|

Prof. Dr. Ergun Özbudun: Realist davrandık yüzde 100'ü değil 80'i hedefledik

AK Parti'ye Anayasa taslağı hazırlayan Prof. Dr. Ergun Özbudun; “Şimdiye kadarki Anayasaların kalıcı olmamasının bir nedeni topluma yukarıdan empoze edilmesidir. Bugün toplumun devlete Anayasa empoze etme gücü vardır. Mevcut siyasi ve sosyolojik realiteleri göz önüne alıp, Anayasada yapılabilir şeylere öncelik vererek fırsatı iyi kullanmak lazım” diyor

Mehmet Gündem
00:00 - 19/11/2007 Pazartesi
Güncelleme: 23:37 - 18/11/2007 Pazar
Yeni Şafak
Prof. Dr. Ergun Özbudun: Realist davrandık yüzde 1
Prof. Dr. Ergun Özbudun: Realist davrandık yüzde 1

Gelişmeye direnen çağdaş gericiler…

Devletten geçinen, vasıfsız, sürekli saf değiştiren, iktidar yanaşması, çağının çok gerisinde kalmış, idrak ve algı düzeyi düşük, hayatı boyunca işgal ettiği konum ve mevkii kollama güdüsünden daha üstün bir çaba ile tanışmamış bir kesim var Türkiye'de.

Türkiye köklü sorunlarıyla yüzleşme iradesini göstermeye başladığında, bu tipler çoğu milli ve manevi değerlere sarılmış söylemlerle çıkarlar karşımıza. Bunların milliliği de maneviliği de sahici değildir aslında. En hakikisinden, statükocu, vesayetçi, kızıl elmacı, ulusalcı, savaşçıdırlar esasında. Bunu açık etmemek için ortak değerlerimizi ideolojileştirip önümüze sunarlar, toplumun hissiyatına yüklenirler ve böylelikle düşünenler ile sadece hissedenleri karşı karşıya getirmek isterler.

Bugün de öyledir. Türkiye büyük bir değişim yaşamaktadır. Sistem hantallıktan kurtulsun, devlet halkını korkutacak kadar zayıf değil, halkını en iyi standartlarda yaşatacak kadar güçlü olsun istenmektedir. Bu, ne yazık ki statükocu güçlerin, onlarca yıllık iktidarı sarsılacak kesimlerin işine gelmemektedir.

Son aylarda hızla artan Anayasa tartışmalarının içeriği ve bu tartışmaların sık sık yol kazalarına uğratılma gayretleri de bunun bir eseridir.

Hafta sonu Abant Platformu bilindik cesaretiyle bir kere daha boy gösterdi ve Anayasa tartışma sürecine önemli katkıda bulunda. Saflar her yerde olduğu gibi bu toplantıda da ayrıştı, Türkiye'yi geriye götürmek isteyen çağdışı statükocular ve Türkiye'yi geliştirmek isteyen demokratlar…

Birileri sadece dur diyor, diğerleri gelecek argümanı ortaya koyuyorlar.


Başbakan sizden bir Anayasa taslağı istedi. Hazırladınız ve belli kesimlerin hedefi haline geldiniz. Hem şahsınız hem de taslağınız eleştiri konusu oldu. Hükümet de taslağı sahiplendi mi, sahiplenmedi mi pek anlaşılmadı.

Şu an için resmen bir parti taslağı halini almadı. AK Parti içinde görüşmeler, değerlendirmeler devam ediyor. Sayın Başbakan kısa bir süre içinde parti taslağı olarak açıklanacağını ifade ettiler. Fakat AK Parti'nin ilan edeceği taslak bizim önerdiğimiz taslakla birebir örtüşmeyebilir. Bizim yaptığımız netice itibarıyla bir ön hazırlık çalışmasıdır. Projenin siyasi olarak sahibi AK Parti'dir. Taslak açıklandıktan sonra tartışmalarımızı daha doğru bir zeminde yapmak mümkün olacaktır. Şu ana kadarki tartışmaların sanal bir niteliği var.

Tartışmalar sanal olmasına rağmen bir anlamı yok mu?

Çok anlamı var. Bu tartışmalar AK Parti'nin değerlendirme sürecine de katkıda bulunuyor. AK Parti'nin ilan edeceği metnin temel konularda bizim hazırladığımız taslaktan çok farklı olacağını zannetmiyorum. Ayrıntılarda bazı farklar vardı ve bunların bir kısmı Sapanca toplantısında giderildi ve yapılan değişiklikler taslağı daha da geliştirici oldu.

MECLİS'E GİDECEK METNİ KESTİRMEK GÜÇ

Kamuoyunda süren tartışmalar, sizin metninize yeniden bakmanızı sağlıyor mu?

