Loost Lagendijk… 2004'de AP'de Türkiye için müzakerelerin karara bağlanacağı günlerde pekçok dilde "evet" pankartlı kampanyayı organize eden. O günü hayatının en anlamlı günleri arasına koymuş. Bizi, bizim buralarda yaşananın kavgayı, siyaseti, sistemi, darbeleri, Ergenekon'u, iş dünyasını, üniversiteleri, Kürt sorununu anlamaya çalışıyor. Türkiye hem önyargılı kesimleri besliyor hem de demokrat ve özgürlükçü zihinlere umut veriyor. Değişime direnenler, darbe dönemi anayasasına sahip çıkanlar, sorunların üstünü örtenlerimiz var. Bir de demokrasi, hukuk, insan hakları, bireyin çiçek açması, birlikte yaşama yoluna gün gün açanlarımız var. İslam ile demokrasinin çatışmadığını, bireyin dindarlığının Siyasal İslam şeklinde tezahür etmediğini de gösterdi Türkiye. Neyse ki umut olan ikinci kısım çoğunlukta ve Türkiye hem kendisi hem komşuları için güven ve cazibe merkezi olmaya doğru gidiyor. Lagendijk, Jan Marinus Wiersma ile bizi anlamaya çalışıyor, İletişim Yayınları'ndan çıkan "Avrupa'nın Müslüman Komşuları" kitabıyla. Bizi anlamak zor. Zaten biz de kendimizi anlatmakta zorluk çekiyoruz. Düşünülmek ve anlaşılmaya çalışılmak ise keyif verici. Komşuluk hakkı bizi birbirimize bağlıyor ve sorumluluklar yüklüyor. Günümüz dünyasında komşusu açken tok yatan huzur bulamaz, komşusunda huzursuzluk varken kimse huzurlu olamaz. Her şey iç içe, uzaklık bitti, her şey yakın, sorunlar yanımızda, çözümler de…
Cemaatlerin Türkiye'deki tarihsel gelişimi ile Avrupa'daki süreçleri elbette farklı. Fakat ben din ya da cemaatlerin modern toplumda yeralıp almaması konusunda Sayın Başbuğ'a katılmıyorum.
Modern toplumlarda din ya da cemaatler anahtar rolde. Dini inancım yok ama başka insanların dindar olmalarını, farklı düşünmelerini, bunu göstermelerini hak olarak kabul ediyorum. Onların da inançsız olmama saygı duymasını, tolerans göstermelerini isterim.
Türkiye'nin öneminin altı da çiziliyor.
Doğru, aksi de AB için çifte standart bir tavır olur.
Hayır, daha fazla çaba sarfetmeliyiz. Avrupalılar İslam'a şiddet üzerinden bakıyor, halbuki şiddete dayalı olmadığını anlamalılar. İslam dünyası içinde şiddeti tasvip etmeyen oluşumlar olduğunu farketmemiz gerek.
Güçlü bir önyargı var İslam ve Müslümanlara karşı. Eskiden tarihten besleniyordu, şimdi 11 Eylül'den. Ülkemde Türk olarak adlandırdıklarımız bir anda Müslüman olarak adlandırıldı. Batı'daki algıyı vermesi açısından ibretlik örnektir bu. Batı, Müslümanlar arasındaki farkı anlayacak bilgiye sahip değildi, hâlâ da değil. Bu yüzden İslam'a karşı olan grup ve politikacılar bunu koz olarak kullandı, 'Bütün Müslümanlar' terörist dediler. Bu tür çabaların hep karşısında oldum ve mücadele ettim.
Kitapta bu terimi kullanmadım. Kelimenin kullanışlı olmadığını düşünüyorum. K.Afrika, Ortadoğu ve Türkiye'de İslam farklı politik yorumlara tâbi tutuluyor. Türkiye'de AKP karşımıza çıkıyor ki bu partinin kökenlerinin İslam'a referans olduğunu biliyoruz.
AKP kendini muhafazakar demokrat olarak tanımlıyor. Bence de bu güzel bir tanım…
AKP bizim için muhafazakar parti. Lideri ve kadrolarının büyük çoğunluğu eski İslamcı ya da İslam'dan ilham alan insanlar ama siyasal hayatta AKP muhafazakar bir parti. Avrupa'daki Muhafazakar Hıristiyan partiler gibi.
Mısır ve Fas'ta partileri kuranlarla AKP'yi kuranların geçmişi benzer. AKP'nin kökleri Milli Görüş'e gider. Refah için "Islamic parti" demek doğru olur. Benzer yapılanma Fas ve Mısır'da var ancak Mısır'daki Müslüman Kardeşler daha gelenekselciler ve kendilerini AKP veya Fas'taki yapılar kadar yenileyemediler. AKP'yi bu yapılanmada AB için olduğu gibi kendi bölgesinde de önemli bir gelişme olarak görüyorum.
