|

Prof. Dr. Mehmet Sağlam: Türkiye yeni dünyanın buluşma noktası

Türkçe Olimpiyatları Tertip Komitesi Başkanı Prof. Dr. Mehmet Sağlam; “115 ülkeden dünya çocukları Türkiye'ye geliyorlar, ülkemizi, insanımızı tanıyorlar, kendi aralarında Türkçe konuşuyorlar, birbirlerini tanıyorlar, birbirlerini farkediyorlar, dostluk kuruyorlar. Bu çocuklar için büyük bir tecrübe. Kalıcı dostluklar, hatırlı ilişkiler hep küçükken kurulur. İnsan tanıdığına kolay kolay kötülük yapamaz. Bu çocuklar savaşa prim vermezler, barışı, sevgiyi bayraklaştırırlar” diyor.

00:00 - 1/06/2009 Pazartesi
Güncelleme: 02:54 - 1/06/2009 Pazartesi
Yeni Şafak
Prof. Dr. Mehmet Sağlam: Türkiye yeni dünyanın bul
Prof. Dr. Mehmet Sağlam: Türkiye yeni dünyanın bul
Türklerin Türkçe sesi…

Türk okulları gittikçe yaygınlaşıyor. Türklerin ümitli yolculuğu sürüyor. Giden Türkler de, geride kalan Türkler de memnun bu yolculuktan. Her yeni günde dünden daha da büyü-yerek sürüyor yolculuk.

90'lı yıllarla başlayan Türklerin yeryüzündeki yeni serüveni, üslubunu bulmuş olarak bereketle devam ediyor.

Bu yolculukta hem insan anlamını arıyor, hem de Türkiye dünyada gittikçe büyüyor. Her yeri görmek ve her yerden görünür olmak gibi yeni bir devrin eşiğindeyiz şimdi.

115 ülkeden 700 öğrenci bir haftadır Türkiye'de.

Hem bizimle hem de birbirleriyle Türkçe konuşuyorlar. Her bilgi yeni bir sorumluluktur. Onlar sorunlu değil sorumlu olmaya aday bir sevgi yolculuğuna çıktılar.

Dil önemlidir. Anlamak ve anlatmak için önemlidir. Varolmak için önemlidir. Anlaşmak için önemlidir. Değer ve kültür üretmek önemlidir. Medeniyet kurmak için önemlidir. İnsanı sevmek ve insandan yana olmak için önemlidir. Önyargıları kırmak için önemlidir. Korkuları gidermek için önemlidir. Ortak dil varsa, temas, konuşma ve birlikte düşünme de vardır. Dil gönülden paylaşıldığında hayata ait ne varsa onlar da paylaşılır.

Sahne olan 115 ülkenin çocukları sevgi dili Türkçe'de buluşuyorlar.

Buradan huzur, barış ve sevgi içinde birlikte yaşama kültürü inşasına yol açılıyor.

İnsanlığın en güzel kazançlardan birisidir bu.

Türkçe Olimpiyatları'nda kaybeden yok. Herkes kazanıyor.

Türk okulları var olduğu günden itibaren bitmeyen bir ümit yolculuğudur.

Bu yolculuk içinde olanlara, dışarıdan seyredenlere, yolda kalanlara… herkese iyi geliyor.

İyiliğin herkesi kucaklamak gibi bir gücü vardır. Bu güç yaşıyor orada…

Gönüllü Türklerin, gidişleri mahzundu, sessizdi. Türkçe'nin sesiyle döndüler, dünyalı bir Türkiye, Türkiyeli bir dünya kurdular. Şimdi dönüşleri de sessiz ve mahcup…

Türklerin Türkçe sesi hem içeride hem de dışarıda yankılanıyor.

Duymayan var mı…






Türkçe Olimpiyatları'nın bu yıl yedincisi düzenleniyor, 14 ülke ile başlandı, 115 ülkeye ulaştı. Bu noktaya nasıl gelindi?

