|

İrtica tehdidi yok ama irtica algılaması var

Boğaziçi Üniversitesi'nden Prof. Dr. Binnaz Toprak ve Sabancı Üniversitesi'nden Doç. Dr. Ali Çarkoğlu ile Tesev adına yaptıkları "Değişen Türkiye'de Din, Toplum ve Siyaset" anketini konuştuk.

Mehmet Gündem
00:00 - 27/11/2006 Pazartesi
Güncelleme: 00:55 - 27/11/2006 Pazartesi
Yeni Şafak
İrtica tehdidi yok ama irtica algılaması var
İrtica tehdidi yok ama irtica algılaması var


Halk sentezi...


Boğaziçi Üniversitesi'nden Prof. Dr. Binnaz Toprak ve Sabancı Üniversitesi'nden Doç. Dr. Ali Çarkoğlu'nun Tesev adına yaptıkları "Değişen Türkiye'de Din, Toplum ve Siyaset" anketini tartışarak geçti son bir hafta.

Sonucu önceden belli, hedefi kamuoyunu yönlendirme amaçlı sık karşılaştığımız anket kirliliği içinde, bu tür sahici çalışmalar ezber bozma işlevini üstleniyorlar.

Toprak ve Çarkoğlu'nun birlikte ortaya koyduğu çalışmanın bende bıraktığı en kalıcı sonuç; algı ile gerçek arasındaki mesafenin derinliği oldu.

Bu toplumda gerçeklerin çoğu zaman bir anlamı yok.

Gerçeklere karşı körlük ve sağırlık durumları sık yaşanıyor.

Algılamalar, zanlar, sanılar daha belirleyici.

Öyle ki bazı kesimler açısından, gerçek olan neredeyse sadece algılamalardan ibaret.

Bunun yanlış olduğunu söylemek sorunu çözmeye yeterli değil.

Hem felsefi açıdan hem de siyaseten yapılması gereken; "anlama" çabasını önceleyerek "algılamalara" "gerçek" gibi yaklaşmak, birey ve gurupların topluma, ortak alanlara, dine, siyasete ve ötekine dair geliştirdiği "algılamalarını" ciddiye almaktır.

Algıyı, -ilk bakışta dışarıdan anlamsız gelse de- bir iç sesin dile getirdiği 'kendi gerçekliği' olarak almak yerinde olur.

Algı da olsa, sorunu yok saymak, yarın yeni yokluklara ve yeni algılara kapı açar.

Algı deyip geçmeyin, ya alınıp sizinle birlikte yaşamaktan vazgeçerlerse...

İktidarların bir görevi de "gerçeği" algılamak değil mi?

Biz ve ötekiler diye "geçerli" bir ayrım yok. Bizi; sahici, ötekileri; algı yanılması içinde görmek "çözüm üreten siyaset" tarzı olamaz.

Elitlerin ve siyasi kimliklerin huysuzluğundan uzak, kendi arasında daha barışık bir halk var. Dindarlık, laiklik ve demokrasi arasında "yaşamda karşılığı olan" hoş bir sentez üretmiş bir halk.

Şimdi "algı" ve "gerçekler" dünyasından neden bir "sentez" çıkmasın ki!

Binnaz Toprak ve Ali Çarkoğlu ile Değişen Türkiye'de Din, Toplum ve Siyaset" anketi üzerine konuştuk.



* * *
Tesev adına Mayıs'ta gerçekleştirdiğiniz 'Değişen Türkiye'de Din, Toplum ve Siyaset' konulu anketi yayınladınız ve bir haftadır ekranlardasınız. Bulgular tartışılıyor. Benzer bir araştırmayı 1999'da da yapmıştınız. Türkiye veriler üzerinden nasıl bir tartışma yürütüyor?

Binnaz Toprak: Türkiye'nin bu tür konuları tartışma biçimi de ayrı bir sosyolojik çalışma gerektiriyor. Çünkü algılamayla gerçekler arasında büyük farklar var.

