|

Haddini aşana haddini bildirmek şiarımızdır

Paralel yapı tarafından başlatılan ve meşru hükümeti hedef alan vesayetçi kampanyaya tepki gösteren İçişleri Bakanı Efkan Âlâ, 'Bu iftiraların, yalanların bizim geleneğimizle, değerler sistemimizle alakası yoktur. Böyle davrananla da bizim işimiz olmaz. Ama şunu da belirtelim: Haddini aşana haddini bildirmek de şiarımızdır' dedi.

Nil Gülsüm
00:00 - 4/03/2014 Salı
Güncelleme: 23:09 - 3/03/2014 Pazartesi
Yeni Şafak
Haddini aşana haddini bildirmek şiarımızdır
Haddini aşana haddini bildirmek şiarımızdır
İçişleri Bakanı Efkan Âlâ ile yaptığım röportajın ikinci bölümünü bugün okumaktasınız. Türkiye için hayatî önem taşıyan üç seçim öncesinde paralel yapı tarafından başlatılan ve meşru hükümeti hedef alan vesayetçi kampanyanın niteliği yavaş yavaş ortaya çıkarken, Türkiye'nin ve toplumun nasıl bir tehlike ile karşı karşıya olduğu da su yüzüne çıkıyor. Türkiye'nin müesses siyaset geleneğine ve toplumsal düzenine yönelik bu kapsamlı müdahale deşifre oldukça, herkes, bu tehlikenin ve benzerlerinin kalıcı olarak nasıl bertaraf edileceği konusunu daha çok gündeme getirmeye başladı. Dün ilk bölümünü yayımladığımız röportajın ikinci bölümünde İçişleri Bakanı Âla, sorunun tanımlanması ve çözüm konusunda kararlı açıklamalarını sürdürmekte. Bakan Âlâ'nın cevapları, Türkiye'nin yakın geleceğini anlamak için dikkatle okunmayı fazlasıyla hakediyor.
AK Parti önüne çıkarılan engelleri, kapatılma da dahil engelleme çabalarını hep aştı. Bundan sonra ne olacak?

AK Parti hangi alanda adım attıysa bu tavırla karşılaştı. Ve bu engellerin hepsini aşarak, aştıkça da güçlenerek yoluna devam etti. Çünkü geriye, Eski Türkiye'ye dönüş artık mümkün değildi. AK Parti girdiği mücadeleleri halk için-halkın desteğiyle yaptığından dolayı hep kazanıyor, çünkü halk adına mücadele ediyor ve aslında mücadele eden halktır. 2023 ve 2071 hedefleri gerçekleşecek ve bunu halk yapacak. AK Parti iktidarının koyduğu bu hedefler halktan gelen talepler doğrultusunda konulmuştur. Ve bunun takipçisi de destekçisi de müttefiki de halktır.

TAVIRLARINI İBRETLE İZLİYORUZ
28 Şubat'ta, 12 Eylül'de çok yumuşak bir tavır sergileyen cemaatin mütedeyyin kitleden çıkan ve tüm kesimlerin beklentilerini karşılamayı hedefleyen iktidara bu denli sert olmasının sebebi nedir?

İslami hassasiyeti olan bazı kesimler, İslami hassasiyeti zayıf olan veya olmayan iktidarlara göre konuşlanmışlardır. Dolayısıyla onların lütfettiği kadarına razı olmuş ve onlara minnet duymuşlardır. Oysa şimdi başka bir iktidar var. Başörtüsünü kamuda serbest hale getirmiş, İHL'lerin orta kısmını yeniden açmış, Kur'an-ı Kerim'i ve Peygamberimiz'in hayatını okullarda öğrenilebilir hale getirmiş, dindarları ve dini, devlet belgelerinde iç tehdit olmaktan çıkarmış din ve vicdan özgürlüğünün önündeki bütün engelleri kaldıran bir iktidar. Bizden önce bütün resmi devlet kayıtlarında cemaatler, gruplar, çeşitli toplum kesimleri ve farklı inanç grupları 'tehdit' diye tanımlanırken, bu yapıları 'iç tehdit' nitelendirmesinden kurtaran AK Parti Hükümeti olmuştur. 28 Şubat'ta bir iktidar darbe ile devrildi. O dönemde darbe yapanlara bir şey demeyip iktidarda olanlara 'beceremediniz gidin artık' diyenler oldu. Bunu diyenlerin bugünkü tavırlarını ibretle izliyoruz.

