22 Temmuz seçim sonuçları Türkiye açısından bir fırsatlar tarihi olarak da okunabilir. Sadece AKP'nin yüzde 47'ye yakın oy alması değildir büyük fırsat. Bağımsızların Meclis'te temsil edilmeleri de öyledir.
Fakat her fırsat içinde bir de büyük sınav vardır. DTP şimdi büyük bir sınavdadır. Hem kendisini sınavda hem de biz onun üzerinden sınavdayız.
DTP İmralı güdümünde bir politika mı takip edecek, etnik kalıp krizden mi beslenecek, söylemlerini "Kürtlük" üzerine mi oturtacak, yoksa bu ülkede en başat sorun olarak demokrasinin yerleşmesini görüp ona mı çalışacak? Bölgeden çıkıp Türkiye'yi görebilecek mi, bağımsızlığını kazanabilecek mi, PKK'ye eleştirel bakabilecek mi? Kürt sorununun çözülmesini gerçekten isteyecek mi, yoksa AKP çözerse oylar ona kayar diye mi düşünecek?
Ya bizler? DTP'yi rahat bırakacak mıyız, onu provoke etmeden siyaset yapmasına izin verecek miyiz, onları kürsüde dinleyip anlama gayreti içinde olacak mıyız? DTP'yi kazanmak mı istiyoruz, dağlara doğru sürmek mi? Davranışlarımız belirleyecek bunu.
Hepimiz zor bir sınavdayız.
Kürt sorunu, Kürtlerin sorunu değil, Türkiye'nin, demokrasinin sorunudur, bizim hepimizin sorunudur.
DTP üzerinden demokratlığımız, yurtseverliğimiz, aklımız sınavdadır.
Türkiye büyük bir sınavdadır şimdi.
Sorun çözmek ya da sorun olmak…
Büyük bir sınavdayız…
Evet ama DTP bir Türkiye partisi olmazsa bu konjonktürel durum AKP lehine devam eder ve DTP silinip gider.
Bu ancak DTP'ye ve Kürt hareketine öncülük eden kişilerin demokrat aydınlarla iyi bir diyalog kurabilmeleri, ortaklaşa bir Türkiye programı hazırlayabilmeleriyle mümkün olur.
Tabii. Siyasette muazzam bir boşluk var, ciddi bir sol parti yok, var olanların hepsi dağınık. Bunları toparlayacak aydın bir kadroya ihtiyaç var. Kürtlerin bu önderliği yapması mümkün değil. DTP'yi yöneten arkadaşların hiçbirisi böyle bir hareketi oluşturamaz. Kürt sorunu çözülmeden Türkiye'de demokrasinin kurulamayacağına inanmış Türk aydınlarıyla bir hareket oluştururlarsa, bunun başarı şansı vardır.
Alınan oylar nasıl AKP için konjonktürelse DTP için de konjonktüreldir. Çünkü DTP'nin bugüne kadar aldığı oylar tepki oylarıydı. 1984'ten bu yana süren şiddet ortamından mağdur olmayan hiçbir aile kalmadı. Eğer savaş biterse süreç içinde o tepki de söner. İnsanların kaliteli yaşama arzuları gittikçe daha da baskın hale geliyor.
Sorunun birlikte çözülmesini isteyen bir politika özlemleri var.
DTP'nin süreç içinde kazanılmış bütün demokratik gelişmelerin birikimi olarak ortaya çıktığının söylemek mümkün değil.
TİP hareketi bittikten sonra Kürt aydınları ayrıştı. Türkiye sol hareketi çeşitli fraksiyonlara bölündü ve içinden yirmiye yakın örgüt çıktı. Hiçbirisi etkili olamadı ve yavaş yavaş tasfiye oldular. O tarihlerde Kürt hareketi farklı bir çizgiye yöneldi. Bir kısmı politik bir hareket olarak örgütlendi, bir kısmı da silahlı mücadeleyi tercih etti. Silahlı mücadeleyi tercih eden PKK taban da buldu, kurtuluşu dağa çıkmakta gördüler. Küçük Kürt burjuvazisi de destek verdi. PKK hareketiyle birlikte 90'lı yıllarda bir siyasal örgütlenme başladı. Özet geçiyorum, İnönü'nün tavrı Kürtleri yeni bir parti kurmaya itti. Aydın Güven Gürkan liderliğinde Türk ve Kürt milletvekillerinin katılımıyla yola çıkıldı. Uzun toplantılardan sonra Aydın Güven Gürkan bıraktı.