Ali Çarkoğlu: Araştırmalardan tek bir cevap bekleniyor, ama işin doğası gereği, hiçbir zaman tek bir cevap olmuyor. Böyle olunca da, sonuçları isteyen istediği tarafa çekiyor.

Kendi sorunlarımız üzerine henüz sağlıklı bir tartışma yürütemiyor muyuz?

Binnaz Toprak: Sağlıklı tartışma da kendi içinde tartışılabilir. Bu çalışmanın amacı bu konular bilgiye dayalı tartışmaya açmaktı, bir şekilde tartışılıyor. Sonuçlar yoruma bağlı. Hangi yorumun doğru olduğunu da açıkçası bilmiyoruz.

Toplumsal kesimler açısından, sonuçların yeni korkular ürettiğine dair bir gözleminiz var mı?

Binnaz Toprak: Hayır yok. "Böyle gözlemlemiyoruz" diyenler oluyor elbette ama bu bir korkuyu ifade etmiyor. Geçmişe göre bireyler ve toplumsal kesimler verilere daha serin kanlı yaklaşabiliyorlar.

Ali Çarkoğlu: Algı yorumu yönlendiriyor. "Liselerde uyuşturucu kullanımı artıyor, yüzde 8'den 12'ye çıktı" türü bir habere kimse "benim etrafımda uyuşturucu kullanan yok, bu veri yanlış" demiyor; "Bu, memleket için önemli bir sorun" diyor. Yani bir kanaat oluşuyor. Burada da ikili bir kanaat var: Muhafazakar kesim; "başörtülüler azalıyor" diyor, Laik kesim; "her taraf onlarla dolu" diyor. Araştırma bize algı konusunda net bir şekilde ikiye ayrılmışlık olduğunu gösterdi. Veriler ne olursa olsun, biri kabul ediyor, öteki kabul etmiyor.


Siyasilere ne mesajı veriyor anket?

Binnaz Toprak: Siyasilere diyor ki, din konusunda toplumda bir ayrışma var, ama bunun politize olması, buradan bir gerginlik çıkması istenmiyor. Örneğin, laiklik, cumhurbaşkanlığı gibi konularda hassas kitlenin oranı yüzde 30. Cumhurbaşkanının eşinin başının açık olmasını isteyenlerin oranı yüzde 51. Biliniyor ki, bu konu gerginlik yaratacak, ama toplum gerginlik istemiyor. İki, her iki tarafta var olan bölünmeyi önemseyip, karşısındakinin hassasiyetlerini dikkate almalı. Laik kesimi, üç beş tane dinazor ve bir de ordu diye geçiştirmek olmaz. Orada yüzde 30'luk bir kitle var. Ekonomik-sosyal statüleri nedeniyle ağırlıkları fazla.

1999'daki araştırma 2006 verileri 'gerginlik' bağlamında nasıl ayrışıyorlar?

Binnaz Toprak: Bariz fark var. 99 anketinde toplumdaki gerginlik çok fazlaydı. Bugün öyle değil, ciddi düşüş var. Çünkü RP'ye göre AKP gerginlik oluşturabilecek konulara daha fazla dikkat ediyor. AKP konsensüs arıyor, kimi sorunların dayatmayla çözülemeyeceğini biliyorlar.


CHP'ye mesaj yok mu?

Binnaz Toprak: CHP'ye oy veren kitle orduya daha mesafeli duruyor. Yani Ordunun siyasete karışmasına, darbe yapmasına sıcak bakmıyor. Halbuki CHP'nin son zamanlardaki tavrı tabanının tersine bir politika çizmeye başladı. CHP yönetiminde olsam; "Bize oy verenler ordunun ülke yönetmesini desteklemiyor, ayağımızı denk alalım" derim.

Ali Çarkoğlu: AKP, çoğu konuda gösterdiği konsensüs oluşturma duyarlılığını, henüz Cumhurbaşkanlığı konusunda göstermiş değil.

AKP Türkiye'yi nereye götürüyor, sorusunun cevabı var mı satır aralarında?

Ali Çarkoğlu: Çoğunluk, AKP iktidarında Türkiye'de yaşanan değişimin pozitif yönde olduğuna inanıyor.