HANÇERLEMEK ONLARIN AYIBI
28 Şubat'a karşı çıkmamak, iktidara tavır koymak işlerine yaradı mı?

Yaramadı. Çünkü 28 Şubat'ta iktidar uzaklaştırıldıktan hemen sonra, 2000'de Bülent Ecevit döneminde irtica ile mücadele belgesi hazırlanmıştır. Bunu yokluğa mahkum eden ve sonra da kaldıran AK Parti Hükümeti oldu.

Devlette 30 yıldır yığınak yapan bu yapının en büyük atılımının AK Parti döneminde gerçekleştiği kanaati var. Bu yapının çift dilli ve gündemli olması mıydı tehlikeyi fark etmeyişinizin sebebi yoksa iyi niyetli davranmanız mı?

AK Parti doğru olanı yaptı ve toplumu özgürleştirmeye çalıştı. Bu özgürlük ortamından herkes gibi cemaatler de yararlandı. Din ve vicdan özgürlüğünün önünü açmak bizim zaten siyaset yapmamızın temel nedenlerindendir. Burada yanlış yapan AK Parti değildi. AK Parti böyle bir şeyi bekleyemezdi. Din ve vicdan özgürlükleri konusundaki çabamızı daha sonra bazıları kötüye kullanarak bizim aleyhimize ve bizi hançerlemek için kullanırsa bu onların ayıbıdır. Burada Fuzuli'nin 'Zayi olmaz gül temennasıyla vermek hare su' dediği gibi bir durum var aslında. Biz yanlış yapmadık. İyi niyetle davrandık. Yanlışı yapan bu iktidara şantaj ve iftira yöntemlerini kullanarak ahlaksızca saldıranlardır.

BİZ KİMLERLE AYNI ÇİZGİYE DÜŞTÜK DİYE DÜŞÜNSÜNLER
Darbe girişimi karşısında paralel yapının samimiyetleri üzerine yükseldiği kesime ne söylersiniz?

Kendilerine 'Acaba biz kimlerle aynı çizgiye düştük' diye sormaları gerekir. AK Parti gibi kendini millete hizmete adamış, milletin oylarıyla iktidara gelmiş ve gecesini gündüzüne katan iktidara darbe girişimi yapmak yakışıyor mu. Dünyanın dört bir yanında mazlumlara yardıma çalışan bir Başbakana yapılmak istenenleri gören tüm mazlumların yüreği titriyor. Böyle bir haksızlığı yapmaya kimsenin hakkı yoktur, kimsenin haddi de değildir.

Paralel yapının girişimi karşısında devletin 'cadı avı' başlatacağı yönünde yaptığı tezvirat için neler söylersiniz?

Bu tezviratı yapanlar, kendi kodlarıyla hareket edeceğimizi zannediyorlar. Onlar önce kişileri belirleyip ardından suç uydurmaya alışmışlar. Biz bir devlet geleneğine ve İslam ahlakına sahibiz. Ayrıca toplumumuzun örfüne ve âdetine de saygılıyız ve bununla da gurur duyarız. Biz onlar gibi davranmayız. Ortada bir suç varsa, suçtan hareket ederiz. Ve suçu kim işlediyse ona doğru gideriz. Biz delil uydurmayız, kimseyi önceden suçlu ilan etmeyiz. Samimi insanları, milli iradeye saldıranlardan ayrı tuttuğumuzu hep söyledik. Bu organizasyonu tabandaki samimi insanlardan tamamen ayrı tuttuğumuz açıktır. Çünkü bu aynı zamanda onlara karşı da yapılmıştır.

Suistimaller affedilemez
Bu saldırıların zamanlamasında yaklaşan yerel seçimlerin ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin etkisi nedir?

Ülkenin istikrarına yönelik tüm bu kalkışmalar, yaklaşan bir yerel seçim ve onun hemen akabinde olacak Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde gerçekleştiriliyor. Birileri anladı ki Türkiye istikrarını devam ettirecek; istikrarını devam ettiren Türkiye büyüyecek ve büyüyen Türkiye de bölgesinde daha etkili olacak. Artık Türkiye'yi hesaba katmadan bu coğrafyada denklem kurulamıyor. İşte tam da bu noktada film yeniden başa sarılıyor, 60'larda, 80'de, 28 Şubat ve 27 Nisan'da ne olduysa onlar 2000'li yıllarda tekerrür ediyor.

