|

Muhsin Yazıcıoğlu: Orduyu göreve çağırmak vatanperverlik değildir

BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu: “Halkın değerlerini dışlayan, kendi amaçları için devleti kullanan ulusalcılarla birlikte olmamız mümkün değil. Yasalar değişmediğine göre bu Meclis meşrudur ve seçtiği Cumhurbaşkanı da meşru olur”

Mehmet Gündem
00:00 - 10/04/2007 Salı
Güncelleme: 00:48 - 9/04/2007 Pazartesi
Yeni Şafak
Muhsin Yazıcıoğlu: Orduyu göreve çağırmak vatanper
Muhsin Yazıcıoğlu: Orduyu göreve çağırmak vatanper

Ulusalcı dalga... 'dava adamları...'

Sevgili asistanım Serdar'ın bir süredir devam eden Muhsin Bey'i ne zaman okuyacağız tahşidatı nihayet sonuç verdi. Çankaya sürecinde sokaklar hareketle-nince, kara cüppeler sandıktan çıkıp sırtlara geçirilince, darbeler, andıçlar yeniden konuşulmaya başlanınca 'tam vaktidir' dedim ve kapısını çaldım Muhsin Bey'in. Milliyetçi ve ülkücü olmak zor iş. Zamanın ve zeminin onlara yüklediği misyonlar var. Misyonu “duygu-düşünce” bozulmasına uğramadan, davaya ihanet etmeden yola devam etmek ve tuzaklara takılmamak da zor. Her davada yola 'inanmış' birkaç kişiyle çıkılır. Yolun ileri duraklarında kalabalıklar karışır onlara. Sıkıntılar, mahrumiyetler, mahkumiyetlerle kalabalıktan geriye sadece dava adamları kalır. Onlar yalnızdır, çoğu zaman anlaşılmazlar, hatta kendilerini anlatamadıkları dönemler çoğalır. Davanın ideal tasavvurları insanı gerçeklikten koparır zaman zaman. Bu dönemlerde duygular karışık olsa da içte büyüyüp duran “isyan” ayakta tutar onu. Her dava ve misyon adamının kendine ait özel bir dünyası vardır, bu dünya kimi zaman dış dünya ile çatışır kimi zaman da örtüşür. Dava adamı çatışma ve örtüşme arasındaki gel-gitlerle mutludur aslında. Onun mutlu eden, var olan gerçeklerden çok, olmasını istediği idealleridir. Onlar idealleriyle aşarlar ve idealleriyle direnirler.BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu, hayatı “davası” ek-seninde yaşıyor. Bu uğurda gereken bedelleri göğüslemiş, yılları kavgaların, mahkumiyetlerin, işkencelerin merkezinde geçmiş. Bugünlerde milliyetçilik ve ülkücülük bir sınavdan geçiyor. Ortalık “ulusalcı” ve “milliyetçi” kaynıyor. Bunların ne kadarının maske olduğu deşifre edilmezse, kaynağı belirsiz “ulusalcılık dalgası” bu iki olguyu tasfiye operasyonu olarak işlevini sürdürecek. Sokaklar tedirgin, meydanları büyük belirsizlikler bekliyor. Tam bu noktada dava sahiplerinin sesi daha da anlamlı hale geliyor.



Dava uğruna geçmiş yıllar var geride... Üstad Necip Fazıl'ın dediği gibi, dava için kim var denildiğinde sağına soluna bakmadan ben varım diyebiliyorsan. Önemli olan doğru yerde, doğru zamanda, doğru iş yapmaktır. Bir Müslüman “ahh keşke şunları yapsaydım” demez. Ben inandıklarımı yaptım.

Müslüman kişi yanlış yapmaz mı, onda geçmişin muhasebesi olmaz mı?

Muhasebesi olur ama 'keşkesi' olmaz. Yaptıklarınız yanlışsa ondan ders alırsınız…

Yanlış bulup ders aldığınız ne var geçmişinizde?

Genç yaşta ülke sorumluluklarını üstlenmiş bir kuşağız biz. Kendimize göre dünyayı yerinden oynatacak idealleri-miz vardı. Tercihimiz değildi ama kavgaların girdabında geçti hayatımız. Şimdi diyorum ki, farklı düşünceleri anlamalı ve onlardan da zenginlik üretebilmeliyiz. Kavgaların, darbelerin sorunları çözmediğini hayat bize öğretti. Muhtıralar gördük, ihtilaller yaşadık. Cezaevlerinde işkenceye uğradık. İhtilalden sonra 7.5 yıl yatmışım, sonra mahkeme suçsuzluğuma karar verdi.

