|

Karar Ergenekon'un hâlâ canlı olduğunu gösteriyor

Hrant Dink davasını yakından takip eden avukatlardan Erdal Doğan, mahkemenin davanın başında 'ihsas-ı rey'de bulunduğunu söyledi. Kararı, Ergenekon örgütünün hâlâ canlı olmasına bağlayan Doğan; “Ergenekon'un varlığını hem fikri düzeyde hem de çeşitli çıkarlar nedeniyle halen çok etkin olarak sürdürdüğünü düşünüyorum” dedi.

00:00 - 19/01/2012 Perşembe
Güncelleme: 23:41 - 18/01/2012 Çarşamba
Yeni Şafak
Karar Ergenekon'un hâlâ canlı olduğunu gösteriyor
Karar Ergenekon'un hâlâ canlı olduğunu gösteriyor
Önceki gün Hrant Dink bir kez daha öldü. Mahkeme heyeti, cinayeti terör örgütü değil bireysel bir cinayet olarak gördü ve biri “suça itilmiş”, diğeri “suça iten” iki çocuk dışında herkes beraat etti.

Peki neden? Ne eksik kaldı, neyi yapmadık da böyle bir karar çıktı? Bu soruları Hrant Dink davasını yakından takip eden ve Malatya Zirve Katliamı davasında müdahil avukat olan Erdal Doğan ile konuştuk.


Mahkeme kararını nasıl buldunuz?

Kararı çoğu kişi gibi ben de önce şaşkınlıkla karşıladım. Çünkü halen kaldırımda yüz üstü yatan Hrant'a bir öldürücü kurşun da, sözde katillerini arayıp, bulacak ve cezalandıracağı beklenen mahkemeden gelmişti. İlk şaşkınlıktan sonra da bu kez de neden şaşırdığıma şaşırdım! Çünkü Hrant Dink'i katledenleri araştırmakla sorumlu soruşturma savcılarının tetikçilerden öteye gitmeyen beş yıllık ısrarını, yine ilk zamanda bu cinayette örgütün olmadığına dair kararını vermiş mahkemesi varken, yine ilk celselerde bilgisayarında oyun oynamakla meşgul önceki duruşma savcısının davaya olan ilgisizliği, hükümetin tetikçileri bulduk daha ne istiyorsunuz deyip sonra başını kuma sokan havalarında ne değişmişti ki; ben şaşırmıştım?

Neden şaşırdınız?

Herhalde şaşırmamın nedeni ilk duruşma savcısından sonra görevi devir alan savcının karar celsesinden 3 celse önceki çok eksik ama az da olsa iyiniyet çabası izlenimi uyandıran son iddialarıydı.

MAHKEME İHSAS-I REYDE BULUNDU
Hrant'ın öldürülmesi terör örgütü kapsamında sayılmadı…

Hrant'ın öldürülmesini siyasi-ideolojik bir yapılanmadan çıkararak adi bir cinayette karar kılmak baştan beri hem mahkemenin hem de hükümetten bir kısım siyasi ve bürokratın ısrarıydı. Hatırlarsanız soruşturma savcıları iddianamelerini ilk hazırlayıp da İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'ne sunduklarında; mahkeme CMK 174. maddenin kendisine verdiği yetkiyi aşarak iddianamenin içeriğini, sanıkların eylemini ve oluşturduğu yapıyı tartışmış ve bu yapının terör örgütü olarak addedilemeyeceğine dair karar vererek iddianameyi tekrar savcılara iade etmişti. Savcılar da bu karara karşı 9. Ağır Ceza Mahkemesi'ne itirazda bulunmuş ve itirazlarının kabulü sonucu da, yine bu iddianame 14. Ağır Ceza'ya gelerek duruşmalar başlamıştı.

O zaman mahkeme bu davaya baştan tavrını koymuştu…

Mahkeme usul gereği istemeye iste-meye bu iddiaları kovuşturmakla ya da gerçek söylemiyle kovuşturmamakla göreve başlamıştı. Tahmin edeceğiniz üzere bu durum ceza usulünde “ihsas-ı rey” denilen bir duruma tekabül eder. Yani aslında bu mahkeme re'sen bu dosyadan el çekmesi gerekirken bu dosyaya bakmaya devam etmiştir. Öte yandan mahkemenin zorla kovuşturduğu bu iddianame de çok esaslı eksikliklerle hazırlanmış veya alelacele hazırlanmak istenmişti. Çünkü savcılar ısrarla cinayetin hemen ardından ortaya çıkan delillerde cinayet anında cinayeti işleyen birçok fail Hrant'ın çevresinde suikastta yer almasına rağmen onları görmek istememişti.

