|

Prof. Dr. Toktamış Ateş: Gül'e saygısızlık yapmaya askerin de hakkı yok

Ünlü Atatürkçü Prof. Dr. Toktamış Ateş: “Sayın Gül'ün Köşk'e çıkması birilerinin iddia ettiği gibi Atatürkçülüğü, laikliği hedef alan bir 'karşı devrim' değildir. Cumhuriyetin kazanımları konusundaki hassasiyeti sadece AKP'den değil, askeri bürokrasiden, MHP'den, CHP'den, DTP'den, YÖK'ten, medyadan, anayasal kurumlardan da bekliyoruz” diyor.

Mehmet Gündem
00:00 - 3/09/2007 lundi
Güncelleme: 01:06 - 3/09/2007 lundi
Yeni Şafak
Prof. Dr. Toktamış Ateş:  Gül'e saygısızlık yapmay
Prof. Dr. Toktamış Ateş: Gül'e saygısızlık yapmay


Çalış senin de olur...

22 Temmuz da AKP'nin oylarını yüzde 47'ye kadar çıkartması, Gül'ün Köşk yolculuğu bir “rövanş”, “öç alma”, “karşı devrim” değil, tam anlamıyla rasyonel bir başarıdır.

Bu başırıda sizin yapıp ektikleriniz kadar rakiplerinizin hataları da etkilidir.

Başarı, sahiplerine yeni sorumluluklar getirdiği gibi, kaybedenlere de kendilerini derinden sorgulama imkanı dayatmaktadır. Tarihsel anlam ve gerçekliği olmayan misyon yüklenerek, bugünden kaçıp kimi dönem ve kimi “değer şahsiyetleri” kendi tekeline alarak kimse sahici bir özeleştiri yapamaz.

Tavırlarıyla, küçük hesap ve yıkıcı politikalarıyla kendi başarısızlığını hazırlayanların, gerçeklerle yüzleşmeden, tarihi hatalarının hesabını vermeden bugün için bir anlam taşımaları pek mümkün değil.

Yenilgiden büyüyerek çıkmak için, gerçeği saptırmayarak işe başlamak lazım.

Kendine anlam yüklemekten en önce kendini ve içinde bulunduğun zamanı, zamanın ruhunu, toplumu anlamaktır yapılması gereken.

CHP de, kimi paşalar da, bir kısım medya da hipnozunu bozmalı, sığıntı olarak gölgelerde yaşamaktan vazgeçip, birer gerçek varlık, asıl aktör olarak ortaya çıkmalı.

Siyasiler siyasi alana, paşalar kışlaya yoğunlaşmalı. Rol karmaşası, rol kaybı ve rol kapma durumları her iki mesleğe de zarar verdi.

Şimdi kaybedenler için “ne ararsan kendinde arama” dönemidir.

Korku ve çatışma hattı değil, vizyon ve çalışma hattı kurulduğunda başarı kapıları herkese açıktır. O kapının da anahtarı halkın elindedir.

Önce çalış sonra misyon yüklen... Biliyorsun meşhur cümleyi; çalış senin de olur...

Gül'e gül dememek, güle gülümsememek sende derin sorunlar oluşturur.



22 Temmuz'dan çıkan ikinci AKP iktidarı ve Gül'ün Çankaya'ya çıkması bazı çevrelerce laik sistemin sarsıntısı, siyasal İslamın yükselişi, Atatürkçülüğün çöküşü şeklinde yorumlandı...

Öyle düşünmüyorum. AKP içinde de kendini Atatürkçü olarak gören çok insan var. AKP'nin yüzde 47 alması Atatürkçü olmayanların Atatürkçülere karşı bir galibiyeti olarak değerlendirilemez ama, Atatürkçülüğü CHP üst yönetimi gibi anlarsak, bu o Atatürkçüler açısından bir mağlubiyettir. Küçük olsun benim olsun derseniz hezimetten kurtulamazsınız.

Köşk seçimi öncesinde ve sorasında CHP ile askerin ortak tavır aldıkları yönünde bir algı oluştu.

Böyle bir algı oluştu. Ama bu halkın hoşuna gitmiyor. Kafalarını sadece Türbana takanların artık uyanmaları gerekir. CHP yanlış yapıyor. Askerin gölgesinde durup da onu müdahaleye kışkırtanlar var ve bunlar oluşan gerilimden nemalanıyorlar. Bu tür ortamlardan medet uman kimi paşalar da var. Milli iradeye güvenmeyen bir takım güçler başka yerlerden medet umuyor.

