|

Öncelik dört partinin uzlaşması

AK Parti'nin Anayasa Uzlaşma Komisyonu üyesi Prof. Dr. Mustafa Şentop, Uzlaşma Komisyonu ile ilgili eleştirilerin haksız olduğunu ve yeni anayasanın mutlaka gerçekleşeceğini söyledi. Şentop, "Bir partinin çekilmesi veya çekilmiş sayılması yeni anayasa çalışmalarının da sona ereceği anlamına gelmiyor. O zaman, mesela, üç partili uzlaşma komisyonu kurulur" dedi.

Murat Aksoy
00:00 - 5/12/2011 Pazartesi
Güncelleme: 23:22 - 4/12/2011 Pazar
Yeni Şafak
Öncelik dört partinin uzlaşması
Öncelik dört partinin uzlaşması
12 Haziran seçimlerinin sonrasında en büyük beklenti "yeni anayasa" oldu. Ancak CHP ve BDP'nin Meclis boykotu bu umudu biraz kırdı. Bu partilerin boykotu sona erdirmesi anayasa konusunda yeniden umutlanmamıza yol açtı.
Yeni anayasa konusunda Meclis'te temsil edilen dört partiden üçer milletvekilinden oluşan "uzlaşma komisyonu" yeni anayasa için en büyük umut şu anda.
Ancak son dönemde bu konuda yeniden umutsuzluk havası doğdu. Bunda Kürt sorunu kadar uzlaşma komisyonunun çalışma prensiplerine yönelik eleştirilerin de payı var.
Peki gerçekten durum nedir? Uzlaşma Komisyonu anayasa üzerine uzlaşabilecek mi? Kürt sorununun da yaşananlar yeni anayasaya engel mi?
Bu soruları Söyleşi-Yorum'da AK Parti'nin "Uzlaşma Komisyonu" üyesi anayasa hukukçusu Prof. Dr. Mustafa Şentop'a sorduk.




Sizin adaylığınızı yeni anayasa için mesaj olarak almıştık. Siz AK Parti'nin "Uzlaşma Komisyonu"nun üyesisiniz. Herkesin merak ettiği bir soruyla başlayalım isterseniz, Uzlaşma Komisyonu'nda ve anayasa yapım sürecinde son durum nedir?

Görülen o ki, kamuoyu anayasa yapım sürecini ve Uzlaşma Komisyonu'nda ulaşılan son aşamayı dikkatle takip ediyor. Bu dikkatli takibin ve süreçlerle ilgili hassasiyetin büyük bir imkan olduğunu düşünüyorum. 12 Haziran seçimleri sonrasında oluşan Meclis'in yeni ve sivil bir anayasa yapmak konusundaki en büyük dayanaklarından birisi, işte bu kamuoyu desteği ve ilgisidir. Uzlaşma Komisyonu çalışmalarını bir takvime bağladı. Süreç şahsen benim beklediğimden çok daha sağlıklı bir şekilde işliyor.

Neler yaptı komisyon şimdiye kadar?

Komisyon şu ana kadar yaptığı çalışmalarla, süreci yönetmek üzere çalışma ilkelerini, alt komisyonlarını ve teknik ekibi belirledi. Geçtiğimiz günlerde de, alt komisyonlar, yeni anayasa yapım sürecine yönelik katkı sunma talebinde bulunan STK'ların görüşlerini ve önerileri dinlemeye başladı.

Ancak kamuoyunda neredeyse tersine bir hava oluşturulmaya çalışılıyor. Özellikle komisyonun uzlaşamayacağı, çalışma ilkelerinin uzlaşmayı zorlaştırdığı yönündeki eleştiriler, partilerin aslında yeni anayasa yapma niyetlerinin bulunmadığı noktasına kadar vardırılıyor...

UZLAŞMA KOMİSYONU ÖLÜ DOĞMADI

Öyle değil mi?

Bu tür eleştirileri dillendirenler oldu. Bunların iyi niyetli eleştiriler olduğunu düşünüyorum. Fakat bazı gerçeklerin tam olarak görülmediğini düşünüyorum. Komisyonun çalışma ilkelerinde partilerin "mutabakat"ı aranmaktadır. Yani yeni anayasanın hükümleri mutabakatla kabul edilecek. Bu ilkeye itirazlar var. Dört partinin mutabakat sağlaması mümkün değil; o zaman yeni anayasa çalışması "ölü doğdu"...

