|

Taha Akyol: Atatürk bir siyasi itikat kaynağı olamaz

“Ama Hangi Atatürk” kitabının yazarı Taha Akyol; “Herkes Atatürk'ü kendi fikrine kazandırmak istiyor çünkü herkes kendi Atatürk'ünü ötekilere baskı yapma amacıyla kullanıyor” diyor.

Mehmet Gündem
00:00 - 28/01/2008 الإثنين
Güncelleme: 22:29 - 27/01/2008 الأحد
Yeni Şafak
Taha Akyol: Atatürk bir siyasi itikat kaynağı olam
Taha Akyol: Atatürk bir siyasi itikat kaynağı olam

Konuşan Atatürk…

Tarihi, devirleri, dönemleri, anları, şahsiyetleri anlayamamak büyük bir sorun. Yanlış anlamak ise daha büyük bir sorun. Düşünmeden, düşünce derdini çekmeden, araştırmadan, hissi kabullerle sevip saymak, yüceltmek ve yine hissi tavırlarla reddetmek, dışlamak da aynı derecede sorundur. O kişi ki, bu ülkenin tarihinde var olmuş, kritik bir dönemde yaşamış ve “kurucu lider” olarak tarihe mal olmuşsa… Onu, anlayışsızlıkla sürüp giden kavgaların “tarafı” haline getirmek geleceği de ipotek altına alan, karartan bir durumdur. Anlaşılmayan bir Atatürk'ümüz var. Bu bir hesaplaşmadan çok bir beceriksizliktir. Anlayışsızlığın, taassubun ürettiği bir tarihi sorun. İnsanın anladığı kadar eleştirmeye ve anladığı kadar sahiplenmeye hakkı olmalı. Mitleştirmek, dogmatizme dönüştürmek kimseyi yaşatmaz. Ne tarihte kalanları ne de bugün yaşayanları. Tarih bize yaşanmış olanıyla geldiğinde anlamlıdır, öğreticidir, gerçektir, ışık tutar. Tarihin ufku olmaz, tarih ezberlenmez, analitik bir zihinle okunur. Ancak o zaman tarihin ve tarihi şahsiyetlerin bugüne ve yarına söyleyecek sözleri olur. Atatürk'ü öfkemizle ve sevgimizle susturmak yerine aklımızla konuşturalım onu. Konuşanlardan korkmayın, susanlardan korkun. Gazeteci Yazar Taha Akyol, “Ama Hangi Atatürk” kitabında bu önemli ve zor konuya değiniyor, Atatürk'ü üç dönemde, tarihi süreç içinde devamlılıkları ve değişmeleriyle inceliyor.



Bugün pek çok kesim Atatürk'ü referans alıyor ama bu kesimler kendi aralarında bir simge olarak Atatürk üzerinde de anlaşabilmiş değiller. Atatürk anlaşılması zor bir kişilik mi?

Napolyon, Churchill, Menderes'e bakarken öncelik verdiğimiz değerlere göre Atatürk'ü algılamada farklılık var. Atatürk meşrulaştırma kaynağı olarak kullanıldığı için, herkes onu kendi fikirlerine kazandırıp farklı fikirlere de baskı yapma amacıyla kullanıyor. Türkiye'de problem budur. Atatürk'ün bir siyasi hakikat süjesi olarak görülmesi, her dediği doğrudur, başka türlü düşünülemez söylemini güçlendiriyor. Bunun tipik bir örneği olarak Yaşar Büyükanıt Harp Akademileri'nde yaptığı konuşmada “AB Atatürk'ün çağdaş medeniyet projesidir” derken Vural Savaş, muasır medeniyet düşüncesini Atatürk cumhuriyetinin sonu olarak görür.

Her ikisi de Atatürkçü…

Her ikisi de Atatürk'ten sözler alarak kendilerini doğrulamaya çalışıyor. Atatürkçülük Türkiye'de bir meşruiyet kaynağı haline getirildi. Biz Atatürk'ü bir siyasi itikat kaynağı olmaktan çıkartıp, kendisinden çok şeyler öğreneceğimiz bir okuma kitabı haline getirmeliyiz.

Mustafa Kemal'i politik olarak nasıl tanımlıyorsunuz?

Pragmatik..

Felsefi olarak?

Batılılaşmacı.

İdeolojik olarak?

Buna da batılılaşmacı derim

Batılılaşmacılık onda bir ideolojiye dönüşmüş mü?

Mustafa Kemal'in daha gençlik yıllarında batılı hayat tarzını izlediğini görüyoruz. Avrupa'ya gitmiş fesi çıkarmış, şapkayla çekilmiş resimleri var. Sofya'da baloya gidiyor çok beğeniyor. O kuşağın içinde yaygın bir batı hayranlığı var. Henüz felsefi olarak izah edemeseler de batıya eğilim var.