BİLİNÇLİ BİR KIŞKIRTMA VAR

Bu mümkün mü?

Kısa vadede belki ama artık değil. En son 1980'de mümkün oldu. 28 Şubat'ı dışında tutarak söylüyorum çünkü 28 Şubat zorlamaydı ama iktidar talebi yoktu. Bu kışkırtıcılığı Ankara'da çok yoğun görüyorum. Medyada da fazlasıyla var. Yaşar Paşa'da buna isyan etti, “her davranışımıza bir anlam yüklemeyin” dedi. Medyanın yaptığı siyasal paparazziliktir. Bir Ankara gazetecisi olumlu mesajların verildiği 30 Ağustos resepsiyonunda yazacak bir kusur bulamamış, “Gül'ü uğurlarken Paşa selam vermedi, fazla iyimserliğe gerek yok, tavır sürüyor” türü ipe sapa gelmez yorumlar yapıyor; bazı köşe yazarları da bunu veri alıp germeye çalışıyorlar. Başta askeri bürokrasi olmak üzere herkesten anayasaya sadakat bekliyoruz. Cumhuriyetin kazanımlarıyla ilgili hassasiyeti sadece AKP'den değil MHP'den, CHP'den, DTP'den, YÖK'ten, medyadan, anayasal kurumlardan da bekliyoruz.

Gül'ün yemin törenine askerlerin katılmamasını, GATA'daki törende “Cumhurbaşkanı” denmesini, selamlanmamasını, ertesi gün ise tam tersi bir tavrın gösterilmesini nasıl yorumluyorsunuz?

2007 Nisan'ında başlayan gerginlik belli bir noktaya ulaştı ve bu nokta taraflardan birinin üstünlük sağlamasıyla sonuçlandı. Fakat askerler ilk aşamada bunu sindirmekte zorlandılar. Köşk seçiminin ardından 30 Ağustos dolayısıyla sayın Gül'le hızlı bir temas olunca askerler durumu rasyonalize etmekte, içine sindirmekte zorlandılar. Her şey güllük gülistanlık olacak demiyorum ama şimdi normalleşiyor, anayasal çerçevede cereyen eder.

Kriz üretmek istemiyorlarsa, kişi ve kurumlar zihinlerindekiyle değil de, birbirlerinin söz ve eylemlerine anayasal çerçevede bakmalı değiller mi?

Yasalara uygun davranacakları konusunda hiç kuşkum yok. Herkes sorumluluğunun bilincinde olmalı. Özellikle İslami duyarlılıkları ön planda olan çevreler çok dikkatli olmalı, Köşk'e Gül'ün çıkışını bir zafer gibi algılamamalılar, algılasalar da topluma böyle söylememeliler. Çünkü bu karşı tarafı provoke eder. Zaten bahane arayanlar da yok değil.

ASKER SAYGISIZLIK YAPAMAZ

Asker'in ilk günkü tavrını “Cumhurbaşkanına karşı saygısızlık” olarak değerlendirdiniz mi?

İlk gün yapılanlar Cumhurbaşkanı Gül'e saygısızlıktı ve askerin buna hakkı yoktu. Eşinin başı açık da olsa, kapalı da olsa Sayın Gül bütün devletin askeri ve sivili ile başkanıdır. Ona saygısızlık izlenimi verecek davranışları sergilemeye kimsenin hakkı yoktur. Hava Harp Okulu'nda yapılan törene katıldım, Sayın Cumhurbaşkanı öylesine sevecen davrandı ki, ona karşı duranlar da kendilerini toparlamak durumunda kaldılar.

Bu olumlu bir tablo...

Bu çok olumlu da, orada hoşuma gitmeyen bir olay oldu; Genelkurmay Başkanı tören alanına geldiğinde, protokol trübünündeki, subaylar ve aileleri çok alkışladılar. Sayın Cumhurbaşkanı geldiğinde ise, protokol trübünündeki alkışlar daha cılızdı, fakat velilerin tezahüratı görülmeğe değerdi. Şimdi burada sokaktaki insanla subayımız arasında bir farklılık olmaması lazım, subaylarımız soylular sınıfından geliyor değil...

ASKERLE HALK ARASINDA KOPUKLUK

Halkın tam içinden geliyorlar...

Dolayısıyla askerlerin toplumdaki bazı duyarlılıkları bilmemesi, hissetmemesi mümkün değil. Askeri halktan kopuk, halkla problemli göstermek iyi değil ama böyle bir karşıtlığın varlığından nemalananlar var bunu kaşıyorlar. Bu bakımdan bu ikilemin kısa sürede ortadan kalkmasını temenni ediyorum.

