Değişim her zaman pozitif ve negatif yönlere açıktır. Başlangıcı ve süreci iyi yönetilmeli. Çözümsüzlük, tekrar ve mazeret ekseninde sorun konuşmaktan yorgun düşmüş bir toplum olduk. Sorunları konuşma biçimimiz ve durağan halimiz hepimizi yılgın hale getirmiş. Eylemsizliği öğrendik, herşeyin olduğundan daha iyi olabileceğini unuttuk. Konuşmaktan, sormaktan, dinlemekten vazgeçmeyi düşündük… Şimdi ise değişim talepleri toplumdan devlete, devletten topluma ulaşır hale geldi. Derin bir sorgulama yaşanıyor. Devlet değişiyor, toplum değişiyor, iktidarın toplum ve devletle ilişkisi değişiyor. Bu yeni süreç, "dokunulmaz" ilan edilen sorunların çözümüne yakın olduğumuza işaret ediyor. Alevilik de bu sorunlardan birisi. Siyasi rant beklentisinin ötesinde algılanıp insani bir sorun olarak görüldüğü oranda çözümü kolaylaşacaktır. Hükümet bu konuda kendini ikna etmiş gözüküyor ki, bu durum hem Türkiye hem de Aleviler için tarihi bir fırsattır. Hepimiz çözüme ikna olmak istiyoruz…
Aleviliğin yazılı kaynaklara dayanmış olmaması büyük bir dezavantaj. Sözlü kültür devam ediyor. Birbirinden çok farklı algılayışlar ve anlayışlar var. Bu da problemi zorlaştıran önemli etkenlerin başında geliyor.
Elimizde alan araştırmaları, sosyolojik veriler yok. Alevilerin elinde de Alevilik'le ilgili üretilmiş bilimsel bilgi yok. Referans eserler ortaya çıkmalı.
Net bir tanımlamamız yok. Teolojik olarak mı, sosyolojik olarak mı tanımlayacağız, o da ayrı bir konu. Bir de devlet Aleviliği tanımladığında tepki alıyor. Bizim kim olduğumuzu siz söylemeyin, bırakın biz söyleyelim diyorlar. Bugün bu noktaya geldik, buyurum kimliğinizi ortaya koyun biz de bize düşeni yapalım diyoruz.
Biz bunlara da bir şey demiyoruz, sosyolojik bir olgu ve nihayetinde yıllar içinde ciddi yazılı kaynaklara dayanmamanın getirdiği bir karmaşa… Tanımda bizim için önemli olan dini kimliğin biraz ortaya konmasıdır. Zaten Alevi vatandaşların büyük çoğunluğu kendini Müslüman kabul ediyor.
Kendilerini İslam'ın içinde görmeleri önemli bir ortak paydadır. Bir kısım ayrılıklar, bunları kınamıyorum. Hiçbir önyargımız yok.
İki tarafta da olumsuz söylemler olmuş. Mesela Sünni kesimde bazı çirkin yaklaşımlar arayı soğutmuş. Fakat temel noktalarda, Allah, Peygamber inancında, Ehlibeyt sevgisinde birlikte olmak önemlidir.
Evet, mesela cemevi ibadethane olarak tescil edilsin gibi talepler aslında Aleviliğe hizmet etmiyor. Olmayacak talepler büyük Alevi kitlesinin değil, daha ziyade marjinal grupların yaklaşımıdır.
Sayın Doğan bu konu üzerinde ısrarla duruyor. Sorunun artık dış destekçileri, tahrikçileri, aynı paralelde iç uzantıları var. Ne zaman çözüme doğru bir gidiş olsa, marjinal ve organize olmuş, sesleri çok çıkan bir kesim çözüm sürecini baltalamak için elinden geleni yapıyor.
Çözüm bulamazsak öyle derinden kırılır ki… Devletin, hükümetin görevi bu tehlikeleri bertaraf etmektir.