"Bu hareket Kürtlerin kucağına doğdu ve başarı şansı yok" diyerek bıraktı. Biz bu hareketin başarılı olması için çok uğraştık, önemli gördüğümüz bir çok arkadaşa harekete öncülük etmesini, başkanlığa geçmesini önerdik kabul etmediler. Ahmet Türk de vardı "ben yapamam" deyince Fehmi Işıklar başkan oldu. Biz Ahmet'in lider olmasını istiyorduk, Fehmi'ye güvenimiz yoktu. Sonra Ahmet gitti Fehmi'nin yanına oturdu ve partiyi kurdular. Anlaşılıyor ki o parti tamamen PKK inisiyatifiyle örgütlendi ve Fehmi Işıklar'ı da ortaya çıkaran PKK oldu. 91'de parlamentoya girdiler...
Açıkça söylüyorlar, tabanımız birdir, PKK'yı karşımıza alamayız, yoksa oy kaybederiz diyorlar.
Benim söylediğim de bu, Türkiyeli aydınlarla işbirliği yapabilmeleri için PKK aradan çıkmalı.
Çekilmezse bu hareket yavaş yavaş söner.
Folklorik davranışlar onlar. Esas şimdi Türkiye çapındaki politikaları nedir, o önemli?
Şu an tüm politikaları Abdullah Öcalan'ın mümkünse tahliye edilmesini sağlamaya endekslenmiş.
Meclis'te yapacakları çok büyük şey yoktur. Kürsüde, dilimizin rahatça kullanılmasını istiyoruz, kültürümüzün geliştirilmesini istiyoruz… Bundan öteye yapabilecekleri bir şey yoktur. Onları kolay da konuşturmazlar zaten. Meclis'te konuşabilmek için etkili bir gruba sahip olmak ve bir de Meclis'in adabını bilmek lazım. En deneyimli olan Ahmet Türk'tür. Yapmaları gereken şudur: Biz hareketi nasıl örgütlü bir Türkiye partisine dönüştürürüz? En baştan PKK ile anlaşmalılar, PKK'ya diyecekler ki, biz geleceğimizi Türkiye'nin demokratikleşmesinde görüyoruz, o halde bunu sağlayacak bir hareket oluşturalım. Artık silahlı mücadeleyi bırakacaksın, dağdan çekileceksin ve başının çaresine bakacaksın...
Tabii.
DTP'nin dindarlık politikası yok. Kendileri de fiilen dinsel pratik içinde olan insanlar değil. İçlerinde namaz kılan tek tük vardır. Fakat dine ve dindara karşı da tek bir kelime ağızlarından çıkmıyor. Ama taban din eksenli bir partiyi tercih eder. Bugüne kadar tepkisel oyları aldılar ancak gün gelir o tepkiler de biter, oylar da gider. Benim de yaşamam lazım, oğlum ölmüşse ölmüş, evim yıkılmışsa yıkılmış, artık yeni bir ev, yeni bir gelecek kurmak zorundayım der halk.
PKK, DTP'nin dizginlerini eline alırsa daha fazla ileri gidemezler, tıkanır kalırlar.
Öyle lanse etmek istiyorlar. "Ne kazanım varsa bunları sağlayan benim, bu hareketi örgütlenmeyi sağlayan benim" diyor. Mandela gibi bir lider olmak istiyor. Türkiye toplumunda böyle algılanmıyor ama Kürtlerin içinde -çoğunluk olmasa da- Öcalan'ı böyle algılayanlar var.
Oylardan belli değil mi…
Hiçbir şey değişmezdi. Sayısal bakımdan daha fazla temsil edilirlerdi. Cumhurbaşkanının seçimi gibi konularda daha belirleyici olurlardı ama daha öteye bir fonksiyonları olmazdı.
Kürt partisi olacağız, Türkler ilericiyse, demokratsa gelsin bize katılsın, bizim haklarımızı savunsun derlerse ki bu çok yanlış bir tutumdur, daha baştan kaybederler
Evet, Kürtlerin de içinde bulunduğu Türk aydınlarıyla, demokratlarıyla, devrimcileriyle azami bir programda birleştiği, demokrasiden çıkarı olan tüm kesimlerin üzerinde mutabık olacakları bir program oluşturacaksınız. İnsanları sadece kendi safınıza çekmeye kalkarsanız olmaz. Herkes, mutabık oldukları ortak programın yaşama geçmesi için uğraşacak. İdealin bir Kürt devleti kurmak mıdır, onu bırakacaksın, idealin sosyalist-komünist devlet kurmak mıdır sözünü dahi etmeyeceksin. Önündeki hedef Türkiye'de demokrasiyi layıkıyla kurmak olmalı.
