|

Mahir Sayın: Yenildik ama onurumuzu kaybetmedik

Mahir Sayın, “Solcular olarak bizim, durduğumuz noktadan kazanmamız mümkün değildi. Fakat Ziya Paşa, 'Galiptir bu yolda mağlup olanlar' der. Tarihte böyle yenilmiş olanlar vardır. Spartaküs de böyledir ama tarihe geçmiştir” diyor .

Mehmet Gündem
00:00 - 1/10/2007 Pazartesi
Güncelleme: 01:33 - 1/10/2007 Pazartesi
Yeni Şafak
Mahir Sayın: Yenildik ama onurumuzu kaybetmedik
Mahir Sayın: Yenildik ama onurumuzu kaybetmedik
GÖRÜLEN LÜZUM ÜZERİNE…

Sürgünde 27 yıl. Suçun ne olursa olsun ya da neyle suçlanırsan suçlan, ayakların başka bir ülkenin toprağına basarken, aklın, duyguların, hayallerin, hatıraların memleketinde. Mahir Sayın bu ağır bedeli ödemiş biri. Sosyalizm için mücadele vermiş, sokakları arşınlamış, fikri ve fiziki kavganın içinde geçmiş geçlik yılları. TİP içinde şekillenen devrimci hareketin aktif isimlerinden olmuş. Mahir Çayan, Deniz Geçmiş gibi Dev-Genç liderleriyle birlikte kavga vermiş. Türkiye Halk Kurtuluş Cephesi'nde yer almış. Sosyalist solun yenilgisine tanık olmuş, darbelerle sarsılmış ve o günlerde çareyi ülkeyi terk etmekte bulmuş. Pekçokları gibi savrulmuş bir hayatın sahibi olmuş. 1996'da Şam'a gidip Öcalan'la röportaj yapmış ve bunu Erkeği Yenmek adıyla kitaplaştırmış. 28 Şubat sürecinde ortaya çıkan andıç listesinde adı geçmiş. Kamuoyu nazarında bazı kişileri "itibarsızlaştırma operasyonu" olarak da bilinen andıça neden girdiğine hâlâ bir anlam verememiş. O kadar etkin, önemli ve itibarlı biri olduğuna inandıramamış kendini, “demek ki; görülen lüzum üzerine işlem yapmış o günkü paşalarımız” diyor… 2002'de de vatandaşlıktan atılmış biri o. Eski anarşist Mahir Sayın 27 yıl sonra ülkesinde…


İP içinde şekillenen mücadelenin aktif isimlerinden biriydiniz. Deniz Gezmiş, Mahir Çayan gibi Dev-Genç liderleriyle birlikteydiniz. 12 Eylül öncesi kitlesel sol gruplardan birinin başındaydınız. Fakat Türkiye'yi terketmek zorunda kaldınız…

27 yıl memleketten uzakta yaşadım. 2002'de de vatandaşlıktan çıkartıldım. Bir aydır turist olarak Türkiye'deyim. Büyük bir değişim yaşanmış Türkiye'de.

Zihniyet olarak ne değişmiş?

Gittikçe Avrupalılara benzemişiz. Avrupalıların tipik özelliği atomize olmasıdır. Türkiye'de de insanlar birbirinden kopmaya başlamışlar. Ben de 27 yıl önce neysem şimdi de oyum, değişmedim diyemiyorum. Ezenin-ezilenin olmadığı bir dünya arzuluyordum. Bugün aynı dünyayı daha fazla arzuluyorum ama devrimci olsam da bir zihinsel değişim yaşadım. İnsanlık kavrayışımda, siyaset kavrayışımda büyük değişiklik oldu.

REKABETLE BÜYÜDÜK AMA…

O halde değişen nedir, yöntem mi?

Yöntemlerde ciddi değişiklikler oldu. 27 yıl önce idrak ettiğim dünyanın gerçekleşme biçimiyle, bugün idrak ettiklerim birbirinden oldukça farklı. Dayanışma bana uzak bir kavramdı. Hayatımızdaki baskın kavram rekabetti. Bugün ise bende rekabetin karşılığı yok. Tarihteki bütün kötülüklerin temelinin rekabet olduğunu düşünüyorum.