Çözülmezse böyle bir hüviyet kazanabilir.
Devletle ilgili fazla bilgi sahibi değilim, bizim bir bakış açımız var ama o da netleşmiş değil. Özeti şu; Kimseyi değiştirip dönüştürme niyetimiz yok. Hedefimiz Alevilerin inançlarını rahat ve huzur içinde yaşayabilmesidir.
Sorun kapımızı çalmadan biz bir şeyler yapalım dedik. Sayın Başbakan da somut adımlar atmaya başladı. Henüz hükümet olarak bir çerçeve çizmiş değiliz, bir kısım düşünceler var, makul bir arayışın içindeyiz.
Evet. Mesela Madımak konusunu çözmemiz lazım, kanayan bir yaradır. Orası bir okuma-kültür salonu olmalı, içinde Alevi ozanlarının sazları, deyişleri yer alır, kütüphanesi olur, gençler için müzik ortamı olur, bilgisayarlar olur… Bu konuda biz somut adım attık, yakında sonuç verir.
Alevilik açılımı Reha Çamuroğlu üzerinden yürütülüyor görüşü doğru değil. Başbakanımız'ın danışmanlığını yapıyordu -bir ara bıraktı- şimdi devam ediyor. Bu iş bir kişinin alıp götüreceği bir şey değil, kimin birikimi varsa, katkı yapmak istiyorsa ona açığız.
Rakama göre tavır geliştirelim noktasında değiliz, sorun varsa ki var, kaç kişiyi ilgilendirir olursa olsun hak ve hürriyetler açısından çözülmelidir. Nüfus sayımlarında mezhep, meşrep, etnik kimlik sorulmuyor.
Evet, bunların bilinmesi lazım. Nüfus sayımlarında ilgili sorular sorulmalı ki, Alevilerin sayısı, hangi bölgelerde ne yoğunlukta oldukları bilinsin. Bazıları sakınca duyabilir ama bu bilginin hiçbir sakıncası yok, nihayetinde devlet fişleme yapmayacaktır. Bilimsel bilgilerimiz netleştiğinde çözümlerimiz de kolaylaşır.
Evet, ama dedelere maaş demek biraz itici geliyor, biz ona proje bazlı destek diyoruz.
Doğru... Konuyu biraz kültür boyutunda değerlendirmek istiyoruz, bu bağlamda projelerine destek sağlayabiliriz. Olmayacak istekler değil bunlar.
İzzettin Doğan ve kesiminin Diyanet'in kaldırılması yönünde talepleri yok, reforme edilmesi talepleri var. Fakat bazı grupların kaldırılması, dini örgütlenmenin sivil inisiyatife bırakılması gibi talepleri oluyor.
Bunu biraz sakıncalı buluyorum. Alevilik İslam'dan ayrı bir şey, farklı bir din değil ki. Belki istedikleri kadar istifade edemiyor olabilirler, ama Diyanet zaten Alevi vatandaşlarımızın da bir kurumudur. Diyanet'in yeni yeni mezhepler üstü konumu zaman içinde onları da rahatlatacaktır.
Henüz görüşmedik, süreç devam ediyor.
Her şey çok daha kolay olur ama bu tür bir talebin pratikte karşılığı yok.
Bir özür furyası başladı, bu aralar başka özürler de gördük. Varsa bir eksiklik, tespit edilip kabul edilmesi de bir aşamadır.
Bu devlete haksızlık olur. Belki sayın bakan, devlet bu tür üzücü olayları engelleyebilseydi, ama engelleyemedi kastıyla özür dilemiştir.
