Kişinin mizacı çalıştığı kuruma yansır.
Çalışkanlık, ekip çalışması, kendini yenileme hali hepsi mizaçtan kaynaklanır. Hatta viz-yon bile mizaçtan kaynaklanır. Mizacınız müsait değilse, siz bir vizyon sahibi ya da varolan bir vizyonun taşıyıcısı olamazsınız.
Başarılı olmak da öyle, başarıyı olgunca taşımak da öyle.
İnsanlar bir yere birkaç yolla gelirler; çevresel faktörler, hatır, kayırma, ideolojik akrabalık, hemşehrilik…
Ve liyakat… En temizi budur.
Yine insan bu yolculukta referanslar arar, bulur da. Buldukları içinde en anlamlısı her zaman kendisidir, yani yapıp ettikleri ve yapıp etme tarzı…
Herkes bir yere bir şekilde gelebilir, ama herkes kalıcı olamaz, iz bırakmaz, büyük değişim ve dönüşümler yapamaz.
TRT'de yeni bir devir başlamış. Genel Müdür İbrahim Şahin, orada “imtiyaz” yerine “sorumluluk”, “mazeret” yerine “emperyal bir vizyon” inşa ediyor.
Bürokratın reformist olması ve öyle kalması az rastlanır bir durum.
Şahin TRT'yi satranç tahtası gibi görüyor ve büyük oynuyor. Personelini de bu oyuna dahil etmeye çalışıyor. Akıl oyunu…
O mizacının kendisine çizdiği haritayı adım adım hayata geçirmenin peşinde…
Başarı iyidir. TRT'nin başarısı hepimiz için iyidir. Aklımızdan, fikrimizden, sırtımızdan bir yük kalkar da algılarımız değişir.
Patronluk nerede, amelelik yapıyoruz.
PTT'de çalıştığımın dört, ulaştırmada çalıştığımın üç katı TRT'de çalışıyorum. Rütbe peşinde değilim, iyi şeyler bırakmaya çalışıyorum.
TRT'de zaman durmuyor. Gelir gelmez kanun değişikliği yaptık, 994 kişi yüzde 30 ikramiye ile emekli edildi. Yeni personel alımı için benden önce izinler alınmıştı. Alacağımız personelin büyük projelere uygun, çok nitelikli olması gerekiyordu. Bu seçim bizi meşgul etti. Yayıncılık kısmına gelirsek, bir haber yapacaksınız sekiz-on tane izin merciinden geçiyordu.
Bizimkiler karar alana kadar özel televizyonlar anında yayına koyuyorlardı. Halbuki son dakika haberleri bize herkesten erken geliyordu, ama herkesten on-onbeş dakika sonra yayına girebiliyorduk. Bu sorunu kanal koordinatörlükleri ile aştık.
Hem sorumluluk kimde belirlenmiş oldu, hem de başarıyı test etme imkanı doğdu. Kim ne yapıyor, nasıl çalışıyor, ne kadar para harcamış görünür hale geldi… Yani şeffaflaşma ve rekabet yan yana. TRT Çocuk, TRT Şeş, TRT Avaz, TRT Türk'te böyle yaptık ve içeride model oldu.
Şüphesiz… Geldiğimde, “Biz kamu kurumuyuz, ister izlesinler ister izlemesinler böyle devam ederiz” algısı vardı…
Ben profesyonel bir yöneticiyim. Özel sektör mantığı ile bakmadığınızda işleri olmaza koyarsınız. İyi bir liderlik ortaya koyduğunuzda altınızdakiler size göre şekilleniyorlar.
İçeride de bu toparlanmadan rahatsız olan bir grup var. Kim ne derse desin biz işimizi yapıyoruz. Arkadaşlarım; parasal konularda azami dikkat gösterdiğimi ve yanlış yapma lüksümüzün olmadığını bilirler. Bakın, TRT'de bizimle ilgili hiçbir yolsuzluk konusu gündeme getirilmedi. TRT'ye bir şey alınacaksa, anlaşma yapılacaksa cayır cayır pazarlık yaparım.