Hayır… Arap dünyasında demokrasi olduğunu söylemek zor. Özellikle baktığımız iki ülke Mısır ve Fas arasında bile büyük fark var. Mısır otoriter yapıya sahip. Mübarek, muhalifleri ekarte ediyor. Tek ciddi muhalif Müslüman Kardeşler. AB olarak bu ülkelerde demokrasinin yerleşmesi için çaba gösterdiğimizi belirtmek istiyoruz. Mısır yönetimi Müslüman Kardeşler'le nasıl ilişki kuracağını düşünmeli. Çünkü tek muhalif onlar görünüyor. Biz bir yerde hatalı davrandık…
Mısır'la ilişkilerimizi korumak için Mübarek yönetimini desteklerken bir yandan bölgede Hamas ve diğer gruplara demokrasi propagandası yaptık. Mübarek rejimine karşı daha eleştirel bir gözle bakmamız gerek.
Tekrar tekrar düşünmemiz gerekiyor, bölgede İslamcı partilerle ilişki kurarken. Özellikle bu partiler kendilerini yenilemeye çalışıyor. AKP'nin yaptığı gibi. Mısır ve Fas'taki krallara diyoruz ki eleştirilere daha açık olmanız gerekiyor. Muhalif İslamcılarla görüşün telkininde bulunuyoruz.
Bizi şaşırtan şey AKP'yi yakından takip etmeleri. Müslümanlık yerine muhafazakarlık tanımı ilgilerini çekiyor. Türkiye'deki gelişmeleri takip ediyor ve önemsiyorlar. Ama onlar da biliyor ki Kemalizm Türkiye'ye özgü bir durumdu. Bu yüzden AKP'nin birebir kopyalanması imkansız. Zaten laik devlet yapılanması olmayan sisteme AKP gibi partileri yerleştiremezsiniz. AKP'den ilham aldıkları ise net.
Avrupa'da kimse Türkiye de laiklik var mı yok mu diye tartışmıyor artık. Laik olduğunu kabul ediyorlar. Ama Türkiye'de yıllarca devam eden tartışma ve mücadelelerden habersizler. Son 10 yıldır yaşananlardan tam olarak haberleri yok. Onun için AKP'yi anlamakta zorlanıyorlar.
İslamcı geçmişe sahip muhafazakar parti nasıl değişimin öncülüğünü yapıyor diyorlar. Anlamakta zorlanıyorlar ki normalde değişim talebinin sol geçmişten gelen CHP'den gelmesi gerek. CHP ki bize "AKP'ye güvenmeyin, onlar koyun postu içinde kurt, gizli ajandaları var" diyor. Ama insanlar şunu fark etmeliler ki AKP değişti…
Demokrasi yönünde... AB'de Muhafazakar Hıristiyan partiler neyse Türkiye'de AKP odur. Değişim ve reformların adresi artık. Ülkedeki en eski ve laik gelenekten gelen parti reformlara karşı çıkıyor. Avrupa perspektifi için bu çok şaşırtıcı bir tavır.
Bu sebeple Avrupa, AKP ve CHP'nin pozisyonunu anlamakta zorlanıyor. Yine de CHP'nin "gizli ajandaları var" söylemi manipüleyi kolaylaştırıyor.
Türkiye'de AB karşıtı bir parti kolay iktidar olamaz, çünkü toplum AB'yi istiyor. CHP'nin düştüğü duruma bakın ki, bir zamanlar yenilikçi olan CHP şimdi AB'ye tavır alarak politika yapıyor. Türkiye'de AB'yi isteyen AKP'den başka parti yok. CHP'den utanç duyuyorum.
Haklısın, böyle bir korku var. Korkunun oluşmasının nedenlerinden biri de Türkiye'deki muhalefet partisi.
Evet, yine CHP… Batı'da bazı kesimlerde karşılık bulan bu görüş kesinlikle yanlış. Fakat AKP yine de dikkatli olmalı ve daha açık şekilde kendi laiklik anlayışını her fırsatta dile getirmeli. Propagandaları etkisizleştirmek için AKP, AB'ye Türkiye'yi nereye götürmek istediğini net ve kesin bir dille ifade etmeli…
Geçen yıl türbanın serbest bırakılması ile ilgili yaşananlarda AB, AKP'ye destek verdi. Çünkü AB'de böyle bir yasak yok. Fakat sadece bu konuda destek istenmemeli, kapsamlı demokratik paket hazırlanmalı ki toplumdaki diğer kesimler de özgürlüklerden yararlanabilsin. Hem Türkiye hem AB içindeki şüpheciler bunları yakından takip ediyor.
