Türkiye'yi tanıma fırsatı bulduğum için kendimi şanslı hissediyorum, çünkü Türkiye çok zengin bir tarihi arşive ev sahipliği yapıyor. Bir tarihçi için bulunmaz bir nimet. Diğer yandan arşivlerde buna dair en ufak bir iz yok iken özellikle Ermeni soykırımına yönelik getirilen suçlamalar beni oldukça yaraladı.
Soykırım olmadığını ispatlamak için ne yapabilirim bilmiyorum. Bu saçmalığa derhal son vermeliler. Tarihte gerçek anlamda tek soykırım var, o da Yahudi soykırımıdır. I. Dünya Savaşı sonrasında Osmanlı İmparatorluğu'nu işgal eden güçler, Türklerin soykırım suçu işlediğini ispatlamak için büyük çaba harcadılar ancak hiçbir kanıt bulamadılar, çünkü yok!
İngilizler İstanbul'u işgal ettikten sonra soykırım suçu işlendiğine dair kanıt bulmak için büyük çaba harcadılar. Osmanlı arşivlerini didik didik ettiler ancak hiçbir kanıt bulamadılar. Arşivlerde olmayan; Doğu Anadolu'daki Ermeni devletini yıkmak için ortaya atılmış bazı sahte belgeler vardı. Bu belgelerin sahte olduğunu bizzat İngilizler de gördü ve artık kanıt aramaktan vazgeçtiler. Bu sahte belgeleri Ermeniler ısrarla kullanmayı sürdürüyor. I. Dünya Savaşı'nın olağanüstü koşulları içerisinde Türkler ve Ermeniler arasında birtakım karşılıklı öldürmelerin olduğu bir gerçektir, kimse bunu reddetmiyor. Ama ben bir tarihçi olarak kanıtlara bakarım. Osmanlıların Ermenilere yönelik böyle bir niyeti olduğuna dair kanıt yok. Eğer böyle olsaydı İstanbul'da, İzmir'de, Halep'te tek bir Ermeni hayatta kalmazdı. Türkler Fransız ve Rus işgalcilere karşı topraklarını korumaya çalıştı. Bana göre topluca yok edilen Ermeniler değil, Müslüman Türklerdir.
Kesinlikle. Katliam Balkanlar'da, Kafkaslar'da ve Kırım'da Türklere yapılmıştır. Bu kesindir ve asıl buna kimsenin itirazı olamaz. Ruslarla birlikte Türkleri arkalarından vurmak isteyen Ermeni örgütler İstanbul ve İzmir'deki varlıklı Ermenilerden para istedi. Bu aileler Ermeni tedhiş örgütüne para vermeyi reddedince örgüt tarafından katledildiler. Ermeni örgütleri kendi insanlarını kanını dökmenin bedelini çok ağır ödedi. Megalomanyak hayalleri 1922'de tamamen çöktü.
Fransa'da belli bölgelerde yaşayan 400 bin nüfuslu bir Ermeni diasporası var. Fransız dış politikasına yön veriyorlar. Büyük bir ekonomik güce de sahipler. Bu uğurda Türkler gibi büyük bir millete iftira atabiliyorlar. Ermeni diasporasının bu sefil iddiası rezillikten başka bir şey değil! Vazgeçmeyecekler, çünkü bu hastalıkla yaşamayı seviyorlar. Ayrıca Ermenistan'ın içinde bulunduğu acınacak durum umurlarında bile değil!
Türkiye benim gözümde Avrupa Birliği'ne üye ülkelerden birisi. Öyle olmalı. Fakat bugün baktığımda Avrupa'nın en büyük ayıbı vize uygulamalarına hâlâ devam ediyor olması. Bu ayıbın son bulması gerekiyor. Diğer yandan Türkiye AB'de en büyük sorunu herhalde Almanya ile yaşıyor. Almanya'da 3 milyonu aşan Türk ve Kürt vatandaşı var. Alman politikacıların yaptığı çalışmalar 'Türk göçmenlerin sayısını nasıl düşürebiliriz?' üzerine yoğunlaşmış durumda. Ayrıca terör çetesi NSU davası Almanya'da ırkçılık sorununu da ortaya serdi. Türkleri dışlayan politikalarında değişiklik olur mu derseniz, bana göre bu hiç kolay değil! Müslümanları sevimsiz gösterme çabası Fransa'da da söz konusu.
