|

Prof. Dr. Osman Özsoy: Eski tarz seçmen sadakati azalıyor

İletişim Stratejileri Uzmanı Prof. Dr. Osman Özsoy; “Erdoğan alternatifsiz olmanın keyfini sürmek için meydan meydan koşturuyor. Merkez sağda oluşan derin boşlukta sörf yapmanın keyfini çıkarıyor. Muhalefet partileri aslında meydanlarda asla öngörmedikleri bir ilgi ile de karşılaştılar. Fakat bunu öngörmedikleri için buna uygun hazırlık da yapmadıkları anlaşıldı. Bu seçim birçok isim açısından son seçim niteliğindedir” diyor.

Mehmet Gündem
00:00 - 23/03/2009 lundi
Güncelleme: 02:27 - 23/03/2009 lundi
Yeni Şafak
Prof. Dr. Osman Özsoy: Eski tarz seçmen sadakati a
Prof. Dr. Osman Özsoy: Eski tarz seçmen sadakati a
Halk ne diyorsa o...

Seçim maratonunda son haftaya girdik. Kimilerine göre bu toplum seçmesini bilmez, kendi başına bırakmamak lazım. Kimilerine göre de sağduyuludur, tercihinde her zaman isabet eder. Siyasetçi bizde çoğu kendini, içinden geçen arzuya inandırmayı başaran insan olarak görüldü ve hiçbir zaman kendini sorgulamadı. Ona göre sorun halktaydı. Halk anlamadı, idrak etmedi, tehlikenin farkına varamadı. Seçim olağanüstü durumlarda gerçekleştirilen bir tercih gibi sunuldu.Böyle olduğu için sonuçtan hoşnut olmayanlar ertesi gün süreci yeniden başlatmanın ilkesiz tartışmasını açmaya koyuldular. Halbuki seçim çok olağan ve insanların en sağlıklı ruh ve akıl halleriyle yapmaları gereken bir tercihtir. Seçim bir iradedir ve normalleşmenin şartıdır. Sandık sonuçları aynı zamanda bir hayat dersidir, karnedir. Yenilenlere önce ikaz sonra da tasfiye yolu açılır. Siyaset bizde vazgeçilmez bir hastalıktır. Belli odaklar tarafından ele geçirilmiş ve onlarca kurtarılmış bir alan gibidir. Ne sandık sonuçları ne de darbeler, onları tasfiye etmeye yetmez. Ancak ölüm ayırır onları. Neyse ki o eski tarz siyasiler, siyaset dönemi bitiyor. Seçmen iradesine kendi iradesiyle karşı koyan siyasiler devri kapanıyor. Türk halkı şimdi gerçekten sağduyuludur. Halk ne diyorsa…Çünkü o artık kendinin ve dolayısıyla ülke gerçeklerinin farkında...



* * *


Seçmen davranışları karakteristik olarak nasıl seyir takip ediyor?

Seçmenin oy verme davranışını etkileyen faktörlerin başında ekonomik faktörler, saygınlık arayışı, güvenlik isteği, duygusal bağlar, dinsel ve siyasal inançlar önde gelir.

Bu her yerde böyle mi?

Evet. Örneğin gelir dağılımı bozukluğunun zirve yaptığı Venezuela'da devlet başkanlığı seçimini 1998'de “ayaklar baş olacak” sloganıyla kampanya yürüterek alt gelir gruplarını onore eden, ABD'ye meydan okuyan Hugo Chávez kazandı. r.

Türkiye'de bu adres sadece Tayyip Erdoğan gözüküyor…

Erdoğan, günlük hayatta tüm vatandaşların karşılaştığı sorunlarla ya bizzat ve ailece karşılaştığından dolayı da, vatandaş bir bakıma onu omuzlayıp bir yerlere taşımak suretiyle kendi sorunlarından çıkış için de bir umut olarak görmüştür. Erdoğan'ın zorluklar karşısında yılmayıp dik durması ve çalışkan görüntüsü, vatandaşın ona olan desteğini artırıyor. Halk oy vermenin etkisini hissetmenin hazzını alıyor.

