İsrail Başbakanı Netanyahu aşırı sağcı kesim tarafından 'Gazze'ye yönelik İsrail hiçbir şey yapmıyor, Hamas istediği gibi hüküm sürüyor' sözleriyle suçlanmıştı. Netanyahu'nun buna karşı mesaj verebilmek amacıyla bu saldırıyı gerçekleştirdiğini düşünüyorum. Zaten her seçim öncesinde İsrail yönetimindekiler buna benzer şeyler yaparlar. 2008'de dökme kurşun operasyonu da yine İsrail'deki seçim öncesinde gerçekleşmişti. Yani Netanyahu, 'Bakın biz sizin güvenliğinizi sağlamak için gerektiğinde her tarafa operasyon yapabiliriz' diyor. Nitekim Haaretz Gazetesi'nde yapılan ankete göre İsrail'de halkın yüzde 80'i de bu operasyonu desteklemiş görünüyor. Seçim öncesi manevrasıyla Netanyahu amacına ulaşmış görünüyor.
İsrail halkı 'hükümette kim olursa olsun, İsrail'in güvenliğinin sağlanması için bu tarz operasyonlar yapabilmeli' şeklinde düşünüyor. Diğer yandan kara operasyonuna çok fazla taraftar değiller. Kara operasyonunun yüzde 30 oranında desteklendiği görülüyor ama operasyonun şu anki şekliyle gerekli olduğu düşünülüyor.
İsrail kara operasyonunu düşünüyor olabilir ama bu operasyonun şöyle bir sakıncası var. Şayet kara operasyonu gerçekleşirse bu seçimlere kadar devam eder ve sonuçlarını öngörebilmek mümkün olmaz. Diğer yandan Başbakan Erdoğan'ın da ifade ettiği gibi bugünkü Ortadoğu değişti. Artık 2008 yılının Ortadoğusu, Mısır'ı yok! İsrail'in bu aşamada genişletmeyi kara operasyonu noktasına taşıması bence çok tehlikeli olur. Bunu Netanyahu da görür diye umuyorum.
Başbakan Erdoğan burada özellikle Mısır'ı kastetti. Çünkü 2008 yılından çok farklı bir Mısır ile karşı karşıyayız. Artık Hüsnü Mübarek'in Mısır'ı yok. Camp David anlaşmasından bu yana Ortadoğu'da İsrail'in en güvendiği ülke Mısır olmuştu. Mısır'ın bir bölgesel güç olduğu da dikkate alındığında, bu İsrail'e büyük rahatlık sağlıyordu. Çünkü Mısır, Gazze ablukasını etkili bir şekilde kullanıyordu. Şimdi ise Mısır'da Muhammed Mürsi ve yeni bir bakış açısı var. Mısır bu şartlarda Gazze ablukasını sürdürmez. Ayrıca Mısır halkının da isteği Gazze'ye yönelik baskının kaldırılması yönünde. Böyle bir ortamda İsrail'in kara operasyonuna girmesi, Mısır'ı karşısına alması doğru bir hamle olmaz. İsrail'in yumuşak karnı Gazze konusudur. İsrail, Gazze'de Hamas gibi tanımadığı bir yapı olduğu için rahat hareket edemiyor. İsrail için Mısır'ın Gazze'ye baskı yapması çok önemli. Bu nedenle de İsrail'i en fazla zorlayacak konu Mısır'ın yanında olmaması olacak.
Türkiye-Mısır birlikteliğinin en somut sonucu Filistin konusunda olacak. Türkiye ilk defa Mısır'la ortak bir çizgide buluşmuş oldu. Bu başlı başına önemli bir husus. 'İleride daha sıkı bir ekonomik ve askeri işbirliğine doğru gidilir mi?' diye sorarsanız bu bence mümkün ama ilk önce Mısır'ın geçiş sürecini tamamlaması gerekiyor. Mısır'daki iktidarın kendi durumunu sağlamlaştırması gerekiyor. Bu nedenle de Mısır'ın Gazze gerginliğini belli bir çerçevede tutması önemli olacak. Bu süreçte Mısır'ın şüphesiz ki en büyük desteği Türkiye olacak. Türkiye'nin ekonomik açıdan Mısır'a sağlayabileceği olanaklar sınırlı ama iyi durumda olan Arap ülkelerinin Mısır'la daha fazla ilgilenmesi sağlanabilir. Bu ülkelerle Mısır arasında bir işbirliği sahası açabilir.
İsrail kendisine rakip olan devletlerin bir bir zayıflamasını istiyor. Örneğin Irak zayıfladı. Kendisine baskı oluşturacak konumdan çıkmaya başladı. Olur da Suriye'de Esed rejimi gider ve halkın beklentilerini karşılayan bir yönetim ortaya çıkarsa o zaman Suriye tarafından da sıkıştırılmış bir İsrail göreceğiz. Hele Suriye'nin başına batıyla iyi geçinen bir lider de gelirse bu0 İsrail için tam bir kâbus senaryosu olur. İsrail'in Arap ülkeleri arasında destek bulabileceği bir ülke zaten yok.
