|

Siyasiler geçmiş alışkanlıklarını bırakmalı

Emekli diplomat Akın Özçer, siyasetçilerin eski alışkanlıklarından kurtulması gerektiğini belirterek, 'Bütün sorunların çözümü için evrensel demokrasi ölçütlerini baz almalı. O yüzden temel hak ve özgürlükler etrafında yapılacak yeni anayasa çok önemlidir' dedi.

Murat Aksoy
00:00 - 3/09/2012 الإثنين
Güncelleme: 22:56 - 2/09/2012 الأحد
Yeni Şafak
Siyasiler geçmiş alışkanlıklarını bırakmalı
Siyasiler geçmiş alışkanlıklarını bırakmalı
Artan terör eylemlerinin ardından Meclis Başkanı Cemil Çiçek'in yaptığı çağrı kamuoyunda tartışılmaya devam ediyor. Bu çağrıya partilerin verdiği tepkiler terörle mücadele konusunda kararlılığa vurgu yapsa da "nasıl" sorusuna cevap üretmedi. Bu çağrı İspanya'da 1988 yılında imzalanan ve ETA meselesinin çözülmesinde önemli bir adım olan Ajuria Enea Paktı'na benzetilmesi açısından da önemli. Türkiye, artan terör eylemlerini daha fazla güvenlikle mi önleyebilir yoksa demokratikleşme adımlarını hızlandırarak mı? Teröre sivil tepki geri adım attırabilir mi, yeni anayasa bu süreci bu süreçten nasıl etkilenir? Bütün bu soruları bu hafta Söyleşi-Yorum'da benzer deneyimi yaşamış olan İspanya'yı çok yakından bilen emekli diplomat Akın Özçer ile konuştuk.

Siz ispanya'daki demokratikleşme sürecini yakından takip eden biri olarak; bugün Türkiye'ye baktığınızda bir benzerlik görüyor musunuz?

Görebildiğim tek benzerlik, demokratikleşmenin en önemli ayağını oluşturan yeni anayasa yapım sürecinde terör eylemlerinin artması. Bu eylemleri demokratikleşmeye yönelik "saldırılar" olarak nitelemek mümkün. Çünkü bu ülkede demokratikleşmeyi, yeni anayasayı istemeyen ve "terör varken demokratikleşme olmaz" diye ortaya çıkan siyasetçilerin ellerini güçlendiriyor.

Farklılık...

İspanya'da yeni anayasa sürecine katılan hiçbir siyasi parti, temel hak ve özgürlüklere evrensel ölçütlerin ötesinde sınırlama getirilmesinden yana olmamıştı. Bu nedenle halkoylaması dâhil 17 aylık bir sürede tamamlanan bu sürecin sonunda da ortaya demokratik bir anayasa çıkmıştı. Türkiye böyle değil ne yazık ki. Önce uzunca bir süre halkın anayasaya ilişkin görüşleri alınmakla geçirildi. Hadi bunu katılımcı demokrasiye önem verildiğine yoralım ama Meclis'te oluşturulan Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nun dört aylık mesaisine bakınca bu kadar iyimser olmak mümkün değil. Çünkü bu dört ayda temel hak ve özgürlükler ele alınmış ve üzerinde sadece üçte bir oranında mutabakat sağlanmış. Görünen o ki siyasi partiler halkın görüşlerini bir tarafa bırakmış, kendi doğrularıyla anayasa yazıyor ve daha da kötüsü yeni bir anayasa değil, eskisinin revizyonuyla meşgul oluyor.

TERÖR DEMOKRATİKLEŞMEYİ DURDURMAMALI
Terör eylemlerinin devam etmesi yeni anayasa sürecini tehlikeye sokar mı?

Aslında İspanya'da olduğu gibi bu eylemler ne kadar tırmandırılırsa tırmandırılsın süreci etkilememeli. Aksi takdirde PKK bu süreci rehin almış olur. Ne var ki bu süreçten rahatsız olan siyasetçi-ler de var. Dediğim gibi terör sürerken demokratikleşme olmaz diye ortaya çıkıyorlar.

Umutsuz musunuz?

Umutlu olmak istiyorum ama gidişatın pek umut verici olduğunu söylemek de pek mümkün değil galiba.

YENİ ANAYASA ÇÖZÜME KATKI OLUR
Kürt sorununun çözülmesi ile yeni anayasa arasında nasıl bir ilişki var?

Kürt sorunu özünde bir demokrasi ve temel haklar sorunu olduğundan, çözümü de evrensel demokrasi ölçütlerine uygun, temel hak ve özgürlüklere dayalı bir anayasada. O bakımdan bu soruyu sorunu çözmek için anayasada somut olarak neler yapmalıya çevirmemiz gerekiyor.

