama başlaması bu süreci durdurdu. Katliamlar karşısında ikinci aşamaya geçildi ve bölgesel insiyatifimiz başladı. Arap Birliğinin planının desteklenmesidir bu. Suriye bu Arap Birliği girişimini de engelleyince üçüncü aşamaya geçtik, Arap Birliği planının BM'de desteklenmesi yoluyla küresel insiyatif aşamasıdır bu da. Bu Rusya ve Çin tarafından engellenince Suriye'nin dostları grubu girişimiyle dördüncü planı yürürlüğe koydu Hükümetimiz. Dostlar grubundan çok önemli sonuçlar elde edildi. Özellikle İstanbul'da yapılan toplantıda Başbakanımızın yönlendirmesiyle ilk defa Suriye muhalefetinin temel bir kimlik metnine sahip olması ve dünya tarafından tanınması sağlanmış oldu. Arkasından beşinci aşamada Annan Planı'nın desteklenmesi geldi.

Başarısızlığı baştan belliydi sanki...

Aslında biz Esed rejimiyle geçmişte bu süreçleri yaşamıştık ve Annan Planından umudumuz yoktu ama BM süreci olduğu için dikkate almak durumundaydık. Annan Planı daha gözlemcilerin yerleşim aşamasında sarsıldı ve ardından çöktü. Şimdi ise geçiş Hükümeti kurulmasını öngören Cenevre süreci ortaya çıktı. Cenevre sürecinin sağlık yaşaması ve somut sonucu olması için yürürlüğe koyulması gereken yaptırımlar ise yine Çin ve Rusya tarafından engellendi…

ULUSLARARASI SİSTEM İFLAS ETTİ
Peki tüm bu olan biten karşısında uluslararası sistem niye bu kadar etkisiz kaldı?

Bugün Suriye'de dünyanın gözleri önünde halkı hedef alan yok etme faaliyeti sürdürüyor Esed ve Baas. Rejim bir seri katil gibi hareket ediyor. Devlet adındaki ve devlet statüsündeki bir yapı, seri katildir ve halkı akla gelebilecek tüm ağır silahlarla yok ediyor. Esed ve Baas bir cinayet şebekesidir. Dünya ise bunu seyrediyor. Açık söyleyelim artık Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) varoloşunun gereğini yerine getirmemektedir.

İşlevini tamamladı mı bu yapılar?

İkinci Dünya Savaşı sonrasında kurulan düzen Bosna olaylarında deprem geçirdi. Suriye'de ise iflas etti. Herkes bildiği halde yüksek sesle söylemiyor ama artık saklanacak tarafı kalmadı: cari uluslararası düzen iflas etti. Çok uzun yıllardır bu düzenin adaleti sağlayamadığı eleştirileri yapılıyoruz. Dünyanın kaderinin BMGK'nın 5 daimi üyesi artı Almanya'nın elinde olması İkinci Dünya Savaşının bitiminden Soğuk Savaş'ın sona ermesine kadar zoraki kabul gördü. Suriye konusunda ise iflas etti. BMGK ne işe yarar diye sorulduğunda herhangi birinin anlamlı iki paragraf yazabileceğini sanmıyorum artık.

ESED VE BAAS ARTIK UZATMALARI OYNUYOR
Esed sona yaklaştı mı?

Esed bitti artık. Öyle biri siyaseten yok. Sadece onun bedensel varlığı üzerinden güç mücadelesi veren ve soğuk savaş mantığını üretmeye çalışan ülkeler var. Bölgenin en karanlık rejiminin iş ve sır ortakları muhasebe defterlerini temize çekmeye çalışıyor. Herkes Esed'in bittiğini biliyor ama kimi muhasebe ve muhaberat defterlerini temize çekmeye çalışıyor, kimi de sonrasında çıkarlarını garanti altına almaya çalışıyor. Esed ve Baas şu anda şekil unsurudur. Gerçek karşılığı olmayan şekli figürlerdir.

Rusya'da Esed'in durumu görüşüldü mü? Bunca olaya rağmen Rusya hala neden destekliyor Esed'i?

Esed konusu Rusya'yla tabii ki görüşülüyor. Aslında Rusya da Esed'in bittiğini biliyor diye düşünüyorum. Rusya, Batı'nın Libya konusunda kendini dışarda bırakmasına tepki olarak Suriye meselesinde Esed'e sahip çıkıyor. Ayrıca Akdeniz'de bir varlık sahibi olmayı buna bağlı görüyor. Krizlerin petrol fiyatlarını yükseltmesinin kendine olan getirisinden de memnun. Ama kesin olan şu ki, Rusya açısından sürdürülebilir bir politika değil bu. Sonuna gelindi bunun. Rusya tersini söylese de, Rusya'nın Suriye konusunda ürettiği siyaset bitti. Ve Rusya'nın Arap sokağındaki prestijini çok zedeledi. Netice Rusya Esed'in arkasından en uygun zamanlamayla çekilecektir eninde sonunda.


Türkiye Suriye halkını seçti

Esed sonrası için Türkiye'nin pozisyonu nedir?