Esed'in bu tarz manevralar yapabilecek kapasitesi yok ama belki Arap dünyasında prestij kazanabilmek için tersini de yapabilir. Bir anda Golan tepelerindeki İsrail mevzilerini bombalayabilir. Esad'ın ne yapacağını kestirmek bence güç. İsrail için ideal olan ise Suriye'deki savaşın uzaması ve mümkün olduğu kadar Suriye'nin zayıflaması.
ABD'de; 'İsrail kendini güvende hissederse; ABD Ortadoğu'da başarılı olur' şeklinde bir bakış açısı hâkim. O nedenle ABD'den şu aşamada daha farklı bir açıklama beklenemezdi. Ama şunu da biliyoruz ki özellikle barış süreci ile ilgili olarak Netanyahu ile Obama pek çok konuda ayrılıyor. 20 Ocak'ta Obama'nın 2. dönemi resmen başladıktan sonra ABD, İsrail'e daha fazla baskı yapar bir çizgiye gelebilir. 1992 yılındaki ABD seçimlerinde Baba Bush, Rusya'dan İsrail'e yerleşecek olan Yahudiler için 10 milyar dolarlık bir kredi verecekti.
O sırada İsrail'de Likud iktidarının değişmesini istediği için bu krediyi geciktirdi. İsrail seçimlerine ekonomik müdahalede bulunmak istedi. Sonuçta gerçekten de İsrail'deki seçimleri Likud kaybetti. Böylesi ekonomik kartlar ABD'nin elinde var. Tabii bu biraz da Arap Birliği'nin, Ortadoğu ülkelerinin tavrına bağlı.
İsrail'in Ortadoğu'da istediği yönetimler; otoriter ve batı ile kavgalı yönetimlerdi. Eğer bir Arap ülkesi otoriter ve baskıcıysa aynı zamanda ABD ve Avrupa ile de ilişkileri kötüyse İsrail o alanda çok daha rahat hareket ediyordu. Ama bir anda Muhammed Mürsi'nin Mısır'ı ortaya çıktı, bu hesapta yoktu. İsrail ilk başta Amerika'nın Yeni Mısır'ı dışlayacağını düşündü ama öyle olmadı. Bu durum da ileride şayet seçimleri Netanyahu-Liberman ikilisi kazanırsa İsrail'i zorlayabilir. Diğer yandan Türkiye'nin Mısır ile olan ilişkisi Obama açısından çok önemli. Seçimleri Netanyahu-Liberman ikilisi kazanamazsa, ABD'nin işi çok daha kolay olacak.
Netanyahu-Liberman ikilisi kazanamazsa ABD'nin barış sürecini sağlama noktasında eli çok rahatlayacak. Çünkü Obama'nın en çok eleştirildiği konu Ortadoğu politikasıydı. Ortadoğu'da Obama, demokratların Clinton döneminde gerçekleştirdiği açılımı yapamadı. Yapamamasının temel nedeni de Netanyahu-Liberman ikilisiydi. Bu ikiliden Obama kurtulabilirse, dış politikada istediği hedeflere bir adım daha yaklaşır. Obama Netanyahu'yu istemiyor bu çok açık. Maalesef ki mevcut anketler bu ikilinin kazanacağını gösteriyor.
İlk önemli değişiklik Mısır'ın Gazze ablukasını gevşetmesi oldu. Eğer diplomatik alanda da Mısır halkının beklentileri yönetime daha fazla yansırsa, Mısır-İsrail ile hareket edemeyecek hale gelecek. Mısır radikal bir değişime gidiyor. Ordunun da müdahil olmamasıyla yumuşak bir geçiş sağlanmaya çalışılıyor. Demokratikleşme zaman alacak. Bu süreçte Türkiye gerçekten destekleyeceği bir roldeydi. Mesela Hüsnü Mübarek'in gitmesi gerektiğini söyleyen ilk ülke Türkiye'ydi. Bu durumun devrimi gerçekleştiren güçler için çok büyük bir psikolojik etkisi oldu. Başbakan Erdoğan Mısır halkı tarafından büyük ilgi gördü. Türkiye'nin Mısır halkı ve siyasiler üzerinde olumlu etkisi olduğunu düşünüyorum.
Başbakan verdiği mesajlarda haklı. Suudi Arabistan, Bahreyn, Katar gibi Körfez ülkeleri ekonomik anlamda iyi, politik alanda, askeri olarak zayıflar. Öte yandan İslam dünyası içinde gerçekten güçlü büyük ülkeler de var. Mesela Endonezya, Pakistan. Eğer bu ülkeler; Ortadoğu meselesini dış politikalarının merkezine oturtabilirlerse, İİT'den çıkacak kararların mahiyeti de farklı olur.