|

Fethiye Çetin: Böyle giderse Dink cinayeti çözülemez

Hrant Dink'in avukatı Fethiye Çetin; “İlk günden beri delilleri karartma telaşı var. Bir yıl önce sonuna kadar gidilsin diyenler bugün aynı kararlılıkta değiller. Sanki bir yerlere gelindi, bir şeyler gözüktü ve orada bir denge kuruldu. Her şey Türkiye için diyen iktidar bu işi de Türkiye'nin aydınlığa kavuşması için çözmeli” diyor.

Mehmet Gündem
00:00 - 21/01/2008 Pazartesi
Güncelleme: 00:18 - 21/01/2008 Pazartesi
Yeni Şafak
Fethiye Çetin: Böyle giderse Dink cinayeti çözülem
Fethiye Çetin: Böyle giderse Dink cinayeti çözülem
Bugün Hrant Türk olsun…

Haydi gelin karar verelim, ölüm üzerinden bir hayat kurmamaya, kuranlara fırsat vermemeye. Öldürenlerden korkmamaya, onları kendi karanlık dünyalarında yokluğa terk etmeye. Ne iyi bir ölü izleyicisi olalım, ne de iyi bir öldürücü izleyicisi olalım. Etnik, dini, kültürel kimliklerine bakmadan insanı yaşatmanın yüceliğine adayalım kendimizi… Bilin ki her cinayet gizli bir planın uzantısıdır. Bu güne kadar hiçbir ölüm ve hiçbir gizli plan da insanın ve insanlığın hayrına olmadı. Hiçbir plan da gizli kalmaz. Cinayetler de öyle. Katilleri dolaşsa da ortalıkta biz onların kim olduğunu iyi biliriz. Mahkemeyi bilmem ama toplumun vicdanında Dink cinayeti çözülmüştü… Bugün Hrant Türk olsun. Onu hiç olmadığı kadar kendimizden kabul edelim şimdi… Onun katliyle Türkiye biraz daha kendine gelmedi mi!.. Sahici sorular sormaya başlamadı mı, karanlıklar aydınlıktan korkmaya başlamadı mı…


Hrant Dink'in katlinin üzerinden bir yıl geçti. Şu ana kadar olayın aydınlatılması adına ciddi bir mesafe alınmış değil. Bu bir yıl sizin açınızdan nasıl geçti?

İlk günlerde olayın aydınlatılacağına dair beklenti vardı, fakat giderek bu beklenti umutsuzluğa dönüştü. Kısa sürede tetikçi bulundu, Pelitli'de birlikte yatıp kalktıkları bulundu fakat ondan sonra durdu. Nisan'ın sonunda 18 sanıkla dava açıldı, sonra 19 oldu. Nisan'ın sonunda açılan davada durum neyse bugün geldiğimiz nokta da aynı. Üçüncü duruşma olacak. Şu ana kadar sadece üç kişinin sorgusu tamamlandı, bu davanın 19 sanığı var…




Nerede tıkandı?

Dink cinayeti 19 Ocak'la sınırlı bir dava değil. Çok planlı, örgütlü, profesyonelce hazırlanmış, cinayet süreciyle birlikte ele alınması gereken bir dava. Bu iş için özel savcılar görevlendirilmeliydi…

Neden soruşturma bütün olarak yapılmadı?

Bizde genellikle suçların araştırılması konusunda profesyonelce çalışılmaz. Bir de kararlılıkla üzerine gittiğinizde karşılaşacağınız nedir bilinmez, bunu yapacak yargı makamının bağımsız ve teminat altında olması lazım. Şemdinli savcısını hazırladığı iddianameden dolayı meslekten atar, hayatını karartırsanız hangi savcı profesyonelce iş yapabilir ki!

Bunda Hrant'ın Ermeni olmasının etkisi var mıdır?

Yargılama makamı açısından böyle olmadığını düşünüyorum.

Yargıya intikal edene kadar…

Güvenlik güçlerine düşen görevler vardı. Ancak gördük ki güvenlik güçleri ellerindeki delilleri gizliyorlar, hatta değiştiriyorlar. Bunu soruşturma savcıları bile tespit etti. Haklarında dava açılması için dosyayı Trabzon'a gönderdiler. Bu dosya sadece polisle ilgili değildi, orası jandarma bölgesidir ve esas olarak jandarmadır sorumlu olan. Onlar da kendilerine gelen ihbarı gerekli yerlere bildirmiyorlar. Bu durumda cinayet aydınlanamaz. Son gelen haberde Trabzon'daki savcılar bu iddialarla ilgili kovuşturmaya gerek görmemişler, kusurlu tek kişi bulamamışlar.