Bir kere kâğıt üstünde kalmayan bir eşit vatandaşlık olmalı. Bu ülkede yaşayan insanların tüm farklılıklarıyla demokrasi ve temel hak ve özgürlüklerden eşit yararlanması sağlanmalı. Ana dili farklı olanlar için ana dilde eğitim olmalı ki ana dili Türkçe olanlara eşit olsunlar, "biz de sizin gibi ana dilimizde eğitim görüyoruz" diyebilsinler. Aynı şeyi dinsel, mezhepsel farklılığı olanlar için de söylemek mümkün elbette.

Demokratik bir anayasa öncelikle şiddet ve teröre destek veya övgüde bulunmayan her türlü düşüncenin ifadesine ve örgütlenmesine izin verir. Böyle bir özgürlük alanı olmalıdır ki kimse farklı düşüncelerinin siyasetini yapamadığı gerekçesiyle şiddet ve terör yoluna sapmasın.

Demokratik bir anayasa ayrıca evrensel ölçütlere uygun bir yerinden yönetimi hayata geçirir. Daha üniter, merkeziyetçi Fransız usulü yerelleşmeden özerklikler devletine dayanan İspanyol modeline ve federal sisteme kadar birçok seçeneği içeren bir yelpazeden en geniş mutabakatla bir yerelleşme modelini benimsememiz Kürt sorununa katkıda bulunacak faktörlerden bir diğeridir.

Peki, terörle mücadele konusunda neler yapılmalı?

Kürt sorununa çözüm getiren demokratik bir anayasa, terörle mücadelede önemli bir eşiği atlamamızı sağlar. Bir ülkede her türlü düşüncenin ifadesi serbestse, siyaseti yapılabiliyorsa, eline silah almanın hiçbir gerekçesi de kalmaz. Dolayısıyla yeni anayasa sürecinin sağlıklı ilerlemesi terörle mücadele bakımından da önem taşıyor diye düşünüyorum.

Silahlı saldırılar karşısında güvenlik önlemlerini bir tarafa bırakmak mümkün değil elbette ama mücadelenin temel eksenini bu önlemler oluşturmamalı. Silah bırakmayı özendirecek önlemlerle desteklenmeli. Ellerine silah almış kişilerin topluma yeniden kazandırılması için mesela İspanya'da olduğu gibi, "silah bırakma karşılığı siyaset" yolunu açan özel bir yasal düzenleme yapılmalı.

CEMİL ÇİÇEK'İN ÇIKIŞI ÖNEMLİ
Cemil Çiçek'in çıkışı böyle bir sürece yol açabilir mi?

Meclis Başkanı'nın kişisel olduğunu belirttiği bir çıkışla demokratik İspanya'nın terörle mücadele politikasının temelini oluşturan partilerarası Ajuria Enea Paktı'ndan esinlenerek (1988) siyasi partilere ve sivil topluma yaptığı uzlaşma çağrısını eksikle-rine karşın olumlu bir girişim olarak değerlendirmek mümkün. Bir kere demokrasi ile terör arasındaki yukarıda izah ettiğim ilintiyi göz ardı etmiyor. Bir muhalefet partisinin statükoyu koruma refleksi ve alışılagelmiş demokratik olmayan yaklaşımıyla karşı çıktığı noktalarda doğru yerde durarak demokratik bir anayasanın gerekliliğine vurgu yapıyor. Bunu desteklememek mümkün değil. Ama örnek aldığı İspanya'daki anlaşmanın yukarda dile getirdiğim "silah bırakma karşılığı siyaset yolunun açılması" gibi bazı önemli maddeler önerdiği metinde yok. Bu nedenle içinin mutlaka daha çok demokrasiyle doldurulması gerektiğini düşünüyorum.

Teröre sivil tepki verilmesi PKK'ya geri adım artırır mı?

Mutlaka. Cemil Çiçek'in atıfta bulunduğu Ajuria Enea Paktı'nda sivil tepki de önemli yer tutuyor. Ama İspanya'da milyonların ETA'ya gösterdiği tepki sadece "şiddete karşı" bir tepki. Her türlü düşüncenin siyasetinin yapılmasının serbest olduğu demokratik bir toplumun silahın araç olarak kullanılmasına tepkisinden söz ediyoruz. Sokakta sadece "Basklara evet, ETA'ya hayır" sloganı atılıyor. Türkiye'de benzeri bir tepkinin koşulları henüz oluşmuş değil.

Türkiye'de toplum şiddeti protesto etmek için sokağa çıkamaz mı?

Çıkanlar olur tabii ama bu gösterilerin geçmişte olduğu gibi maalesef demokratik olmayan bir milliyetçiliğin şovuna dönüşme olasılığı var. Sadece "Kürtlere evet, PKK'ya hayır" sloganı ile yetinilecek demokratik bir ortam yok burada. Kürtlere evet dediğinizde kimseye "bölücüler" diye laf atamazsanız. Çünkü o Kürtlerin içine özerklik veya federalizm ya da bağımsızlıktan yana olanlar da girer. O zaman sadece şiddeti değil, tüm bu siyasi görüşlerin serbest olduğu demokrasiyi hedef almış olursunuz. Türkiye'de demokrasiyle bağdaşmayan bir milliyetçilik var; hal böyle olunca tüm demokratlar bu milliyetçilikle aralarına mesafe koymak durumunda kalıyor.

