|

Mesrob II: Babama ağlamadığım kadar, Hrant'ın arkasından ağladım

Türkiye Ermenileri Patriği Mesrob II, 'Düşüncelerini kabul etmesem, bazen kırılıp tepki göstersem bile samimiyetine inandığımdan, Hrant'tan hiç nefret etmedim. Çocuksu bir içtenliği vardı' diyor

Mehmet Gündem
00:00 - 29/01/2007 Monday
Güncelleme: 01:04 - 29/01/2007 Monday
Yeni Şafak
Mesrob II: Babama ağlamadığım kadar, Hrant'ın arka
Mesrob II: Babama ağlamadığım kadar, Hrant'ın arka
Hrant'ın ölümü ne işe yarar?

Hrant Dink'le tanışıp dost olalı on seneyi geçmiş.

Sade ama renkli bir kişilikti.

Militan bir yanı vardı. Bununla birlikte korkmasını da sevmesini de biliyordu.

Anlaşılmamış ya da yanlış anlaşılmış bir adamdır benim için Hrant Dink.

Türklüğümden hiç şüphe duymadım, ama Hrant'ın yazdıklarından da bir Türk olarak rahatsızlık yaşamadım.

Eleştiri ile hakareti ayıracak birikime, algılayacak sağlam bir ruhsal dengeye sahibim.

“Ben öyle demedim” dese de ezberlenmiş algılamaların oluşturduğu duvarı yıkamadı ve kendisini yıkıldı gitti…

17 yaşında zavallı bir genç tarafından başından vurulduğu haberini Amerika'da aldım. O an hislerim ve aklım işlemez halde, kendimi tuhaf bir boşlukta hissettim.

Türkiye'de değildim, cenazeye katılamadım, tepkimi gösteremedim…

Bunlar bende “suçluluk” olarak kaldı.

Haberler ardı ardına gelmeye başladı…

Güvenlik kameralarına yansıyan zanlının görüntüleri…

Hrant'ın delik ayakkabıları…

Hayatından ilginç kesitler…

Stratejik öngörüler…

Tek bir soru sordum kendime; Hrant'ın ölümü ne işe yarar?

Bu soruya cevap bulmalıyım, çünkü Türkiye'nin sahip çıktığı bu ölüm, hayattan, barıştan, huzurdan yana olanların işine yaramalıdır, katillerin değil.


* * *

Hrant Dink'in cenazesindeki “Hepimiz Hrantız”, “Hepimiz Ermeniyiz” pankartları nasıl değerlendirdiniz?

O pankartları, bu melun ve kanlı cinayete karşı duyulan isyanın ve za-lime karşı birleşmenin ve direnmenin ve birlikte hareket etmenin bir sembolü olarak görüyorum.

Müslüman bir yazar, milliyetçi bir Ermeni tarafından vurulmuş olsaydı… cenazeye katılır, “hepimiz Türküz”, “hepimiz ….” der miydiniz?

Toplumun bir kesimi tarafından yabancı ve hatta bazen kötülüklerin nedeni olarak görülen bir azınlığın adı olan “Ermeniyiz” demekle “Türküz” demek aynı şey değil.

Yani?

Neden demeyelim ki nüfus cüzdanlarımızda Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olduğumuz yazmıyor mu? Buradaki mesele Türklük veya Ermenilik meselesi değil ki. İnsanların dediği aslında şu: “Büyük bir haksızlık yapıldı. Bir insan kahpece arkadan vuruldu. Ben de o haksızlığı kendi vücudumda hissediyorum. Kınıyorum. Bu vahşeti yaşayan dostlarımla aynı safta durduğumu haykırmak istiyorum.” Şimdi bu sloganları alıp da başka mecralara çekmeye gerek yok. Bunu yapanlar ayıp ediyorlar.

Suikastın size verdiği bir mesaj var mı?

Suikastı işleyen kişi ve azmettiricilerin hangi siyasi görüşe sahip kişiler olduğu açık seçik görülüyor. Dink suikastı genelde üstü kapalı olarak verilen “siz azınlıksınız, sesinizi fazla yükseltmeyin, yoksa sonunuz işte böyle olur” mesajının, açık seçik verilmesi olarak algılamak mümkün.

Dink'in cenazesinin başında neler hissettiniz?

Dink'in düşünceleri ve etnik kimliği nedeniyle öldürülmüş olmasını içimize sindiremedik. İç kavuran bir acı ve çaresizlik hissettik. İnsanlar farklı düşünebilirler. Bunun bedeli can olmamalı.