Ne olur?

Dava açtıkları sanıklarla yürür, büyük olasılıkla bunlar ciddi cezalar alır ve dosya kapanır. Bu süreç bile çok uzun sürer.

Siz bunu kabul edecek misiniz?

Yargılamada esas olan kuşkunun mümkün olduğunca ortadan kaldırılmasıdır. Şimdi kamuoyunun kafasında o kadar çok soru işareti var ki… Bu kuşkular giderilmeden sonuç alınmaz.

Marjinal bir kesim neredeyse 'milli cinayet' olarak algılıyor…

Bayraklı fotoğrafları hatırlıyoruz. Tetikçinin nasıl kahramanlaştırıldığını.

DEVLETİN BİRİMLERİ BİRBİRİNDEN BİLGİ GİZLİYOR

Bazı köşe yazarları cinayet için “devletin içinden destek görmüş ve örtbas ediliyor” inancını dile getiriyorlar. Sorular çoğalıyor.

Soruları ortadan kaldıracak olan savcılardır. Fakat savcılara yardım edecek, suçu ve suçluyu ortaya çıkaracak profesyonel ekibin içinde kendini bu suçlularla özdeş görenler var. Bunu Samsun'da çok açık yaşadık. Anlaşılmaz bir şey daha var, jandarma istihbaratı elindeki bilgiyi emniyetle paylaşmıyor ve birbiriyle kavgalılar. Emniyet, jandarma ve MİT koordineli çalışmak zorundalar, fakat birbirlerinden bilgi gizliyorlar, hatta birbirlerini suçluyorlar. Herkes dosyayı kendisini açısından kapatmaya çalışıyor. Kendi açığını kapatırken de kendi örgütünü korumaya alıyor.

Jandarmayla ilgili soruşturmada “hiçbir kusur yok” dediler…

Orası jandarma bölgesi. Küçük bir belde, bunlar jandarmayla iç içe. O.S diyor ki; “ben Trabzon'a gidip teslim olacaktım, çünkü oradaki jandarmalar beni çok sever.” Emniyet bütün ayrıntılarını biliyor cinayetin. Hatta orada “kafasına sıkmayacaktın, nasıl oldu” diye onu bile tartışıyorlar.

Eldeki yoğun istihbarata rağmen Dink neden korunmadı?

Hrant Dink herkesin ötekisiydi. Onu korumakla görevli olanların da galiba ötekisiydi, çünkü başka bir izah bulamıyorum. Hrant'ın hayatının tehdit altında olduğunu '2004 Şubat'ından itibaren devletin istihbarat görevlileri biliyordu. Valiliği çağırıp bunu kendisine de söylediler. Trabzon emniyeti istihbarat bölümünde görevli Engin Dinç, '2006 Şubat'ında Yasin Hayal'le ilgili İstanbul'a yazı yazıyor. Hayal'in İstanbul'a gelip bir fırında çalışan ağabeyi Osman Hayal'in yanında kalarak Hrant Dink'e karşı eylem yapacağını bildiriyor.

İstanbul Emniyeti neden bu bilgiyi ciddiye almıyor?

Engin Dinç yazıyla bildirdiği gibi telefonla da istihbarat şube müdürüne bildiriyor. Ama bunu ciddiye almıyorlar. Sonradan müfettişler soruşturmayı yürütürken uyduruk bir tutanak çıkardılar “gidildi o fırın bulunamadı” diyorlar. Oysa müfettişler gidip fırını da buldu Osman Hayal'in orada çalıştığını da buldu. O tutanak büyük olasılıkla sonradan düzenlendi. Cinayeti önlemek için hiçbir şey yapmadılar.

Bu durumda bile devlet onu korumadıysa...

Bu da, dikkat et, kendine çeki düzen ver anlamına gelir.

Üstü örtülü bir tehdit gibi…

Ben senin ifade özgürlüğünü sonuna kadar savunacağım demeliydi devlet. Bakın Hrant cinayetiyle Türkiye'de her şey çok ağırlaştı.

Yasin Hayal'in ağabeyi Osman Hayal'in telefonunun olay günü İstanbul'da sinyal verdiği biliniyor. Fakat ağabey Hayal'in ifadesi bir yıl sonra alınıyor. Bir de hâlâ çözülemeyen kamera kayıtları var.

Polis cinayet günü çevredeki kamera kayıtlarını topladı ve tetikçiyi kısa sürede yakaladı. Fakat şu sorular cevapsız; tetikçi 17 yaşında, İstanbul'u bilmez. Hrant'la hayatında karşılaşmamış. Köşede duruyor, “A Hrant Dink” deyip vuruyor. Bunun mantıksal açıklaması yok.