80 öncesinde rakibiniz olarak gördüğünüz sağ ve muhafazakâr kesimler bugün iktidardalar, siz sol ve sosyalistler ise yenilgi üstüne yenilgi yaşıyorsunuz. Bunu kitlelere anlatmak mümkün mü?

İdeolojik bir yenilgimiz söz konusu. Fakat Ziya Paşa "Galiptir bu yolda mağlup olanlar" der. Biz prensiplerimizi terk etmeden yenildik. Tarihte böyle yenilmiş olanlar vardır. Spartaküs de böyledir ama tarihe geçmiştir. Biz sadece prensiplerimizi koruduk, prensiplerimizle kaybettik. Hiç değilse onurumuz kaldı.

Ömrünü bir davaya vermiş insana sadece onurunu korumak yetiyor mu?

Hayır, bunu kitlelere anlatmak da mümkün değil. Bunu ancak bu yolda düşünce üretenler anlar. Biz bugün kendimizi değiştirerek kazanmış olsaydık…

KAZANMA ŞANSIMIZ YOKTU

Gerçekten kazanabilir miydiniz?

Bizim durduğumuz noktadan kazanmak mümkün değildi. Kendini değiştirerek kazanmak sisteme bir biçimiyle entegre olmaktı. Bizde var olan sosyal demokrasi de sistemi yeniden üretmenin araçlarından biri oldu.

Sol şemsiyesi altında solun öteki renkleri gözükmüyor. "Başarısız sol" algılamasından dolayı siz sosyalistler de topluma ulaşamıyorsunuz…

Böyle bir engel var. 40 yılda solda çok şey değişti. Kalkış notasında var olan değerleri terketti çok kişi. İlhan Selçuklarla, darbecilerle ne paralelliğimiz olabilirdi ki. CHP'yi, bizim karanlık dönemlerimizi, yani cumhuriyetin ilk yıllarını tekrarlama arzusunda görüyorum. Geri kalmış düşünceler modernizm adına Türkiye'nin entelektüel hayatına egemen oldu. "Atatürk'ün en iyi iki öğrencisi Mussolini ve Hitler'dir" dediği için tarih hocamızı sınıftan kovmuştuk, Atatürk'e nasıl hakaret edesin diye.

Mücadelenize rağmen sosyalizmin Türkiye'de geldiği yer ortada. O hâlâ canlı bir siyasi-felsefi proje mi, sadece bir ütopya mı?

Sosyalizm ufukta duran bir ütopyadır bugün için. Bazen değerler doğru da olsa hayata geçmesi zorlaşıyor…

ÖZKÖK MÜCADELE İÇİNDE DEĞİLDİ

Fikri ve silahlı mücadelelerde iki kavram hep vardır; "dönekler" ve "hainler". Sizde bu iki kavramın çağrışımı nedir?

Her mücadele kendi hainlerini, döneklerini üretir. Bizim mücadelemizde de bunlar oldu. Bugün ünlü dönekler var ortada. Kendilerinin Marksist, sosyalist kökenden geldiklerini söyleseler de onların hiçbirinin kıymeti harbiyesi yoktur.

Kim onlar?

Mesela Ertuğrul Özkök. O, iftiharla kendisinin eski komünist ve dönek olduğunu söylüyor. Ben onu mücadele verdiğimiz dönemde hiçbir yerde görmedim. Artık çok çeşitli solcular var dünyada. Clinton başkan seçildiğinde, tanıdığım esrarkeş bir solcu "bu adam bizden" demişti. "Nasıl yani, bizden mi, solcu mu" dediğimde; "Tabii solcu, o da esrar içermiş gençliğinde" dedi. Böyle insanlar da kendini bizim neslimizden sayabilir. Davadan kopuşlar acı verse de artık normal karşılıyorum.

Yenilgiyi hazmedebildiniz mi, içinizde bir hesaplaşma duygusu var mı?