Elbette. Biz bu metnin mükemmel olduğunu, söylenebilecek en son sözü oluşturduğunu iddia etmedik. Dolayısıyla TBMM'ye sunulacak nihai metnin ne olacağını şu anda kestirmek mümkün değil.

Bazı çevreler olmayan bir şeyi tartıştıklarını belirtiyorlar.

Ağustos'tan itibaren kamuoyunun bilgisine sunuldu.

Bir siyasi muhatap arıyorlar.

Siyasi muhatap arıyorlarsa AK Parti'ye sorsunlar. Bu elbette siyasi bir metin değildir ama belli bir realiteyi ifade etmektedir.

AK Parti tepkiler karşısında işi ağırdan almaya başladı intibaı oluştu?

Altı akademisyenin taslak hazırlamasıyla, çoğunluk partisinin Anayasa taslağını kamuoyuna sunması arasında büyük bir fark var. Beklentileri, ifade edilen çeşitli fikirleri nazarı itibara almak durumunda AK Parti. Sürecin uzamasını garip karşılamıyorum.

Bu süreç sizi yıpratıyor mu? Saf değiştirmenin çok olduğu bir dönem yaşıyoruz. Geçmişte Anayasa taslağında sizden daha ileri öneriler getirenler bugün sizi en çok eleştirenlerin safındalar.

Doğru bir gözlem ama bu beni şahsen rahatsız etmiyor. Bu sorunun muhatabı, dün söylediklerini bugün değiştirenlerdir. Kimse benim söylediklerim ve yazdıklarımla bu taslakta yer alanlar arasında çelişki bulamaz. Çelişkiye düşenler saf değiştirenlerdir.

Anayasayı mı tartışıyoruz, sizi mi, niyetleri mi, iktidarı mı? Ne oluyor bugün?

Müspet ve menfi taraflarıyla canlı bir tartışma ortamı oluşturuldu. Müspet tarafında Anayasayı tartışıyoruz. Bazı çevreler bu teşebbüse AK Parti'nin öncülük etmesi dolayısıyla peşinen menfi bir yargı içinde hareket ediyorlar.

Laiklik ve Atatürkçülük, ikisi de doğma olarak algılandı ve bu iki kavramı hedef aldığınız, zayıflatmaya çalıştığınız yönünde eleştiriler yapıldı.

Bu tür karşı çıkışların hiç de haklılık payı yok. Taslak dikkatle okunduğunda ne laikliği zayıflatacak, ne de devletin temel niteliklerini zayıflatacak en ufak bir unsur bulmak mümkün değil, bilakis bazı yönlerde laikliği güçlendirici unsurlar taşıyor. Mesela din ve ahlak ve eğitimine tercih hakkı getirilmesi, bundan muafiyetin mümkün olması gibi. Din değiştirme özgürlüğüne açıkça referansta bulunuluyor. Atatürkçülüğün Anayasadan çıkarıldığı, laikliğin içinin boşaltıldığı iddiaları tamamen ön yargıya dayanıyor. Neyin nasıl zayıflatıldığını meslektaşlarımızın ve o çevrelerin açıkça beyan etmeleri lazım ki, biz de cevap verelim.

Mevcut Anayasaya sinmiş bir ideoloji ve Türkiye'nin birikmiş problemleri varken, siz yeni Anayasa taslağında hangi kavramlarda zorlandınız, buna dokunmayalım dediğiniz oldu mu?

En iyi Anayasayı yapsanız da, Türkiye'nin sorunlarını bir anda çözmesi mümkün değil, öyle sosyolojik realiteler var ki bunu anayasalarla ya da kanunlarla bir gecede ortadan kaldıramazsınız. Mesela silahlı kuvvetlerin siyasetteki etkinliği. Bunun tarihten, Türk devriminin niteliğinden gelen sebepleri var. Aynı şeyi Kürt sorunu üzerinden de söylemek mümkün. Anayasanın herkesi tatmin edecek bir metin olması gerektiği iddiaları platoniktir, hayata geçirilmesi çok güç. Yaklaşımımız şudur; problemleri hemen çözelim değil ama daha çok demokrasi, daha çok fikir ve ifade özgürlüğüyle birbirimizi ikna etmek suretiyle en azından hafifletebiliriz problemleri.

TASLAĞI FİLDİŞİ KULEDE HAZIRLAMADIK

Askerin Anayasadaki konumu mevzuunda rahat hareket edebildiniz mi?

Mevcut siyasi ve sosyolojik realiteleri göz önüne aldık. Sivil ve asker ilişkilerinin düzenlenişi konusunda önemli bir yenilik getirmedik. Bunun şu anda gerçekçi olmadığı kanısındayız. Her şeyi yapayım derken yapılabilir şeyler de yapılamaz hale gelebilir. Bizi yönlendiren endişelerden biri de bu oldu. Yüzde yüzlük bir iyileştirme için yüzde seksenlik iyileştirme fırsatını kaçırırsanız yazık olur.