Benim bu konulara ilgim YÖK Başkanlığımdan başlıyor. Sayın Cumhurbaşkanlarımız Özal ve Demirel'in benim de katıldığım dış gezilerinde gittiğimiz ülkelerdeki Türk okullarını da ziyaret ediyorduk.

90'lardan itibaren…

Evet, o dönemde daha ziyade Türk cumhuriyetlerindeydi okullar. Muntazam giyimli, disiplinli, elinde Türk bayrağı ve Türkçe konuşan öğrenciler karşılardı bizi havalananında. Bu tabii başta Cumhurbaşkanlarımız olmak üzere heyeti gururlandırıyordu. Cumhurbaşkanlarımız öğrencilere iltifat ediyor, bana “okullara git, bir ihtiyaçları var mı” diye talimat veriyorlardı. İlgim giderek arttı ve o okullarda çok güzel işler yapıldığını gördüm.

İlk gördüğünüz okul hangi ülkedeydi?

Moğolistan'da. Şartlar çok zor, bizim kolay kolay yaşayabileceğimiz bir coğrafya değil. İnsanlar evlerin üzerine kurdukları çadırlarda yaşıyor. Dört bin metre yükseklikte bir yer. İki üç ay ot çıkıyor. İklimin keskinliği insanların yüzünde. Tam bir mağduriyet ülkesi… Fakat bizim gençler oraya kadar gitmişler, hayran olmamak mümkün değil…

YERİN DİBİNE GEÇTİM

Nedir orada sizi etkileyen?

Moğolistan'daki okulda öğretmenlik yapan gençle konuşuyoruz; kendisinin de eşinin de Boğaziçi Üniversitesi'nden mezun olduğunu anlatıyor. Ben de bu askerlik ne zaman bitecek havasında “Burada ne kadar kalacaksın, Türkiye'ye dönüş ne zaman?” diye sordum. Yani bu mağduriyet, bu çile senin için ne zaman bitiyor… “Efendim biz buralara geri dönmek için gelmedik” dedi. Ben o genç adamın bu cümlesi, bu inancı karşısında yerin dibine girdim. Yıllar sonra o çocuğa başka bir ülkede yine aynı şekilde hizmet ederken rastladım…

Türkiye'de değil…

Hayır o öğretmenlerde müthiş bir idealizm var.

O dönemlerde bu işi Türkiye'de konuşmak, anlatmak ne kadar mümkündü?

Biz gördüğümüz bu güzellikleri anlatmaya çalıştık ama çok zorlandık. Sen ne anlatırsan anlat, bu suyun gözü nereden geliyor diye soruyorlardı.

Siz böyle bir soru sordunuz mu kendinize?

Hayır sormadım. Çünkü ben gittim, gördüm, o insanları vazife başında tanıdım, nasıl yaşadıklarına şahit oldum. O gençler gerçek bir idealistti, parayla pulla alakaları yoktu. Alabildiğine sade bir hayatları vardı. Açılan okulların başarılı olması için onların gösterdiği fedakarlık ve gayretleri izahtan varestedir.

Batılılar şaşkınlıklarını; gerçek olamayacak kadar mükemmel diye ifade ediyorlar…

Gerçekten öyle. Görmeyen, tanımayan kolay kolay anlayamaz. Ben onlara kahramanlar diyorum. İster Moğolistan isterse dünyanın başka bir ülkesinde herhangi birisini alın hikayesi tek başına bir destandır. Kolombiya'da Hasan'a rastladım. Oraya gitmiş, yerleşmiş, evlenmiş. Bizi bir üniversitenin rektörüne götürdü. Baktım ki ahbaplıkları var. Sonra bizi mahallesinde dolaştırdı. Oralara kısa sürede hakim olmuş, kendisini kabul ettirmiş. Konuşurken soyadını sordum “Türk” dedi. Niye dedim, “Ben buraya tek başıma geldim, kaybolmamak için Türk yaptım” dedi. Bizim Hasan 9 milyon nüfuslu Bogota'da, birkaç yıl içinde okul kuruyor, üniversite rektörleriyle ahbaplık edecek derecede itibar kazanıyor. Böyle örnekleri o kadar çok gördüm ki 23-25 yaşında giderler üç beş sene sonra karşınızda mükemmel bir okul, mükemmel bir idareci görürsünüz.