Halk oyunun gücünü mü keşfediyor?

Doğru. Aslında her darbenin alt üst ettiği siyasal sistemi oylarıyla düzene sokarken de seçmen benzer refleksle hareket etmektedir.

Bu seçimin iktidarın değerlendirilmesi açısından bir çeşit referandum niteliği taşıdığı söylenebilir mi?

Bugüne kadar olan seçimler göstermiştir ki, Türkiye'de yerel seçimlerin genel seçime yakınlığı iki sonuç ortaya koymakta: Genel seçimden sonra yapılan yerel seçimler, iktidar açısından güven oylaması niteliği taşımakta, ikincisi yerel seçimlerden sonra yakın dönemde genel seçim yapıldığında, yerel seçimler kamuoyu yoklaması olmaktadır.

CHP neden genel seçim stratejisi güdüyor?

AK Parti'nin belediyecilikteki başarısı kabul gördüğünden muhalefet yerel seçimi belediyelerin icraatlarından çok hükümetin genel ekonomi politikalarının sonuçları üzerinden kampanya yürütmeyi tercih ediyor. Küresel krizin ülkemize etkileri konuyu genel seçim atmosferine çekip iktidar için dezavantaj sayılabilecek bir tablo ortaya çıkmıştır. Fakat muhalefet partilerinin çözüm önerilerinin olmaması da AK Parti'den oy kaçışını hızlandıran bir etki oluşturmamıştır.

Meydanlar neden doluyor öyleyse?

Çaresizlik ortamında alternatif arayışında bulunan seçmenlerin muhalefet liderlerine kulak vermek suretiyle sadre şifa sözler ve projeler duyma umududur. Fakat muhalefet kitleleri tatmin edecek tablo ortaya koyamadı.

Seçmen fanatizmi hâlâ var mı?

Geleneksel oy verme davranışı tüm dünyada tartışılmakta ve bir ölçüde sürmektedir. Gelişmiş demokrasi olan ABD'de bile her şart altında oyunun rengini değiştirmeden Demokrat veya Cumhuriyetçilere veren seçmenler var.

Bize gelelim…

Seçmen fanatizmi daha çok marjinal niteliklere sahip seçmende etkisini gösterir. Bu seçmenin bağlandığı lider herkesin gözü önünde utanılacak bir iş yapsa da ona bir mazeret bulma ya da tolere etme konusunda zorluk yaşamazlar.

Seçmen sağduyuludur deniyor, nedir bu sağduyu, ne kadar gerçek?

Reklamcı Serdar Erener geçtiğimiz günlerde düşünce ve davranışlarımızın oluşumunda yüzde 1 bilgi, yüzde 99 sezgilerin etkili olduğu şeklinde bir saptamada bulundu. Yıllarını seçmen davranışlarını analiz etmeye adamış bir bilim adamı olarak ifade etmem gerekirse, seçmen davranışlarında sezgi, bilginin de ötesinde tetikleyici bir faktördür. Türkiye'nin kaderinde rol oynamış liderlere bakıldığında, seçmenlerin kendilerine açtığı kredinin sezgiden kaynaklandığını açıkça söyleyebilirim. Toplum mühendislerinin değil, toplumsal tercihlerin dizayn ettiği siyasal ortam Türkiye'ye devamlı kazandırmıştır. Ülkemizde yaşanan birçok sıkıntının temel nedeni de budur. Dayatılmak istenenle, talep edilenin ortaya çıkardığı gerilim yaşanmaktadır.

Seçmen davranışı yönetiliyor mu?

Etkilenme oranları kişilerin genel eğitim, kültür ve gelir durumlarına göre farklılık gösterir. ABD seçimlerine bir hafta kala üniversitede öğrencilere, “Sizce kim kazanır?” diye sordum. Öğrenciler, “Obama” dediler. “İçinizde son bir yılda ABD'ye giden oldu mu?” dedim. Kimse çıkmadı. “Öyleyse nereden anladınız Obama'nın kazanacağını?” dedim.