Çankaya'yı neden asker üzerinden tartışıyoruz?

Bu Çankaya'yı kuran ve orada oturan iradeden kaynaklanan bir şey. Çankaya'da Atatürk'ün gölgesini ve nefesini duymak kaçınılmazdır. Eminim ki Abdullah Gül de onu duyuyordur.



Siz Atatürkçülüğünden kuşku duyulmayacak isimlerden birisiniz...

Bazıları duyuyor ama.

Bu süreçte kendinizi “Atatürk'ün Cumhuriyeti yıkılıyor” diye hissettiniz mi?

Asla hissetmiyorum. Atatürk cumhuriyetinin halkımız tarafından mutlak bir şekilde benimsendiğini düşünüyorum.

AKP'nin yükselişini ve Gül'ün Köşk'e çıkışını “Karşı devrim” olarak değerlendirenler var...

Saçmalık derim, öyle şey olur mu...

İlhan Selçuk da böyle yorumluyor...

Okumadım, İlhan Selçuk'a çok büyük saygım vardır hala, ama bu bir karşı devrim değildir. Bir takım farklı duyarlılıkları olmasına rağmen Sayın Gül'ün de Atatürkçülüğün dışında bir insan olduğunu düşünmüyorum. Onların da kendilerince bir Atatürkçülükleri vardır. Tek bir Atatürkçülük yoktur farklı Atatürkçülükler vardır. Hani dini duyarlılıkları fazla bir insan da, kavmi duyarlılıkları olan bir insan da, solcu bir sosyalist insan da Atatürkçü olabilir ki ben kendimi böyle görüyorum.

FİKRİ PERİŞAN ATATÜRKÇÜLERE ACIYORUM

Ulusalcı, Kuvai Milliyeci kimi Kemalistler sizi Atatükçü görmüyorlar.

Atatürkçülerimizin bir bölümü; sadece kendilerini ve sadece, her konuda kendi gibi düşünenleri, Atatürkçü olarak görüyor. Onlara göre; ekonomik, toplumsal ve siyasal alanlarda farklı düşüncelere sahipseniz, Atatürkçülüğe ihanet içindesiniz... Bu türden itham ve suçlamalarla, çok karşılaştım. Fikri perişanlıklarını gördüğümde; artık kızgınlıktan çok, acıma duyuyorum.

Onlarla aranızdaki fark ne?

Bazıları “Atatürçü olmak bir ayrıcalıktır” diyerek saçmalamaya başladı. Atatürkçü olmak bir ayrıcalık değil, tam tersi size ağır sorumluluklar yükler.

Atatürk'ü bir baskı aracı olarak kullananlar da var...

Atatürkçülüğü, laikliği baskı aracı olarak kullananlar olduğu gibi, Müslümanlığı da baskı aracı olarak kullananlar var. Neyse ki ikisi de çoğunlukta değil.

AKP'yi İslamcı bir parti olarak algılıyor musunuz?

AKP İslamcı bir parti değil, içinde İslami duyarlılıkları olan insanların da bulunduğu, değişimden yana olan, merkeze gelmeye çalışan, pastadan pay almak isteyen bir partidir.

AKP'ye İslamcı değil demeniz AKP karşıtı çevrelerin ezberini bozmuyor mu, size “hoca bizi hayal kırıklığına uğrattı” demiyorlar mı?

Diyen var ama demeyen daha çok. Bağnaz olanlar böyle düşünüyorlar.

ATATÜRÇÜLÜĞÜ BASKI ARACI YAPIYORLAR

Atatürkçülük birileri için geçim kaynağı mıdır?

Az da olsa böyle yapanlar var. Fakat maddi güçten daha ziyade Atatürkçülüğü bir baskı unsuru olarak kullanmak isteyenler var. Bunu en sık -kuruluşunda emeğim olan- ADD'ler de gördük. Önce İstanbul şubesinde başladı, adamlar her şeye üstten bakıyor. Artık Genel Merkezde de pek lafımızı dinleyen kalmadı.

Atatürkçü Düşünce Dernekleri, CHP ve Üniversite üzerinden yaşadığınız büyük hayal kırıklıklarınız var sizin...

Doğru ama ne diyeyim, daha çok çalışmamız lazım, bunların hiçbiri gözden çıkaracağımız kurumlar değil.

Onlar sizi gözden çıkardı mı?

Çıkaramadılar.



Gül'ü 2. Cumhuriyetin 1. Cumhurbaşkanı olarak görenler var. Gül 2. cumhuriyetçi mi?