Doğmadı mı?

Bu eleştiri ilk bakışta mantıklı gibi görünüyor. Önce şunu düşünelim. Peki, mutabakat olmasın. Ne olsun? Oy çokluğu ya da nitelikli çoğunluk mesela... Dört partinin bulunduğu komisyonda, mesela, dörtte üç çoğunlukla karar alınsın. Teorik olarak uygun gözüküyor. Ama bunun gerçekte karşılığı yok.

Neden yok?

Herhangi bir partinin, mesela, AK Parti'nin ya da bir başkasının kabul etmediği, ama diğer üç partinin birlikte evet dediği bir metin, oy çokluğu ile geçebilir komisyondan. O zaman ne olacak? Meclis Genel Kurulu'ndan bu metin nasıl geçecek? Komisyonun çalışma ilkeleri böyleymiş, ne yapalım, diyerek parti grupları esasen katılmadıkları bir metni neden desteklesin...

MECLİS'TEN ÖNCE KOMİSYONDA UZLAŞMA HEDEFLİYORUZ

Yani siz Meclis'teki uzlaşmayı öncelikle komisyonda mı sağlamak istiyorsunuz?

Hedefimiz tabii ki o. Mutabakat meselesi, komisyonun oluşumunun ve tabiatının bir gereği. Partilerin eşit sayıda temsil edildiği bir komisyonda, bir de çoğunlukla karar alma ilkesi benimsenirse, sonuç almak mümkün olmaz. Eleştirilen diğer hususlar da işin tabiatını dikkate almadan yapılmakta.

Ne gibi?

Mesela, bir partinin çekilmesi veya çekilmiş sayılması halinde komisyonun sona ermesi... Bütün partilerin katıldığı bir uzlaşma komisyonu kurulmuş, bir parti çekiliyor, ne olacak? Dört partili uzlaşma komisyonu sona erecek. Başka ihtimal var mı? Ama bu, yeni anayasa çalışmalarının da sona ereceği anlamına gelmiyor. O zaman, mesela, üç partili uzlaşma komisyonu kurulur.

BİR PARTİ ÇEKİLİRSE SÜREÇ DURMAZ

Yani bir parti çekilirse yeni anayasa süreci durmayacak mı?

Elbette durmayacak. Partilerin anlaşması ile başka bir yol seçilir. Eğer bütün partilerin uzlaşmasıyla bir komisyon kurmuşsanız, bu ilkeyi de benimsersiniz. Yok, bütün partiler uzlaşmasın, zaten uzlaşamazlar, başka yol bulunsun, diyorsanız ayrı. Ama hem herkes uzlaşsın, hem de ayrılan olursa aynı komisyon devam etsin derseniz, olmaz.

Sanki bu tartışmayı geçen sene yapılan anayasa değişikliğinde gördük. AK Parti değişikleri kendisi hazırladı diye...

Evet. 12 Eylül 2010 referandumunda kabul edilen anayasa değişiklikleri öncesi en önemli eleştiri şuydu: AK Parti diğer partileri sürece katmadı. İçerik doğru ama, süreç yanlış... Eleştiri buydu. Hatta Avrupa kurumlarından da bu yönde eleştiri-ler geldi. İçerik tamam ama uzlaşma olmalı... Şimdi ise uzlaşma arıyoruz. Meclis'te çok büyük çoğunluğa sahip bir parti olduğumuz halde, her partinin eşit sayıda milletvekili ile temsil edileceği bir komisyonu Sayın Başbakanımız öneriyor. Uzlaşma için bütün şartları hazırlıyoruz, kabul ediyoruz. Bu sefer de "çok uzlaştınız", böyle olmaz diyorlar. Yeni anayasa çalışmalarının paradigması, bütün kesimlerin, bütün partilerin uzlaşmasıdır. Bu paradigma işlemezse, mümkün olan başka bir paradigma ile yola devam edilir. Ama bütün partilerin uzlaşması paradigmasının işleyip işlemediğini hep beraber görmeden, başka bir yol seçmek yanlış olur.