Paralel yapının yaptıklarında esas itibariyle devletin işleyişiyle bağdaşmayan ve sizin vahim bulduğunuz husus için neler söylersiniz?

Biz, Türkiye'de insanların huzurunu sağlamak, hayat standartlarını yükseltmek ve geleceğe ilişkin umutlarını artırmak için siyaset yapıyoruz. Açık toplum esaslarının hüküm sürdüğü, eleştiriye açık, şeffaf ve demokratik bir rejim inşa etmeye çalışıyoruz. Eğer bu hedeflere yönelik bir girişim olursa, demokratik sınırlar içerisinde bu suçu işleyenlerin cezalandırılması doğaldır. Burada hassas olan durum şudur: Kamu yetkileri verdiğiniz kişiler, o yetkileri kamuya karşı kullanırsa, bu affedilemez ve görmezden gelinemez. Kişilerin temel hak ve özgürlüklerini korumakla görevli olan devlet içindeki bazı yetkililer bu yetkilerini özel hayatın gizliliğini ihlal etmek için kullanmışsa vahamet ortadadır.

Millet ferasetiyle iftiracıları geçti
Bu sınır tanımayan hakaretleri, iftiraları ve komploları nasıl görüyorsunuz?

Prensibimiz belli, 'Baş eğmeyiz hiç kimseye devlet-i dun için yalnız Mevla'yadır inkıyadımız.' Kimin bizi hedef aldığı önemli değil biz işimizi kendi ilkelerimiz doğrultusunda yapmaya çalışıyoruz. İftiranın ve yalanın da bir irtifası vardır. O irtifanın altına inildiğinde, bizim de oraya inmemiz gerekmez. Onları, kendi mahallelerinde, kendi yalan ve iftiralarıyla başbaşa bırakmak lazım. Bu iftiraların, yalanların bizim geleneğimizle, değerler sistemimizle alakası yoktur, olamaz. Böyle davrananla da bizim işimiz olmaz. Ama şunu da belirtelim: Haddini aşana haddini bildirmek de şiarımızdır. Millet ferasetiyle bu amatörce safsata yöntemlerini kullananları iftiraları yapanları aştı ve geçti.

IMF bitti Gezi başladı
Türkiye'nin bu denli yoğun bir saldırıya maruz kalmasında ekonomik başarıları ne denli etkili?

Gezi olayları IMF'ye olan borcun son taksitinin ödendiği ayda patlak verdi. IMF'ye olan borcun son taksitinin ödendiği ayda üçüncü köprü ihalesi yapıldı. Aynı ay içinde 100 milyon kişi kapasiteli üçüncü havalimanı ihalesi gerçekleştirildi. Körfez geçişi, devam eden kanal İstanbul ve daha birçok yatırımla birlikte İstanbul dünya şehri ve uluslararası marka şehir haline geliyor. 29 Ekim'de dünyanın önemli projelerinden birisi olan Marmaray projesi hayata geçti. Bir taraftan da hızlı tren projeleri yürüyor. Buna benzer daha birçok projenin olduğu 4-4 lük ekonomik büyümenin sağlanmaya çalışıldığı dönemde bir kısım uluslararası bağlantısı olan operasyonlarla karşılaşıyoruz. Gezi olayları cereyan ediyor. Ve bu başarısız olunca teşebbüsün hemen akabinde de 17 Aralık darbe girişimi oluyor.

HSYK Yasası da eleştirilerin hedefi oldu. Burada TBMM'nin yapması gereken nedir?

Gelişmiş ülkeler standartlarında anayasal düzen oluşturmak için teklif götürdük Meclis'e. Muhalefet, siyaseti ve Meclis'i güçlendirecek önerilerimize karşı çıktı. Demokraside belirleyici olan halk ve siyasettir. Bunun mercii de meclistir. Sistemi, kriz değil çözüm üretecek biçimde TBMM kuracaktır.

Seçime yönelik tedbirler neler?

Milletin iradesinin tam anlamıyla yansıması ve partilerin rahatlıkla propaganda yapmasını, seçmenlerin güvenlik içinde oylarını vermesini sağlamak için güvenlik tedbirleri alındı. 30 Mart'ta milletin iradesi ortaya çıkacaktır. Türkiye 2023 hedeflerine 2071 vizyonuna doğru ilerliyor. ileri bir demokrasi, gelişmiş bir ekonomi, müreffeh bir toplum ve dış politikada etkili bir Türkiye için çalışıyoruz.


10 yıl önce