|

Gezi Parkı dijital darbe girişimidir

Gezi Parkı olaylarıyla gündeme gelen Dijital Devrim kavramı sosyal medyanın siyasette ve diplomasideki önemini gözler önüne serdi. Dijital diplomasi üzerine çalışmalar yapan Gökhan Yücel Gezi Parkı olayındaki Twitter kullanım şeklinin dijital darbe olduğuna dikkat çekiyor.

Kübra Sönmezışık
00:00 - 24/06/2013 Pazartesi
Güncelleme: 21:32 - 23/06/2013 Pazar
Yeni Şafak
Gezi Parkı dijital darbe girişimidir
Gezi Parkı dijital darbe girişimidir
Sosyal medyanın Gezi Parkı olayları üzerindeki etkisine baktığımızda müthiş bir dijital gücün varlığını görüyoruz. Son dönemde Dijital Devrim kavramını sıkça duymaya başladık. Marmara, Essex, Oxford ve Harvard Üniversiteleri''nde siyaset bilimi, uluslararası ilişkiler, inovasyon ve yeni medya eğitimi alan, halen Yenidiplomasi.com portalında Dijital Diplomasi alanında çalışmalar yapan Gökhan Yücel ile dijital dünya ve diplomasi ilişkisine dair bir çok konuyu masaya yatırdık.
Gezi Parkı olaylarıyla birlikte ''Dijital Devrim'' kavramı ortaya atıldı. Sözü edilen devrim nasıl oldu?

Dünyadaki tartışmalardan çok uzak olduğumuz için Dijital Devrimi anlama konusunda biraz gerilerdeyiz. Biz bu tür işlerin popüler ve pratik kısmına daha meraklıyız. İşin içine biraz tefekkür girdi mi bocalıyoruz. Dünyada bununla ilgili birçok kitap yazıldı. Mesela Google''ın CEO''su ''The New Digital Age'' (Yeni Dijital Çağ) kitabında bireyselleşme ve hiper bağlanırlıktan bahsediyor. Bakın kitabın alt başlığı çok dikkat çekici: İnsanların, Ulusların ve İş Dünyasının Geleceğini Yeniden Şekillendirmek. Son olayları kısıtlı değil böyle geniş bir gözlükle okumalıyız. Darbe mi, Devrim mi, yoksa Zamanın Ruhu mu ancak bu kaynaklarla haşır neşir olarak analiz kabiliyetimizi yükseltiriz. Dünya dijitalleştikçe hayat bireyselleşiyor. Gazetecilik, diplomatlık vb. meslekler mobilleşiyor. Klasik Westphalia ulus-devlet modeli ve bizim jeopolitik şekilde algıladığımız sınırların hepsi dijital çağda bir şekilde by-pass ediliyor.

Dijital Devrimi Gezi Parkı üzerinden nasıl yorumluyorsunuz?

Sosyal medyanın önemi Gezi Parkı olayından sonra ortaya çıktı. Dijital milat dendi. Fakat sosyal medya, sadece Gezi olayları kapsamında değerlendirilebilecek kadar dar bir alanda cereyan etmiyor. Sosyal medyayı Gezi''yle özdeşleştirmek ciddi bir hata olur. Dünyaya baktığınızda sosyal medyanın hayatın içinde ne kadar etkin olduğunu görürsünüz. TUİK son rakamlarını yayınladı. Genç nüfusumuzun üçte ikisi neredeyse internet bağımlısı. İstanbul dünyanın en çok sosyal medya kullanan 4. şehri. Türkiye dünyanın en fazla sosyal medya kullanan 6. ülkesi. Ülkemizde 20 milyon bilgisayar oyuncusu var. Sosyal medya hesabı olanların yüzde 80''i bilgisayar oyun oynamak için hesap açıyor.

Sosyal medyayı kimler ve hangi yaş grubu kullanıyor? Bunlarla ilgili veri var mı elinizde?

