|

TESEV Başkanı Can Paker: Türkiye artık geri döndürülemez

TESEV Başkanı Can Paker; “Orta sınıf uyandı. Sivil-asker bürokraside orta sınıfın değişim, tam demokrasi ve AB taleplerine karşı koyma gücü kalmadı. AK Parti kapatılsa da bir şey değişmez, Bu tabloyu gören Başbakan Erdoğan biraz daha rahatlamış durumda” diyor.

Mehmet Gündem
00:00 - 12/05/2008 Pazartesi
Güncelleme: 02:14 - 12/05/2008 Pazartesi
Yeni Şafak
TESEV Başkanı Can Paker:  Türkiye artık geri döndü
TESEV Başkanı Can Paker: Türkiye artık geri döndü
Size rağmen…

Türkiye kendine rağmen değişiyor.

Darbelere, muhtıralara, hukukun siyasallaşmasına, dokunulmaz alanların çokluğuna, sorunlar müzesi haline gelmemize, ulusalcı hipnozlara, bürokrasi ve sermaye merkezli demokrasinin yalnızlaştırılma çabalarına rağmen değişiyor.

İradeyle ve bilinçle girilmiş, yol haritası belirlenmiş “değişim” yani; yeni vizyonla kendini yenileme, sorunlarıyla yüzleşme, potansiyelini görme, dinamiklerini harekete geçirme, toplumunu heyecanlandırma, çağını okuma ve korkuyla içe kapanmaktan kurtulup gerekli donanımla dışa açılma, küresel aktör olma…

Potansiyeli büyük, vizyonu küçük ülkeler dışa açılamadıklarından, zamanla ya cuntaya teslim oldular ya da sömürge haline geldiler.

Türkiye'de, siyaset, kurumlar, sivil toplum, bireyler zihni kalıplarını yenileme çabası içindeler. Çizilmiş dar alan artık hayata karşılık gelmiyor.

“Devlet adına” iddiasıyla kimi kurumlar direniyorlar.

Mesnetsiz iddianameler hazırlanıyor, andıçlar yazılıyor.

Bazıları da “devlet kartını” kullanıp bireyi, toplumu susturmak ve değişimi dinamitlemek için başka yollar deniyorlar.

Türkiye size rağmen, değişiyor, gelişiyor, kendine geli-yor, güçleniyor, cazibe merkez oluyor...

Ulusal hipnoz dönemi seansında saat son kez sallanıyor…



Kaç defa andıçlandınız?

İlk defa gördüm ama kaç sefer bu tür dosyalara girdiğimi bilmiyorum.

Sizi etkiledi mi?

Çok ciddi bulmadım. İnsanın hayattaki bütün ilişkilerini alt alta yazmak istihbarat değildir. Yeni network ağ teorisi sonuçlarına göre dünyadaki her insan birbirine altı kademeden sonra erişebilir. Çin'de yaşayan biri ABD başkanına altı tanışıklık kademesine göre erişiyor ama bu onun başkanı etkileyeceği anlamına gelmez. Önemli olan ilişkilerin şeklini bulmak.

Andıç sonuçta provokatif bir metin...

Evet, amacı da odur zaten. Çeşitli kurumlarla, Robert Kolej'le, İstanbul Sanat Vakfı'yla, TESEV'le (Türkiye Ekonimik ve Sosyal Etüdler Vakfı) ilişkilendiriyorlar, sanki gizli bir faaliyet yürütülüyormuş gibi.

Sabetaycı olduğunuz iddiası da var.

Hiç alakam yok. Çocukluk arkadaşım ve sonra sekreterim olan bir hanımın oğlu kendi ailesiyle olan nefret ilişkisinde beni nedense Sabetaycı olarak yazmış. Bu deli saçmasını da andıça koymuşlar.

Hedef ne?

Liberalliğe ve AB'ye karşı olanların provokasyon olarak böyle bir şey yapması mümkün.

TESEV TRUVA ATI DEĞİL

Sizi ve TESEV'i Truva Atı gibi gösteriyor.

Bu Sabetaycılıktan biraz daha mantığa sığıyor. TESEV üç konuda çalışıyor; demokratikleşme, dış politika, yerel yönetimler. Biz bu üç alanda da Türkiye'nin en dokunulmaz konularına dokunduk. Kürt konusuna, başörtüsüne, imam hatiplere, azınlıklar konusuna girdik. Annan Planı'na destek verdik. Demokratikleşme ve Avrupalılaşmayla ilgili çalışmalarımızı, işine gelmeyenler Truva Atı olarak düşündüler.

İddia edildiği gibi Soros'un uzantısı mısınız?

Hayır, Soros'la olan ilişiklerimizi de daha önce rakamlarıyla anlattım...

