|

Said Yazıcıoğlu: Çözümü Alevilerle birlikte üreteceğiz

Devlet Bakanı Said Yazıcıoğlu; “Alevilik sorunu bir realitedir. Ne zaman çözüme doğru bir gidiş olsa, marjinal ve organize olmuş bir kesim süreci baltalamak için elinden geleni yapıyor. Aleviliği Protestanlaştırıp yeni bir inanış şeklinde oturtmak isteyen yaklaşımlar da var. Büyük oyun tutarsa Alevi-Sünni fay hattı derinden kırılacak” diyor ve hedeflerinin Alevileri her açıdan rahatlatmak olduğunu belirtiyor.

Mehmet Gündem
00:00 - 29/12/2008 Pazartesi
Güncelleme: 02:45 - 29/12/2008 Pazartesi
Yeni Şafak
Said Yazıcıoğlu: Çözümü Alevilerle birlikte üretec
Said Yazıcıoğlu: Çözümü Alevilerle birlikte üretec
Çözüme ikna olmak

Değişim her zaman pozitif ve negatif yönlere açıktır. Başlangıcı ve süreci iyi yönetilmeli. Çözümsüzlük, tekrar ve mazeret ekseninde sorun konuşmaktan yorgun düşmüş bir toplum olduk. Sorunları konuşma biçimimiz ve durağan halimiz hepimizi yılgın hale getirmiş. Eylemsizliği öğrendik, herşeyin olduğundan daha iyi olabileceğini unuttuk. Konuşmaktan, sormaktan, dinlemekten vazgeçmeyi düşündük… Şimdi ise değişim talepleri toplumdan devlete, devletten topluma ulaşır hale geldi. Derin bir sorgulama yaşanıyor. Devlet değişiyor, toplum değişiyor, iktidarın toplum ve devletle ilişkisi değişiyor. Bu yeni süreç, "dokunulmaz" ilan edilen sorunların çözümüne yakın olduğumuza işaret ediyor. Alevilik de bu sorunlardan birisi. Siyasi rant beklentisinin ötesinde algılanıp insani bir sorun olarak görüldüğü oranda çözümü kolaylaşacaktır. Hükümet bu konuda kendini ikna etmiş gözüküyor ki, bu durum hem Türkiye hem de Aleviler için tarihi bir fırsattır. Hepimiz çözüme ikna olmak istiyoruz…


Bir süredir devletin Alevilik açılımı konuşuluyor. Devletin elinde Alevilik'le ilgili net bilgiler var mı, sayı, hangi bölgede ne tür anlayışlar hakim, sosyolojik veriler, alan araştırmaları var mı?

Aleviliğin yazılı kaynaklara dayanmış olmaması büyük bir dezavantaj. Sözlü kültür devam ediyor. Birbirinden çok farklı algılayışlar ve anlayışlar var. Bu da problemi zorlaştıran önemli etkenlerin başında geliyor.

Yani?

Elimizde alan araştırmaları, sosyolojik veriler yok. Alevilerin elinde de Alevilik'le ilgili üretilmiş bilimsel bilgi yok. Referans eserler ortaya çıkmalı.

Devlet Aleviliği nasıl tanımlıyor?

Net bir tanımlamamız yok. Teolojik olarak mı, sosyolojik olarak mı tanımlayacağız, o da ayrı bir konu. Bir de devlet Aleviliği tanımladığında tepki alıyor. Bizim kim olduğumuzu siz söylemeyin, bırakın biz söyleyelim diyorlar. Bugün bu noktaya geldik, buyurum kimliğinizi ortaya koyun biz de bize düşeni yapalım diyoruz.

İslam'ın yorumu olmaktan tutun da Şamanizm'e, Ali'siz Aleviliğe kadar giden bir çeşitlilik var.

Biz bunlara da bir şey demiyoruz, sosyolojik bir olgu ve nihayetinde yıllar içinde ciddi yazılı kaynaklara dayanmamanın getirdiği bir karmaşa… Tanımda bizim için önemli olan dini kimliğin biraz ortaya konmasıdır. Zaten Alevi vatandaşların büyük çoğunluğu kendini Müslüman kabul ediyor.