Maalesef sosyal medya ile ilgili Türkiye''de yapılmış kapsamlı bir araştırma yok. Bu alanda araştırma merkezimiz yok. Gerçi 1-2 konu haricinde hangi konuda dünya çapında araştırma merkezimiz var ki? Biraz önce değindiğim sosyal medya verileriyle ne kadar tezat hâlbuki. Aynen eğitimde olduğu gibi. 20 milyon öğrencimiz, 800 bin öğretmenimiz var; eğitim üzerine uzmanlaşmış düşünce kuruluşu sayımız bir elin parmaklarını geçmez. Hatırlayın, Gezi Parkı olayları başladığında bize ilk verileri New York Üniversitesi''ndeki Siyasal Katılım ve İnternet Araştırma Merkezi sundu. Bu raporda twitlerin İstanbul''un hangi bölgesinden atıldığına dair detaylı bilgiler vardı. Görselleştirmeler var. Olayların başlamasından sonra dört gün içinde atılan twitlerin İstanbul''un hangi semti kaynaklı olduğunu gösteren animasyona dönüştürülmüş grafiklerle hazırlanan videoları seyrettik. Metrik ölçüm bu işin özü. Metrik ölçüm yoksa büyük veri okur-yazarlığınız yoksa, sosyal medya evet sadece bir eğlenceden, dedikodudan ibaret olarak kalabilir. Bu bakış nereden kaynaklanıyor? Mesela İngiltere''nin dijital diplomaside kullandığı beş prensip var: (Sosyal medyada) Gelişmeleri takip et, muhataplarını belirle ve tanımla, politika üret, politikayı uygula ve politikanın iletişim sürecini yönet. Ne kadar sistematik ele alıyorlar.

140 KARAKTERLE HÜKÜMET DEVİREBİLİRSİNİZ
Son olaylara bakıp değerlendirdiğimizde sosyal medya insanlara sınırsız bir hürriyet vermedi mi?

Evet.Twitter''da 140 karakterle yazma zorunluluğu dışında pek bir kısıtlama yok. O yüzden insanlar Twitter üzerinden istediklerini yazabiliyor, hatta küfredebiliyor. Elbette işin siber güvenlik kısmında devletler müdahil olabiliyor. Atılan twitlere bakıp, kim nasıl, nereden gönderiyor diye araştırabilir. Son olaylarda siber güvenlik ön plana çıkmasına rağmen kimse dijital diplomasiyle ilgilenmiyor. İşte bizim eksiğimiz bu. Hep mühendislik tarafına yoğunlaşıyoruz. İşin metrik boyutuyla kamu diplomasisi ve dijital markalama boyutlarını dijital diplomaside harmanlamalıyız. Amançlar ve araçlar arasındaki çizgiyi kavramalıyız önce.

Gezi Parkı olayından sonra Twitter kullanıcısında artış oldu mu?

Evet. Haberlerden okuduk, MİT''in kontra-espiyonaj dairesine göre 500 bin yeni kullanıcı var. Bunların birçoğunun sahte hesap olduğu saptanmış. Yepyeni ve kendi dijital mantığıyla işleyen bir mecra. Hatta birkaç gün önce British Library''de bir toplantı yapıldı. Başlığı, Sosyal medya: Yeni Demokrasi mi Kitlesel Dalavere mi? Twitter''ın kendine has bir ''doğrudan demokrasi'' anlayışını getirdiği tartışılıyor. ABD örneğin, bizim Yenidiplomasi.com çatısı altında ilgilendiğimiz dijital diplomasi konusunu diplomasinin sosyal medya aracılığıyla demokratikleşmesi, diplomasinin diplomatların tekelinden çıkması olarak tanımlıyor. Buna Hillary Clinton''ın dışişleri bakanlığı zamanında oluşturulan ve 1000''den personeli olan dijital diplomasi birimi ''21. Yüzyıl Devlet Modeli'' adını verdi.

Gezi Parkı olayıyla Twitter''ın insanları nasıl sokağa dökebildiğine tanık olduk. Bu mecranın ciddi bir etkinliği var mı?