Cinayet iki kişinin üstüne yıkıldı…

Cinayet öncesi ve sonrasında cinayeti hazırlayanları, azmettirenleri, tetikçilere yol verenleri, delilleri karartıp, faillere kol kanat geren askerleri, polisleri, istihbaratçıları, bürokratları, açıkca somut görünür hale gelmiş sorumluları da yine ısrarlıca görmezlikten gelmişti. Böyle hazırlanmış o çok eksik ve zayıf iddianame dahi bu mahkemeye çok ağır gelmişti. İddianame cinayet öncesi hazırlanan senaryoyu çok az ihlal etmişti. İstanbul ayağında yalnızca Ogün Samast'ı bırakmış, Ankara, Samsun, Trabzon ayağındaki artık fotoğraflarla, belgelerle kendini ifşa eden failleri iddianamesine almamakta direndi.

CİNAYET ERGENEKON İŞİ
Kafes Davası'nda Hrant'ın öldürülmesi operasyon olarak geçiyor, son savcı bu yapının Ergenekon'un Trabzon hücresi olduğunu ifade etti. Siz de öyle mi düşünüyorsunuz?

Benim açımdan hiç kuşku yok. Bu cinayet bir Ergenekon faaliyetidir. Fakat çoğumuzda şöyle bir yanılgı var. Bizler Ergenekon'u çok homojen bir yapı olarak düşünüyoruz ve bu nedenle de onların doğrudan hedefine konulmuş olan AK Parti hükümetinde görev alan bazı bürokratların ve siyasilerin de bu ahtapot gibi yapı içerisinde yer alabileceğini gözardı ediyoruz. Halbuki Ergenekon en az 150 yıllık devlet geleneğinin ve yapısının kendisidir.

Ergenekon hâlâ canlı mı?

Ergenekon'un hem fikri düzeyde hem de çeşitli çıkarlar nedeniyle paydaş olduğu birtakım hükümet çevresi ve bürokrasisinden birçok kişi ile işbirliği vardır ve halen çok etkin olarak sürdürdüğünü düşünmekteyim.

Dava neden sonuçsuz kaldı?

Yukarıda açıklamaya çalıştığım ideolojik ve maddi çıkar işbirliğinden dolayı, bir araya gelmesi düşünülemeyecek kişilerin bu dava arkadaşlığının ilk zamanlardan beri fazla deşifre edilmemesi, soruşturulmaması, kovuşturulmaması davanın şimdilik elbirliğiyle kapatılmasını sağladı. Unutulmamalı yargı ve hükümet bu işte doğrudan sorumlu iki aktördür.


Mahkeme örgütü ısrarla görmedi
Hrant'ı davalarda tehdit edenlerin çoğu Ergenekon davasında içerdeyken bu olayın Ergenekon ile ilişkilendirilmemesini nasıl buluyorsunuz?

Komedi. Soruşturma savcıları ısrarlı bir dirençle cinayette Ergenekon'u görmeme halini hep muhafaza ettiler. Keza aynı ısrar ve direnç mahkemede de vardı. Bunlara ek olarak sanık Yasin Hayal ile birlikte aynı sırada yargılanması gereken dönemin istihbarat daire başkanı Ramazan Akyürek, davayı hem örgüt hem de Ergenekon kapsamından çıkaran adi bir cinayet yapısına büründürmeye çabalayarak mahkemeyi etkileyen görüşü ta ilk zamanda dosyaya sunmuştu ve dosyadan da çıkarılamamıştı.

Ne yazmıştı Akyürek o yazısında?

Ramazan Akyürek mahkemeye gönderdiği o kısa yazısında birkaç suçu birkaç cümlede aynı anda işlemişti. Mahkemeye hem sanıkların bir örgüt olmadığını söylüyordu, bununla yetinmeyerek sanıkların Yasin Hayal'in etrafında kümelenmiş bir arkadaş grubu olarak nitelendirerek olaya adi bir vaka haline dönüştürüyordu. Yine bununla yetinmeyerek “Hrant Dink'in Türklüğe hakaret ettiğini”, bu bahisle de Yasin Hayal'in bundan etkilenip kendiliğinden hareket ettiğini anlatan o dava kararını yine ta o zamanlardan vererek mahkemeye sunmuştu.



12 yıl önce