Yani süreç hızla devam ediyor ve sonuna kadar gideceksiniz?

Türkiye, tarihinde ilk defa seçilmiş bir parlamento tarafından anayasa yapma şansını yakalamış. Bütün partiler bunu istediklerini beyan etmişler, ediyorlar. Milletin büyük bir çoğunluğu bunu istiyor, takip ediyor. Bu imkanı dikkatle, teenni ile kullanmak lazım. Meclis toplandı, üç gün sonra anayasa yapılsın, demek haksızlık olur. 2007'den bu yana kazandığımız tecrübeler ışığında yola devam ediyoruz.

MECLİS'İ DEVREDEN ÇIKARMADIK

Başka eleştiriler de vardı. Mesela, komisyonun Meclis'i devreden çıkarttığı. Komisyonda uzlaşılanı Meclis değiştiremeyecek mi?

Bu da çok ilginç. Uzlaşma Komisyonu'na partilerden, Meclis'ten soyutlayarak bakıyorlar. Bu komisyon kendi başına karar alan, üyelerinin şahsi görüşleri ile çalışan bir komis-yon değil ki. Komisyon üyeleri partilerini temsilen orada. Eğer bir konuda mutabakat varsa, bu komisyon üyelerinin mutabakatı değildir, olmayacaktır. Bu mutabakat partilerin mutabakatı olacaktır, parlamentonun mutabakatı olacaktır. Komisyonun mutabık kaldığı ama partilerin benimsemediği bir metin nasıl kabul edilir? Yani komisyonda mutabakat varsa partiler arasında da mutabakat vardır, diye düşünmek gerekir. Komisyonun mutabık olduğu bir metin, partilerin başka türlü anlaşmasıyla, yani başka bir mutabakatla da değiştirilebilir. O zaman mutabakat bozulmuş veya başka bir mutabakat kurulmuş olur.

O zaman esas öncelik komisyondaki uzlaşma mı?

Evet. Komisyonla partileri, komisyonla Meclis'i ayr ayrı şeyler gibi görmeyelim. İtiraz edenlerin takıldığı husus şu amaçla konulmuş. Komisyon çalışacak ve bir metin hazırlayacak. Bu metni, sistematik olarak, iç insicamı olarak en iyi bilen komisyondur. Bir değişiklik olacaksa, bu değişikliğin metnin bütünlüğü içindeki yerini doğru tayin etmek lazım. Sadece bu bakımdan komisyonun görüşü önem taşıyor. Yoksa komisyonu kuran da, üyeleri seçen de siyasi partilerdir. Mutabakat siyasi partilerin mutabakatıdır, komisyonun değil. Bu bakımdan sürecin bütününü, çalışmanın tamamını dikkate almadan parça parça değerlendirmeler yapmak yanlıştır. Kimse milletin ümidini boşa çıkartmanın vebalini üstlenemez. Kaldı ki bütün partiler uzlaşma konusunda istekli ve samimi açıklamalar yapıyor.


Uzlaşma Komisyonu'nun takvimi nedir bundan sonra?

Komisyon 30 Nisan 2012 tarihine kadar görüş ve talep toplayacak. Sözlü olarak görüşlerini açıklamak isteyenler 31 Aralık 2011 tarihine kadar yazılı olarak özet görüşlerini komisyona bildirecekler. Bu bize dinleme konusunda ayrıca bir takvim yapma ve hazırlanma imkanı sunacak. 30 Nisan'dan sonra ise bir taslak metin oluşturulacak. Arkasından bu taslak bir süre tartışmaya açılacak. Son aşamada ise metne nihai şekil verilecek. Bu dört aşamanın hepsi, 2012 yılı sonuna kadar tamamlanmış olacak.

Nasıl bir süreç işleyecek?

Komisyon her partiden birer temsilcinin bulunduğu alt komisyonlar oluşturdu. Her alt komisyonun hangi kesimleri dinleyeceği belirlendi. Bu komisyonlara yardımcı olmak üzere uzmanlar belirlendi ve çalışmaya başladılar. Daha önce anayasa ile ilgili olarak yapılmış bütün çalışmalar toplandı, tasnif edildi, değerlendiriliyor. Bundan sonra gelecek görüş ve talepler de tasnif edilecek. Bütün bunlar değerlendirilerek, müzakere ile bir taslak metin oluşturulacak.