Onu Sayın Başbakanımız'a sormalısın… TRT gibi bir yere gelmek herkese nasip olmaz. Bu süreli bir görev, vaktimi iyi değerlendirmeliyim diyerek başladım. Bu tür görevlere içeriden gelmenin dezavantajları olabiliyor. Mesela kurumsal körlük yaşanıyor. PTT'ci de değildim ama orada yapılanlar ortada. Eğer PTT'nin içinden gelseydim logoyu bile değiştiremezdim.
Bir taraftan motive ediyor bir taraftan da stres oluşturuyor. Ya başarılı olamazsam korkusunu zaman zaman duyuyorum.
Neden bizde olmadı dediğimiz oluyor ama Sayın Başbakanımız diğer kanallara çıktığında TRT'nin reklamını da yapıyor, TRT Çocuk'tan, TRT Şeş'ten bahsediyor…
Memnunum... Pusula doğru. Bölgede uzun süre görev yapmamış olsaydım kesinlikle böyle bir riske giremezdim. Böyle bir kanalın gerekliliği bende bir fikri sabit idi.
Gönül isterdi ki içini daha iyi dolduralım, tekrarlar olmasın… Çok cesur bir adım attık ve ilk defa farklı bir dilde yayın yaptık, bunun getirdiği bazı sıkıntılar oldu. Gazeteciler, milletvekilleri, kamu görevlileri, sivil toplum temsilcileri arıyor, ilk zamanlar daha iyiydi diyorlar. Halbuki bizim bir tek program dışında kaldırdığımız program yok. Hatta yeni programlar koyduk.
Hayır ben onu çok önemsemedim. Bizim dokuz tane kanalımız var, TRT Şeş onlardan birisi. Bir sanatçının programının kaldırılması bizde sıradan bir şeydir. Bizde program yapan bir sanatçımıza “Yılbaşı için bizden ücret almayın” dedim, kabul etti. Daha sonra ücret talep etti, arkadaşlara “Programını kaldırın” talimatı verdim.
Önce dış yapımdı, şirketle ilgili çok sayıda şikayet geldi. İç yapım olsun diye ricada bulundular. Biraz direnç göstermeme rağmen, iş yürüsün diye olsun dedim. Aynı sıkıntılar iç yapımda başladı. Yurt dışındaydım, kanalın koordinatörü aradı, “Sanatçı yine stüdyoya gelmedi” dedi. “Hemen programı bitirin” dedim. Olay budur. Biz konuşmadığımız için farklı yerlere çekildi. Çıktı çeşitli şeyler söyledi, “Sansür uygulanıyordu ben de programı bıraktım” dedi. Bırakmadı, talimatımla program kaldırıldı. Bir sanatçının rencide edilmesini istemem ama TRT'ye çıkana kadar Rojin diye birini kimse bilmiyorken, o imkanı bulduktan sonra TRT'nin böyle bir muameleye uğramaması gerekiyordu. Bundan dolayı biraz gönül koydum. İkincisi de, TRT Şeş gibi bir yere çıkan sanatçı nereye çıktığını da iyi düşünmeliydi. TRT'de günlük 374 program dönüyor, Rojin'in programı da onlardan sadece birisidir.
Bu Türkiye için büyük bir adımdır ve elbette rahatsız olanlar oldu. Onların kim olduğunu siz de benim kadar biliyorsunuzdur…
Hayır. TRT anayasal bir kurum. TRT Kanunu değiştirilirken, “Farklı dil ve lehçelerde yayın yapabilir” hükmünü de koymuştuk. Bu maddeyi koymasak da farklı dil ve lehçede yayın yapabilirdik ve kimse bir şey diyemezdi.
Memnunum ama tatmin olmuyorum, daha iyi olmalı diyorum.