Gözyaşlarınız sakalınızı ıslatmış…

Hrant'ı yakından tanırdım. Patrik seçimlerinde samimiyetle yanımda oldu. Düşüncelerimiz çok farklı olsa bile, -ki bu doğaldır- ben bir rahibim Hrant ise devrimci sol hareketinden gelen bir kişiydi. Onun davasında ne kadar samimi olduğunu çok iyi biliyordum. Bu yüzden de düşüncelerini kabul etmesem, karşı çıksam, bazen kırılıp tepki göstersem bile samimiyetine inandığımdan, ondan nefret etmedim. Çocuksu bir içtenliği vardı.

Cenazeye geniş katılım, sağduyu biraz olsun acınızı hafifletti mi?

Vatandaşlarımızın sağduyusu beni çok duygulandırdı. Sevgili Rakel'in de dediği gibi, sessiz ve kararlı yürüyüş aslında büyük ve kulakları sağır eden bir sesti. Halk, bu sessiz ve kararlı yürüyüşle, bir yerde, “Yeter artık, ırkçı politikalar ülkeyi daha da bölüyor, bizi yalnızlaştırıyor, yoksullaştırıyor, insanı insana düşman yapıyor” diye haykırıyordu. Siyasi partilerimizin her biri, halkın verdiği bu mesajı çok iyi değerlendirmeleri gerekir.

Dink'in imanını sorguladınız mı?

Birileri böyle bir dedikodu yaymaya başlamışlar. 21 Ocak'ta öğleden sonra, Hrant Dink'in eşine taziyemi sunmak üzere gittim. Konuşmamız esnasında, Rakel Hanım kendiliğinden: “Biliyorum ki, Hrant'ın yeri Rabb'in yanındadır, çünkü Rabb İsa Mesih'i kişisel Kurtarıcısı ve Rabb'i olarak kabul etmişti” dedi. Ben de “Kilisedeki konuşmamda bu dediğine yer verebilir miyim?” diye sordum. Rakel, “Nasıl dilerseniz” dedi. Bunun üzerine, cenazedeki konuşmamda, “Merhumun eşine yaptığım taziye ziyareti esnasında Hrant'ın, Mesih İsa Efendimiz'i Kurtarıcısı ve Rabb'i olarak kabul ettiğini memnuniyetle öğrendim” dedim. Olay bundan ibaret. Ben bir din görevlisi olarak sadece Hrant Dink'in birçok solcunun aksine ateist olmadığını vurgulamak istemiştim.

Hrant Dink neden Ermeni Protestan Mezarlığı'na gömülmedi, Ortodoks Mezarlığı'na gömüldü, sorusu kafaları karıştırıyor…

Bu konuyu açan sözde Türk Ortodoks Patrikhanesi Basın Sözcüsü Sevgi Erenerol'dür. Dünyada hiçbir kilise tarafından tanınmayan ve cemaati olmayan garip bir patrikhanenin sözcüsünün ne yapmak istediği çok muğlâk. Hrant Dink'in annesi ve babası cemaatimizin üyeleriydiler. Hırant'ın, Ermeni Protestan Okulu'na gönderilmiş olduğu doğrudur. Bunda da garipsenecek bir şey yoktur. Cemaatimize mensup olan çocuklar Ermeni Katolik veya Ermeni Protestan okullarında okudukları takdirde mezhep değiştirmiş olmazlar. Hrant, Protestan hayat tarzını ve öğretilerini benimsemiş olabilir, ancak kendisi Ermeni Ortodoks'tu. Hrant'a yakışan cenaze töreninin Patriklik Merkez Kilisemiz'de düzenlenmesi, naaşının aile mezarlığına defnedilmesi aksi düşünülemeyecek kadar doğaldır.

Bu konuda eşinin isteği oldu mu?

Evet, ailesi de, cenaze töreninin Patriklik Merkez Kilisemiz'de yapılmasını istemiş, naaşının ise maktulün anne ve babasının gömülü olduğu Balıklı'daki mezarlığımıza defnedilmesini dilemişlerdir. Sevgi Erenerol, acılı Dink Ailesi'nin arzusuna da saygısızlık etmiştir. Saygısızlık etmekle kalmamış, üstelik bu utanç verici suikastı bir de siyasi mecraya çekmeye çalışmıştır. Bu tiksinti veren bir davranıştır. Aşırı milliyetçi çevreler, ülkemiz gençlerinin dimağını ırkçı fikirlerle doldurarak çok tehlikeli oyunlar oynamaktadırlar.

Hrant ile Patriklik makamı arasındaki sorun neydi?

Bu konuya girmeyi, bir yerde Hrant'ın anısına saygısızlık gibi görüyorum. Ancak şu kadarını söyleyebilirim. Hrant, Patrikliğimizin tarihten ve yasalardan gelen yetki ve görevlerini gözardı eden sivil bir yönetim öneriyordu. Bu öneriyi mevcut yasalar ve teamül çerçevesinde şekillendiremiyor, teklifin içini dolduramıyor ama buna rağmen sürekli gündemde tutuyordu. Kısaca, sorun bu konulardaki uyuşmazlıktı diyebiliriz.