ATATÜRK PRAGMATİSTTİ

Batıya yöneliş ne kadar özenti, ne kadar rasyoneldir?

İnsanda akıl-duygu iç içedir, böyle bir ayrım yapmak zor. Onun ve arkadaşlarının batıya yönelmeleri siyasi olarak da dominant faktördür. Atatürk'ün pragmatizminin ağır basması politika ve savaş alanındadır. Pragmatizm icabı Abdülhamit'ten daha İslami konuşmalar yapmaktadır. TBMM'nin açılışındaki İslami görüntü hiçbir Osmanlı meclisinde yoktur. Fakat o zaman bile Atatürk batıya benzeyen bir Türkiye kurmak arzusundadır. Ama İslami kesimler Mustafa Kemal'in sözlerinden “ne ölçüde İslami” diye şüphelenmemiştir.

Neden?

Pragmatizmde o kadar başarılıdır ki, aynı şekilde Bolşevizm'le ilgili sözleri de öyledir. Ankara'ya gelen Sovyet heyetiyle görüşürken kendisinin de komünizme taraftar olduğunu söylüyor, zaferden sonra Sovyetler'e benzer bir rejim kuracağız diyor.

HEM İSLAM HEM BOLŞEVİZM

Bu sözler siyasi bir inanç mı taktik mi?

Siyasi bir inanç olarak söylemiyor, Rusya'dan Milli Mücadele'ye siyasi ve askeri yardım almak için söylü-yor. Bizim sol Kemalistlerin yaptığı büyük tahrifat Atatürk'ün siyasi taktik olarak söylediği sözleri onun ideolojisiymiş gibi tanıtmak oldu.

Hilafet ve dinle ilgili sözlerini de aynı kategoride mi değerlendirmek lazım?

Atatürk, cepheden annesine gönderdiği mektupta “zafer için dua etmesini” istiyor. Bu inanmış bir adamın sözleridir. Fakat 1938'de “gökten indiği sanılan kitaplara göre değil akla göre” diyor. Milli Mücadele sırasındaki İslami sözlerinde hem siyaset vardır, hem samimiyet. Osmanlı kültürü içinde yetişen Atatürk bu kültürden uzaklaşıp batıya yakınlaşınca daha pozitivist oldu. Kullandığı kelimeler de fotoğrafları da dönemine göre değişti, çünkü o pragmatizmi kullanan siyasi bir dehaydı.

İslam ve Bolşevik terimleri birlikte kullanmak çelişki değil mi?

Evet bugün çok çelişkili geliyor ama o gün ikisi de batıya karşı olduğu için güçleniyor ve Mustafa Kemal anlatırken diyor ki; İslamiyet'in esasları Bolşevizm'de vardır diyor.

ANLAŞILMAYAN ATATÜRKÇÜLÜK PARÇALAYICI OLUR

Atatürk farklı farklı kesimlerce mitleştiriliyor. Buna malzeme veren bir kişilik midir?

Evet. Çünkü bu milletin kurtuluş mücadelesine liderlik etmiş. Değişik dönemlerde, değişik problemlerle karşılaşmış, değişik yöntemler getirmiştir.

Peki Atatürk'ün politik, ideolojik ve felsefi duruşunu netleştiremezsek, CHP'yi baz alalım, buradan Atatürkçü bir dünya görüşü çıkarmak ne kadar mümkün?

CHP'nin Atatürkçülüğü Atatürkçülüklerden birine dayanıyor.

Bu bir dünya görüşüne karşılık gelebilir mi?

Bülent Ecevit ve Turhan Feyzioğlu ikisi de Atatürkçüydü ama felsefi olarak çeliştiler. Feyzioğlu ekibi Ecevit'i Atatürk'e ihanet etmekle suçladı. Ben diyorum ki; Atatürk bir siyasi itikat konusu olarak ele alınmamalı. O vakit parçalayıcı olur, daha da önemlisi dogmatik oluruz.

Bu kadar pragmatizm vurgusu, net bir duruşu olmayan bir adam da çıkarıyor karşımıza.

ATATÜRK NEDEN SADDAMLAŞMADI?

Mustafa Kemal pragmatikti derken hiçbir amacı yoktu, oportünistti demiyoruz. Fırsatları ve şartları değerlendirmek için son derece esnek davranıyor.

Hedefi net mi?

Zaferi kazanmak için yapıyor bunları. Mustafa Kemal'in uyguladığı stratejiler; hem zaferi kazanmak, hem de bütün siyaseti elinde toplamak içindir. Gençlik yıllarından itibaren batılı bir hayat tarzı arzuluyor. Kudret eline geçince de bunu uyguluyor. Doğu mefkuresinden, mazlum milletlerden çok radikal bir dönüş yapıyor, o kudret sayesinde doğudan batıya dönüyor.