Ne zaman hayata geçecek?

Hayırlı işlerde acele etmek gerektiğine inanıyoruz. Öte taraftan, aceleciliği ve aculluğu da bir tavır kusuru sayarız. Şu halde en doğru hareket tarzı, yavaş yavaş acele etmektir. Yani, sürecin gerektirdiği hiçbir aşamayı yok saymayan bir dikkat ve sürecin kesintiye uğramasına izin vermeyecek bir takipçilik. Bizim yaptığımız da budur.


Peki siz Uzlaşma Komisyonu'nun yeni anayasa konusunda uzlaşabileceğine inanıyor musunuz? Bütün partiler istekli mi buna?

Biz beyanlara bakarız. Aksini iddia etmek için elimizde bir veri yok. Bence herkes yeni bir anayasanın artık zaruret haline geldiğini gördü. Bu zaruretin gereğini yerine getirmekten, üzerine düşeni yapmaktan kaçan, kendisi kaybeder, kendisine zarar verir. Ben komisyondaki arkadaşların samimiyetle çalıştığına inanıyorum, bunu görüyorum. Herkes içinde bulunduğumuz şartların farkında. Elinden gelenin en iyisini yapmak zorunda.

Mesela vatandaşlık konusunda MHP ile BDP uzlaşabilecek mi?

Uzlaşma Komisyonu'nda yer alan partilerin dünyaya bakışları, Türkiye'nin sorunlarına yönelik öncelikleri ve çözüm yolları farklı. Zaten bu yüzden o komisyona Uzlaşma Komisyonu dedik. Uzlaşma ancak, farklılıkların ne kerte bağdaştırılabileceği üzerine yapılan karşılıklı görüşmelerle gerçekleşebilir.

Özellikle, MHP-BDP karşıtlığından söz edilerek Uzlaşma Komisyonu'nu önemsizleştiren bir yaklaşım sergileniyor. Ben bunu doğru bulmuyorum. Uzlaşma masası etrafında bir araya gelen parti temsilcilerinin amacı, kesin bir benzeşme değil ki! Öyle olsaydı o komisyonun adı, Uzlaşma değil, Benzeşme Komisyonu olurdu.

Kürt sorunu bu kadar sıcakken yeni anayasa mümkün mü?

Türkiye'de ortalığın durulduğu, sıkıntıların sona erdiği, herşeyin sütliman olduğu bir zaman dilimi hiç olmamıştır ki. İçinde bulunduğumuz şartlar düzelsin diye beklersek yeni anayasayı yapacak imkanı bulamayız. Zaten yeni anayasa Türkiye'nin bir çok sorununun çözümü için daha güçlü bir zemin meydana getirecek.

Siz hayli umutlusunuz?

Ben milletimizin özgürleşme talebinin ulaştığı son aşama olarak sivil anayasa yapım sürecinden umutluyum. Türkiye, 2002'den bu yana katettiği demokratik mesafeyi hukuki esaslara kavuşturacak bir aşamaya gelmiştir. Uzlaşma Komisyonu'nun geleceği hakkında şimdiden kesin bir öngörüde bulunmak doğru olmaz. Fakat şurası kesin ki, Türkiye'ye hak ettiği sivil anayasayı kazandırmak için bu parlamento önemli adımlar atma gücüne sahiptir.


Komisyon olarak STK'larla görüşmeye başladınız. Peki diğer kamuoyu bu sürece nasıl katılacak? Mesela medya...

Uzlaşma Komisyonu ve anayasa yapım süreci ile ilgili olarak toplumun duyarlı olduğunu düşünüyorum. Medya da bu duyarlılığa karşılık gelecek çabaları daha fazla gösterebilirse, sivil anayasa talebine denk düşecek bir süreç ve mutabakat ortaya çıkabilir. TBMM'nin resmi sitesinde yeni anayasa süreci ile ilgili bir bölüm var. Bu bölüm, toplumun bütün kesimlerinin ve üyelerinin anayasa yapım sürecine dahil olması için hazırlandı. Hem sürece ilişkin bilgiler yer alıyor, hem de yeni anayasaya ilişkin görüş ve öneriler toplanıyor. Bu bakımdan TBMM'nin sitesine girilmesinin, sürecin ve işleyişin takip edilmesinin, görüş ve taleplerle katkıda bulunulmasının faydalı olacağını düşünüyorum.