Aranızdaki sorunun kişisel bir yanı da var mıydı?

Hayır, tamamen kurumsaldı. Patriklik görevimin bana verdiği sorumlulukların Hrant'ın dünya görüşüne uymaması ile ilgiliydi.

Patriklik'ten Agos'a koyulan ambargonun kaldırıldığı söyleniyor, öyle mi?

Suikast hepimizi derinden sarstı. Televizyon başında, babama bile ağlamadığım kadar, Hrant'ın arkasından ağladığımı bir Allah, bir de ben bilirim. Kilise, düşünce farklılığı olan herhangi bir kuruma kaynak aktarmak mecburiyetinde değildir. Ancak, bu menfur suikasttan sonra, cemaatimiz için birbirimize kenetlenme, sevgiyi daha da arttırma zamanıdır. Bu nedenle kilisele-rimize bir genelge yazarak, eskiden olduğu gibi Agos'a ve diğer bir cemaat gazetesi olan Jamanak'a ilan vermelerini önerdim.

Türkiye Ermenilerinde tedirginlik var mı?

Nasıl olmasın? Cemaatimiz gazetelerinden birinin genel yayın yönetmeni katledilmiş. Bu normal bir durum mu? Hâlâ Agos'a tehdit mek-tupları gönderiliyor, kiliselerimizin duvarlarına tehdit yazıları yazılıyor.

Siz tehdit alıyor musunuz?

Emniyet Müdürlüğü'nün Bilişim Suçları Şubesi, bilgisayarımı isteğim üzerine kontrol etti. Hrant'a tehdit ve aşağılama mesajları gönderen aynı muğlâk çevrelerin bana da benzer içerikli iletiler gönderdiklerini tespit ettiler. Başka rahiplerimize de benzer aşağılayıcı iletiler hemen hemen her gün gelmektedir.

Devlet sizi ne oranda koruyor?

Trabzon'da Rahip Santoro'nun katledilmesinden sonra, diğer ruhani reisler gibi valilik makamı, bana da bir yakın koruma memuru tahsis etti.

Cenazedeki konuşmanızda vurgu yaptınız, kimler bu cinayet üzerinden siyaset yapıyorlar?

Her çevreden siyasilerin bu cinayet hakkında söyledikleri var. Siyasi partilerle organik bağ içerisinde olan bazı yayın kuruluşlarında ne yazık ki gerçekle bağdaşmayan yayınlar oldu. Örneğin katilin yakalanmasından sonra Tercüman gazetesi “Katil Ermeni” manşetiyle yayınlandı.



Diaspora için bu cinayet bir fırsat mı? Ermeni diasporasının her kesimi aynı siyasi görüşe sahip değil. Aşırı milliyetçi kesim bu cinayeti Türkiye aleyhtarı bir slogana çevirdi şimdiden...

Türkiye Ermenileri ile Ermenistan arasında nasıl bir ilişki var?

Olağan. Onlarla soydaşlık ve dindaşlık bağlarımız mevcut. Gerek yurtdışındaki, gerekse Ermenistan'daki Ermeniler'den, Türkiye Ermenileri olarak farklı görüşlerimiz, gelenek ve göreneklerimiz olduğu da doğrudur.

Ermenistan “şartsız görüşmeye hazırız” diyor. Bu süreç nereye gider?

İnşallah bir yerlere gider. Ancak, hükümetimiz, böyle bir açılıma yine hazırlıksız yakalandı. Hükümetin verdiği mesajlar bariz.

Türkiye Ermenileri, Türkiye ile Ermenistan arasındaki sorunlarda nasıl bir rol üstlenebilir?

Biz, yaşamsal bir çok sorunu olan bir azınlığız. Ne yapabiliriz, bunu bilmek oldukça zor. Ancak şunu da belirtmeliyim ki, bu konudaki her türlü açılımda bize herhangi bir rol biçildiği takdirde her zaman hazırız. Barış ve huzurdan daha güzel bir şey olabilir mi?

Bu tür olaylar, protestolar, azınlık haklarına dönük sorunlar, cemaat vakıf malları tartışması… siz Ermenileri Türkiye'de yabancılaştırıyor mu?

Bu gibi girişimlerin bizi rahatsız etmediğini söylersek yalan olur. Kim ne yaparsa yapsın, kim ne derse desin, bu topraklarda üç bin yıllık tarihi olan bir halkı bu ülkede kimse yabancılaştıramaz.

Ermeniler devlet ve toplum ile ne tür sorunlar yaşıyorlar?