Özel sektör mantığı ile kamu yayıncılığını da mezcedecek bir yayıncılık yapmak istiyoruz. Arkadaşlarımıza söylüyoruz, Sayın Cumhurbaşkanımız'a, Başbakanımız'a gazeteci rahatlığı ile soru sorabilmelisiniz. Biz haberleri devlet protokolü sırasına göre de vermiyoruz. Haber değerine göre sıraya koyuyoruz. Devlet televizyoncusu istemiyoruz, yayıncı istiyoruz. Propaganda mantığı ile televizyonculuk yapılmaz.
Biz Sadece Türkiye'ye değil, tüm dünyayı kapsayan bir yayıncılık hedefliyoruz. Yani emperyal (emperyalist değil) bir yolculuk yapmak istiyoruz. Dış dünya bunu bizden bekliyor. Mesele TRT Avaz, 24 saati altıya böldük, Türkçe, Azerice, Kırgızca, Kazakça, Özbekçe, Türkmence altı dilde yayın yapıyor.
Sorumluluk yüklüyor ve ona göre bir vizyon bekliyor. TRT Şeş'ten sonra hedefimiz İngilizce bir kanaldı. Sayın Cumhurbaşkanımız Suudi Arabistan'a gittiler, Sayın Başbakanımız da “one munit” dediler Ortadoğu'da Türkiye'nin yıldızı parladı, tam zamanı dedim Arapça kanala öncelik verdik. Şu kriz döneminde iyi bir Arapça kanalla dünya kadar turist gelir Türkiye'ye.
Ne birilerini ne de herkese memnun etmek gibi bir düşüncem hiç olmadı. Herkes memnunsa sizden o zaman kendinizden endişe edin.
Kendimi anlatmak gibi bir derdim yok, işimi yapar geçerim. Başarılı olmak ve kurumun ilkelerine zarar vermemek kaydıyla her düşünceden insanla çalışırım. Ben çalışkan insanlar arıyorum. Geldiğimde söyledim: farklı dünya görüşüne sahip olabilirsiniz, Alevi, Sünni, Türk, Kürt benim için hiç önemli değil, ideolojik bakmamanız kaydı ile ben işinize, başarınıza bakarım. Mesela sürekli proje geliyor, projeleri kabul görüyorsa iyiyiz, görmüyorsa kötü…
Bir buçuk senedir tartışmaya açmadım, AGB'ye adeta yalvarırcasına, gelin şunu düzeltin diye söyledim. TRT gerçekten izlenmiyorsa bunu bize ispat edin vazgeçelim bu sevdadan ama büyük haksızlık var. Listeler elden ele dolaşıyor. Halbuki bunların gizli olması gerekiyor. Denetçi bir kişinin 2500 haneyi denetleme şansı yok. AGB'nin her yıl yüzde 20'sini değiştirmesi gerekirken on yıldır aynı yerde duran cihazlar var. Ölçüm sağlıklı değil.
Bakalım edelim dediler ama olmadı. Biz konunun üzerine gittikçe diğer televizyonlar uyandı, reklam verenler uyandı. AGB aleyhinde savcılığa suç duyurusunda bulunduk. Tespit davası açtık. Haklılığımız tescillendiğinde geriye dönük tazminat davası da açacağız. AGB, TİAK (Televizyon İzlem Araştırma Kurumu) adına hareket ettiğini söylüyor. TİAK'ı dava edeceğim ama muhatabım yok, çünkü gerçek ve tüzel kişiliği yok. Bu arada RTÜK'ü de göreve çağırdık.
Onlar da sorumlular ve ağırdan alıyorlar. RTÜK'ü de dava edeceğiz. RTÜK'e dedik ki alternatif bir şirkete daha ölçtürün, hatalar ortaya çıksın. Verilerin değerlendirilmesi şeffaf değil. AGB'nin yeni genel müdürüne de söyledim, eğer müdahale etmezsen kanun çıkarılması yönünde çaba sarf edeceğim.