Fransa'nın en büyük sorunu Müslümanlar. Ülkedeki Müslümanların sayısı 3 milyonu geçiyor. Bu sayıyla Müslümanlar, Katoliklerden sonra ikinci büyük kitleyi oluşturuyor. Fransız asıllılardan İslamı seçenlerin her geçen gün artması Fransız yönetimini endişeye düşüren bir başka gelişme oluyor. Bu nedenle İslami gelişmeyi kısmen dizginleyebilmek için Müslümanların dini hürriyetlerini kısıtlamaya çalışıyorlar. Bunu da entegrasyon adını verdikleri bir anlayışa dayandırıyorlar. Bu nedenle Türkiye'nin AB ile değil de Rusya gibi doğu bloğu ülkeleriyle çok daha iyi bir partner olacağı kanısındayım.
Türkiye-ABD ilişkilerinin bambaşka bir yakınlık sürecinden geçtiğini söyleyebiliriz. Türkiye'nin Esed rejimine karşı çıkması sadece ABD'yle değil, İsrail'le de ilişkileri olumlu etkiledi. Özetlemek gerekirse Türkiye ABD'nin ne dostu ne de düşmanıdır ama ilişkileri hiç olmadığı kadar iyidir. Bu Türkiye'den çok ABD'nin Ortadoğu politikasını sağlamlaştırması için önemlidir.
Modern Türkiye'nin başlangıcı II. Abdülhamit döneminde başlar. Bunu rahatlıkla ifade edebilirim. Neden derseniz... II. Abdülhamit ilkleri gerçekleştiren, dünü, bugünü değil, ileriyi görme yetisine sahip olan bir padişahtı. İlk elektriği, gazı o getirdi. İlk modern eczane onun zamanında açıldı. İstanbul'un binlerce fotoğrafını çektiren, arkeoloji müzeciliğini başlatan, Azerbaycan okullarında Türkçe yasağını kaldıran, İstanbul boğazı için iki köprü projesini çizdiren, Paris'te İslam Külliyesi kuran ve daha pek çok ilki gerçekleştiren bir padişah olarak tarihe adını yazdırdı. Modern bir Türkiye'nin ilk adımları onunla atıldı.
Hiç şüphesiz ki modern Türkiye'yi sağlam temeller üzerine oturtan lider ise Atatürk'tür. Arapların tarihlerine bakarsanız hiçbir kaynak bulamazsınız. Tarihi kaynaklara Atatürk kadar sahip çıkan, bizzat ilgilenen, hatta notlar tutan bir başka isim daha yoktur. Ama o kaynakların bugün yeterince anlaşılmadığı ve Kemalist olduğunu iddia eden bazı çevrelerce yıpratılmaya çalışıldığı kanısındayım.
Türkiye diğer Müslüman ülkelere örnek model olarak gösteriliyor. Aslında Müslüman ülkelerdeki diktatör düşünce yapısına sahip liderlere de tehdittir demokratikleşen Türkiye. Öte yandan dünya dengeleri de artık değişiyor. Zenginliğin batıdan doğuya kaydığını görüyoruz. Batı medeniyeti bir gerileme sürecine girmiş durumda. Ayrıca Türkiye toprakları Anadolu'nun zengin ve kültürel mirasının üzerine kurulu. Dile kolay Anadolu topraklarının üzerinden 50'ye yakın medeniyet 200'e yakın uygarlık geçmiş. Türkiye dünyada iz bırakan kültürlerden birine sahip. Tüm bu özelliklere sahip bir ülke sizce nasıl gözükebilir? Türkiye etkileyici bir ülke.