Twitter çok farklı maksatlarla kullanılıyor. Eğitimden, eğlenceye, kışkırtma ve karalama kampanyalarına, ticaret, reklam, pazarlama, markalama gibi bir yelpazeye yayılıyor. Amerika, İngiltere ve İsrail gibi ülkeler tarafından dış politika faaliyetleri için özellikle kullanılıyor. Dünyada 20-25 ülkenin Dışişleri ve Eğitim Bakanlıkları''nın dijital ve sosyal medya stratejilerini inceledim. Hem politika üretip gelecek planlaması yapmışlar, hem de kendi algılarına göre önlemler almışlar. Bizdeki sosyal medya kullanımı yoğunluğunu düşününce bunun şu ana kadar yapılmış olması gerekirdi. Etkili birinin Twitter hesabının etkili biçimde kullanılması, insanları kolaylıkla sokağa dökebilir, hükümet devirebilir ve tekrar kurabilirsiniz. Sosyal medyanın mantığını anlamış birisi için azcık da yardımla bunu gerçekleştirmek çok da zor değil. Bunun örneklerini en iyi ''Arap Baharı'' denen süreçte yaşadık. Sosyal hareketleri ve sosyal olayları artık sosyal medya ile birlikte düşünmek gerek. Siyam ikizleri gibi yapışık doğuyorlar artık.

TWITTER DARBE ARACI OLARAK KULLANILDI
Sosyal medya bu gücü nasıl topladı?

Olayları destekleyenler Twitter''ı hükümetten veya desteklemeyen kişilerden daha iyi kullanıyor. Bu bir gerçek. Bu insanlar dijital viral mantığı herkesten daha iyi kavramışlar. Ancak bu çağda yasaklar ve kapatma, zamanın ruhuna tamamen ters. Daha önemlisi sosyal medyayı sadece Gezi Parkı''ndan ibaret olarak görüp oradan ders çıkarırsak yanlış yaparız. Dünyadaki yeni dijital çağ ve genç demografik yapımız arasındaki yapıcı bağı kurmalıyız. Dünyanın en genç nüfusa sahip uluslarından biriyiz. Bu çocuklara dijital kültürü anlatmamız lazım. Bakın Estonya''da ilkokulda yazılım dersleri veriliyor. Eee, nolmuş diyeceksiniz. Şu olmuş, Estonya Skype gibi 2 milyar dolarlık bir marka oluşturmuş. Biz 2023 Vizyonu diyoruz. Bunları bizim de yapmamız gerek. En önemlisi de biliyoruz ki, bugün okula başlayan çocuklarımızın yüzde 65''i daha icat edilmemiş işlerde çalışacak. Bu gerçek kendi başına yeni dijital çağı anlatmaya yeter de artar bile.

Ne önerirsiniz?

10. Kalkınma Planı''nı okurken ilgili bölümlerinde bazı önerilere rastladım ama yetmez. Ne yazık ki X, Y ve Z kuşakları şeklinde ifade edilen çağ nüfusuyla ilgili elimizde tatmin edici hiçbir veri yok. Gezi Parkı olaylarının bu çalışmalara önayak olmasını dilemekten başka da çaremiz yok. Devlet sektörü ve siyasetçilere, olayın önemini belki de Gezi Parkı''na indirgemeden ve hapsetmeden anlatmak için bir dijital gençlik profili çalışması şart gibi gözüküyor. Genç nesillerin endişe, istek, merak ve gelecekle ilgili hayallerinin dijital dünyadaki mecralarda daha yoğun ve rahat biçimde yer aldığına hepimiz şahit oluyoruz. Milli Eğitim Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığımız başta olmak üzere sosyal medya üzerinde çalışmalı. Beyaz Belgeler ve kurumların ihtiyaçlarına göre dijital stratejiler hazırlanmalı. Güvenlikçi yaklaşımdan bahsetmiyorum. İşin fırsat tarafına dikkat çekmek istiyorum. ''Sosyal medyayı nasıl daha iyi kullanırız?'' sorusunun cevabını bulmalıyız. Tek amacımız kötü kullananlara nasıl engel oluruz olmamalı. Bakın Gezi, Gezi diyoruz, yapılanları kınıyoruz. Son 25 günde sosyal medyadaki içeriğe eleştiriler getiriyoruz, ama 10-16 yaşındaki okul çağı nüfusunun Twitter hesapları okunsaydı eleştirilerimiz yerini ağlama krizlerine bırakırdı. Eğer birileri Türkiye'de 25 gündür yakıp yıkıyorsa, inanın bu yıkım ortaokul-lise öğrencilerinin sosyal medya hesaplarında her gün dil, nezaket ve ahlaki boyutta misliyle yaşanıyor. İşin letafet ve irfan boyutu kabul edersiniz ki siyaset boyutundan daha mühim. Bu hassasiyetin benzeri dijital diplomasi için de geçerli. Yapılanların edilenlerin duyurusundan ziyade, ''Nasıl iyi bir küresel dijital diplomasi aktörü oluruz''un üzerine düşülmesi lazım.