Anayasada, Kürt sorununun çözümüne yönelik bir ifadenin yer alacağı beklentisi var kamuoyunda…

Başlangıç bölümünde farklılıklarımızı zenginlik olarak gördüğümüzü söyledik ve bununla Türk toplumunu oluşturan çeşitli grupların tanınma ihtiyaçlarına atıfta bulunmuş olduk…

Başörtüsü sorunu konusunda ne diyor taslağınız?

Üniversite düzeyinde serbestiyet getirecek bir formül önerdik. Taslağın demokratikleşme açısından getirdiği onlarca iyileşme unutuldu ve bazı çevre- ler bunu türbana kilitlediler. Biz türbanı laiklik sorunu değil, insan hakları sorunu olarak görüyoruz. Bu yaklaşımımız kimilerince laikliğin altının oyulması olarak değerlendirildi.

Azınlıklar da bu Anayasa benim de Anayasam diyebilecek mi?

Bakış açılarına bağlı, eğer en çoğu istiyorsanız bunu bulamayabilirsiniz…

Taslağınızın sizin açınızdan bir son kullanım tarihi var mı?

Hiçbir Anayasa ortadan kalkacağı varsayımıyla yapılmaz, fakat hiçbir Anayasa da değişmez değildir. Bugünkü Anayasamızdaki vesayetçi unsurları bertaraf etmeye uğraşıyoruz. Oldukça kalıcı olma amacıyla yapılıyor. Şimdiye kadarki Anayasalarımızın kalıcı olmamasının bir nedeni milleti temsil eden meclisler tarafından serbest bir tartışma ortamı içinde yapılmamasıdır. Bir bakıma yukarıdan topluma empoze edilmesidir.

Şimdi yeni bir Anayasa devlete empoze edilebilir mi?

Bu şansımız mevcut. 22 Temmuz toplumda böyle bir gücün olduğunu kanıtladı. Bu güç dayatma biçiminde değil, ikna gücünü takviye edecek biçimde kullanıldığı taktirde işe yarar ve milletin istikrarını kimse göz ardı edemez.

Taslakta dokunmak isteyip de dokunamadığınız bir şey var mı?

Biz bunu fildişi kulede hazırlamadık. Teklifi çoğunluk partisi yaptı, dolayısıyla neyin gerçekleştirilebilir, neyin gerçekleştirilemez olduğu da düşüncelerimizde rol oynadı. Yapılabilir olmayı gerçekleştirmeye çalıştık.



Cumhurbaşkanının hem halk tarafından seçilmesi hem de yetkilerinin kısıtlanması bir sorun değil mi, yetkisiz bir cumhurbaşkanı adayı seçmenin karşısına çıktığında ne diyecek?

Ben bu itiraza hak veremiyorum. Halkça seçildiği halde sınırlı yetkileri olan cumhurbaşkanları örneği Avrupa'da çok var.

Orada siyasi figür olarak değil, bir kişilik olarak algılanıyor…

Milletin birliğini, bütünlüğünü temsil eden, yetkileri dar olsa da manevi otorite sahibi bir makam. Türk milletinin cumhurbaşkanıyla ilgili algılaması da esas olarak böyledir. Halkça seçilme buna katkı sunacaktır.

Cumhurbaşkanının yetkilerini kime veriyorsunuz?

Büsbütün yetkisiz kalınmış değil, Anayasa Mahkemesi'nde iptal davası, kanunları Meclise iade, özel af, bir takım tayinlere karışma yetkisi var… Anayasal kurumlara atamada devre dışı kalıyor.

Anayasa Mahkemesi'ne üye atama yetkisini kime veriyor sunuz?

Kısmen yargı organına, yani diğer yüksek mahkemelere, kısmen de Meclis'e. 17 üye öngörüyoruz, 9'u diğer yüksek mahkemelerce, 8'ini de TBMM koşullara haiz kişiler arasından ve 3/5 çoğunlukla seçecek. Böylelikle vasıfsız partizanların Anayasa Mahkemesi'ne dolması da söz konusu olmayacaktır.

Türkiye'de bu durum başka problemler de doğurabilir, bahar aylarında sistemi kilitleyen yapı hukukçulardan oluşuyordu.

Doğru, maalesef demokraside böyle yol kazalarıyla karşılaşıyorsunuz. Gene memnuniyet verici bir faktördür ki seçimler bunu aştı. Anayasa Mahkemesi bu süreçte ciddi bir yara aldı, prestiji sarsıldı. Dürüst hukukçu camiasının büyük çoğunluğu o kararın sistemi kilitlediği görüşündedir.


Atatürk'le ilgili temel bir bakış açısı olarak ne öngörüyor?