Siyaset olarak kendinizi 'dağılmış', yalnızlaşmış, hedefe yürüme konusunda sıkıntılı görüyor musunuz?

Birkaç kere farklı kuruluşlardan yılın siyasetçisi ödülü aldım.

Size neden yılın siyasetçisi ödülünü veriyorlar?

Partimi Meclis'e sokamadım, iktidarda da değilim. Böyle bir başarı gözükmüyor ama dürüst, temiz, ilkeli siyaseti istikrarlı ve sürdürebilir bir şekilde devam ettiriyor olmamızdan veriyorlar.

Yani Meclis dışında kalmak siyasi hedeflerinizi etkilemiyor mu?

Her siyasi parti iktidar olmak için kurulur. “Ben iktidara gelmeden hep böyle kalayım” deme durumunda değiliz. Ne olursa olsun iktidarda olayım deseydim iktidarda olurdum.

İktidarın neresinde olurdunuz?

İçinde olurdum. Mesela 28 Şubat sürecinde çok rahatlıkla olabilirdim. RP ile hükümet kurulurken önümüze getirilen tekliflere evet deseydik iktidarın içinde olurduk. “RP'li hükümeti düşür, yerine geçecek partinin önderliğini yap, dört bakanlık senin” dediklerinde de iktidarın içinde olurduk.

Kim önerdi?

DYP ve ANAP. Hangi ilkelerle neyi gerçekleştireceksiniz ve neyi engellemek istiyorsunuz dedim. Çerçeve doğru belirlenmediği için reddettim. Bunun bir bedeli oldu ama ben hâlâ doğru yaptığım düşünüyorum.

Milliyetçilik kan kaybediyor ve ulusalcılık dalgası üzerinden yıpranıyor. O ulusalcı dalga milliyetçiliği “milis kuvveti” olmaya kadar indirgedi. Tek argüman milliyetçi olmaya yeter mi?

Ülke sorunlarına yaklaşımda çok daire var ve bu dairelerin kesiştiği birçok nokta vardır. Mesela ülke bütünlüğünü ve bağımsızlığı noktasında ulusalcı yaklaşımlarla milliyetçi yaklaşımların kesiştiği noktalar olur. Ancak ulusalcılık, milletin inanç değerleriyle çatışma olarak ele alındığında onlarla aynı noktada buluşmamız mümkün değil.

Ulusalcılık milliyetçiliği tehdit ediyor mu?

Milliyetçilikten anladığımız kültür milliyetçiliğidir, kafatasçılık, ırkçılık değildir. Jakoben, tepeden inmeci, tutucu, devletin adına milleti ezen ulusalcı anlayışlarla aynı yerde değiliz. Marjinal kaldıkları için milliyetçiliğe tehdit olamazlar.

ORDUYU GÖREVE ÇAĞIRMAK...

ADD'nin 14 Nisan Çankaya mitingini milliyetçilik olarak mı görüyorsunuz?

Meydanlar herkes açık, yasa çerçevesinde isteyen istediği şekilde tepkisini gösterir. Rektörlerin öğrenci toplama girişimlerine gelince bu kabul edilemez, bu devletin imkanlarını siyasi maksatla istismar etmekten başka bir şey değildir ve suçtur. Savcılar harekete geçmeli. Ayrıca orduyu göreve çağırmak, kışkırtmak gibi yöntemler demokratik olmadığı gibi hakiki milliyetçilikle de bağdaşmaz.

Cumhurbaşkanı Sezer'i başarılı buluyor musunuz?

Cumhurbaşkanı benim seçtiğim bir Cumhurbaşkanı değil. Mutabakat diyorlar, dört lider bir araya gelirse mutabakat mı olur? Seçim sistemlerinde liderlerin iradesi var. Cumhurbaşkanı'nın birçok icraatına başından beri karşıyım.

Seçilecek Cumhurbaşkanı'na tepki gösterecek misiniz?

Halk seçmeli fakat mevcut kanunlar değiştirilmediği sürece de kanunlara sayılıyız. TBMM'den güvenoyu almış bir hükümet meşrudur ve onun seçtiği Cumhurbaşkanı da meşrudur.

MHP'nin milliyetçiliğiyle BBP'nin milliyetçiliği arasındaki temel kırılma nedir?

Tabiî MHP diğer siyasi partiler gibi AB'ci, IMF'ci ve daha devlet eksenli bir yaklaşımdır. Farklı görüşlerimiz farklı değerlendirmele-rimiz var.

BAZI ÜLKÜCÜLER BOZULDU

Ortada birden çok ülkücülük var. Ülkücülüğün geçirdiği değişimleri nasıl görüyorsunuz?