Gezi Parkı olayına baktığımızda sosyal medya aracılığı ile insanların teşvik edildiğini görüyoruz. Bu bir bakıma Dijital Darbe mi?

Evet denebilir. Bu yönde çalışanlar vardı. Ayan beyan ortada. Bakın müdahaleler de sivilleşiyor ve dijitalleşiyor. Çünkü kitlesel, büyük darbeler artık yerini bireysel ve mobil sosyal hareketlere terk ediyor. Son darbemizin adı e-muhtıraydı çabuk unutuyoruz, hatırlayalım. Dijital mecralarda darbe dilini kullananlar yoktur kim diyebilir? Ne büyük tezat, demokratik hakkımı arıyorum derken, demokrasiyi ayağının altına paspas yapanlar var. Bunu Twitter''da söyleyince darbe dilinden uzaklaşacağından umanlar var.

Dijital dünya tehdit midir yoksa fırsat mı?

Her ikisi de. Benim için önemli ve hızlı bir haber kaynağı. Gezi olayları ile ilgili sosyal medya araştırmaları yapılıyor. Fakat Türkiye''den çok az veri geliyor. En son Somemto isimli bir Türk sosyal medya takip yazılımı şirketinin verilerini gördüm. Gayet iyi. Dediğim gibi dijital veriyi, metriği ve takip yazılımlarını da ithal ediyoruz. Üniversitelerimiz sağ olsunlar uykuda. Nerede yeni medya araştırma merkezleri ve ölçümleri ve analizleri? Biz sadece telefonlar ya da yüz yüze anketlerde iyiyiz ve onlarla yetiniyoruz. Gaye veri ise, en alası sosyal medyada mevcut. 31 Mayıs-6 Haziran arası 100 milyona yakın twit atılmış. Tarihlere baktığımızda 19 milyona yakın twit atılan gün var. Belli başlı heştegler ve anahtar kelimeler öne çıkıyor. İstanbul''u Tahrir'' benzetiyorlar. Yöntem neredeyse aynı. Küresel dijital bir başkaldırı mantığı bu. Algoritmaları aynı. Tahrir olayları sırasında sosyal medya içeriğinin sadece yüzde 30''u Mısır''dan gönderildi. Bizde bu oran yüzde 90. Yüzde 50 içerik İstanbul''dan yollandı. Twitlerin yüzde 88''i Türkçe. Ama en önemlisi gösterilerle ilgili Twitter mesajlarının yüzde 80''i, tüm içeriği üretenlerin yüzde 1 tarafından dolaşıma sokuldu. Mesajların üçte biri görsel materyal içermekte. Bu resimlerin birçoğu bazı seçilmiş görüntüleri kullandı, İstanbul ile ilgisi dahi yoktu. Bu sonuç sözü edilen büyük oyun için çok iyi bir fırsat. Eğer böyle bir komplo varsa yakın gelecekte detaylarını öğreniriz diye düşünüyorum. Dünya sizin bu konuda yetersiz ve ilgisiz olduğunuzu bildiği müddetçe sosyal medya üzerinden gelen tehlikelerle karşı karşıya kalırsınız. Kamu sektöründe bu olay çok ciddiye alınmalıdır. Twitter''daki 140 karakterin yapabilecekleri, hem menfi hem müspet küçümsenmemeli.

SİYASİ PARTİLER DİJİTAL DÖNÜŞÜMÜ YAKALAYAMADI
Dijital Diplomasi kavramı üzerinde çalışıyorsunuz. Bu kavramı açıklar mısınız?