O halde çözüm için ortak paydaları daha çok konuşmak lazım.

Kendilerini İslam'ın içinde görmeleri önemli bir ortak paydadır. Bir kısım ayrılıklar, bunları kınamıyorum. Hiçbir önyargımız yok.

Ama Sünni ve Alevi kesimde karşılıklı önyargı ve cehalet de var.

İki tarafta da olumsuz söylemler olmuş. Mesela Sünni kesimde bazı çirkin yaklaşımlar arayı soğutmuş. Fakat temel noktalarda, Allah, Peygamber inancında, Ehlibeyt sevgisinde birlikte olmak önemlidir.

Fakat yine de gerilim noktaları öne çıkarılıyor.

Evet, mesela cemevi ibadethane olarak tescil edilsin gibi talepler aslında Aleviliğe hizmet etmiyor. Olmayacak talepler büyük Alevi kitlesinin değil, daha ziyade marjinal grupların yaklaşımıdır.


DIŞ TAHRİKÇİLER VAR

İzzettin Doğan; "Alevilerin sorunları çözülmezse korkarım Alevilik güvenlik sorunu haline gelecek" diyor.

Sayın Doğan bu konu üzerinde ısrarla duruyor. Sorunun artık dış destekçileri, tahrikçileri, aynı paralelde iç uzantıları var. Ne zaman çözüme doğru bir gidiş olsa, marjinal ve organize olmuş, sesleri çok çıkan bir kesim çözüm sürecini baltalamak için elinden geleni yapıyor.

Alevi-Sünni fay hattında kırılma tehlikesi var mı?

Çözüm bulamazsak öyle derinden kırılır ki… Devletin, hükümetin görevi bu tehlikeleri bertaraf etmektir.

Uluslararası sorun haline gelir mi?

Çözülmezse böyle bir hüviyet kazanabilir.


MADIMAK KONUSUNDA SOMUT ADIMLAR ATTIK

Hükümetle devlet Alevilik konusuna aynı noktadan bakıyor mu?

Devletle ilgili fazla bilgi sahibi değilim, bizim bir bakış açımız var ama o da netleşmiş değil. Özeti şu; Kimseyi değiştirip dönüştürme niyetimiz yok. Hedefimiz Alevilerin inançlarını rahat ve huzur içinde yaşayabilmesidir.

Hükümetin Alevilik açılımı projesi nereden kaynaklandı, hükümetten mi, kamuoyu taleplerinden mi?

Sorun kapımızı çalmadan biz bir şeyler yapalım dedik. Sayın Başbakan da somut adımlar atmaya başladı. Henüz hükümet olarak bir çerçeve çizmiş değiliz, bir kısım düşünceler var, makul bir arayışın içindeyiz.

Bu arayış devam ediyor…

Evet. Mesela Madımak konusunu çözmemiz lazım, kanayan bir yaradır. Orası bir okuma-kültür salonu olmalı, içinde Alevi ozanlarının sazları, deyişleri yer alır, kütüphanesi olur, gençler için müzik ortamı olur, bilgisayarlar olur… Bu konuda biz somut adım attık, yakında sonuç verir.

Reha Çamuroğlu hükümet açısından geniş kitlelere ulaşabilen bir aktör olabildi mi?

Alevilik açılımı Reha Çamuroğlu üzerinden yürütülüyor görüşü doğru değil. Başbakanımız'ın danışmanlığını yapıyordu -bir ara bıraktı- şimdi devam ediyor. Bu iş bir kişinin alıp götüreceği bir şey değil, kimin birikimi varsa, katkı yapmak istiyorsa ona açığız.


NÜFUS SAYIMINDA MEZHEP SORULSUN

Alevilerin sayısında bile uzlaşamıyoruz. İzzettin Doğan ısrarla 25 milyon Alevi var diyor…

Rakama göre tavır geliştirelim noktasında değiliz, sorun varsa ki var, kaç kişiyi ilgilendirir olursa olsun hak ve hürriyetler açısından çözülmelidir. Nüfus sayımlarında mezhep, meşrep, etnik kimlik sorulmuyor.