Bu tür yorumlara saçmalık diyorum. Türkiye'de tek bir cumhuriyet vardır o da Atatürk'ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti'dir.

İlhan Selçuk endişe, korku, kışkırtı dolu yazılar yazıyor. Bazı yazıları darbe siparişi şeklinde de yorumlanıyor. İ. Selçuk'un bu halini nasıl anlamak lazım?

Bu bir korkudur, eğer mesnetsiz bir korku değilse zor durumdayız demektir.

Aynı korku siz de var mı?

Hayır, saygısızlık etmek istemem, ama İlhan Selçuk'un yanıldığını, duygusal davrandığını, duygusal yazdığını düşünüyorum.

Askerler sanıldığından daha mı duygusal?

Ülke bütünlüğü konusunda duygusallar onun dışında mesleğin getirdiği bir katılık var.

Askerin tehdit algılamasında duygusallık etkin olabilir mi?

Olabiliyor, bizim yapmamız gerken de onlara bu işin doğrusunu göstermek.

Asker sivilden çok mu etkileniyor?

Etkilenmediklerini söylüyorlar ama etkileniyorlar. Bir ara akademisyenlerden çok fazla etkileniyorlardı.

Asker siyaseti yönlendirmeye kalktığında halk ters tepki veriyor ama yine de en güvenilir kurum asker gözüküyor. Bunun izahı var mı?

Halk, ordu deyince oğlunun, akrabasının, komşusunun çocuğunun vatan borcunu ödemeye gittiği kışlayı anlıyorlar. Genelkurmayı da ordudan farklı bir şeymiş gibi algılıyor ve generallerden gelen müdahaleleri hoş karşılamıyor.

Gül'ü hazmettiklerini düşünüyor musunuz?

Hazmedeceklerini ümid ediyorum. Askerin müdahaleleleri (27 Mayıs ve 12 Mart) iktidarda bulunan gücün, karşısındaki grupları elemine etmesi endişesi olduğu zaman ortaya çıtı. AKP açısından böyle bir durum söz konusu değil, hazmedeceklerdir.


C HP'nin tarihi hatası nedir?

CHP halka güvenmiyor ve ona tepeden bakıyor. Bunun istisnaları da var; mesela genel merkezin sevmediği Mustafa Sarıgül Şişli'de halkın içinde olup yüzde 70'e varan oy aldı.

Problem Baykal ve çevresi mi?

Problem 12 Eylül'ün getirdiği siyasal partiler kanunu ve delege sistemidir. Her şeyi genel başkana bırakırsanız istese de istemese de diktatoryal davranışlar içine girilir.

Siz Baykal'ı anlayabiliyor musunuz?

Hayır, benim tanıdığım Baykal, akıllı, bilgili, sevecen bir insandı. CHP genel başkanı Baykal'a baktığımda bu özellikleri göremiyorum. Başta CHP olmak üzere; Türkiye'de kimi güç ve çevrelerin, hâlâ gerginlik politikasında ısrar etmelerini anlamıyorum. Bunlar AKP oylarının neden yükseldiğini dahi anlamıyorlar. Eğer dört ay önce, gerginlik politikası izlenmeseydi; AKP'nin oyu, yüzde 30'larda kalır, CHP, yüzde 25'in altına düşmezdi. Şimdi iyi mi oldu?

CHP açısından kötü oldu, ya Türkiye açısından?

Ben CHP'ye meyilli bir insanım ama seçim sonuçları Türkiye açısından iyi oldu. CHP gerilim politikasından vazgeçmeli, halka güvenmeli, kurumlar üzerinden siyaset yapmamalı... Baykal; “davranışlarımız silahlı kuvvetlerle özdeşleştirildi” dedi. Askeri çok zor durumda bırakıyor CHP. Tıpkı medyanın yaptığı gibi, gazeteci Genelkurmay başkanına soruyor; “12 Nisan'da şöyle demiştiniz, hala sözünüzün arkasında mısınz?” Ne desin adam, mecburen arkasındayız diyor. Sonra patlat manşetleri...

Cumhurbaşkan'ı Gül'ü nasıl bilirsiniz?

Gül'ü sevimli buluyorum. Hayrünisa Hanım'ı fevkalade saygıdeğer bir insan olarak görüyorum. Doğrusu şu andaki iktidar yapısından çok şikâyetçi değilim ama benim beklediğim iktidar bu değildi, CHP idi... Bu kafayla giderlerse daha çok bekleriz...




il y a 17 ans