Geleneksel diplomasinin sosyal medya gibi yeni medya araçları kullanılarak yapılması anlamına geliyor. ABD, İngiltere ve İsrail başı çekiyor. Ciddi yapılanmaları var. Diplomatlarını eğitiyorlar. Dijital Diplomasi, sosyal medyada bir yayın aracı olmasından ziyade angajman aracı. Hepimiz ''soft power'' (yumuşak güç), ''kamu diplomasisi'', ''stratejik derinlik'' gibi kavramlara aşinayız. Artık soft poware (soft power+software), dijital diplomasi ve ''dijital derinlik'' olmalı. ABD Dışişleri Bakanı Kerry, üç hafta önce dijital diplomasi kavramı ile ilgili önemli bir yazı kaleme aldı. Dijital diplomasiye viral diplomasi de denebilir, aklınıza dijital ne geliyorsa insanlara ulaşmak için diplomasinin aracı konumuna geliyor.

Diplomasi dijitali nasıl kullanmalı?

Diplomasi ulus-devleti çatışmalardan uzak tutmaya çalışır. Dijital dünya ise bu diyalog kanalların sayısını, hızını ve etkisini geleneksel kanalların yüzlerce katı fazlasına çıkarır. Etki tesis eder. Bilgi toplar. Onun için sadece yayınla bir yere varamazsınız, angajman stratejileri için hem mecraları hem de yöntemleri çeşitlendirmeniz gerekmektedir. İnsan kaynağı gereklidir. Mesela bir kişi veya kurumsunuz. Web sitenizde açıklama yayınlayıp onun linkini paylaşmanız yeterli değil. Dijital diplomasi nihayetinde insanlarla ilişkidir. Yazdığınız şeylere katılımın olması demektir. Ortadoğu bizim en önemli dış politika ayaklarımızdan biri ve orada konuşulan dil Arapça. Dışişleri Bakanlığımızın Arapça Twitter hesabını son baktığımda sadece 1043 kişi takip ediyor gözüküyordu. Bu bizim dış politika önceliklerimizle örtüşüyor mu sizce? Gerçi takipçi sayıları kadar etki de önemli. Normalde bu hesabı en az onbinlerce insanın takip etmesi gerekiyor. Etkiye bakıyoruz, Dışişleri Bakanlığımızın Türkçe hesabını 310 bin kişi takip ediyor Klout puanı 65, İngilizce hesabını 8 bin kişi takip ediyor, Klout puanı 57. Fark aman aman değil. Demek ki ciddi bir angajman ve dijital diplomasi sorunumuz var. ABD''nin Arapça Twitter hesabının 50 binden fazla takipçisi mevcut. Bir de dijital diaspora kavramı mevcut ki, dijital diplomasinin konularından. Yurtdışı Türkler diye tabir ettiğimiz insanlarımıza dijital dünyada da ulaşmak mecburiyetindeyiz. Meydanı boş bırakamayız. Yurtdışındaki insanlarımız da dijital açıdan avantajımız.

Başbakan ve Cumhurbaşkanı gibi bir çok devlet adamı Twitter kullanıyor. Peki onlar doğru kullanıyor mu?

Sayın Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımız dünyanın en fazla Twitter takipçisi olan 10 lideri arasında. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu''nun Türkçe, Arapça ve İngilizce hesaplarının viral sosyal medya etkisi puanı arasında uçurum var. Bu bir strateji ve uygulama açığıyla beraber uzmanlık sorunun olduğunu gösteriyor. Akış diyagramı, dijital çağın olduğu gibi dijital diplomasinin de en önemli ayakları arasında yer alır. Stratejik hedeflerinize göre viral algoritmaların oluşturulması önemlidir. Bu mantığı anlamamız lazım. Gösterilere dönersek ne ilginçtir ki, sosyal medyada en fazla saldırılan insan olan Sayın Başbakanımız bu süreçte yaklaşık 55 bin rakamıyla en fazla takipçi kazanan isim oldu. O kadar olayların ön saflarındaki isimler nedense fazla takipçi kazanmadı, ilginçtir.

Türk siyaseti dijital dünyaya ne kadar hakim?