Türkiye Esed sonrası için dar denklemler peşinde koşmayan tek ülke. Halk iradesinin tecellisinden başka bir ön şartı yok Türkiye'nin. Batılıların manipülatif denklemleri var. Bugün Esed'e destek veriyor gözüken Rusya, Çin, İran gibi ülkelerin krizi uzatmalarının bir sebebi de Esed sonrası için garantiler elde etmek. Biz ise hemen bir ulusal geçiş hükümeti kurulmasını, burada tüm Suriye halkının temsil edilmesini ve ardından serbest ve şeffaf seçimlere gidilmesini istiyoruz. Esed sonrası için tek hesabımız, tüm Suriye halkına yardımcı olmak üzere hazır olmaktır.

Suriye konusunda Türkiye'ye yapılan eleştirilere ne diyorsunuz?

Türkiye tarihin doğru tarafında ve Suriye halkı için kardeşliğin gereğini yapacak duruş sergilemiştir. Türkiye hata yaptı diyenlerle dış politikanın temel ilkeleri konusunda anlaşmazlığımız var. siyasi bir anlaşmazlığın ötesinde birsey bu. Ontolojik bir anlaşmazlık bu. Hiçbir çıkar ilişkisi bizi ahlaki olmayan bir safta durmaya zorlayamaz. Ilkeler önemli bizim için. Bu ilkelerin kavgayla değil diplomasiyle hayata geçmesini isteriz tabii ki. Tüm ayrıntıları görmeye çalışıyoruz. En doğru adımı atmak için siyasi aklı tam donanımlı çalıştırıyoruz. Ama bazen tarih hızlı akıyor, bazen de dışımızdaki dinamikler zorlu koşullar yaratıyor. Bu durumlarda bazı sarsıntılar olabilir. Ama ana istikameti koruyoruz. Adalet istiyoruz, tüm bölge halkları için. Demokrasi ve refahı tüm bölge için istiyoruz. İstikrar ve güvenlik ortak değerimiz olsun istiyoruz. Siyasi aklımızı konjonktüre kurban vermeyiz. İstikametimiz gücümüzün sonucu değil kaynağıdır. İstikametimizi hassasiyetle koruyoruz. Bölgede ve dünyadaki her gelişmeyi takip ediyoruz. Sıcak olayları anlık biliyoruz. Örneğin Suriye'de ne oluyor şehir şehir değil sokak sokak ve anında takip ediyoruz.


Uluslararası müdahale Baas rejimine can simidi olur

Suriye'ye uluslararası müdahale konusunda bir beklentiniz var mı?

Müdahale hassas bir mesele. Bir yandan insanların seri katil haline gelmiş Baas ordusu tarafından öldürülmesinin durdurulması gerekiyor. Öbür yandan Esed'in Libya stili bir müdahalenin olmasını istemesi karşısında dikkat etmek gerekiyor. Ters gözükebilir ama Esed Libya stili bir müdahale olsun ister. Boylece meseleyi NATO ile Rusya-Çin-İran ekseninin sıcak çatışması haline getirmek istiyor. O nedenle hem Libya'daki gibi Haçlı Seferi görüntünsün yarattığı travma ve Esed'in meseleyi küresel sıcak çatışma konusu haline getirme isteği karşısında askeri seçenek başvurulması gereken bir seçenek değil. BMGK'dan askeri müdahale kararı çıkarsa, bu istisna tabii...

ESED'İN GİZLİ PLANI ÜLKEYİ BÖLMEK
Tampon bölge ya da insanı yardım koridoru söz konusu mu bu aşamada?

Tampon bölge, Esed'in son gizli planına hizmet edebilir. Esed'in kafasındaki son plan, Suriye'yi Nusayri ve Sunni olarak iki devlete bölmek ve bu yolla bolgedeki fay kırıklarını tetiklemektir. O nedenle en doğrusu insani yardim koridorudur. Ama insani yardım koridorunu korumak için de askeri güç gerekir. Zaten insani yardım koridoru bile oluşturamayan uluslararası düzenin güvenilirliği bu yüzden dibe vurdu...

Suriye bölünebilir mi?

Ulusal geçis hükümeti acilen kurulur ve bu geniş mutabakatı temsil ederse bölünme ihtimali ortadan kalkar. Suriye'nin her bir dinamiğini birileri kışkırtıyor ama büyük resimde bölünme kimsenin işine gelmez. Eger mesele Rusya-Çin-İran ile NATO'nun keskin bloklaşmasına ve açık bilek güreşine dönerse böyle bir ihtimal ortaya çıkar. Rusya'nın sürekli "Esed sonrası Nusayriler ne olacak" demesi insan hakları hassasiyetinden değil herhalde. Nusayriliği tanımlayın deseniz, bunu yapacak kaç Rus uzman ya da politikacı çıkar belli değil. Başka hesaplar var. Suriye'nin birliği ve bütünlüğü için şu anda en büyük kuvvet ve destek unsuru Türkiye'dir. Türkiye, meselenin Sii-Sunni meselesi haline gelmesini engelleyen en yapıcı ve tek faktördür aynı zamanda...

Esed sonrası bölgede nüfuzumuz artar mı?

Turkiye halkların iradesinden ve meşruiyetten yana olduğunu açıkça ve bedel ödeyerek göstermektedir. Ahlaki ve siyasi prestij bakımından Türkiye müstesna bir konumdadır. Nüfuz derdinde degiliz. Nüfuz artırma taktiklerine tevessul etmiyoruz. Meşruiyet, halkların kardeşliği ve bölgesel barış derdindeyiz. Bu ilkelerin temsili bakımından Türkiye'nin prestiji yüksektir.



٪d سنوات قبل