Bu muazzam kudret, tek adamlık neden bir Saddam'a, diktatörlüğe dönüşmedi?

Saddam Osmanlı subayı değildi, bir sokak militanıydı. Mustafa Kemal 1850'lerden itibaren mo-dernleşmekte olan Osmanlı eğitiminin yetiştirdiği bir insan. Türkiye'nin modernleşmesinde iki asker kuşağı vardır; darbeci Mahmut Şevket Paşa ve İttihatçılar. Mustafa Kemal ikisinin de tecrübesinden yararlanıyor.

Cumhuriyet fikri Mustafa Kemal'de ne zaman belirginleşti?

Mustafa Kemal gibi liderlerde muazzam bir enerji, yükselme ve yönetme hırsı vardır. Önceleri Harbiye Nazırı olmak ister ama Milli Mücadele'yi kazanan Mustafa Kemal bir numaradır. Cumhuriyet fikri tek başına Mustafa Kemal'in değildir. Saltanatın kaldırılması Meclis'teki muhafazakarların da fikriydi. Saltanatın kaldırılması için verilen 80 imzaları önergede, Mustafa Kemal'in imzası 80.'dir.

Asyalı Atatürk'ten ayrılma işaretlerini ne zaman verdi?

Zaferle 1926 arasındaki dönemde. Bu dönemde hem Milli Mücadele'deki ittifakları sürdürmeye çalışır hem de batılılaşma başlar. Lozan'da laikliğin ilk işaretleri verilir aksi halde kapitülas-yonlar kaldırılamayacaktır.

GÖZÜ KAMAŞANLAR ATATÜRK'Ü YAZAMAZ

Atatürk kendi döneminde kayda geçirilmiş mi?

Hayır. Yazılamazdı, çünkü bir tür göz kamaşması söz konusuydu. Falih Rıfkı'dan, Yakup Kadri'den bir Mete Tunçay kadar objektif olması beklenemezdi.

Büyük çarpıtmalar var mı?

Büyük çarpıtmalar yok, büyük mübalağalar var. Yakup Kadri 1970'lerde yazdığı makalelerde, Mustafa Kemal hiçbir yerden yardım almadan ülkeyi kurtardığı gibi, hiçbir yerden yardım almadan iktisadi bakımdan büyük yatırımlar yaptı diyor. Ama bu doğru değil, Mustafa Kemal hem İslam dünyasından büyük askeri ve mali yardım aldı, hem de Rusya'dan siyasi ve askeri yardım aldı. Ayrıca Mustafa Kemal yabancı sermayeyi çekmek için, yabancı kredi bulmak için çok çaba sarfetti. Yakup Kadri bunu görmüyor, çünkü gözü kamaşmış. Mustafa Kemal döneminde yazılan kitaplardan objektif bir şeyler beklemek doğru değil. Muhalifler birtakım eleştirilerle objektif bakılmasını sağlayabilirlerdi ama onlar da susturulmuştu.

NUTUK SİYASİDİR

Kim tarafından?

Kendisi tarafından. Yıl 1927 Takrir-i Sükun Kanunu ilan edilmiş, basın susturulmuş. Mustafa Kemal'in silah arkadaşları Ali Fuat Cebesoy, Kazım Karabekir, Rauf Orbay vatan hainliğiyle suçlanmış ve İstiklal Mahkemeleri'ne verilmiş. Kazım Karabekir “şark fatihi” olarak bugün de saygı duyulan bir komutan, bunu izah etmesi lazım. Nutuk'ta Kazım Karabekir'in hiçbir hizmetinden bahsetmiyor, sadece doğu cephesi komutanıydı diyor. Bu bize Nutuk'un siyasi bir belge olduğunu gösterir. Mustafa Kemal Erzurum Kongresi'nde uzun bir konuşma yapıyor. Bolşevizm'den sempatiyle bahsediyor, onlar da batıya karşı biz de diyor. Bu konuşmayı Atatürk Nutuk'a almıştır ama Bolşevizm'e sempati bölümlerini koymamıştır. Çünkü batıya yaklaşmak istiyor.

Batı Mustafa Kemal'i nasıl algılıyor?

Batı her zaman ciddiye alıyor, onun bir Enver Paşa olmadığını biliyor. Mustafa Kemal'i en iyi anlayanlardan biri de Churchill'dir.

Bildiğimizin dışında Mustafa Kemal'e karşı başka muhalefet hareketleri olmuş mu?

Hayır. Mustafa Kemal'in daha 1922'de tek parti fikri vardır. 1930'a kadar tek parti fikrine bağlı kaldı.

1930'da ne oldu?