Bütün bunlar Mart 2006'da Genelkurmay İkinci Başkanı Işık Koşaner'e sunulan; “ABD'nin ve AB'nin yönlendirdiği STK'ları faaliyetleri ve bunlara karşı alınacak önlemler” başlıkla rapordan.

Genelkurmay'ın bunu ciddiye aldığına inanmıyorum.

Büyükanıt TESEV'i eleştirmiş, bazı çalışmalarını TSK'yı yıpratmaya dönük değerlendirmişti.

Güvenlik güçlerinin demokratik denetimi konulu çalışmayı merkezi Cenevre'de olan ve hükümetlerin üye olduğu bir kuruluşla birlikte yapmıştık. O çalışma, bütün güvenlik güçlerinin kontrole ihtiyacı olduğunu, bunun büyük ölçüde parlamento tarafından yapılması gerektiğini belirtip nasıl yapılacağı üzerineydi.

ORTA SINIF DEMOKRASİ İSTİYOR

Genelde her şeyi kontrol eden silahlı bürokrasinin kontrol edilmesini, sorgulanmasını önermek elbette tepki oluşturur…

Bu Türkiye'nin sosyolojik ve tarihsel gelişmesiyle ilgili. Türkiye'deki siyaset büyük ölçüde iki düzeyde gerçekleşti. Bir, üst düzey asker-sivil bürokrasinin karar verdiği düzeydir ki, Kürt sorunu, Müslümanlarla ilgili durum, AB, Kıbrıs orada karar verilir. İkincisi de alt düzey. Burada ise siyasi partiler yer alır ve ekonomiye karar verilir. Fakat bu süreç hızla değişiyor.

Bu değişim ne zaman başladı?

Özal'la başladı. 2002 seçimleriyle ivme kazandı.

Toplumda ne oldu da değişim ivme kazandı?..

Orta sınıfın gelişmesine paralel yükselen demokratikleşme isteği var. Bir de Sovyetler Birliği'nin yıkılmasıyla Türkiye'den demokratikleşme talebi oldu. O zaman hiçbir Batı ülkesi Türkiye'ye 'aman demokrat olun' demedi. Askeri darbe geçirdik kimse sesini çıkarmadı. Sovyetler'den sonra ise demokrasiye vurgu yapmaya başladılar.

2007'yi demokraside bocalama yılı olarak yaşadık. Kapatma davası geldi, siyasi alan tehdit altında. Bu bürokrasinin değişime direnci midir?

Bu asker-sivil bürokrasinin siyasi gücünü kaybetmesi sürecine olan dirençtir.

Yargı da siyasi muhalefet yapıyor.

Bu yapıyı asker-sivil bürokrasi olarak görüyorum. Toplum büyük ölçüde köylüyken belki bu yapı işlevseldi ama toplum çok değişti. Bugün bu zihniyet, bu tarz yönetim cevap veremez. Kendini yenileyememiş bürokrasi, iktidarını da kaybetmemek için birtakım hareketler içinde olur. Yaşadıklarımız sürecin iniş çıkışlarıdır. Türkiye otoriter yapıdan birey özgürlüklerine önem veren yönetim yapısına doğru yol alıyor.

Yolun neresindeyiz?

Ortasında bir yerde. Bu açıdan baktığınızda kapatma davası siyasi süreç açısından çok önemlidir ama tarihsel gelişme bakımından hiç de önemli değildir.

TÜRKİYE'NİN ROTASI DEĞİŞMEZ

AK Parti'nin en büyük başarısı neydi?

Sonradan yavaşlattığı AB süreci. Türkiye'yi sınırların dışına taşımak çok önemli. Olli Rehn “Biz kapatma davasıyla ilgiliyiz” dedi.

Savunma metnini nasıl buldunuz?

İddiaları yetersiz bulup reddediyor. Başbakan, savunma değil, cevap diyor.

İddianame size ne söyledi?

Bu siyasi mücadelenin parçasıdır.

Bu kadar çalıştığınıza göre sistemi tanırsınız, AK Parti'yi kapatır mı?

Kapatabilir. Bu da kısa vadede ekonomik ve siyasi açıdan etkili olur. Orta vadede hiçbir şey değişmez, orta sınıf geliştiği için süreç devam eder. Atanmışların ağırlığı daha da azalacaktır.

Kısa vadede Erdoğan'ı tasfiye edebilirler mi?

Ben zor görüyorum. Tayyip Bey kitlelerin sempatisini kazanmış bir lider. Tasfiye olup olmaması biraz da kendisine bağlı. Belki torunlarıyla oturmayı tercih eder…

Hayatı mücadeleyle geçmiş bir lider.

Mücadeleyi bırakacağını zannetmiyorum. Bir de yaşı genç.

