|

Türkiye nefes aldı

Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, çözüm süreci ve demokratikleşme paketiyle bölgenin nefes aldığını söyledi. Atalay, 'Hayatı neredeyse yeni yaşıyorlar. İş yerlerinin huzuru var. Hayat canlandı. Türkiye'nin her tarafından insan gitti, yatırım başladı. Korkular gitti' diye konuştu.

Nil Gülsüm
00:00 - 14/10/2013 Pazartesi
Güncelleme: 20:24 - 13/10/2013 Pazar
Yeni Şafak
Türkiye nefes aldı
Türkiye nefes aldı

Türkiye'nin sıcak bir sonbahar geçireceği yönündeki olumsuz kehanet tutmasa da, yoğun bir gündemin yaşandığı da bir gerçek. Her kesim ve parti tarafından büyük önem atfedilen 2014 Yerel Seçimleri yaklaşırken, Türkiye'nin gündeminde pek çok önemli konu başlığı var. Başbakan Erdoğan tarafından açıklanan Demokratikleşme Paketi, bu başlıkların en önde gelenlerinden. Hem yürütülen çözüm sürecine ilişkin içeriği, hem de AK Parti'nin demokratikleşme çalışmalarının yeni bir aşaması olması bakımından paket, kamuoyu tarafından yoğun bir biçimde tartışılmakta. Bu nedenlerle sorularımızı hükümet adına paketi hazırlayan heyetin başındaki isme, Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay'a yönelttik. Atalay, gündeme ilişkin çok önemli açıklamalarda bulundu.

Demokratikleşme Paketi'ni AK Parti'nin 11 yıllık iktidarı içinde nasıl konumlandırıyorsunuz?

Paket açıklanırken de ifade edildiği üzere Demokratikleşme Paketi, bizim bu yönde ne ilk çalışmamızdır ne de son çalışmamız olacaktır. AK Parti iktidara geldiğinden bu yana Türkiye'yi normalleştirme yönünde hep bir gayret içinde oldu. AK Parti dönemi 'demokrasi mücadelesi' dönemidir. Evet, biz 11 yıllık iktidarımızda ekonomiyi iyileştirdik, birçok alanda önemli başarılar elde ettik; ama en önemli hedefimiz ve icraatımız Türkiye'yi normalleştirmek olmuştur.

TÜRKİYE NORMAL DEĞİLDİ
Ülke normal değil miydi?

Değildi. İktidara ilk geldiğimizde Türkiye'nin üçte birinde olağanüstü hâl, yani olağanüstülükler vardı. DGM'ler faaliyetteydi. Bizler de Türkiye'nin antidemokratik yapısından, kendi hayatımızda mağduriyetler yaşayarak bugünlere geldik. Dolayısıyla bizim kafamızdaki en önemli hedef; Türkiye'nin normal, çağdaş bir ülke ve açık bir toplum olmasıydı. Paket de bu çalışmalarımızın yeni bir safhası.

DEĞİŞİMİ TOPLUM İSTEMELİ
Bu değişiklikler neden daha önce değil de şimdi yapıldı?

Sosyal ve siyasal değişim süreçleri çok iyi yönetilmek ister. Benim alanım 'sosyal değişme'dir. Bazen zamanından önce adım atarsınız ve bu değişimler kırılmalar oluşturabilir. Bunun cumhuriyetin ilk yıllarında örnekleri vardır. Tepeden bazı değişiklikler yapılır, ancak toplum buna tepki gösterir. Sosyal değişimi, mümkünse toplumun kendisinin yapması gerekir. Ve siz bunun sadece yasal zeminini oluşturursunuz.

Bu adımlar atılırken toplumun farklı kesimleri arasındaki denge nasıl gözetildi?

Demokratikleşme Paketimiz veya 11 yıllık adımlarımız, bütün toplum kesimlerini ilgilendiriyor. Paket, her kesimden vatandaşımızın özgürlük alanını genişletmeyi hedefliyor. Devlet zamanında pek çok kesimle sorun yaşamış. Bir kesim anadilini konuşamamış, bir kesim inancını rahat yaşayamamış ve vatandaşlarımızın her kesiminde devlete kırgın olmuş çok insan var. Daha doğrusu devlet, vatandaşlarımızın büyük bir kısmının güvenini kaybetmiş. Şimdi biz adeta bir restorasyon yapıyoruz.

ÇOĞU KÜRTLERLE İLGİLİ
Kürtler bu denklemin neresinde yer alıyor?

Bizim 11 yıldır demokratikleşme bağlamında attığımız adımların yüzde 60 kadarı Kürt vatandaşlarımızla alakalıdır. Diğer yenilikler de onları ayrıca ilgilendirir. Bir manada insan hakları manifestosu gibi demokratik düzenlemeler yapıyoruz. Öte yandan da, geçmişte haksızlığa uğramış, zulüm görmüş olan bölgedeki halkı da rahatlatıyoruz. Bu pakete de öyle bakmak lazım.

