Türkiye; Köşk'e, yeni hükümete, Sezer'in veda turlarına odaklanmışken… Gül'e Köşk'ü devretmeye gün sayan ve bunu sessizlik içinde, sade bir törenle yapmak istediği konuşulurken… Aynı Sezer Ankara'da konvoyuyla seyir halindeyken keskin gözlerine aniden takılan “yürüyen Çölaşan”a nezaket gösterip geçmiş olsun derken… Bekir Coşkun meslekte ikinci baharını yaşarken… Modacılar Hayrunnisa Gül'ün türbanını kendilerine dert edinip piyasa yaparken…Trafikte her gün onlarca insanımız ölürken… Güneydoğu'dan yine şehit cenazeleri, gencecik bedenler tabutla evlerine gönderilirken…
Tam bu yoğunlukta, zor zamanda gündemin merkezine düştü TTK Başkanı Yusuf Halaçoğlu. Kayseri'de yaptığı bir konuşma, Aleviler, Kürtler, Ermeniler, dönmeler ve listeler üzerinden tartışıldı. Öyle hararetle tartışıldı ki Halaçoğlu'nun ne dediği pek anlaşılmadı.
Zor bir durum, konuşsa da problem, sussa da. Bir tercih zamanı; sonuç problemse, gerçekleri söyleyerek mi, susarak mı problem olmak istersiniz?
Ya da gerçeği saklayıp mı problem olmak, gerçeği söyleyip mi problem olmak?
Kayseri'de düzenlenen “Türk Tarihinde Avşarlar” konulu sempozyumda bir sunum yaptım. Dedim ki, Osmanlı arşivlerine göre Türkiye'de 41297 aşiret tespit ettim, içlerinde 4455 adet Avşar aşireti vardı.
Dadaloğlu Şenlikleri'nde dedim ki; Araştırmamızda bugün kendini Kürt olarak bilen bazı aşiretler aslında Türkmen olarak görünüyor… “Kürt yok, Kürtlerin hepsi Türkmen” demedim.
Dinleyenler öyle algılamadı, gazetelere “Kürt yok” dediğim şeklinde yansıdı. Bir diğer konu da “Bazı Ermeni aşiretleri ve bazı Ermeniler kendilerini Kürt Alevi olarak gösterdiler” dediğim husustur. Bu da “Aleviler Ermeni dönmesi” dediğim şeklinde kasten çarpıtıldı.
Büyük bir rahatsızlık var. Çünkü TTK Ermeni diasporasına, onların iddialarına karşı bir kale. Onlara belgelerle cevap verdiğimiz gibi diasporanın söylemini tekrar eden Türkiye'dekileri de susturduk… Şimdi bana vurmak isteyenler, vaktinde “Ermeni soykırımı vardır” diyenlerdir.
Evet. Tehcirden kurtulmak için kendisini Kürt ve Müslüman olarak göstermek isteyenler de vardı. Osmanlı “Müslüman olduk” diyenleri de nakletti, “Biz Kürtüz” diyen aşiretleri ise nakletmedi. İçlerinde Alevi gibi gösteren bir grup da vardı ve bunlar asıllarını unutmuş değillerdi.
Alevilerle ilgili kötü bir şey söylemedim. Neden rahatsız oldular, çünkü gazeteler, bütün Alevi Kürtlerin Ermeni olduğunu söylediğimi yazdı. Böyle bir şey söylemedim.
Yaklaşık on yıldır devam ediyor.
Ben etnik yapı, soy sop araştırmadım. Doktora tezim Osmanlı'nın iskan siyaseti ve aşiretlerin yerleştirilmesiydi. 1989 yılında Avrupa'da “Türkiye Cumhuriyetinde Etnik Gruplar” başlığında bir çalışma yapıldı ve yayınlandı. Kitapta köy köy listeler vardı. Ardından bir de atlas yayınladılar ve bu verileri de harita üzerinde gösterdiler. Bizim bunların doğru olup olmadığını araştırmamız gerekmez mi?
İnsanlar arasında ayrım yapmak ya da onları deşifre etmek gibi bir amacım yok. Bu çalışmayı şunun için yaptım: Biz Ermenilerle ilgili araştırmalarda geç kaldık. Ermeni diasporası soykırım diye bir iddia ortaya attı ve bütün parlamentolar birer birer kabul etmeye başladılar. Diyorlar ki 1915'de 1,5 milyon Ermeni öldü. Biz şimdi 1915'ten önceki Ermenileri araştırmak zorunda değil miyiz? 1915 tarihinden önceki nüfuslarını ortaya çıkarmamız gerekmez mi?