Evet, paylaşılacak o kadar çok acı var ki… Acılar karşılıklı…
Hayır. Bu da Alevilerin şikayet ettiği noktalardan… Alevileri de Müslüman kabul ettiğimiz için şimdiye kadar, Allahımız bir, kitabımız bir, Peygamberimiz bir, işte camimiz nedir sorunuz dedik, bu söylem sonuç vermedi. Buyurun bizim din eğitimimize dedik o da fazla karşılık bulmadı. Dayatmayla sonuç alınamıyor, kendimizi kandırmayalım. Alevi gençler giderek Alevilik'ten ve giderek dinden, maneviyattan uzaklaşıyorlar. Şimdi çözümü Alevilerle birlikte üreteceğiz, onları dinleyeceğiz, gençlerin bu ihtiyaçlarını da karşılayacak yeni adımlar atmalıyız. Bu manada cemevlerinde de çok şey yapılabilir.
Olan da var olmayan da... Aleviliği din dışı göstermek isteyen Aleviler de var. Alevi kesimini Protestanlaştırıp zaman içinde yeni bir inanış şeklinde oturmak isteyen yaklaşımlar da var. Büyük bir oyun oynanıyor, Alevilerin makul taleplerini yerine getirerek oyunu bozmak bizim vazifemiz.
Alevi teolojisi dediğiniz zaman onun ne olduğunu da belirtmek lazım. Bugün gerçek anlamda bir Alevi teolojisinden bahsetmek çok zor. İslam teolojisi içinde Aleviliğin yeri demek daha doğru olur…
Son yıllarda dünyada manevi değerlere, dine yöneliş var. Türkiye'de de benzer bir süreç yaşanıyor. Zaten Türkiye dini değerlerine saygılı bir toplumdur, Bunun AK Parti iktidarı ile doğrudan ilişkisi yok. AK Parti başından beri din ve siyaset arasına bir çizgi koymaya çalıştı. Toplumu muhafazakarlaştırma, dindarlaştırma yönünde özel bir gayretimiz hiç olmamıştır, fakat içte ve dışta bizi kasten böyle göstermek isteyenler var. Biz bu ülkede her düşüncedeki insanı kucaklayan ve herkesi kendi değerleri, inancı ya da inançsızlığı ile rahat bir şekilde yaşama imkanı sunmaya çalışan bir partiyiz.
Bu konular Türkiye'de veriler üzerinden ve sağlıklı bir atmosferde konuşulmuyor. “Türkiye Malezya olur mu”dan başladık, mahalle baskısı, imamın öğretmeni yenmesine kadar gittik. Şimdi de muhafazakar kesimin laik kesimi tehdit ettiği iddia ediliyor. Münferit olayları genelleştirip bir şekle kanalize etmeye çalışmak objektif bir tavır değil. Türkiye'de kimse kimsenin yaşam tarzını tehdit etmiyor. Münferit olayları ve yanlışları kimseye maletmemek lazım. Bizim anlayışımızda herkesin bir yeri var, farklılara saygımız var, çünkü birlikte yaşamak istiyoruz.
Bu da bir realite. Örneğin medyada gurmeler var, sağlık editörleri var da neden din konusunda uzman kişiler istihdam edilmiyor! Her alanda sağlam bilgiye önem verilmeli...
Şu yasa sorunu olmasa çok iyi diyeceğim.
Öncelikler sık sık değişiyor, ertelene ertelene bugüne geldik. Şimdi her şey hazır, Meclis'e sunuyoruz. Fakat Diyanet Yasası zor bir yasadır. Herkesin farklı beklentileri var.
Büyük değişiklik yok. Diyanet o kadar büyüdü ki sistem hukuki yapıya oturtulacak. Bürokrasiden kurtulup fikir ve hizmet üretecek bir yapıya kavuşturulacak. Din görevlisi sadece imam olmaktan çıkıp mahallenin sosyal görevlisi gibi çalışacak.
Camilerin mimarî ve fonksiyon açısından dönüşüm geçirmesi gerek. Bazı mahallelerde cami varken ikincisi yapılıyor. Öncelik orada cami mi, okul mu dediğimizde yanlış anlaşılıyoruz. Cami ile okul karşı karşıya değil ki, önceliğimiz hangisiyse onu yapalım, okul da hayır işidir.