Toplumla herhangi bir sorun yaşamıyoruz. İşte Hrant'ı uğurlamak üzere sokaklara dökülen insanlarımız ortada. Vakıflarımız, okullarımız, kilisele-rimiz konularında ise devletimizden bazı beklentilerimizin olduğu doğrudur. Bu konularda yetkili-lerle görüşme süreci devam etmektedir.

Zaman zaman yurtdışından bazı kışkırtmalar ya da bir kısım basın ve siyasetçinin bizi yanlış değerlendirmeleri ve toplumu yanlış yönlendirmeleri sonucu birtakım olaylar yaşanıyor. Ülkenin ivme kazanan demokratikleşme süreci bunları azaltacaktır. Karşılıklı diyalogla birbirimizi daha iyi anlayarak sorunlar çözülebilir. Bu konuda yaşadığımız bir sorun var; Ankara'da belli bir adresimiz yok, bizleri muhatap alacak tek bir adres olmalı.

Amerika'daki Ermeni lobisinin soykırım tezi 8 Şubat'ta Kongre'de oylanacak. Bu tür arayışlar siz Türkiye Ermenilerini nasıl etkiliyor?

Türkiye Ermenileri, bu konular medyada işlenmeye başlanır başlanmaz tabii ki toplumda sorunlarla karşılaşıyor. Çoğunluk önünde tabii ki mahcup duruma düşüyor. Halbuki, bu oluşumlarla Türkiye Ermenilerinin uzaktan yakından ilgisi yoktur.



Siz katili ne olarak tanımlıyorsunuz, cehalet mi, ultra milliyetçilik mi?

Katil reşit olmayan bir kişi... Kendisiyle aynı siyasi görüşü paylaşan kişiler tarafından suça yönlendirilmiş. Yani tek başına suçlu değil. Sevgili Rakel'in söyledikleri bu noktada çok önemli. Katil de bir zamanlar bebekti. Bu bebekten katil çıkaran siyasi görüşü sorgulamak gerekiyor.

Dink'in yazdıkları 17 yaşında bir çocukta tepki oluşturup onu cinayete sevk edebilecek konular mı? Yani katilin “okuduklarımdan etkilendim…” sözleri size inandırıcı geliyor mu?

Ogün Samast'ın “Öldürdüğüm kişinin önemli biri olduğunu akşam televizyonu izlediğimde anladım” açıklaması zaten çok şeyi ortaya koyuyor. Hrant'ın yazılarının birini bile okumadığından eminim. Hrant'ın olay yaratan bazı yazılarının çarpıtılarak bu gence sunulduğundan kuşkum yok. Savcıların bile bazı yazıları anlamamakta kasten direndiklerini dikkate alacak olursak, ne diyebiliriz ki?

“Dink'in öldürülmesi, uluslararası ilişkileri de hedefliyor” dediniz suikast sonrası ilk açıklamanızda…

Tabii ki, Türkiye'nin AB'ye adaylığını hazmedemeyen çevreler, bu olay olunca önce zilleri takmışlardır. Ancak halkın kitlesel tepkisi, failin çabuk yakalanması, aynı çevrelerin işine gelmemiştir. Nitekim, AB yetkilileri hükümete bu konularda övgüler yağdırmıştır. En güzel cevabı sağduyulu halk vermiştir.

Dışarıdan gelip cenazeye katılan Ermeniler Türkiye'de Türklerin cenazeye sahip çıkmasını nasıl değerlendirdiler?

Yurtdışından gelen “şahin” Ermeni görmedim. Bir bölümü özellikle Türkiye kökenliydi. Türkiyeli veya değil, hepsi de Türk halkının Hrant'a sahip çıkması karşısında çok duygulandılar.


Sizin de soykırım davanız var mı?

1915'teki olayların tek sorumlusu yok. Dönemin Osmanlı Hükümeti en büyük sorumludur, ancak bu olaylarda herkesin belli ölçülerde payı vardır. Ermeni siyasi partileri de, o zaman cismani meclisi olan Ermeni Patrikliği de. Kimse tüm sorumluluğu tamamen ötekiler üzerine atamaz. Bu, ahlaken doğru değildir. Şimdiyse, ileriye bakma zamanıdır.Hrant da her fırsatta bu konunun ölmüşler değil kalanlar üzerinden konuşulması gerektiğini savunuyordu. Birinci Dünya Savaşı'ndaki Fransa ile Almanya gibi, Türkiye ile Ermenistan da artık birbirleriyle konuşacak dil bulmak zorundadırlar. Bu anlaşmazlık, bu düşmanlık daha ne kadar sürecek? Rahmetli Alparslan Türkeş bunu anlamıştı. Ermenistan Cumhuriyeti yetkilileriyle yurtdışında görüşmede bile bulunmuştu.







17 years ago