Atatürk'ü Anayasadan çıkarma gayreti içinde olmadık. Fakat Atatürk ilke ve inkılâplarını uyulması gereken kanunlar gibi sunarsanız ciddi sorunlar doğar. Mesela Devletçilik bugün makbul bir ekonomik politika değil, bunu kural olarak Anayasa metnine koyarsanız, özelleştirme, serbest piyasa gibi konularda güçlüklerle karşılaşırsınız. Devrimcilik o zaman belki gerekliydi fakat normal bir demokraside değişim devrim yoluyla olmaz, evrim yoluyla olur… Biz Atatürk'ün çağdaşlaşma idealine, yurtta sulh cihanda sulh prensibine Anayasanın başlangıcında da atıfta bulunduk. İkinci maddede Atatürk milliyetçiliği deyimini muhafaza ettik. Milletvekili yeminlerinde de Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlılık ibaresine yer verdik, fakat bunu manevi bir angajman olarak formüle etmeye çalıştık. Atatürk'ün mirasına saygılıyız ancak siyasi hayatımızı bir cendere içine almayı doğru bulmuyoruz.

Bu değişimi kabullenme konusunda bir zihniyet direnci endişeniz var mı?

Türk halkının yeterince siyasi olgunluğa sahip olduğunu ve bu Anayasayı rahatlıkla hazmedeceğini düşünüyorum.

Bürokrasinin hazmı?

Vesayetçi mekanizmaların tasfiyesine karşı bürokratik kesimlerden ve onların şartlandırmaları altında hareket eden bazı halk kesimlerinden tepkiler gelecektir. Mesela ünlü bir Anayasa hukukçusu tarafından “Türkiye'nin bitmemiş bir devrin sürecinde olduğu, devrimler sona erene kadar bir takım süzgeçlere ihtiyaç olduğu” öne sürülmüştür. Hangi devrim kim tarafından yürütülecek, süzgeç ve filtreler ne olacak? Bunlar demokrasi ile bağdaşmaz. Biz süzgeçsiz ve filtresiz bir demokrasi istiyoruz.


Taslak için kaç para aldığınız soruldu, AK Parti ödeme yapılmadığını açıkladığında da bazıları neden para almadığınızı eleştiri konusu yaptı…

Demek ki kararlılar, nasıl olursa olsun beğenmeyip eleştirecekler. Biz bunu fahri olarak yaptık, memlekete hizmet olarak düşündük. Daha taslak açıklanmadan çok büyük çarpıtmalar oldu medyada. Örgütlü bir karalama kampanyasına girişildi. Bunları göze almıştık ama ölçüsü benim tahminimin ötesinde oldu.

“Hoca sana yakıştı mı, kendini niye kullandırıyorsun” diyen oldu mu size?

Tabi, böyle tepkiler geldi ama ben kullanıldığım fikrinde değilim, memleketime bir hizmet yaptığım fikrindeyim. Sayın Erdoğan başka bir ülkenin, Kuzey Kore'nin başbakanı değil ki…

Bir Anayasa taslağı hazırlarken, insan geride kalan yıllara ve olaylara bakıp kendini mevcut Anayasayla rövanşist bir duyguda hisseder mi?

Biz hesaplaşma duygusu içinde olmadık ama gerçekten de 82 Anayasası'nın Türkiye'ye dar geldiğine pek çok insan gibi biz de inanıyorduk. Bunun değişmesi imkanı ortaya çıkınca, katkıda bulunmayı zevkli bir görev addettik ama hesaplaşma duygusu içinde de olmadık.

Metni hazırlarken Türkiye'nin mevcut sosyolojik özelliklerini dikkate aldığınızı söylediniz. Partinin de realiteleri, imaları oldu mu size?

Hiçbir ima ve telkin olmamıştır. Bu çalışma bir sipariş değil tekliftir…

Anayasa tartışmalarından sonra çevreniz genişledi mi, daraldı mı, kaybettiğiniz insanlar oldu mu?

Kaybettiklerim olduğu gibi kazandığım insanlar da oldu. Yaptığımız işten vicdanen müsterih olduğumuz müddetçe bunlar bizim için önemli değil.

Bu bir açık Anayasa yapma süreci midir?

Bundan sonra tamamen açık bir süreç olacak. Gittikçe daha çok tartışıyoruz. Abant Platformu'nda Anayasanın tartışılması da bu sürecin içindedir. AK Parti sahiplendikten sonra yine tartışılacak, muhtemelen bu tartışmalarla değişikliğe de uğrayacak, daha sonra Meclis'te görüşülecek ve yine değişiklikler olacak…

Tanımadığınız bir metin çıkarsa karşınıza…

Yanlış bulduğum bir şey olursa, bizim baştaki fikirlerimize uymuyor demeyi görev bilirim.




16 yıl önce