Biz bu mücadeleye çıkarken bir çalışma yaptırdık ve üç kat daha fazla izlendiğimizi gördük.
Hayır. İki şekilde bakıyorum. Birincisi, birileri bizi yakıştırıyor bizim de hoşumuza gidiyor. İkincisi de TRT biraz başarı grafiği arttıkça bazı meslektaşlarımız, bunu TRT'den kovalım da nereye giderse gitsin diye bir yerlere pas etmeye çalışıyorlar. MİT Müsteşarı çok başarılı, dilerim uzun süre orada kalır.
Zaman zaman bazı konularda yardım talep ederiz…
Sayın Baykal önemli bir partinin genel başkanı, saygı duymamız gereken bir politikacı. TRT'ye geldiğimde programlar iyice hafifletilmişti. Siyasi tartışma programlarına yer verelim istemiştik. Meclis'teki özel kalemine üç kere gittim, randevu talep ettim. Hem tanışmak hem de yeni başlayan “Zirvedekiler” programına davet etmek istedim. Maalesef gerçekleştiremedik. Sonra bu polemik konusu yapıldı, aramızda bir şey varmış gibi… Bunun nedeninin ben olmadığımı siyasetin doğası olduğunu düşünüyorum… Neyse, o günler geride kaldı, Sayın Baykal Formüla1 standımıza geldi, kendisini ağırladık, sohbet ettik…
Hayır. TRT1'de yayınladık ziyaretini. CHP'li vekiller de TRT'ye geliyorlar… Bizim amacımız kaliteli yayıncılık.
Seyrettim…
İyiydi, güzeldi…
Ercan Saatçi'nin Özkök'ün damadı olduğunu sonradan öğrendim. Ercan kriminal yapıyı çok güzel işleyen bir proje getirdi. O projeyi kim getirirse getirsin önemserim. Biz reyting bazlı anlaşma yapıyoruz. Reyting belli bir seviyenin altına düştüğünde ödemeleri yüzde elli düşürüyoruz, belli bir seviyeyi geçtiğinde de yüzde elli fazla ödüyoruz. Çok istemiş olmama rağmen maalesef yürümedi...
Türkçe bir parça olması tercihimizdir ama sanatçılara karışmamaktan yana olduğumu söyledim.
Hayır. Biz bu dönemde genel müdür olduğumuz için basın kıyafetini gündem getirdi. Kıyafetine karışmayacağız dedik. Problem klipte yaşandı. Hadise ve TRT olarak yaptığımız sözleşmede üç klip çekilecekti ve biz hangisini beğenirsek onu Eurovision'a gönderecektik. Üçü de beğenilmezse yeniden çekeceklerdi. Son dakikada bize sadece bir klip gönderdiler ve beğenimizden geçmedi, çünkü Türkiye'yi temsil etmiyordu. “Sözleşmeye uyun, gerekirse biz Eurovision'dan çekiliriz” dedik.
Hayır. Klipi kabul etmediğimizde bizi sansürcü ilan ettiler.
Kamuoyunda eleştirmenler, yorumcular yılbaşındaki kıyafetin daha iyi olduğunu defalarca söylediler. Giydiği kıyafet oryantal dansözün kıyafetine çok yakındı. Hadise kot pantolonla genç bir kızken finalde giydiği kıyafetle 30'lu yaşlara çıktı. O tarz bir kıyafeti giymenin puan getirmediğini yaşayarak gördü. Ayrıca sözleşmeye göre kıyafeti konusunda da bize danışması gerekiyordu. Bizimle bunu paylaşmış olsaydı daha sağlıklı bir yol bulabilirdik. Bakın şimdi Eurovision bitti ve Hadise hiç yokmuş gibi… Bizi bu kadar üzmemeliydi.
Hayır, zaten oraya kadardı. Sözleşmeye sadık kalsaydı şimdi TRT'de program yapmasını isterdik…