12 Eylül büyük bir transformasyon gerçekleştirdi. Milletçe var olan toplumcu düşünce yapımızın üzerine Batı'nın ferdiyetçiliği bir elbise gibi giydirildi. Bencil, egosunu tatmine çalışan, her şeyi kendi menfaatinden bakan bir anlayış dayatıldı. Menfaat odaklı ilişkiler, menfaat odaklı siyaset, menfaat odaklı devlet yönetimi anlayışı gelip oturdu. “Menfaatim” düşüncesi İslamcıları da, ülkücüleri de, devrimcileri de etkiledi.

Bu süreç sizi nasıl etkiledi?

Mafya özentili bir takım organizasyonların içine ülkücüler de çekildi. Bunun ülkücüler açısından bir bozulma olduğunu kabul etmek gerekir. Bu biz idealistleri kahretti. Bizim kuşağımız hiçbir zaman 'ben ne olacağım' demedi.

Çatlı'nın mezarına gidiyor musunuz?

Nevşehir'e gittiğim zaman tabiî ki gidiyorum.

Çatlı için “dava adamı” dediniz. Hâlâ aynı düşüncede misiniz?

Birlikte olduğumuz dönemde onu idealist yanlarıyla tanıdım. Sonra yurt dışına gitmek zorunda kaldı, o dönemle ilgili bir suçlama içinde de olmam.



Siz, Türkiye'de derin devletin olmadığını, fakat birçok ülkenin derin devletinin Türkiye'de operasyonlar yaptığınızı söylüyorsunuz.

Keşke Türkiye'de derin devlet olsa da yüz yıllar ötesini görebilse, onu baş tacı yaparız dediğimde bazları Yazıcıoğlu çeteleri baş tacı ediyor diyorlar.

Kimlerin derin devleti Türkiye'de operasyonlar yapıyor?

Yunanistan'ın sürekli Türkiye içinde derin devletinin operasyonları olmuştur. Güney Kıbrıs'ın Türkiye'deki teröre destek verdiği mahkeme zabıtlarına geçti. ABD askerlerinin Cudi dağında terör örgütüyle sabah kahvaltılarında ne işleri olabilir. Bir örgüt yıllardır koskoca Türk devletiyle savaşıyor, nasıl barınıyor, nasıl bu silahları temin ediyorlar... Amerika-İngiltere-İsrail konsorsiyumları içine Türkiye'yi de alacak şekilde Ortadoğu'da asırlık projeler yapıyorlar. Arz-ı Mevut'u gerçekleştirme, enerji koridorlarına sahip olma, Büyük Ortadoğu Projesi yüzyılları hedefleyen birer derin devlet projesidir. Bizde Susurluk'u derin devlet olarak ifade etmek doğru değil.

Derin devletten ne anlıyorsunuz?

Devletin milletin geleceğiyle ilgili hedeflerinde derinleşmesini… MİT, MGK böyle çalışmalı. Yoksa içeride devletin kurumlarını istismar ederek, kamu imkânlarından yararlanarak, mafyalaşmış, çeteleşmiş siyasi suikastlar yapan, siyasi hedefler belirleyen, hedefe ulaşmak için her türlü kanunsuzluğu meşru gören ve bunu da devlet kavramını istismar ederek yapanları kastetmiyorum. Bunlar çetedir, kanunsuz örgütlerdir, üzerlerine gidilmeli.

Türkiye'yi Kur'an, silah, bayrak üzerinde yemin edilecek durumda görüyor musunuz?

Ciddi sorunlar var ama gençlerimize şunu söylüyorum: Toplumsal sorunlarda, ülke meselelerinde tepkilerimiz ve reflekslerimiz çok yüksek olacak ama bu tepki ve reflekslerimizi ortaya koyarken yasaların dışına çıkmayacak, şiddete başvurmayacağız.

BBP'nin bir komplo ile karşı karşıya olduğunu söylediniz. Siz iktidar partisi, iktidar alternatifi ya da bir güç odağı değilsiniz. Sizi niye yıpratmak istesinler?

BBP iktidarın içinde yer alabilecek ve iktidar oyununa önderlik yapabilecek bir konuma sahiptir. BBP duruşu, alt yapısı ve mazisiyle rahatlıkla güç merkezi olabilecek ve demokratik, milliyetçi maneviyatçı kadrolara zemin olabilecek bir ko-numdadır.

Kimi dönemlerde BBP ve isminız birden öne çıkıyor…

Kritik zamanlarda hatırlanmak doğaldır. Millet çoğu zaman seçim siteminden kaynaklanan olumsuzluk dolayısıyla sandıkta değerlendirmedi ama hep güven duydu, bu hareket yaşamalı dedi.