BAŞBAKAN FİLOZOFLAŞMIŞ

Başbakan son günlerde sakin gözüküyor, partinin kapatılmayacağı gibi bir kanaati var sanki…

Demokratikleşme talebini görüyor, yükselen orta sınıfın ekonomik durumu bozulmadığı sürece kendisine destek olmaya devam edeceğini de görüyor. Kapanmasa iyi olur, kapanırsa bağımsız seçimle gelir, onu da engellerlerse başka bir şey yapar. Bunu bir süreç olarak gördüğü için Başbakan biraz filozoflaşmış.

AK Parti'yi eleştirenler, Atatürk cumhuriyetinin altını oyduğu tezini dile getiriyorlar. AK Parti, 'Biz Atatürk'ün gösterdiği çağdaş uygarlık seviyesini yakalamak istiyoruz' diyor.

Sihirli bir değnek gibi, kimin eline geçiyorsa. Ben bu durumu siyasetin bir aracı olarak görüyorum, çünkü AK Parti durumunda bir parti birtakım şeyleri değiştirmek durumunda.

Neyi değiştirmek durumunda?

Hukuku değiştirmek, dışa açılmayı sağlamak, özelleştirme mantığını değiştirmek durumunda…

Yani demokrasiyle devleti makulleştirmek gerekiyor.

Devleti hantallıktan kurtarıp daha çağdaş, işlevsel hale getirmek. Türk milleti 1950'den beri ne dine, ne milliyetçiliğe, ne sola rey verdi -ki gençliğim solculukla geçti- sadece iktidarı kendi lehinde kullanacağını zannettiği partiye rey verdi. İktidarı lehine kullanacağına inanmadığı anda da o partiyi indirdi.

Atatürkçülük konusunda sağlıklı bir tartışma mümkün mü?

Atatürkçülüğü tartışarak bir yere geleceğimizi zannetmiyorum. Dünyayı tartışalım, çevrecilik nereye gidiyor, ısınma ne oluyor… başka şeyler tartışalım.

BİZİM SERMAYEDE MENFAAT ÖNDE

Sermaye ve iş çevreleri son süreçte etkin rol almadı

Anadolu sermayesi var, bir de cumhuriyetin kuruluşundan beri olan İstanbul sermayesi, elit sermaye.

Anadolu sermayesinin yeri belli…

Sevdiğinden değil, ekonomik geleceğini iktidarın icraatlarında gördüğünden yanında.

Elit sermayeye gelelim?

Son dönemde Türkiye'deki firmaların değeri 10 misli arttı. Fakat elit sermayenin cumhuriyetin kuruluşunda oluşan yapısı var, bir de Türkiye'de yüzde 30 civarında bir kitlenin laiklik kuşkusu var. Bunlar bir sınıftır, menfaatleri açısından bakar olaya.

AK Parti iktidarına destek vermeyebilirsiniz, fakat demokrasiyi yalnız bırakmak anlaşılır bir şey mi?

Türkiye'de önce kendi menfaatleriniz doğrultusunda davranırsınız, ilkeler sonra gelir. Sermaye eliti sınıfsal durumuna uygun şekilde bakar, ona göre ilişkileri olur.

Bizde hep sınıf penceresinden mi bakılır?

Evet, hiç hayal kurmayalım. Eski düşünce tarzımın getirdiği davranışlarla konuşuyor olabilirim, metodolojik olarak hâlâ Marks'ın doğru, fakat determenizmin yanlış olduğuna inanıyorum. Eski bir Marksist'te determinizmi kaldırırsanız hemen liberalliğe gelir.

Siz liberalizme ne zaman geçtiniz?

Olayların tek bir sebebi vardır felsefesinin yanlış olduğunu gördükten sonra 40 yaşlarımda. Benim geçişim ekonomide aldığım konuma göre değildi.

Eski Marksistler liberalleşmedilerse Kemalizm'in yanında ulusalcı-solcu olarak yer alıyorlar, liberal demokratlar da hükümetin yanında. Bu solun kendi içinde bir fikri hesaplaşması da değil mi?

Ben de öyle görüyorum. Solun uluslararası düştüğü bunalım. Kapsayıcı bir çözüm yok.

CHP neden solu terk etti?

Zamanında CHP taraftarıydık. CHP gerçek anlamda hiç sol olmadı, devletin partisi oldu.

Türkiye'de partiler arasında büyük farklar var mı?

Atanmışların partisi var, bir de seçilmişlerin partileri var.


AK PARTi ORTA SINIFIN ODAĞI

Baykal mahkemeye baskı mı yapıyor?

İlişkileri bilemem ama etkilemek istiyor, 367'de yapmadı mı bunu.

AK Parti'yi neyin odağı olarak görüyorsunuz

Orta sınıfın, orta sınıflaşmanın.