Toplumun katılımı sadece bu yöntemle mi olacak?

AK Parti'nin anayasa konusundaki samimiyetinden kimse şüphe edemez, etmemelidir. Türkiye'yi yeni anayasa fikrine AK Parti taşımıştır. Hatırlayalım. 12 Eylül 2010 öncesinde yeni anayasa hiç kimsenin gündeminde yoktu, AK Parti dışında. 82 Anayasası değişsin, diyenler çoktu. Ama bu bir temenniyi aşmamaktaydı. İşi ciddiyetle ele alan yoktu. Yeni anayasa fikrini kuvveden fiile çıkartan AK Parti'dir. 12 Haziran seçimlerine yeni anayasa ruhunu üfleyen AK Parti'dir. Biraz sabırla, ama sıkı bir şekilde takip ederek süreci izleyelim. Eleştirilerimizi yapalım. Ama ithamlarda bulunmak için daha çok erken. Anayasa yapım süreçlerini bilenler, ne kadar zorlu ve uzun olduğunu da bilirler. Darbe dönemlerinde bile daha uzun bir süre kullanılmıştır. Toplumsal uzlaşma kolay sağlanmıyor. Sürecin de öğrettikleri olacak Türkiye'ye.

SÜREÇ KATILIMCI OLACAK

Uzun bir süredir Türkiye'de STK'lar anayasa konusunda çalışmalar yürütüyordu. Son olarak Memur-Sen anayasanın içeriği ile ilgili yaklaşık 50 bin kişinin katıldığı bir anket yaptı. Aynı şekilde MÜSİAD çok özgürlükçü bir taslak sundu. Bunlardan istifade ediyor musunuz?

Elbette. Bütün bu görüş ve talepler toplanacak. Partilerin müzakeresi için bir zemin teşkil edecek. Toplumsal katılımla anayasa bu. Katılımın daha çok artmasını istiyoruz. Gönderilen her görüş ve talep büyük bir dikkatle incelenip değerlendirilecek.

Yani siz toplumdan yeni anayasa için vize aldığınızı mı düşünüyorsunuz?

İşte üzerinde dikkatle durulması gereken bir nokta da bu. Doğrudur; AK Parti, Türkiye siyaset tarihinde görülmeyen bir toplumsal destekle geldi Meclis'e. Seçmen AK Parti'ye bu desteği verirken iki şey söyledi aslında. Bir, Türkiye'yi yönetme tarzını beğeniyor ve kadronu başarılı buluyorum. İki, 12 Eylül 2010 referandumunda hukuken mevta haline gelen 1982 Anayasası'nın yerine, yeni ve sivil bir anayasa yapmanı istiyorum. Bu ikinci mesaj üzerine başladı yeni anayasa çalışmaları. Toplumun AK Parti'den sivil bir anayasa talebi bulunduğunun en açık delili, çok farklı kesim ve katmanların bu partiye gittikçe artan desteğidir. Girdiği ilk seçimde % 34 alan bir partinin oylarını, hem de iki dönem üst üste iktidar olduktan sonra % 50'ye çıkarması, toplumsal temsile verdiği önemin sonucudur. Bir anlamda AK Parti, "% 34'lük bir desteğim var. Her dilediğimi yapar ve kendimi dayatırım" demeyip demokrasiyi geliştirmeye ve hizmetleri yaygınlaştırmaya yöneldiği için % 50'yi aşan bir toplumsal desteğe erişmiştir. Bu sebeple, % 50'lik gücü arkasına alarak toplumsal mutabakat arayışında olmak, zaten AK Parti'nin temel siyaset anlayışının sonucudur. Müzakereyi, mutabakatı ve katılımı öngören usüllerle ilerlemek istediğimiz için AK Parti olarak Uzlaşma Komisyonu'na ön şart ileri sürmeden, yeni ve sivil bir anayasanın lüzumuna inanarak geldik.






12 yıl önce
default-profile-img