28 Şubat'ın ardından 99 anket soruları ile 2006 sorularına verilen cevapları 'gerçekçilik' bağlamında nasıl değerlendiriyorsunuz?

Binnaz Toprak: Bugünkü ortam daha rahat, cevaplara da aynı oranda sağlıklı ve gerçekçi.

Ali Çarkoğlu: Örneğin, Alevi ve Kürt vatandaşların kendilerini ifade etme oranlarında çok büyük yükselme var.

Binnaz Toprak: İnsanlar bugün çok daha rahat, "ben dindarım, öncelikli kimliğim Müslüman" diyebiliyorlar.

'Müslümanım', 'Türküm', 'vatandaşım', 'kürtüm', 'aleviyim' türü kimlik tanımlama dağılımlarını nasıl analiz ettiniz?

Ali Çarkoğlu: Önde olan her zaman "Müslümanım" olmuştur. Türküm diyenler aynı, Alevi ve Kürtüm diyenlerde çok az artış var. Kısacası "Müslümanım" diyenler artıyor.

Aynı konuya kadın ve erkeklerin yaklaşımlarında bariz farklar var mı?

Ali Çarkoğlu: Genel demokratik değerlendirmelerde, siyasi olaylara yaklaşımlarda önemli farklılık yok. Varsa da kadınlar genelde daha muhafazakâr bir pozisyon alıyorlar.

Cevaplara göre düşünürsek Kürt ve Aleviler nasıl bir süreç yaşıyorlar?

Binnaz Toprak: Aleviler, eğitimli, kentli, gelir düzeyi yüksek kesim gibi cevap veriyorlar, Kürtler de öteki kesim gibi cevap veriyor.

Ali Çarkoğlu: Bu, Kürtler için örtüşen, aleviler için ise pek örtüşmeyen bir durum. Aleviler, düşük sosyo-ekonomik statüden ama yüksekler gibi tercih belirtiyorlar.


BİZ VE ÖTEKİLERİN ARASI AÇILIYOR
Alevilerle dindarlar arasındaki makas hareketine dair bir analiziniz var mı?

Binnaz Toprak: Aradaki makas açılıyor. Araştırmanın sonuçlarından bizi en çok rahatsız edeni; Türkiye'de biz ve ötekiler diye nitelendirebileceğim bir bölünme var. Biz kim; Türk, Sünni, Müslüman. Öteki kim; gayrimüslim, alevi, kürt. Bu çok tehlikeli. Bizden olanın problemi problem, ötekilerin problemi bizim problemimiz değil anlayışı çok yaygın. AKP iktidarı Alevilerin taleplerine ilgisiz.


Bu anketten sizin çıkarttığınız en büyük sonuç nedir?

Ali Çarkoğlu: Din konusu eğer sürtüşme nedeni olmayıp biraz normalleşmeye bırakılırsa, Türkiye'de dinin siyaset içindeki rolünün azalacağını gözleyebiliriz. Araştırma şunu söylüyor; Siyasal İslam'ın kamusal alanda dile getirilişinin bir limitine gelinmiş durumda. Artık siyasal İslam dalgası, geriye, kişilerin özel yaşamına dönme eğiliminde. Yine siyaset üzerinde 'dini' pek çok yeni talep olacak, ama bunlar türban gibi talepler olmayacaktır. İşin doğası değişiyor.

Binnaz Toprak: Siyasal elitler gerginlik yaratılacak ortamlardan kaçındıkları sürece, toplum rahatlayacaktır. 99 anketine göre, halkın yüzde 46'sının dindarlara baskı yapıldığını düşünmeleri beni çok rahatsız etmişti. Bugün bu oranda düşüş var, demek ki ciddi bir yumuşama var. Sanıyorum bu tür yumuşamalar kesimler arasındaki çatışmayı giderecektir. Ama bir diken üzerinde oturduğumuzda kesin.

Hangi bağlamda?

Binnaz Toprak: Ali, "kolay olmayacak" dedi ya, eğer gerginlik yaratacak ortamlar kaşınırsa kolay olmaz. Her iki tarafın parti elitlerine görev düşüyor. Cumhurbaşkanlığını bu bağlamda düşünmek lazım, normalliğe zaman tanınmalı.