DÜNYADA BÖYLE İNSAN DA KALDI MI?..

Türkçe Olimpiyatları'na katılan çocuklar da bu okulların neticeleri…

Elbette…

Nedir bu işin sırrı?

Bunlar müthiş inançlı gençler. Bir de yaşantıları itibariyle idealist adamlar. İlk tanıyanlar yeryüzünde böyle insanlar da var mı diyorlar… Çalışkanlığı ile, terbiyeleri ile, ahlakları ile, tevazuları ile örnek çocuklar bunlar… Budapeşte'de gördüm, iki öğretmen ev tutacaklar, orada da bekara ev vermiyorlar. Bir yolunu bulup ikna eder ve tutarlar. Bizimkiler fırsat buldukça ev sahibinin kapısını çalar, özel günleri kutlarlar, pasta götürürler… Ev sahibi bakar ki bunlar bambaşka insanlar. Bir sene sonra ev sahibi kadın “ben sizin gibi düzgün gençler görmedim” diye kira da almaz. Bu gençlerden insana hakiki dost çıkar sadece.

115 ülkeden geldi öğrenciler. Yanlarında anne ve babaları yok, öğretmenleri var…

Bu bile başlı başına büyük bir şey. Bizimkiler o kadar büyük bir güven oluşturmuşlar ki dünyanın çocukları onlara emanet edilmiş. Gidip yaşadıkları o toplumda itimat edilir insan olmuşlar. Bizim gençler hem gittikleri ülkeleri seviyorlar, hem o toplumla kaynaşıyorlar hem de öğrencileri seviyorlar. Geceleri gündüzleri yok… Kenya'da bizim öğretmen zenci bir çocuğun başını okşadığında çocuk şok geçiriyor; bir beyaz adam başımı okşadı diye…

Türkçe Olimpiyatları sahnede...

Dünya ülkelerinin yüzde 75'i burada. Hem bütün büyük devletler var, hem de adı sanı duyulmamış ülkeler var.

Bu tablo size ne söylüyor?

Ortaya çıkan tablo şudur; bir inancın, bir örnek insan idealizminin neler yapabileceğini gösteriyor. Türkiye'nin bugün her alanda itibarı artıyor, yıldızı parlıyorsa bunda bu okulların, Türkçe konuşan çocukların büyük katkısı var. Kenya Eğitim Bakanı ile konuşuyoruz, benim çocuğum da Türklerin okulunda okuyor. “Burada 70 senedir İngiliz okulları var ama ben Türk okullarını çok beğeniyorum” dedi. Kenya bir İngiliz sömürgesi, bizim 5 senelik okullar onlarla rekabet edebiliyor ve Eğitim Bakanı çocuğunu oraya veriyor.

DEVLETTE BU NİTELİKTE ELEMAN YOK

Demek ki yeni ilişkiler kuruluyor…

Kesinlikle… Bizim öğretmenler sadece bir dil bilmiyorlar, hem yaşadığı toplumun dilini biliyor hem de o toplumun kültürünü öğreniyor. Öğrenciler de aynı geniş perspektiften yetiştiriliyorlar. Çok donanımlı insanlar görüyoruz. Almanya'da üç yıl kalmış Almanca ile birlikte Alman kültürünü de öğrenmiş, oradan Rusya'ya geçmiş dört sene kalmış ve Rusça'yı, Rus kültürünü öğrenmiş, yetmemiş Amerika'ya gitmiş Amerikan kültürüne vakıf pekçok örnek var. Türk devletinin elinde bu kadar nitelikli eleman yok…

115 ülke Türk insanına ne söylüyor?