Paketin çözüm süreciyle bağlantısı nasıl değerlendirilmeli?

Bu paket, geniş kapsamlı olmakla beraber çözüm sürecini ilgilendiren maddeler ağırlıkta. Yalnız altını çizmekte fayda vardır; bunun hiç kimseyle pazarlığı filan olmadı. Çünkü biz insan hakları ile ilgili konularda pazarlık etmeyiz. Her kesimin tekliflerini aldığımız gibi talepleri de alıyoruz. Ama bunun bir pazarlığı olmaz. Öte yandan bu paket sadece çözüm süreci ile ilgili bir paket değil. Çözüm süreci kendi mecrasında yürüyor. Bu paket diğer kesimlere olduğu gibi Kürt vatandaşlarımıza da mesajlar veriyor.

ÇÖZÜM KARMAŞIK DEĞİL
Hangi mesajları içeriyor?

Geçmişte onlar için sorun olan bütün alanları çözüyoruz. Terör örgütlerinin istismar ettiği unsurları da ortadan kaldırıyoruz. Ama terör örgütü veya BDP kesimi çözüm süreciyle ilgili her şeyi bu paket üzerinden değerlendiriyor. Ama bu doğru bir yaklaşım değil. Çözüm sürecinin özü başından itibaren şu şekilde; şiddet, terör bitecek, silahlar bırakılacak, bütün sorunları siyaset kurumu oturup çözecek. Bu hiç de karmaşık değil, işin özü bu. Bunun peşinden örgüt mensuplarının eve dönüşüyle ilgili devletin neleri yapacağı da aşağı yukarı bellidir. Önemli olan silahların bırakılmasıdır.

Bir zamanlar Kürtçe yasaktı
Demokratikleşme Paketi, Kürt halkının beklentilerine cevap verir mahiyette mi?

Bu paket bütün Kürt vatandaşlarımızın hak ve hukukları ile ilgili günlük hayata ilişkin rahatlamalar getirmekte. Eskiden Kürtler, bir kaseti bile saklayarak dinlerlerdi. Şimdi televizyonlar yayında. Bir zamanlar bu ülkede Kürtçe konuşmak yasaktı, cezası vardı. Şimdi ise devlet, 'ben size kendi okulumda dilinizi öğreteceğim' diyor ve öğretiyor da. O günlerden bu günlere gelindi. Şimdi de özel okullarda eğitim imkanı doğdu. Bunlar çok önemli adımlardır.

SABIRLI OLUNMALI
BDP'den ve Kandil'den birbirine paralel biçimde paketi eleştiren açıklamalar geliyor. Bölge halkı da bu minvalde mi düşünüyor?

Yürüttüğümüz süreç çok ciddi ve zor bir süreç. Bu süreci yürütenler çok sabırlı olmalı ve erken konuşmamalı. Başka niyetleri varsa bilemeyiz. Ama çözüm samimiyeti ve kararlılığı varsa bu çok özen ister. Bakın biz hükümet olarak Başbakan'dan başlayarak hepimiz bu konuda çok dikkatli bir üslup içindeyiz. Çözüm sürecini zedeleyecek bir cümlemiz yok. Çünkü hükümet olarak çok samimi ve kararlıyız. Biz zaten kimseyi aldatmayız. Bir işi yürütürsek doğru dürüst yürütürüz; söz verdiysek, sözümüzde dururuz.

Demokratikleşme Paketi'nin en önemli reform maddelerinden birisi de başörtüsü ile ilgili düzenleme... Zamanlaması tartılışıyor...

Örtülü kardeşlerimiz çok acılar çekti. Hepimiz yüreğimizde bu acıları çektik. Evet, kimileri '11 yıldır hükümettesiniz, niye bu kadar zaman sonra bu değişikliği yaptınız' sorusunu sorabilir. Cevabı işte budur. Şartlar bugün olgunlaştı. Neredeyse toplumun tüm kesimleri bu değişikliği kabul etti ve bu mesele tartışılan, toplumsal gerginlik oluşturan bir şey olmaktan çıktı. Artık herkes bu düzenlemenin ne kadar tabi bir insan hakkı olduğunu görüyor. Biz, toplumsal değişmelerde gerginliklere meydan vermeme, toplumda rahatsızlık oluşturmama ve toplumla mutabakat içinde, toplumun büyük kesiminin kabullenebileceği bir üslupla ve zamanlama ile bu değişimleri gerçekleştirmeye çok önem verdik. Bu konuda da yaptığımız budur. Bu paket olgunlaşan bazı konuların yasal ve mevzuat düzenlemesine kavuşturulmasıdır.

Merak edilen hususlardan birisi de Alevilerle ilgili maddelerin neden pakette yer almadığı oldu. Bu hususta büyük bir beklenti oluşmuşken bu kesimin beklentileri neden bu pakette yer almadı?