Rakamsal olarak şunu ortaya koyduk; 1 milyon 300 bin Ermeni yaşıyordu 1921'de. Ermeniler Anadolu'da yaşıyorlardı, nereye gittiler sorusu hep soruldu. Yabancı arşivler dahil birçok yerde Ermenilerin nereye gittiklerini araştırdım. Amerika'ya gidenlerin kayıtlarını buldum, Fransa'ya, Kafkasya'ya, Avusturya'ya, Brezilya'ya gidenler olmuş. Bu bilgileri topladım, Türkiye'de yaşayanları aldım. 1921'de Milletler Cemiyeti için yapılmış araştırmaları buldum. Orada 1921'de ne kadar Ermeni'nin yaşadığı belirlenmişti ve ayrıca Müslüman olmuş Ermenilerle ilgili rakamlar da verilmişti. Bunlar kayıt altında alınmış rakamlardı, benim sözünü ettiklerim ise tam kayıt altına girmeyenlerdi. Ermeni Milli Delegasyonu Başkanı Thomas Mıgırdiçyan, (Amerika'nın Diyarbakır konsolosuydu) onların raporlarında hangi ad altında kendini Kürt aşireti olarak ortaya koymuşsa öylece yazılmıştı. Ayrıca David Megi'nin Osmanlı'da Kürtler araştırmasında da önemli bilgiler vardı.
Kendilerini Kürt Alevi gösteren bazı Ermeniler var, bu gibi kişiler PKK ve TİKKO'nun içinde de var. Dolayısıyla PKK ve TİKKO'yu sadece bir Kürt hareketi, Kürt sorunu olarak görmemek lazım. Böyle söylediğim halde gazeteler “Terör örgütü PKK ve TİKKO Ermeni kökenli kişilerden oluşuyor” şeklinde yazdı. Irkçılık, bölücülük yapmadım, aksine Kürt vatandaşlarımızın bunlarla birlikte olmadığını gösteren bir cümle söyledim.
Hayır hiç alakası yok. Benim kastettiğim Türk-Kürt çatışması çıkarılmaya çalışılıyor. Kürt kardeşlerimiz PKK'yla özdeşleştirilmesin.
Birtakım aldatılmış, ona destek veren insanlarımız muhtemelen destek vermeyecektir.
Olsaydı kamuoyuna açıklamazdım ama bilgi verirdim.
Konuşmalarımı böyle yorumlayanlar fantastik bir roman yazıyorlar…
Bizden daha iyi çalışıyorlar diyebilirim. Bu konuda Türkiye'de çok araştırma yapılıyor.
Türkiye Cumhuriyeti'nde etnik grupların neden yayınlandığını, bunun bir harita üzerinde niçin detaylandırıldığını iyi değerlendirmek lazım. O çalışmalar, bilimsellikten uzak etnik tasniflerle Türkiye'de zihinleri bulandırıp kargaşa hedefleniyor. Sevr'i uygulayamadılar. Türkiye hâlâ büyük ve dışardan yıkmaları mümkün değil. Yugoslavya'yı nasıl parçaladılar, Sovyetler nasıl çöktü, Irak ne hale geldi? Aynı oyun Türkiye'de de oynanıyor. İnsanları birbirine düşürmek çok zor değil. Hem dinî hem ırkî olarak düşürebilirsiniz. Ülkeler bunu kendi çıkarları için yapabilir, önemli olan bizim ne tedbir aldığımızdır. Kendi aramızda tartışmazsak sorunları çözemeyiz.
Kargaşa ortamına doğru sürüklüyor Türkiye'yi. Bu tezleri çürütmek, bu alanları dış kışkırtmalara kapatmak lazım. İlginç ki en sert tepki bize içeriden geliyor. Türk-Kürt çatışmasının suni bir çatışma olduğunu, birtakım güçlerin Alevi-Sünni çatışması da çıkarmaya çalıştığını, buna karşın birlik ve beraberlik içinde olmamız gerektiğini hep söyledim. Biz bir imparatorluk bakiyesiyiz. Çöküşle birlikte içe doğru bir nüfus akımı olmuş. Türkiye'nin yüzde kırkı buralardan gelen nüfustur. 1920'lerde 13,5 milyonduk. Gelenlerin büyük bölümü Türk'tür, ama içlerinde Boşnak, Arnavut, Dağıstanlı vardır, hatta Müslüman olan Gürcüler vardır. Müslüman oldukları ve bu toprakları benimsedikleri için gelmişler. Bunları mozaik olarak görmemek gerekir, siyasetçilerin de buna dikkat edip bunları vatandaş olarak görmeleri gerekir.