Fakat devlet için bu bilgi artık ihtiyaç halinde…

Evet, bunların bilinmesi lazım. Nüfus sayımlarında ilgili sorular sorulmalı ki, Alevilerin sayısı, hangi bölgelerde ne yoğunlukta oldukları bilinsin. Bazıları sakınca duyabilir ama bu bilginin hiçbir sakıncası yok, nihayetinde devlet fişleme yapmayacaktır. Bilimsel bilgilerimiz netleştiğinde çözümlerimiz de kolaylaşır.

Cemevlerine statü, kaynak, Diyanet'te temsil, ders kitaplarında Aleviliğin okutulması, dedelere maaş...

Evet, ama dedelere maaş demek biraz itici geliyor, biz ona proje bazlı destek diyoruz.


MEZHEPLER ÜSTÜ DİYANET

"Devletin dedesi" şeklinde algılanma endişesi var.

Doğru... Konuyu biraz kültür boyutunda değerlendirmek istiyoruz, bu bağlamda projelerine destek sağlayabiliriz. Olmayacak istekler değil bunlar.

Diyanet'i kaldırın talebi var mı?

İzzettin Doğan ve kesiminin Diyanet'in kaldırılması yönünde talepleri yok, reforme edilmesi talepleri var. Fakat bazı grupların kaldırılması, dini örgütlenmenin sivil inisiyatife bırakılması gibi talepleri oluyor.

Bildiğim kadarıyla Aleviliğin Diyanet'te temsil konusuna pek sıcak bakmıyorsunuz…

Bunu biraz sakıncalı buluyorum. Alevilik İslam'dan ayrı bir şey, farklı bir din değil ki. Belki istedikleri kadar istifade edemiyor olabilirler, ama Diyanet zaten Alevi vatandaşlarımızın da bir kurumudur. Diyanet'in yeni yeni mezhepler üstü konumu zaman içinde onları da rahatlatacaktır.


Bütün Alevi kesimlerle görüştünüz mü?

Henüz görüşmedik, süreç devam ediyor.

Devlet olarak hazırız, Alevilerin temsilcileri, farklı anlayışları olarak sizler bir araya gelin, ne istediğinizi masaya koyun, oturup konuşalım deseniz.

Her şey çok daha kolay olur ama bu tür bir talebin pratikte karşılığı yok.

Kültür Bakanı Ertuğrul Günay; Alevi Enstitüsü'nün açılışında; "Devletin bir görevlisi olarak özür diliyorum" dedi…

Bir özür furyası başladı, bu aralar başka özürler de gördük. Varsa bir eksiklik, tespit edilip kabul edilmesi de bir aşamadır.

Çorum, Maraş, Sivas başta olmak üzere Alevilerin pekçok acı olay yaşadıklarını belirterek özür diledi. Bu olayları devlet mi yaptı?

Bu devlete haksızlık olur. Belki sayın bakan, devlet bu tür üzücü olayları engelleyebilseydi, ama engelleyemedi kastıyla özür dilemiştir.

Acınızı paylaşıyorum deseydi…

Evet, paylaşılacak o kadar çok acı var ki… Acılar karşılıklı…


Aleviliğin yeni kuşaklara aktarılabildiğini düşünüyor musunuz?

Hayır. Bu da Alevilerin şikayet ettiği noktalardan… Alevileri de Müslüman kabul ettiğimiz için şimdiye kadar, Allahımız bir, kitabımız bir, Peygamberimiz bir, işte camimiz nedir sorunuz dedik, bu söylem sonuç vermedi. Buyurun bizim din eğitimimize dedik o da fazla karşılık bulmadı. Dayatmayla sonuç alınamıyor, kendimizi kandırmayalım. Alevi gençler giderek Alevilik'ten ve giderek dinden, maneviyattan uzaklaşıyorlar. Şimdi çözümü Alevilerle birlikte üreteceğiz, onları dinleyeceğiz, gençlerin bu ihtiyaçlarını da karşılayacak yeni adımlar atmalıyız. Bu manada cemevlerinde de çok şey yapılabilir.