Sanırım AKP'nin İsrail'in Gazze konusundaki politikasını eleştirmesi AB'nin büyük çoğunluğu tarafından da destek gören bir tavır…
Antisemitizm hassas konu, dikkatli olmak lazım. Başbakan ve Cumhurbaşkanı İsrail'i eleştirmekle Yahudi düşmanlığı arasında ciddi fark olduğunu bazen tekrarlamalı.
AB komisyonunun son raporunda yer verdiğimiz Alevi liderlerle AKP arasındaki görüşmelerin olumlu sonuçlanmasını istiyoruz. Bu şüpheci gruplara da AKP'nin başkalarının inançlarına ne kadar toleranslı olduğu konusunda verilmiş güçlü bir mesaj olur.
Çok şey söylenebilir. TRT 6'yı biz de iyi karşıladık. İleriye dönük önemli bir adım olduğunu düşünüyorum. Elbette başka adımlar da atılmalı. Özellikle anayasada etnik çeşitliliğe atıf bulunulması gerek. Bütün etnik grupların aynı haklara sahip olduğunun anayasada yeralması önemli. Kürt kökenli politikacılara dillerinde konuşmalarına izin verilmeli. Özellikle G.Doğu'da politikacılar Kürtçe ve Türkçe'yi yan yana kullanabilmeli.
Eminim ki bu konularda mesafe alındıkça yöre halkı ve politikacılar PKK'ya silah bırakma çağrısı yapacaklardır. Umarım bu silah bırakma işi bir an önce gerçekleşir. Erbil'de düzenlenecek konferansta PKK'ya silah bırakma çağrısı yapılmalı, şiddete başvurarak hak elde edilemez. PKK terörü Kürtlere de zarar veriyor.
Sanırım bu haklı bir eleştiri. Benim isteğim, AB'nin açık ve net bir şekilde Türkiye'ye, "Evet biz sizi birliğe alacağız" demesi.
AB'deki problem birliğin 25 ülkeden oluşuyor olması ve her ülkenin farklı düşünüyor olması… Bu problem hemen çözülecek bir problem değil. AB'nin küçük ama etkili bir grubu açık bir şekilde Türkiye'nin üyeliğine karşı olduğunu söylüyor. Bunların arasında Fransa, Avusturya, Almanya ve Kıbrıs var… Ama AB'nin üyelerinin çoğunluğu Türkiye'nin üyeliğinden yana tavır sergiliyor. Poblem şu ki Sayın Sarkozy konuştuğunda Türkiye onun AB adına konuştuğunu düşünüyor…
Kesinlikle… Bu alınabilecek en iyi tavırdır. Sarkozy sadece Fransa adına konuşuyor. Fransa birlik içinde önemli bir ülke ama AB değil. AB'de Türkiye'ye karşı her zaman birileri çıkıp konuşabilir. Bu konuda iş Türkiye'ye düşüyor, reformları sürdürmelisiniz. Anlıyorum, Türk halkı Sarkozy'nin açıklamalarından bıkmış durumda ama siz bu tip insanlara fırsat vermemelisiniz. Hatta Türkiye'de bile bazı gruplar Sarkozy'nın açıklamalarını baz alarak reformları baltalamaya çalışıyor. Reformlar yavaşlatılarak onlara şans veriliyor…
Hayır… Türkleri anlıyorum ama onlarla aynı fikirde değilim. Çünkü Türkiye müzakerelerin sonunda tüm şartları yerine getirmiş olsa bile bazı politikacılar Türkiye'nin üyeliğine karşı çıkabilir. Bence siz karşı olan yüzde 25'e değil, yüzde 75'lik kesim üzerine odaklanmalısınız. Bakın yüzde 25'i karşı, yüzde 25'i Türkiye'yi destekliyor, yüzde 50 ise Türkiye'nin yapacağı reformlara bakıyor. Mantıklı olanı reformlara, demokratikleşmeye ara vermek değil, süreci devam ettirmek…
Bence güzel bir şey… Şunu açıkça söyleyeyim; Türk dış politikasının İslamlaştığı savlarına kesinlikle katılmıyorum. Bence zekice bir şey ve anlaşılabilir bir şey. Türkiye'nin sadece AB ile değil Ortadoğu'daki ülkelerle, İran'la da ilişkilerinin iyi olması öncelikleri arasında olmalı. Bu dış politikası Türkiye'yi gelecekte AB için de daha cazip ve değerli bir aday kılacaktır. Türkiye AB üyesi olsa da bölgesinde etkin bir güçtür…