Dindarlık ile laiklik -geçmişine göre- birbirinin aynı oranda karşıtı mı bugün de?

Binnaz Toprak: Bu soruyu yine cumhurbaşkanlığı üzerinden değerlendirelim. Cumhurbaşkanında olması gereken özellikler nelerdir dediğimizde, halk şöyle söylüyor; dini bütün Müslüman olsun, laikliğin korusun, yaşamı modern Türkiye'ye örnek olsun... Bunlar çelişkili gibi görünse de halk bir sentez yapıyor. Özal örneği gibi...

Ali Çarkoğlu: Türkiye'de demokrasi işlemiyor demek yanlış, demokrasi işliyor, insanlar tercihlerini ifade ediyorlar. Seçim sistemi ve partiler ne kadar kötü olursa olsun, halkın tercihleri kendine benzer bir iktidarı yaratıyor.

Bana göre, anketin en verimli cümlesi; algı ile gerçek arasındaki derin mesafenin gözüküyor olması...

Ali Çarkoğlu: Doğru. Bizim algılayışımız gerçeğin nasıl olduğundan çok daha önemli. Dolayısıyla, veriler üzerinden "irtica tehdidi yoktur, olduğunu düşünenler de hatalıdır" demek yanlış bir yorum. Çünkü onların algısında irtica var.


Bu anketten "Türkiye'de irtica tehlikesi yok" sonucunu çıkartabilir misiniz?

Ali Çarkoğlu: Birkaç nedenle çıkartabiliriz, yegâne doğru yansıtılan cevap bence odur. Birkaç soruyla bunu test ettik; örneğin; Dindar insanlara baskı yapılıyor mu diye sorduk. Dindarlara baskı yapıldığını düşünenlerin sayısında azalma var. Laiklik tehdit altında mı sorusuna verilen cevaplarda bölünmüşlük var. Laikliği tehdit altında görenler var ama bu tehdit algılaması alarm zillerini gerektirir nitelikte değil.

Binnaz Toprak: Hiçbir zaman sahici bir 'irtica' tehdidi olduğuna inanmadım. Çünkü demokrasi-Laiklik ve İslam konusundaki etkileşim Türkiye'yi iyi bir yere götürdü. AKP de demokrat bir parti.

Bu sonuçlar aynı zamanda bugünkü siyasal rejimin fotoğrafı olarak da algılanabilir mi?

Binnaz Toprak: AKP'nin yapıp ettiğinin de, CHP'nin yapıp ettiğinin de, ötekilerin yapmadıklarının da etkisi var elbette.

AKP olgusu ve iktidarı toplumdaki dindarlık çarkını çeviren bir etken mi?

Ali Çarkoğlu: Bu AKP'ye çok fazla rol yüklemek olur. Bir toplumun içinde dindarlığı, bir partinin, bir elit gurubun yönlendirdiğini söylemek abartı olur. Bir parti bir kaynaktan besleniyor olabilir ama o kaynağı yaratıyor olamaz.

Binnaz Toprak: 99'da "ben dindarım" demeyen insan AKP geldi diye bugün "ben dindarım" demez herhalde. AKP'nin toplumu dindarlaştırmak gibi bir gücü yok. Bir gelenekten geliyor ama ciddi kırılma geçirmiş…

Ali Çarkoğlu: Türkiye'de seçmen hareketinin en önemli özelliklerinden birisi, 60 yıl içinde ortalama yüzde 20 civarında oy değiştirmesidir. Dolayısıyla kemikleşmiş bir AKP tabanından bahsetmek mümkün değil.

Siyasi dindarlık ya da dindarın siyasileşmesi karşımıza nasıl çıkıyor?

Binnaz Toprak: Cumhuriyet kurulduğundan beri dindar kesim o kadar marjinalleştirilmiş ki... Bir anlamda siyasi hareket sayesinde topluma entegre olabildi dindar kesim. Her açıdan bu böyle oldu.






17 yıl önce