Alevi önderlerinde bu kaygı var mı?

Olan da var olmayan da... Aleviliği din dışı göstermek isteyen Aleviler de var. Alevi kesimini Protestanlaştırıp zaman içinde yeni bir inanış şeklinde oturmak isteyen yaklaşımlar da var. Büyük bir oyun oynanıyor, Alevilerin makul taleplerini yerine getirerek oyunu bozmak bizim vazifemiz.

Bugün var olan Alevi teolojisinin yeni kuşakları tutamadığı tezleri var…

Alevi teolojisi dediğiniz zaman onun ne olduğunu da belirtmek lazım. Bugün gerçek anlamda bir Alevi teolojisinden bahsetmek çok zor. İslam teolojisi içinde Aleviliğin yeri demek daha doğru olur…


Türkiye'de AKP iktidarıyla birlikte hem dindarlaşmanın hem de bunun toplumda görünümünde artışın olduğu söyleniyor…

Son yıllarda dünyada manevi değerlere, dine yöneliş var. Türkiye'de de benzer bir süreç yaşanıyor. Zaten Türkiye dini değerlerine saygılı bir toplumdur, Bunun AK Parti iktidarı ile doğrudan ilişkisi yok. AK Parti başından beri din ve siyaset arasına bir çizgi koymaya çalıştı. Toplumu muhafazakarlaştırma, dindarlaştırma yönünde özel bir gayretimiz hiç olmamıştır, fakat içte ve dışta bizi kasten böyle göstermek isteyenler var. Biz bu ülkede her düşüncedeki insanı kucaklayan ve herkesi kendi değerleri, inancı ya da inançsızlığı ile rahat bir şekilde yaşama imkanı sunmaya çalışan bir partiyiz.

Bugün din ve muhafazakârlık ekseninde ötekileştirilmenin varlığından söz ediliyor. Var mı böyle bir baskı?

Bu konular Türkiye'de veriler üzerinden ve sağlıklı bir atmosferde konuşulmuyor. “Türkiye Malezya olur mu”dan başladık, mahalle baskısı, imamın öğretmeni yenmesine kadar gittik. Şimdi de muhafazakar kesimin laik kesimi tehdit ettiği iddia ediliyor. Münferit olayları genelleştirip bir şekle kanalize etmeye çalışmak objektif bir tavır değil. Türkiye'de kimse kimsenin yaşam tarzını tehdit etmiyor. Münferit olayları ve yanlışları kimseye maletmemek lazım. Bizim anlayışımızda herkesin bir yeri var, farklılara saygımız var, çünkü birlikte yaşamak istiyoruz.

Belli çevrelerde din konusunda hem cehalet hem de önyargı var…

Bu da bir realite. Örneğin medyada gurmeler var, sağlık editörleri var da neden din konusunda uzman kişiler istihdam edilmiyor! Her alanda sağlam bilgiye önem verilmeli...


Diyanet'in durumu nasıl?

Şu yasa sorunu olmasa çok iyi diyeceğim.

Neden çıkmıyor yeni yasa?

Öncelikler sık sık değişiyor, ertelene ertelene bugüne geldik. Şimdi her şey hazır, Meclis'e sunuyoruz. Fakat Diyanet Yasası zor bir yasadır. Herkesin farklı beklentileri var.

Ne değişecek?

Büyük değişiklik yok. Diyanet o kadar büyüdü ki sistem hukuki yapıya oturtulacak. Bürokrasiden kurtulup fikir ve hizmet üretecek bir yapıya kavuşturulacak. Din görevlisi sadece imam olmaktan çıkıp mahallenin sosyal görevlisi gibi çalışacak.

Cami yapımına bir standart gelecek mi?

Camilerin mimarî ve fonksiyon açısından dönüşüm geçirmesi gerek. Bazı mahallelerde cami varken ikincisi yapılıyor. Öncelik orada cami mi, okul mu dediğimizde yanlış anlaşılıyoruz. Cami ile okul karşı karşıya değil ki, önceliğimiz hangisiyse onu yapalım, okul da hayır işidir.




15 yıl önce