Amerika''da iki dönemdir sosyal medya kampanyalarındaki harcamalar ve efor neredeyse konvansiyonel kampanyalara harcanan kadar. Çok yakından takip ettiğim için biliyorum ve neredeyse ezberlediğimiz dijital kampanya süreçleri bunlar. Obama''ya seçim kazandıran dijital ekipteki Joe Rospars, Michael Slaby, Rayid Ghani, Teddy Goff, bu adamların yaş ortalaması 30''dur. Türkiye''deki siyasal partiler gençlerin önünü açarak bu dijital dönüşümü yakalayamadı. ''Gençlik kolları'' anlayışını aşamadı. Sosyal medya ve dijital diplomasi meselesini çözümlemede de geleneksel sınırları aşamıyoruz. Biz her şeyi 20.yy modernitesiyle, endüstri devrimi kodları ve standartlarıyla yaşamaya devam ediyoruz. Siyasette de böyle. Hâlbuki yeni dijital çağ tüm toplumsal hücrelerimize işlemiş durumda. Ne yazık ki, özellikle kamu sektöründe Türkiye''de bu tür okumaları yapabilecek ve yönlendirmelerde bulunabilecek uzmanlarımız yok denecek kadar az. Özel ve kamu sektörleri arasında bir dijital fark var. Hal böyle olunca uzmanlarınız yoksa kodları çözmekte zorlanırsınız; dijital dünyanın tehlikelerini algılayamaz, fırsatlarını göremez ve değerlendirememeniz, olası tehlikelere karşı kendinizi koruyamazsınız. Her devlet kurumu artık bir inovasyon (CIO) ve dijital başdanışman (CDO) alsın. Bu zor değil. Çok şeyler kazandırır.

Ayrıca mesela, 15 sene öncesi için eğer o tarihte Twitter ve Facebook olsaydı 28 Şubat olmazdı denmiş. Çok anakronolojik ve yanlış bir tespit. Sosyal medya hareketliliği ile siyasal davranış haritasını karşılaştırdığımızda bir paralellik var. Eldeki veriler hele ki 15 sene öncesi için tersini söylüyor. Şöyle ki Türkiye'de sosyal medya bir sahil kesimi uğraşıdır. ABD''deki bir araştırma her tür cep telefonundan gönderilen 240 milyon twitin dökümü nü yayınladı. Türkiye''de trafiğin yüzde 90''ını sahil kesiminde dönüyor. İki kere iki dört. Eğer 28 Şubat'ta sosyal medya olsaydı bugünün 10 katı daha fazla sahil kesim hegemonyasında olurdu ki bu darbeyi engellemez çabuklaştırırdı.

DİJİTAL MADENİN ÜZERİNDE OTURUYORUZ
Gezi Parkı olayına dair sosyal medya üzerinden elinizde nasıl veriler var?

Konda''nın yaptığı araştırmada protestolara katılanların yüzde 69''u Gezi Parkı olayını sosyal medyadan öğrenmiş. Ama dedim ya Milan Kundera''nın tabiriyle küçük resmin içindeki büyük resmi görelim. Gezi''ye takılıp kalmayalım. BİT''in 2013 yılına ait ilk çeyrek verileri yayınlandı. Türkiye''de 68 milyon cep telefonu abonesi var. 44 milyonu 3G bağlantısına sahip. 0-9 yaşındaki nüfusun dışındaki neredeyse tüm vatandaşlar mobil teknoloji kullanıyor. Türkiye dünyada en fazla büyüyen üçüncü akıllı telefon pazarına sahip. Türkiye büyük bir dijital madenin üzerinde oturuyor. Bu bor madeni kadar değerli bizim için. Eğer görebilir ve değerini anlayabilirsek. Görmeye ve anlamaya çalışalım. Buradan çıkarılacak sonuçlar devlet yönetimi, dış politika, dijital diplomasi uygulamaları, halkla ilişkiler ve kriz yönetimi, eğitim ve gençlik politikaları, dijital demokrasi, dijital kimlik, dijital vatandaşlık, yeni medyaya yatırım, yurttaş gazetecilik, siyasal katılım açısından etraflıca incelenerek, geleneksel siyasetin kodlarına çok yabancı gelen dijital kodlarla arasında yeni bir uzlaşma tesis edilebilir.

11 yıl önce
default-profile-img