Babam demişti ki; "oğlum çelik olma atarsın, demir ol bükülürsün." Murat Belge'nin de güzel bir sözü var; "Taş olma çatlarsın, toprak ol üzerine basıp geçsinler." Yaş kemale erdikçe, insan çok değişik şeylere tahammül etmeyi öğreniyor. 20'li yaşlarda tahammül etmezdik yenilgiye ama bu da hayatın gerçeği.

'SİLAHLI MÜCADELE' ONU LİDER YAPTI

Öcalan da çelişkili bir portre sergiliyor. Yakalandıktan sonraki beyanları çok farklıydı. Öcalan üzerinden yeni bir "acı" yaşadınız mı?

Hayır yaşamadım. Fikirlerini eskiden beri izliyorum. Öcalan'la 1996'da Şam'da geniş bir röportaj da yapmıştım. O zaman “Silahlı mücadele misyonunu yerine getirdi, bundan sonraki mesafe silahla alınmaz” demişti.

Öcalan'ın MİT'le bağlantılı olduğu iddiaları vardı, MİT'te ofisboyluk yaptığı da yazıldı. Öcalan nereden geliyor?

MİT'le ilişkisine dair bir bilgiye sahip değilim. MİT, Türkiye'nin başına böyle problem üretmişse, bu Öcalan'ın MİT'le alakasından çok MİT'in sorgulanmasını gerektirir. Hiçbir sosyal olay tek başına gizli servislerin eseri olamaz. Öcalan, gençliğinde camiye gider, namaz kılarmış. Yoksul bir aileden geliyor. Diğer Kürt liderlere göre değişik bir tip. Kürt hareketine önderlik edenler genellikle paralı ailelerden gelen çocuklardı.

Öcalan'ı ortaya çıkaran güç nedir?

Öcalan onlardan önce başka bir rotaya, "silahlı mücadele" rotasına girdi. 38 Dersim isyanından beri Kürtler silaha dokunmuyorlardı. Kürt hareketi içinde silahlı mücadeleyi hayata geçiren Öcalan'dır. Bu ona önemli bir yol açtı.

96'da Şam'da görüştüğünüz Öcalan ile İmralı da yatan Öcalan arasında ne fark görüyorsunuz?

Aslında Öcalan aynı çizgide. Devletin elinde oyuncak oldu diyenlere katılmıyorum, Öcalan İmralı'da politika yapmaya devam ediyor, devletle pazarlık yapıyor. Bir yığınsal desteği var, ayrıca PKK ile mücadele Türkiye'ye büyük paralara mal oluyor.

PKK'ya uluslararası destek azalıyor mu?

Uluslararası destek gittikçe azalıyor. AB'de de bu destek azaldı. PKK'nın elinde Amerika'nın silahları var deniyor, ama Amerika Türkiye'yi PKK'ya feda etmez. Amerika'nın çıkarları PKK'da değil Türkiye'de. Çelişkili görüntü politik hatalardan kaynaklanıyor.

ÖCALAN'IN AKLI KARIŞIK, OKUYOR

"Demokratik ulus hareketi", "Demokratik anayasal yurttaşlık", "Üçüncü alan teorisi", "Demokratik Ortadoğu federasyonu", "Demokratik ekolojik toplum", "Demokratik özerklik"… Bunlar Öcalan'ın İmralı'dan Kürt siyasetçilere gönderdiği siyaset projeleri… Öcalan'ın etkisindeki Kürtler, Kürt politikacılar onu anlayabiliyorlar mı?

Öcalan'ı anlayabildiklerini zannetmiyorum. Öcalan'ın söylediklerinde sürekli değişiklikler oluyor, bunları izlemekte muhatapları zorluk çekiyorlar. Kürt siyasetçilerinin çoğu Öcalan'ın kavram dünyası içinde değiller. Öcalan'ın hayatında iki devre oluştu; İmralı öncesi sözlü devre, İmralı sonrası yeni okumalar dönemi. Öcalan'ın kavramları alt üst oldu, yeni kavramlar peşinde koşuyor. Marksizm'in üstüne geçmeye çalışıyor, bir arayış içinde.