Algımız o yönde oluşturulup yönetildiği için…

Evet. Siyasal iletişimi profesyonellikle kullanan enformasyon menajerleri kitleleri öyle etkilediler ki konuya doğrudan taraf olmayan ülkelerin halklarını bile yönlendirebildiler. Nitekim sadece bizim değil, tüm dünyanın böyle düşünmesini sağladılar.


Medyanın seçmen davranışı üzerindeki etkisi nedir?

Tüm dünyada medyanın seçmen üzerindeki etkisi tartışılmaz bir gerçektir. Fakat ülkemizde medyanın güvenirliğini yitirmesi, seçim sonuçları üzerindeki belirleyici etkisini minimize etmiştir. Hatta büyük medya gruplarının oluşturmak istedikleri siyasi tablonun aksi sonuçlar ülke gerçeği haline geldi. Keşke medya güvenirliğini yitirmeseydi. Çünkü sağlıklı işleyen bir medya, ülkedeki şeffaflık açısından da demokrasinin gelişimine katkı yapar.

Bu etki gittikçe azalıyor mu?

Öyle bir realite var… Hem güven kaybı hem de medyadaki merkezin zayıflayıp çeşitliliğin artması etkili oldu. Türk medyasında son yıllarda yaşanan çeşitlilik demokrasinin sağlıklı işlemesi ve alternatif görüşlerin kendine zemin bulması açısından da bir güvencedir. 10 yıl öncesinin medya düzeni ile şu an yürütülmekte olan Ergenekon soruşturulmasının sürdürülmesi asla mümkün olmazdı.


29 Mart yerel seçimlerinin ne tür siyasal sonuçları olabilir, tasfiyeler, kopmalar…

Sayın Erdoğan meydanlara çıkmasaydı bile sanırım oy oranı mevcut halinden artı eksi yüzde 3'ten daha az olmazdı. Bence Erdoğan alternatifsiz olmanın keyfini sürmek için meydan meydan koşturuyor. Merkez sağda oluşan derin boşlukta sörf yapmanın keyfini çıkarıyor.

Muhalefet…

Muhalefet partileri aslında meydanlarda asla öngörmedikleri bir ilgi ile de karşılaştılar. Fakat bunu beklemedikleri için buna uygun hazırlık da yapmadıkları anlaşıldı. Meydanlar dolu ama seçmenin oy verme davranışında sürprizlere gebe olacak şekilde sonuç beklenmiyor. Bana göre muhalefet partileri bu seçim sürecini heba ettiler. Seçim sonuçları iktidar partisinden çok muhalefet partileri üzerinde dalgalanma oluşturacaktır. Bu seçimlerin ardından siyasetin yeniden kurgulanacağını ve yeni bir tablonun ortaya çıkacağını düşünüyoruz. Bu seçim birçok isim açısından son seçim niteliğindedir.

Bu bağlamda tek tek partileri değerlendirmeenizi istesem.

Bu seçim AK Parti açısından referandum niteliğinde iken, CHP açısından Baykal'ın liderliğinin bitişi veya bir müddet daha sürmesi açısından değerlendirme süreci ortaya koyacaktır. Anavatan'ın misyonunun bitişinin nihai tescillenmesi iken, DP açısından ise, Menderes'ten bu yana süregelen Demokrat Parti ruhunun hangi partide temsil edilmeye devam edeceği yönünde bir sonuç ortaya koyacaktır. Sanırım bu misyon şu an itibari ile AK Parti'de kalacak gibi görünüyor. DP'nin yüzde 3'ü geçmesi beklenmiyor. Saadet açısından ise 2004 yerel seçim sonuçlarını almak esas olacaktır. Fakat biz o oy oranına ulaşacağını öngörmüyoruz. Çok eski adaylarla yeni seçime gitmek 2004'ün üzerine çıkamamak anlamına gelir.

DTP için…

Kürtleri temsil etme iddiası büyük yara alabilir, DTP için bir yol ayrımı gözüküyor… Bu seçimden sonra siyaset yeni aktörlerini üretme sürecine girecektir. Kuşkusuz bu durum demokrasinin sağlıklı işleme süreci açısından da gereklidir.






il y a 15 ans