CHP'yi?

Devletçiliğin odağı.

TESEV neyin odağı?

TESEV bir odak olamaz. İşini yapar, bilimsel çalışmalar ortaya koyar. Bizi izleyip fişleme yapanlar bizi değiştiremezler. Toplum da öyle, yüzünü dünyaya döndü. Hem kendi sorunlarını konuşuyor, hem de dünyayı istiyor.

AK Parti için bir yol haritası çizseniz…

Bir partinin yapması gereken şey bir dahaki seçimlerde daha fazla oy almaktır. AK Parti bunu AB yolunda giderek yaptı. Yüzde 34'ten 47'ye çıktı. Yol haritası bellidir… AK Parti'nin AB'yle ilişkisini güçlendirmesi onun dinamiğini güçlendirecek.


Geçen hafta birkaç gazeteci ve Başbakan Erdoğan'a evinizde yemek verdiniz. Çok konuşuldu, çok tartışıldı. Kapatma davası sonrası yol haritasından, davetli listesine kadar…

Bu konuda bir şey söylemek istemiyorum. Tayyip Bey şunu yapayım gibi bir şey söylemedi. Strateji belirleme gibi bir amacı hiç, zaten öyle bir şey de olmadı. Yemekte sohbet edildi. Cengiz de söyledi, oradaki insanlar Başbakan'dan çok kendi aralarında tartıştılar, yani onlar bile bir görüşte uzlaşmış değiller.

Bunun dışarıya yansıması hoş değil.

Evet. Yemeğe gereğinden fazla anlamlar yüklendi… Davet listesi de tartışma konusu yapıldı, bence çok anlamsızdı. Bu bir odak oluşturma yemeği değildi, daha çok aile çevresine verilmiş bir yemekti.


Başörtüsü, laiklik, ulusallık, liberallik Türkiye'de oligarşi içinde saflaşmanın köşe taşları. Egemen olmayanlar bu saflaşmanın neresinde duruyor?

Türkiye yüzde 70 yüzde 30 olarak iki gruba ayrılıyor. Yüzde 30'u bilimsel olarak yanlış ama laik diyelim, yüzde 70'i de muhafazakar. Bu yüzde 30'un yüzde 10'u ulusalcı diğer, 20'si demokrat, hayat standartları yüksek ama bir şekilde laiklik kuşkusu var. Öbür tarafın yüzde 10'u şeriat istiyor, geride kalan yüzde 60 yeni orta sınıfın çeşitli kademeleri. Bunlar dini değerlerini korumakla beraber daha iyi şartlarda yaşamak, çocuklarına daha iyi eğitim vermek istiyorlar. Bu yüzde 20 ile yüzde 60 günlük yaşamda beraberler, bir sorun yok ama karşılıklı kuşkuları sürüyor.

Bunu ne ortadan kaldırır?

Temel olarak ekonomik dinamik kaldırır. Bu tabloyu görüp ona göre yeni sentez üreten lider de geleceğin lideridir

Tayyip Bey dini siyasette kullanıyor mu?

Dini kullanmıyor, sanki biraz daha fazla milliyetçiliği kullanmak istiyor.

AK Parti demokrasi mücadelesini sonuna kadar sürdürecek vizyona sahip mi?

Demokrasi mücadelesini toplumun götürdüğüne inanırım, parti onun bir fonksiyonudur. AK Parti'nin demokratikleşme açısından iyi tarafları da eksik tarafları da var. Ama toplum demokratikleşme taleplerini artırdıkça AK Parti de değişecektir. Demokrasiyi bir ideal olarak görmüyorum, bir toplumsal yapının yansımasıdır.

ORTA SINIF İYİ AMA TEHLİKELİDİR

Toplum korkutulup demokrasiden geri döner mi?

Korkmaz. Orta sınıf çok tehlikeli bir sınıftır. Eğer gelecekten umutlu ise fevkalade demokrat, bireyci, toleranslı olur ama geleceğinden umudu yok ise faşist olur ki Tayyip Bey'in sezgileriyle bunu çok iyi yakaladığını düşünüyorum. O yüzden Tayyip Bey ekonomiye zarar gelmesin diye bakıyor. Onu siyasi olarak en acıtacak şey o. Parti kapansın kapanmasın ama orta sınıfın tepkileri onu rahatsız eder. Ekonomi iyiyse orta sınıf demokrasi ister, bozulursa faşist olur, ne isteyeceği belli olmaz.

Bu süreç Başbakan'ı nasıl etkiliyor?

Sosyal düzenin devamıyla ilgili kaygıları var tabii. Partinin kapanmasına aldırmıyor diyemem, ama tarihsel, sosyal boyutları daha fazla dikkate alıyor.



16 yıl önce