Ben konuda çok fazla görüşmedim, ne yapmak istiyor devlet çok bilmiyorum.
Sadece Ermeni konusunda bakanlar kurulunda ve Meclis'te konuşma yaptım...
Onlara hiç girmedim. Beni ırkçılıkla suçlayanlar, kişilerin soyunu mu çıkarıyor diyorlar. Benim hedefim ne kadar Ermeni'nin ölmediğini ortaya çıkarmaktı.
Türk Tarih Kurum devletin ideolojik aygıtı mı? Eğer öyle olsaydı bunları konuşmazdım. Ben bilim adına konuşuyorum, siyaset üstü bir insanım burada.
Hayır herhangi bir tepki gelmedi, istifam da söz konusu değil. Bunun için benim gerçekten bilimselliğin dışına çıkmam gerekir ki, ben arşiv belgeleriyle konuşuyorum.
Bu cümlelerden o sonuç hiç çıkar mı..
Biricisini hiç kabul etmiyorum. Bilim adamları ulaştıkları her şeyi yayınlıyorlar, fakat bizde okuma alışkanlığı yok.
Yıl sonuna kadar bitirmeyi planlıyorum. Söylediğiniz ikinci konusunda haklısınız, herkesin bildiğini ama bir türlü dile getiremediklerini yüksek sesle söyleyemediklerini ben söyledim. Bunun söylenmesi, tartışılıp çözümlenmesi gerekiyordu. Başkası gelip çözmez bizim sorunumuzu. Türk aşiretlerinden Kürtleşenler var, Kürt aşiretlerinden Türkleşenler var… Kız alıp vermişiz, bin yıldır beraber yaşıyoruz ve iç içe girmiş durumdayız. Geldiğimiz noktada yok birbirimizden farkımız. Biz bin yıl birlikte yaşadık birbirimizi kestik mi, Türklerin Türkleri kestiği kadar yoktur böyle bir şey. İşte Atatürk'ün sözü; Tarih ihtiyatsızlar için merhametsizdir. İhtiyat, konuşarak, araştırarak, bilerek sağlanır. Bu tartışmalarda gördüm ki biz henüz kendimizi tartışacak olgunlukta değiliz.
İşte onun için bulanıklıkları ortadan kaldıracak bir çözüm bulmak gerekmez mi?
İnsanların kimliğini öğrenme hakkına sahip olduğunu düşünüyorum. Ermeni Alevi'yse öyleyim desin, Hıristiyan'sa onu söylesin, niye gizlesin kendini. Bu eziyet değil mi insanlara.
O zaman açıklamasın kimliğini… Bakın ben elimdeki listeyi açıklama taraftarı hiç olmadım. Zaten yaptığım güncel bir araştırma değildi. 1921 öncesi Ermenilerle ilgili yaptığım araştırmada şu bölge şu kadar kişi dedim mi, aşiret adlarını bile verme-dim. Niye açıklamıyorsun diyorlar. Niye açıklayayım ki, insanları niye rahatsız edeyim ki…
“Yüz bin dönmenin listesi” dediler ki ben hiç rakam vermedim.
Hayır.
Hayır hiç alakası yok, bunlar 1915'lere 1920'lere ait bilgiler.
Hayır öyle bir araştırmam da endişem de olmadı. O benim alanım değil, onu Türkiye'nin güvenlik stratejilerini çizenler yapar. Bu liste 1915'de tehcire gitmeyip orada kalan Ermenileri içeriyor.
Ülkemin insanlarını niye huzursuz edeyim ki!
Onun tahlilini yapma gereği duymuyorum. İnsanlar kendi kimliklerini açıklama gereği duyuyorlarsa açıklasınlar.
Bilemem ben devletle birlikte çalışmıyorum.
Bilemem ama demokratik bir sistemde yaşıyorsak bakmaması gerekir.
Ona girmeyeyim, ben soy-sop, kütük üzerine bir şey yapmıyorum.
Ben Osmanlı tarihçisiyim, Osmanlı'da devşirmeler var. Bir Sokulu Mehmet Paşa'nın yaptığını hangi Türk yaptı. Önemli olan ne hissettiğinizdir, ne yaptığınızdır.
Ben sadece kriptolara karşı çıkıyorum, onun dışında herkes kendi kimlikleriyle yaşasın, niye saklıyorlar ki.
Çok fazla değil.