Öcalan'ın zihni bu kadar okumayı, kavramsal dünyayı kaldırabilir mi?

Kültürel birikiminin bu ağır yükün üstesinde gelecek düzeyde olmadığı düşüncesindeyim ama çok gayretli bir okumaya girmiş.


Siz ünlü bir gazeteci, kitlelerin tanıdığı bir isim değildiniz ama 28 Şubat sürecinde andıçlananlar içindeydiniz…

O listede ne işim vardı hâlâ anlamış değilim. Yazarlık yanım vardı ama Çandar'la, Birand'la aynı kategoride sayılacak biri değildim. Benim kamuoyu açısından aşağıya çekilecek boyutta bir prestijim de yoktu.

Sistem sizi niye ciddiye aldı, bunu merak etmediniz mi?

Ettim ama bunu kimden öğrenebilirim ki? Kürt meselesi üzerine eskiden ettiğim laflar vardır, onlar ve Öcalan'la yaptığım röportaj kitabı dikkat çekmiş olabilir. Demek ki paşalarımız bana da lüzum görmüşler.

Andıç hayatınızı nasıl etkiledi?

Yurt dışında yaşadığım için hayatımı doğrudan etkilemedi. Ama şu endişeyi uzun süre yaşadım; Kastınız nedir anlayamadım, Akın Birdal vuruldu. Sıra bende mi. Andıçın bir fiziki tasfiye olduğuna dair endişeler insanın aklına yerleşiyor.

Diasporada yaşayan Kürtleri ne yapıyorlar?

Orada her türlü insan var, ama artık onlar Avrupalı Kürtler. Batı'daki hayata adapte olmuşlar, Türkiye'deki Kürt hareketinden, Kürt sorunundan büyük ölçüde kopmuşlar.

Sosyalizm idealinden de kopmuşlar mı?

Birçoğunun sosyalizm idealiyle alakası yoktu zaten. Aklı hep burada olan az sayıda insan var ama büyük çoğunluğunun aklı da, hayatı da orada.

Dönme idealleri de yok mu?

Mücadele için değil, turist olarak gelip giderler.

Siz 27 yıl sonra niye geldiniz?

Avrupalı arkadaşlarım benim için; "bakmayın bu adamın ayaklarının burada durduğuna, kafası hep Türkiye'de" derlerdi.

Ayaklarınızda burada ne yapacaksınız?

Ülkemi yeniden tanımaya çalışıyorum… Şartlar izin verirse tabii ki demokrasi ve sosyalizm mücadelesi içinde yer almak isterim.


DTP'yi nereye oturtuyorsunuz?

Eğer fırsat verilirse DTP Kürtlerin tek partisi olabilir. Kürtlerin Türkiye'deki demokratik rejime entegre edilmesinin aracı olabilir. Başka her türlü Kürt örgütlenmesinin -buna PKK'da dahil- yerini alabilir.

Öcalan'ın gölgesi kaldığı sürece bu olur mu?

Olur. Öcalan DTP'nin önünde engel olmaz, tersine DTP'nin Kürtlerin tek partisi olmasına kolaylık sağlar.

DTP kadroları bu misyonu taşıyacak nitelikte mi?

Tam öyle olmasa da siyaset sokakta öğrenilir, onlar da deneye deneye öğreniyorlar.

Öcalan'la PKK farklılaşmaya başladı mı?

Hep farklılardı zaten. Farklılıkların olduğu örgütteki kopmalardan da belli. DTP, Kandil ve diaspora gerçeği varken Öcalan PKK'yı ne kadar yönetebiliyor?

Öcalan'ın PKK'yi yönettiğini söylemek zor. Zaten şu anda yönetebilme kabiliyeti yok. Politika yapanlar bildikleri doğrultuda yapıyor ama Öcalan'ın kuvvetli bir ideolojik hegemonyası var üzerlerinde.

Bu hegemonya kırılır mı?

Ancak bir başka önderlik kırar Öcalan'ın gücünü.




17 yıl önce