Yani…

Belli ki olayda bir İstanbul ayağı var, ya da İstanbul'da ona yardım edenler var. Bunu bulmanın yollarından birisi kamera kayıtlarıdır. Baktık ki Akbank'ın sabahtan öğlene kadar olan kamera kayıtları kayıp. Bunu tespit ettiğimizde aylar geçmişti, çünkü soruşturma gizliydi. Savcı da şaşırdı ama bulunamadı. Sonra üstüne kayıt yapılmış olsa bile geri dönüşü sağlanabilir denildi ve savcılar ana belleği Akbank'tan alıp emniyetin ilgili birimine verdiler. Fakat onlar da geri dönüşümü teknik olarak yapamadıklarını söylediler. Ardından bu konuda uzman bir Amerikalıya gönderildi. Çok uğraşmış ama o da yapamamış. Bilirkişi raporu gelmedi ama kayıtların geriye dönmemek üzere özel olarak silindiği kuşkusu hakim.

DELİLLERİ KARARTMA TELAŞI VAR

O S, Erhan Tuncel, Yasin Hayal arasındaki ilişki net. Onların arkasındaki fotoğrafı siz görebildiniz mi?

Aslında her şey ortada ama gerçek şu diye gösteremiyoruz. İlk günden itibaren delilleri karartma telaşına düşmüşler. Cinayetten hemen sonra Erhan Tuncel Trabzon Terörle Mücadele'ye çağrılıyor ve 14 saat tutuluyor. Cep telefonu inceleniyor. Kendisine diğer sanıkların ifadeleri gösteriliyor ve serbest bırakılıyor. Bunlarla ilgili hiçbir kayıt yok, 14 saat ne görüşüldüğü hâlâ bilinmiyor. Buna rağmen savcılar kimseyi kusurlu bulmamışlar.

Bu cinayeti planlayanlar, siyasete, topluma “biz devlet içinde de o kadar güçlüyüz ki” mesajını da mı veriyorlar?

Bir yönüyle ibret alın demek isteyebilirler ama bir başka yönüyle de henüz gerçek failler ortaya çıkmadı ama hiçbir davada bu kadar kötü, bu kadar somut bir şekilde ortaya çıkmamıştı. Türkiye'de ne kadar pis bir oyunun oynandığını Dink davası deşifre etti. Sanıklar devleti işaret ediyorlar. Yasin Hayal savcılara mektup yazıyor, sayın savcım devlet bizi yönetti, bu işi bize şunlar yaptırdı biz niye içerdeyiz diyor. Devlet adına bunu yaptıklarına inanıyorlar, çünkü böyle inandırılmışlar. Devlet bu açıdan kendini temize çıkarmalı.

İyimsersiniz…

Bu süreçte her şeyi örtbas edemezsiniz. Biz mücadeleye devam edeceğiz, çünkü Dink cinayeti kapanırsa, bu sadece bir cinayetin kapanması olmaz, bu hepimizin nefes almasını yakında tümüyle ortadan kaldıracak bir ortam yaratır.

Cinayet öncesi ve dava süreci devlet içindeki bir kavganın da dışa yansıması mı?

İçlerindeki kavga bu davada hem de çok fazla yansıdı gibi geliyor bana. Siyasi iktidarı elinizde tutuyorsunuz ama muktedir olamıyorsunuz. Devletin kimi kurumları hiçbir şekilde hesap vermiyor. Aksine o kurumlar hep var, o kurumlar aslında bu rejimin sahibi ve o kurumlar idare ediyor. Siz siyasetçi olarak gelip gidiyorsunuz. Fakat bu algılama son yıllarda biraz değişti ve bu kurumlar hiç bu kadar tartışma konusu olamamıştı.

Militarist ve ultra ulusalcı bir dalgadan bahsediyorsunuz.

Bunun da belli yerlerce yaratıldığını düşünüyorum. Yapılan şey de o zaten, sokağı hareketlendirmek. Çünkü artık darbeler yapılamıyor. O yüzden biraz sokağa indi iş.

Hepimiz Hrant'ız, hepimiz Ermeniyiz diyen kitleye ne oldu?

Bugün hâlâ varlar ama arkasında duramıyorlar, çünkü öyle bir karşı saldırı yapıldı ki o insanlar tekrar evlerine döndüler. Zaten zor çıkmışlardı sokağa.



Ümraniye bombacıları, Atabeyler, Malatya katliamı ve Dink cinayeti… Siz bunları aynı potada mı değerlendiriyorsunuz?