Bu paket tabi daha geniş olabilirdi. İçinde başka reformlar olabilirdi. Biz, benim koordinasyonumda bir grup olarak yaz aylarından bu zamana kadar çalıştık. Belki dışarıdan bakıldığında bu iş kolay görünüyor olabilir. Ama işin aslı öyle değil. Ortaya çıkan her bir maddenin altında çok sayıda dosya var. Çünkü her bir maddenin toplumsal analizleri, siyasal yansımaları, ihtimalleri, bu yasalarla ilgili geçmiş uygulamaları ve -yerel dil ve lehçelerle ilgili maddede olduğu gibi- uluslararası uygulamaları da inceleyerek dünyanın bu meseleyi nasıl çözdüğünü çalışarak bu maddeler oluşturuluyor. Maddeleri bu titizlikle çalışırken bazı maddeler olgunlaşamıyor. Dolayısıyla, pakette yer alacak kadar olgunlaşmayan, karara bağlanamayan maddelerin üzerinde biraz daha çalışmak gerekiyor. Bu pakette yer alması beklenen ve yer almayan maddeler henüz o olgunluğa erişemedi.

Yepyeni bir hayat başladı
Çözüm sürecinin ilk etapta bölgeye yansıması ne şekilde oldu, somut değişimlerden bahsetmek mümkün mü?

Bölge bu ilkbahardan bu yana ilk kez nefes aldı. Hayatı neredeyse yeni yaşıyorlar. İşyerlerinin huzuru var ve orada hayat canlandı. Türkiye'nin her tarafından insanlar oraya gitti, yatırımlar başladı. Köylerine, arazilerine rahatlıkla gider oldular, korkular gitti. İnsanlar bu hayatın lezzetini tadarak yaşamak istiyor.

Vefa var kriz yok
Hem Cumhurbaşkanı Gül hem de Başbakan Erdoğan'la hukukunuz çok eskilere dayanıyor. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Gül ile Erdoğan arasında bir kriz yaşanabilir mi?

Bu partiyi ve buradaki çalışmayı bilenler olarak kriz ve sıkıntı kelimelerin anılmasını arzu etmem. Herkes bilir ki, burada bir kriz ve sıkıntı olmaz. AK Parti'de özellikle Başbakanımız, cumhurbaşkanımız bu hareketin başlatıcıları. Tüm çalışma arkadaşlarımızda, hepimizde bir dava ahlakı vardır. Burada kriz arayanlar, bekleyenler AK Parti'nin kuruluşuna, ilk hükümetimize, sonra Tayyip Bey'in Siirt'ten seçilişine ve yapılan değişikliğe, cumhurbaşkanlığı seçimine baksın. Burada vefa vardır, dostluk vardır, kardeşlik ve sadakat vardır. Dolayısıyla AK Parti'de hiçbir kriz olmaz. Zamanı gelince herkes sürecin ne kadar iyi ilerlediğini zaten görecektir.

İran'la birliktelik imkansız
Gündemin önemli başlıklarından birisi de Suriye. Bu konuda yapılan eleştiriler ve süreci yönetme konusunda hükûmetinize yönelik hücumlar söz konusu. Suriye konusunda son durum ve pozisyonunuz nedir?

Suriye ile ilgili başından beri biz çok açık bir politika izliyoruz. Arap Baharı ve sonraki süreçte de olduğu gibi biz her zaman halktan yanayız. Zulme ve haksızlığa her yerde karşıyız. Ve Suriye'de büyük bir zulüm, kıyım sürüyor. Türkiye'de bulunan Suriyeli mültecilerin sayısı 600 bini buldu. Ben onları gördükçe dayanamıyorum. Ve biz bu konuda haklı bir yerdeyiz.

İran ile Suriye konusunda bir çelişki yaşanıyor. İran'ın Suriye konusundaki tavrı ve bu ülkeyle şu anki ilişki düzeyimiz hakkında neler söylersiniz?

İran, Suriye konusunda baştan sona yanlış bir politika izledi ve bunu zerre kadar onaylamıyorum. Bu politikayı haktan yana, hukuktan yana olan bir insanın onaylaması mümkün değil. Benim kendi kanaatim İran'ın, Suriye meselesinde zalimden ve zulümden yana bir politika izlediğidir. Tabi Türkiye-İran ilişkileri devam ediyor ve köklü bir geçmişe sahip. Mesela yakın zamanda Cumhurbaşkanımızın, Dışişleri Bakanımızın İranlı mevkidaşlarıyla görüşmeleri oldu. Hükümetimizin İran'la ilişkileri, temasları ayrıca yürütülüyor. Ancak Suriye politikasıyla ilgili olarak bizim ortak bakabileceğimiz hiçbir noktanın olamayacağını ben kendim söyleyebilirim.

10 yıl önce