Sivil toplumun, inançla, idealizmle imkanlarını birleştirdiğinde neler yapılabileceğini gösteriyor. Bu işin iki kahramanı var, biri idealist öğretmenler, diğeri de bu işe destek veren işadamları. Onlar Türkiye'nin en zengin işadamları olmayabilirler ama gönülleri çok zengin işadamları… Bu öğretmenler ve bu işadamları ne yaptıklarının bilincindeler. Bu bir sivil toplum hareketidir. Amacı, Türkçe'yi dünyanın her köşesine taşımak, bir sevgi ve hoşgörü dili olarak dünya dilleri arasında yerini almasını sağlamaktır.

Dilin aynı zamanda kültürünü de yansıtma boyutu var…

Dünya çocukları Türkiye'ye geliyorlar, ülkemizi, insanımızı tanıyorlar, kendi aralarında Türkçe konuşuyorlar, birbirlerini tanıyorlar,birbirlerini fark ediyorlar, dostluk kuruyorlar. Bu çocuklar için büyük bir tecrübe. Kalıcı dostluklar, hatırlı ilişkiler hep küçükken kurulur. İnsan tanıdığına kolay kolay kötülük yapamaz. Bu çocuklar ileride savaşa prim vermezler, barışı, sevgiyi bayraklaştırırlar.

Öğrencilere “Türkiye'nin bir ömür boyu büyükelçileri olmanızı bekliyoruz” demiştiniz…

Öyle oluyor zaten. O çocuklar Türkiye'den pekçok hatıralarla dönüyorlar. Devletin zirvesi kabul ediyor, çocukların başlarını okşuyorlar, sohbet ediyorlar, resim çektiriyorlar, hediyeleşiyorlar. Bunlar unutulur mu hiç… Gidip bunu memleketlerinde anlatıyorlar. Türkiye hepsi için buluşma noktası, ortak adres haline geliyor. Türkiye artık bu çocukların pozitif ilgi alanındadır.

HAMASET DEĞİL GERÇEK

Türkçe evrensel dil oldu mu, yoksa bu bizim sürdürdüğümüz bir hamaset mi?

Hamasete meraklı bir toplumuz ama bu işte hamaset yok. 115 ülkeden 700 kişi bir araya gelecek ve tek bir dilde tercümansız anlaşabilecekler… Bugüne kadar böyle bir olay hiç yaşanmadı, şimdi yaşanıyor. O ortak dilin adı Türkçe'dir. Meslek hayatımda yüzlerce uluslararası toplantıya katıldım, müşterek dil, İngilizce'dir, Almanca'dır, Fransızca'dır, ama sayı arttıkça mutlaka tercümana ihtiyaç duyulur.

Türkiye'de derece alan çocuklar kendi ülkelerinde nasıl karşılanıyorlar?

Batı için henüz öyle değil ama öteki ülkelerin çoğunda merasimlerle karşılanıyorlar, milli kahraman gibi alkışlanıyorlar. Almanya Başbakanı Merkel, Türkiye'de Almanya'yı temsil edecek öğrencilere başarılar dilemişti. Yani önemseniyor, ileride daha da önemsenecek… Ukrayna'da şahit oldum, Eğitim Bakanlığı Türkçe Olimpiyatı'nı yıllık programına koymuş, ülke takımı seçiliyor. Büyük bir salonda ülke finali yapıldı, bakan da katıldı. Artık birçok ülkede böyle yapılıyor.

Bu kadar Türkçe vurgusu yabancıları rahatsız ediyor mu?

Sanmıyorum… Etmemesi lazım, çünkü bu hegemonya değil, bir ortak değer arayışı, insanî değerleri, ortak kaygıları paylaşma çabasıdır. Biz kendimizi Türkçe ile daha iyi ifade ederiz… Burada karşılıklı olarak değerlere saygı esası var. Ayrıca Türk girişimciler dünyanın her tarafındalar, büyük istihdam güçleri var. Kendi dillerine sahip çıkmaları doğaldır. Biliyorsunuzdur, bu okullar dışında pekçok yerde gönüllü olarak Türkçe öğrenmeye çalışan insanlar da var.

Türkçe, İstiklal Marşı, bayrak sevgimizden rahatsız olanlar olmuyor mu?