Öyle görünüyor, somut ipuçları da var. Yasin Hayal rahip Santora cinayetinin içinde de var. Dink yargılanırken büyük bir kam-panyayla bir nefret objesi haline getirildi. Duruşmalara gelen bazı insanlar Hrant'ı linç etmek istediler. Onlardan müdahil olanlar oldu. Daha sonra o kişilerden birisi Ümraniye'deki cephanelik evin sorumlusu olarak yakalandı. Biz diyoruz ki; Dink cinayeti bunlardan bağımsız değil, bütün bunlarla beraber ele alınmalı.

Devletin bunu çözmeye cesareti mi yok?

Siyasi irade bu konuda yeterli cesareti gösterirse eğer, bu cinayet çözümlenir. Dink cinayeti çözümlenirse pek çok suç da çözümlenir.

Başbakan, cinayet günü, ucu kime dokunursa dokunsun sonuna kadar gidilecek demişti.

Bunlar hep söylenir, ama ben bu hükümetin bunu yapabileceğini düşündüm. Çünkü bu aynı zamanda kendisine yönelik bir saldırıydı. Ne yazık ki sonuna kadar gidilemedi… Hükümet bu cinayeti aydınlatırsa, Türkiye'de çok şey değişir, Türkiye aydınlanır.

Bu tablo AK Parti açısından iktidar olup olamadığının testi midir?

İktidarsalar bu işin üzerine cesaretle gitmeliler. Yeterli toplumsal destekleri de var. Bakın, emniyette, jandarmada hakkında itham, ihmal iddiaları olan ve soruşturulan kişiler hâlâ önemli görevdeler. Bunlar o görevlerde olduğu sürece bu cinayet aydınlatılamaz.

Peki devlet o ilk günlerde gösterdiği kararlılığı niye yok etti, görmek istemediği bir şeyle mi karşılaştı derinlerde?

Ben öyle yorumluyorum… Soruşturma çok hızla başladı, çok insan bulundu ama bir yerde durdu, tıkandı.

Neresi orası?

Orası Türkiye'de hep dokunulamaz olan bir alan. Bu dokunulamaz olan alan Şemdinli'de çok açık bir şekilde ortaya çıktı. Öyle açıktı ki Şemdinli'de savcının hayatını kararttılar, heyeti dağıttılar, o da yetmedi mahkemeyi değiştirdiler ve sanıkları bıraktılar.

Bu dava bir şeylere feda mı edildi?

Evet… Siz bu davayı çözmek için yürüyorsunuz, belli bir yere kadar da geliyorsunuz, ama orada sanki sizi sıkıntıya sokacak başka gelişmeleri görüyorsunuz. O süreçte Türkiye genel seçimler, cumhurbaşkanlığı krizine girdi, çok provokasyonlar yaşadık, bu yoğun günlerde bir iki de çete çökertildi. Fakat onlar da durdu aniden. Bir yerlerde dengeler kuruldu ve yeter burada durulsun dendi.


Bu dava sürecini ilgili bakanlarla İstanbul Valisi ile konuşabildiniz mi?

Ben avukatım, mahkemeyle, savcılarla konuşuyorum.

Eleştirilerinize cevap geliyor mu?

İstanbul Valisi komisyona bilgi verirken, “Avukatlar olayı farklı bir boyuta çekmek istiyorlar” demiş. Bunu gazetelerden okudum, dilerim yanlış yansımıştır.

Nereye çekiyorsunuz?

Ben de merak ettim nereye çekiyormuşuz. Devletin güçlerini yıpratmaya benim gücüm yetmez ki… Güvenlik güçleri delilleri saklıyor, karartıyor, ben hukukçu olarak devleti yıpratmakla suçlanıyorum. Devleti kimin yıprattığı ortada… Devletin yöntemi bu değildir diyen devlet görevlileri oldu. Bunun mefhum-u muhalifi, devlet bu tür suçlar işler ama yöntemi bu değildir demektir.

İNSANIN PİSİKOLOJİSİNİ DE BOZUYOR

Dava sürecinde siz ne sıkıntılar yaşıyorsunuz?

Bilgiler, belgeler her şey çok açık, üstüne gidilirse çözülecek dediğim bir noktada önüme duvarlar çıkıyor. Senin sınırın buraya kadar, arkasını unut gibi bir şey bu… Bunu hem hissediyorum hem de yaşıyorum. Bunlar insanın psikolojisini de etkiliyor…

Bu işi adi bir cinayet olarak algılayıp unutmanızı mı istiyorlar?

Evet, yeter bu kadar diyorlar.




16 yıl önce