İktidar yürüyüşü olmayan bir siyaseti canlı tutmak oldukça zor. İttifak düşünceniz var mı?

İttifak projeleriyle değil iktidar projeleriyle ilgileniyoruz. Kurultaydan sonra iktidar projesi oluşturmak için odak bir hareket haline gelecek BBP. İttifak arayışları hafif kalır.

SUİKASTLERE DİKKAT

Sokakta “duyarlılık” var, bazı kesimler sokağı daha da duyarlı hale getirmeye çabalıyorlar. Devletin kurumlarıyla siyaset yapmak isteyenler de var. Bunlar gerginlik oluşturuyor. Hassas ve provokasyonlara açık bir döneme girdik. Böyle dönemlerde sık başvurulan suikastlere dikkat çekilmeli.

Bahçeli'yle görüşüyor musunuz?

Hayır, herhangi bir temasım yok.

Türkeş'in mezarına gider misiniz?

Giderim. Üzerimizde emeği vardır, önderliğimizi yapmıştır. Rahmetli Türkeş, çilelerimizle farklı bir yerde duruyor. Her zaman dua ederim ona.




Hrant Dink'in ölümünü nasıl karşıladınız? Fikirlerine karşı olsak da insanların konuşmasından ve yaşamasından yanayım. Dink'in yaşatılması devletin sorumluluğundaydı. Burada bir zafiyet var. Dink'in ölümü Türkiye için kayıptır.

Cinayeti partinizle ilişkilendirenler oldu. Arkanızda da zanlılardan birinin fotoğrafını gördük…

Dink cinayeti faillerini BBP'de aramanın bir mantığı yok. Suçlular uluslararası güçlerin Türkiye üzerinde oluşturdukları organizasyonlarda aranmalı. BBP bir komployla karşı karşıyadır.

Türkiye üzerinde oluşturulan büyük organizasyonlar nedir?

Türkiye kuşatılmış… Uluslararası güçler dibimizde operasyon amaçlı yapay bir devlet kuruyorlar. Buna bağlı olarak da 22 ilde “Özgür Kürdistan” adıyla bir harita Amerikalı subayların çantasından çıkıyor. Diğer taraftan aynı haritada Ağrı eteklerinin Ermenistan'a verildiğini görüyoruz. Bu haritaları çizenlerle Ermeni diasporasının faaliyetleri paralel gidiyor. Hrant Dink, Ermeni diasporasına, Ermenistan'a karşıydı. Kürtlerin kendilerine bela getireceğini açıkça söylüyordu. Fransa'da “Ermeni soykırımı yoktur” diyenlere ceza verilmesine tepkiliydi; kendi tarihinizi bizim üzerinizden aklayamazsınız diyordu. Bununla birlikte Türkiye'de mili refleksi olan kesimlerin de tepkisini çekmişti.

DİNK'E ANTİPATİM YOKTU

Sözleriniz Dink'i sevdiğinizi düşündürüyor bana…

Antipatik değildim zaten. Benim için tek olumsuz gözüken tarafı “Pis Türk kanı” sözü oldu. Yine de Türk kanına “pis kan” dediği yönünde bir tepkim olmadı. Yoruma açık bir cümle olarak kaldı, tepki duyanlar oldu. Katılmadığım düşünceleri olmuştur. Fakat ölmesini istemezdim. Türkiye'nin ve Türk milliyetçilerinin işine hiç yaramadı Dink'in ölümü. Şuurlu bir Türk genci ülkesinin işine yaramayacak bir eylemi yapmaz.

Her milliyetçi mutlaka bu duyarlılıkta mıdır?

Türk milletinin hassasiyetleri üzerindeki hassasiyetler, yapılan aşağılamalar kimi gençleri tahrik edip harekete geçirebilir.

Bu gençler sizin tabandan da olabilir mi?

Her kesimden olabilir. Tasvip ederek ifade etmiyorum, ihtimal ki, üç genç kafa kafaya verip tahriklerden etkilenerek bir şey yapmış olabilir. Birileri bu duyarlılığa sahip gençleri etkilemek suretiyle onları taşeron olarak kullanmış olabilir. Albaylık yapmış birinin Kur'an, bayrak ve silah üzerine yemin eden halini görünce, Türkiye'nin nelere gebe olduğu anlaşılıyor. Darbe düşünülmesine de darbe yapılmasına da karşıyım. Bu gerilimlerden kurtulmalı Türkiye.




17 yıl önce