Cemil Çiçek'in çıkışından sonra Çiçek ya da siyasiler ne yapmalı?

Meclis Başkanı'na bence pek de anlamlı olmayan tepkiler gösterildi. Bir kere doğru bir yönteme ve içi daha çok demokrasiyle doldurulmalı dediysem de demokrasi eksenli bir dizi önleme işaret etti. Bence Çiçek şimdi Meclis Başkanı olarak bir demokratik hukuk devletinin terörle mücadelesinin olmazsa olmaz parametrelerini satırbaşları halinde ortaya koyan bir plan taslağı üzerinden siyasi partileri bir araya gelmeye çağırmalı. Siyasiler arasında yöntem değil ama demokratik içerikten rahatsız oldukları için bu çağrıyı geçiştirme eğiliminde olanlar var. Bunlar aslında yeni anayasa çalışmalarında da demokrasiyi frenleyen kesime mensup. Teröre karşı böyle bir mutabakat için girişimde bulunmanın, başarılı olmasa bile en azından sivil toplumun kimin neyi ne için yaptığını görmesi bakımından yararlı olacağı kanısındayım.


BDP şiddeti önemsemiyorsa PKK'ya mesafe koymalı

BDP ne yapabilir?

BDP'ye düşenin ne olduğu belli ve herkes de biliyor ama bunu zikretmek pek gerçekçi değil sanıyorum.

Nedir?

Şiddet ve terörü yöntem olarak kullananları durduramadığına göre, onlarla arasına mesafe koymak.

BDP Kürt sorununun çözümüne katkı veren bir siyaset mi izliyor?

Uzlaşma Komisyonu'nun çalışmalarında bu yönde çabaları olmadığını söyleyemeyiz. Ama özellikle içinde bulunduğumuz yeni anayasa sürecinde eylemlerini tırmandıran PKK ile arasına yete-rince mesafe koymadığı görüntüsünü vermesi Kürt sorununun çözümüne katkıda bulunmuyor.

BDP YENİ ANAYASAYA DESTEK VERMELİ
Neden?

BDP'nin yeni anayasa sürecini baltalayan bir örgütle birlikteliği, toplumda inandırıcılığını, Meclis'te demokratik özerklik gibi önerileri üzerinde zaten düşük olan mutabakat şansını tamamen yitirmesine yol açıyor.

Leyla Zana'nın birkaç ay önce yaptıgı açıklamayla başlayan sürece BDP olumlu tavır sergilese çözüm daha kolay olurdu tespitine katılıyor musunuz?

Elbette. Sayın Zana'nın girişimine bir köşe yazımı ayırmıştım. Dile getirdiklerinin önemli bir bölümüne katılmamak elde değil. Kürtlerin yeni anayasaya verecekleri katkı ve destek belki hepimizinkinden daha çok önem taşıyor.


CHP ve AK Parti birlikte hareket etsin

Bu süreçte siyasilere düşen görevler nedir?

Bu süreçte siyasilerin geçmiş alışkanlıklarını bir tarafa bırakarak evrensel demokrasi ölçütleri ve temel hak ve özgürlükler etrafında bir araya gelerek yeni ve demokratik bir anayasayı en kısa sürede yapmaları gerekiyor. Bölgedeki çatışmaya dayalı konjonktürün doğurabileceği ilave sorunları karşılayabilmenin tek yolu kendi sorunlarını çözmekten geçiyor çünkü.

AK Parti'ye düşen nedir?

Çoğunluk partisi olarak AK Parti'ye düşen Başbakan'ın seçimlere giderken özelliklerini açıkladığı ve bir yerde sandık desteğinin küçümsenmeyecek bir bölümünü borçlu olduğu yeni anayasa sürecini mümkün olan en süratli şekilde sonuna kadar yönetmektir kuşkusuz. Bunu yaparken en geniş toplumsal mutabakatı arayacaktır kuşkusuz ama evrensel demokrasi ilkelerini ve temel hak ve özgürlükleri mutabakat geniş olsun diye feda etmemesi de önem taşıyor.

CHP'ye düşen nedir?

CHP yenilendiğini ve Ergenekon sanıklarına desteğinden ötürü hâlâ pek inandırıcı bulunmasa da sosyal demokrat olduğunu iddia ediyor. Demokrasiden ve temel hak ve özgürlüklerden sıkça dem vuruyor. CHP'nin önünde değiştiğini kanıtlaması için bulunmaz bir fırsat var. O da Kürt sorununu çözecek ve Türkiye'yi demokratik bir hukuk devletine dönüştürecek yeni bir anayasaya somut katkıda bulunmak; bu bağlamda gerekiyorsa AK Parti ile birlikte hareket ederek demokratik bir metne destek vermek.



٪d سنوات قبل