Zor, bunu ancak Türkler yapabilir… Karizması olan sosyal demokrat Türk liderlerin öncülüğünde…
O unsurlar her zaman vardır. Savaş kışkırtıcıları var tabii, savaştan çıkarı olanlar bunlar. DTP'yi provoke etmek isterler. Onlardan devletin içinde de dışında da mevzilenmiş olanlar var. Hatırlarsınız bir Şemdinli çetesi çıktı, içinde üst düzey subaylar vardı. Yargılandılar, cezalar aldılar ama sonunda beraat ettiler… DTP üzerinden Kürt siyasetini büyük bir sınav bekliyor. Çok akıllı ve çok uyanık olmaları lazım. Kürtlerin hata yapmasını bekleyenler var. DTP'nin Meclis'te olması esasında Türkiye'nin şansıdır. DTP'liler de İmralı'nın koşullarını gündeme getirerek yanlış yaptılar; zamanı ve zemini seçemiyorlar. DTP'liler bütün güçleriyle evrensel bir demokrasinin bu ülkede kurulması için çalışmalılar.
Meclis'teki Kürt siyasetinin teorisyenliğini kimler yapıyor?
Yok öyle bir teori
Teorisi olmayan bir siyaset, Kürtüz, varız diyorlar. Tamam Kürtsün varsın ya sonrası…
Şerafettin Elçi bir hareket oluşturmuş ama seçime katılmadı. Kemal Burkay yurtdışında, bir partisi var başında Abdülmelik Fırat var. Bunlar federasyon istiyorlar ama bunun nasıl olacağını da söylemiyorlar. Geçenlerde dernek kuran bir arkadaşımız tanıtım toplantısı düzenledi, Kürt hareketinin önde gelen aklı başında isimlerini çağırdı. Ben de gittim. Geleceğiz dedikleri halde Ahmet Türk'ler katılmadı. Orada şu soru çıktı; Kürtler bir halktır, tamam Ermeniler de bir halktır, Yahudiler de bir halktır. Peki ama Kürtler nasıl bir halktır, sömürge midir, azınlık mıdır? Bunu açıklamak lazım. Türkiye'de 10 milyon Kürt varsa bunun üçte birinden çoğu batıda yaşıyor. Federasyona izin verseler ne olacak? Orada da sordum, batıdakilerden vaz mı geçeceksiniz, onları asimilasyona terk mi edeceksiniz? Net bir görüşleri, programları yok.
AKP'nin devletle olan sorunlarını çözmesi lazım. O sorunları çözmeden ikincil sorunlara el atamaz. Ordu ve ordu adına siyaset yapan CHP'yi kastediyorum. CHP ile olmasa da ordu ile ilgili bir şeyler yapılabilir. Militarizm var olduğu müddetçe Kürt sorunu da çözülmez. Kürt sorunu çözülmeden ne demokrasi olur ne de AKP varlığını sürdürebilir, yavaş yavaş teslim olur. AKP Kürt sorununu çözmeyi acil hedef haline getirmeli.
Tabii ama o bilinç varsa…
Sezer, Meclise giren parti liderlerini Köşk'e davet edip tebrik etti, DTP'yi muhatap almadı. Bu yok sayılmak anlamına mı geliyor?
Bu Cumhurbaşkanı'nın tamamen ideolojik bir çizgiye angaje olduğunu, Türkiye'nin bütünlüğünü gözeten bir politika izlemediğini, Türkiye'nin birliğini, bütünlüğünü sağlayacak o makamı layıkıyla temsil edemediğini gösteriyor. Biliyorsunuz Nobel alan Orhan Pamuk'u bile çağırıp tebrik etmedi…
Şu anda Öcalan ne kadar etkili?
Ağırlığı var.
Öyle sanıyorum ki bu isimlerin belirlenmesinde partinin içinde PKK ile ilişkisi olan etkin kişiler var.
Tabii, Ahmet Türk tek başına karar verebilecek konumda değil. O genel söylemleri söylemekle yükümlü...
Gül'e kesinlikle oy vermeliler. Sadece kendi sorununuza odaklı yaşarsanız olmaz, sorunları çözücü bir tavır almalılar.
Sonuç alamayacaklarını onlar da biliyorlar ama bunu söylemek zorundalar.
Gayet tabii. Gazetelerde Öcalan'a atfen "benim sayemde o koltuklara oturdular, hiçbir şey yapamıyorlar" gibi sözler yayınlandı.
Eskiden beni ve bazı arkadaşları çağırıp istişare ederlerdi. Şimdi bir dışlama var. Makul Kürt aydınlarıyla istişare etmek istemiyorlar.
Öyle algılıyorum ama bunu söyleyebilecek nesnel bilgi yok.