Kazım Karabekir'in partisi Atatürk'e rağmen kurulmuştur. “Partiyi kapatmazsanız çok kan akacak” der Atatürk. Bütün kuvvet ondadır, kuvvetler ayrılığı fikrine karşıdır. 1929'daki ekonomik kriz çok sarsar. Hükümetin yanlışlarını uyaracak küçük bir muhalefet partisi olsun der. Hakkında diktatör denmesinden çok rahatsız olur ve biz de demokrasiyiz demek için Serbest Fırka kurulur. Amacı da batıdan iktisadi yardım almaktır. Bakar ki Serbest Fırka halk tarafından çok sevilir, CHP'nin iktidardan düşmesine yol açacak diye kapatır partiyi.




Atatürk'ün siyasi evrelerini nasıl tasnif ediyorsunuz?

Mustafa Kemal ve arkadaşları Osmanlı subaylarıdır ve yükselme arzularını Osmanlı hiyerarşisi içinde düşünüyorlar. Mustafa Kemal padişahın kızıyla evlenip Harbiye Nazırı olmak istiyordu. Nisan 1919'a kadar İstanbul'da siyaset yaptı. İzzet Paşa hükümeti kurulacak kendisi de Harbiye Nazırı olacak ve memleket öyle kurtulacaktı. Kafasında Milli Mücadele projesi yok, bu projeyi Kazım Karabekir, Ali Fuat Paşa düşünüyor ve ona anlatıyorlar. Mustafa Kemal de “şartlara göre karar vereceğim” diyor. Harbiye Nazırı olamayacağını, siyasi bir çözüm üretemeyeceğini görünce Samsun'a geçiyor. Samsun'dan itibaren ikinci Mustafa Kemal'dir.

O tarihte radikal bir kırılma mı yaşıyor?

Hayır orada bir değişiklik var ama radikal bir kırılma yok. Samsun'a çıkan Mustafa Kemal'le öncesi arasında farklar var ama bir kopuş yok. Padişaha sadakat, hilafete sadakat var, padişahın yaver üniformasını son ana kadar çıkarmıyor. Artık Mustafa Kemal için devletin kurtarılacağı dayanak saltanat ve hilafet değil, Anadolu'dur. Anadolu'da hareket Mustafa Kemal'den önce başlamıştır. Fakat bu hareketin teşkilatlanması, silahlanması iki büyük şeye dayanıyor; İslam ve Bolşevizm. O süreçte Kur'an'dan ayetler okuyor, cihat terimini kullanıyor. İslam dünyasına kendisinin İslam için savaştığını söylüyor. Bolşevik terimler kullanıyor, Bolşeviklerden büyük destek alıyor.

Bu bir deha örneği değil mi?

Kesinlikle siyasi bir dahidir. İsmet Paşa da; “Mustafa Kemal'in siyasi kudreti askeri kudretinden üstündür” diyor. Bizim Mustafa Kemal'in siyasetçi yönünü çok iyi bilmemiz gerekir. O da sizi siyasi dogmatizmden uzaklaştırır, pragmatizme, esnekliğe götürür.


Kitabı neden Attila İlhan'a ithaf ettiniz?

Attila İlhan'dan çok şey öğrendik. Atatürk'ün unutulmuş yanlarına vurgu yaptı. O, Milli Mücadele'de takip ettiği politikalarla Atatürk'ün antiemperyalist, Bolşevik ve İslami terimler kullanan Asyalı lider yönünü ortaya koydu. Fakat Attila İlhan, Milli Mücadele sonrası Mustafa Kemal'i görmez. Çünkü o doğu davasına, Bolşeviklerin idealizmine inanır ve bizim Kurtuluş Savaşımız'da da böyle bir renk arar. Oysa Mustafa Kemal Milli Mücadele sonrasında batı mefkuresine yönelir.


Atatürk'le CHP arasında ne zaman yabancılaşma başlıyor?

Atatürk CHP'liliği daima öncelikli kimliklerinden biri gördü ve ölene kadar partisiyle hiç yabancılaşmadı.

Atatürk'ün cumhuriyet ideolojisi CHP'nın damarlarında yaşıyor mu?

Yaşıyor tabii.

Daralmış mı?

Genişlememiş. CHP, 30'ların Atatürk'üne son derece sadık. Herkes başka Atatürk çıkarıyor karşımıza. Bilimsel araştırmayla gerçek bir portre seçmek mümkün değil. Muhafazakarın, liberalin, sosyalistin Atatürk'ü farklı ve bu normal. Yanlış olan, tek tip Atatürk dayatmasıdır. Kurtuluş Savaşı sırasında inançlı bir Doğu davası temsilcisi iken, Hindistan'da ondan “İslam'ın kılıcı” diye bahsedilirken, zaferden sonra laik, batılılaşmış bir Türkiye inşasına dönen bir liderden bahsediyoruz.




٪d سنوات قبل