Kendi başlarına kalsalar sorun yok, ama Türkiye'de az da olsa aleyhte yapılan yayınlardan etkilenerek şüphelenenler, hatta kapatmaya çalışanlar oldu… Vaktiyle bu okulları Türkiye'den birileri şikayet etti… Mesela St.Petersburg'ta bazı sıkıntılar yaşandı ama onlara servis edilen bilgilerin yanlış olduğu anlaşılınca sorun çözüldü...


Türkçe bir imparatorluk dilinden, başına gelen ta-lihsizliklerle bir anlamda yerel dil olmaya doğru itildi. Türkçe ile konuşabildiğimiz o geniş coğrafya ile konuşamaz hale de geldik. Bu konuda devlet neden erken davranmadı, neden bir proje geliştirmedi?

Nasıl olsun ki, benden önceki YÖK Başkanı “Türkçe bilim dili değildir” dedi. Türkçe'ye sevgisi, saygısı olmayanlarla nasıl olsun ki… Batı'ya, Batı kültürüne, Batı dillerine öykünen kadrolarla bir şey olmazdı, olmadı. Son dönemlerde devlette de bu anlayış değişiyor. Türkçe Olimpiyatları o kadar etki yaptı ki devlet de bu konuda adım atmaya başladı. Geçen sene bir kanun çıktı, Yunus Emre Enstitüleri kuruluyor. Amacı dünyada Türkçe öğretmek, Türk kültürünü anlatmak, yaygınlaştırmak…

Zararın neresinden dönersek kârdır…

Türkçe'nin başına çok şey geldi, yaşayan Türkçe, öz Türkçe tartışmaları ne işe yaradı ki… Türkçe ırkçılığı yapıldı, dilde yozlaşmalar yaşandı.

Bahçeşehir Üniversitesi Rektörü Deniz Ülke Arıboğan, “Dil ortak çatımızdır. Türkiye Cumhuriyeti'nin temeli, ortak dile sahip olmasıdır. Ses bayrağımız olan Türkçe'yi dalgalandırmak he-pimizin görevi” diyor.

Çok doğru… Önemli olan ortak değer üretebilmek ya da varolan değerlerimizin farkına varmaktır. Atatürk; “Türk milletinin dili Türkçe'dir. O yüceltilmelidir” diyor… Biz Olimpiyat Komitesi olarak Türkçe'yi yaşatanlara, sahip çıkanlara, yüceltenlere her sene ödül veriyoruz. Türkçe örgün eğitim kurumlarımızda, edebiyatımızda, üniversitelerimizde de hak ettiği ilgiyi ve özeni görmeli ki gelişsin, yücelsin… Biz bu konuda çok iyimseriz.


Üç yıldır Komite Başkanı'sınız. Bunun sizin için anlamı nedir?

Türkçe'nin ve Türkiye'nin bu boyutlarda tanıtılması, ses bayrağımızın 115 ülkede dalgalandırılmasında katkım varsa bahtiyar olurum. Büyük bir onur.

Eleştiriler gelmiyor mu?

Zaman zaman oluyor. En son, bu işin içinde olduğu için bakan yapılmadı şeklinde yazılar da çıktı.

Bakanlık kaçtı mı, pişmanlık var mı?

Neye sahip çıktığımı biliyorum, hiç önemsemem. İyi şeyler yapıldığında eleştiri hep olur Türkiye'de.

Eleştiri bazen acımasız olur.

İnsanın üzüldüğü fedakar öğretmenlerin, destek veren Anadolu insanının ve işin fikir mimarının haksız yere eleştirilmesi. Eleştiri marjinal kalsa da o kahramanlar bunu dahi hak etmiyor.

115 ülkede Türkçe konuşturuyoruz da problemlerimizi kavgasız konuşma olgunluğu bulamadık.

Zamanla bunu da aşarız, yılmak yok. O tarafa fazla bakmayın, Türkçe Olimpiyatları toplumda kaynaşma, birlik ruhu da oluşturuyor. Gören bu işi yaşatmak için bana ne düşüyor diyor.







15 yıl önce