|

Türkiye tecrübesiyle gurur duyuyoruz

Tunus'ta devrimden sonra iktidara gelen Nahda Hareketi'nin lideri Raşid Gannuşi, 'Türkiye, hem kalkınmada hem de demokrasi ve insan haklarında büyük gelişmeler gösterdi. İşte İslam budur. Müslüman Türkiye tecrübesiyle gurur duyuyoruz' dedi.

Ayşe Böhürler
00:00 - 3/03/2013 воскресенье
Güncelleme: 23:15 - 2/03/2013 суббота
Yeni Şafak
Türkiye tecrübesiyle gurur duyuyoruz
Türkiye tecrübesiyle gurur duyuyoruz
Güleryüzlü ve eşitlikçi lider

Mart ayı ile birlikte kadın gündemi, Arap Baharı''nın da etkisi ile birlikte İslam toplumlarında kadına bakış üzerine yoğunlaşmış durumda. Tunus, Arap Baharı''nın öncü ülkelerinden biri olarak bu konunun en fazla tartışıldığı ülkelerden. Bunda ülkenin 1956''dan beri İslam dünyasının kadın hakları konusunda öncü (İslamcı kadınlar hariç) ülkesi olma iddiasının payı büyük. Tunus''ta demokrasi iki yıldır hayat bulmaya çalışıyor. Bu süreçte Tunus''ta tüm bakışların çevrildiği isimlerden birisi ise Şeyh Raşid Gannuşi.

HEM SAYGI HEM ELEŞTİRİ

Gannuşi ile röportaj yaptığımızda Şükrü Belayid suikasti olmamış, parlamento feshedilmemişti. Solcusu, İslamcısı, ortacısı, eski rejimcisi bir çok kadın, kadın meselesinde Gannuşi''yi işaret ediyordu. Hem saygı görüyor, hem eleştiriliyordu. Sosyalist seküler kadın hareketinin önemli sesleri Gannuşi''nin ''çok eşlilik'', ''kadının liderliği'' gibi konularda İslamcıları etkilediğini, kadın hareketinin geriye gitmesine sebep olduğunu söylüyorlardı. İslamcılara göre ise bu suçlamalar Paris odaklı medyada üretilip yayılıyordu. Gannuşi''nin kadın konusunda yazdığı kitaplar, hayatı ortadaydı. Daha 1980''lerde kadın haklarını savunan kitaplar yazmış, İslam dünyasının en modern görüşlerine sahip liderlerinden birisi kabul ediliyordu.

Dostların yoğun desteği ile randevu aldık. Nahda parti binasının en üst katında, mütevazı çalışma odasında yorgun günün ardından sorularımızı sıraladık. Kadın konusunda son derece güler yüzlü eşitlikçi bir lider vardı karşımızda. Söyleşimizi Arapça''dan Münibe Altıparmak çevirdi.

Tunus kadın haklarında ileri bilinirdi. Gerçekten öyle miydi? Kadınların devrim öncesindeki durumları nasıldı?

Tunus''taki diktatör rejimin kurbanlarından birisi de kadındır. Rejimin zorbalığıyla erkeklerden fazla karşılaştılar, hapse atıldılar. Daha da zor olanı ise erkekleri hapsedildiğinde, hem kadının hem erkeğin rolünü üstlenmiş olmalarıdır. Yirmi yıldan fazla olan cezaevi tecrübem esnasında gözlemledim ki diktatörlük karşısında direnebilen erkekler, arkalarında direnen kadınları olan erkeklerdi. Cezaevinde çöken her erkek dışarıda ailesinin çökmesi sebebiyle bu çöküşü yaşamıştır. Erkekler cezaevlerinden çıktıklarında eşlerine çok şey borçlu olduklarını hissettiler.

KADINLARA BASKI VARDI

Eski sistemin aldatmacalarından biri de ''modernlik ve kadının özgürleştirilmesi''' idi. Çoğunlukla bu, şekilde kalan bir özgürlüktü. Özellikle köylü kadın baskıya maruz kalıyordu. Rejimin saygı gösterdiği kadın salonların ve kutlamaların parçası olan kadındı, direnen kadın değildi. Çünkü onlar kadın haklarını hak etmiyordu, baskıya maruz kalıyorlar ve başörtüleri çıkarttırılıyordu. Hatta çocuğunu hastaneye götürdüğünde başını açması şart koşuluyordu. Binlerce kadın dinini muhafaza ettiği için okullardan ve işlerinden atıldılar.

Arap Baharı sonrasında neler değişti?

Devrimden sonra kadının önemli bir yeri ve itibarı oldu. Her şeyden önce erkekler, direnişlerinden dolayı onlara minnettarlar. Devrimden sonra biz kadın ve erkek ayrımı yapmadan, insan haklarından konuşuyoruz. Başörtülü ya da başörtüsüz ayrımı da yapmıyoruz, kadın ya da erkeğin, dindar olsun olmasın insan haklarına ve herkesin bu haklara sahip olması gerektiğine inanıyoruz. Kadının önceki dönemde sahip olduğu eşitlik hakkı gibi hakları destekledik, teyit ettik; devrimden sonra bu haklar değişmedi. Çünkü bu haklar insanî ve İslâmî haklardır.

EŞİTLİK Mİ TEKAMÜL MÜ?
Yasalarda ''eşitlik'' yerine ''tamamlayıcılık'' tanımının getirilmesinin kazanılmış hakları yok edeceği söyleniyor. ''Tamamlayıcılık'' demenizin sebebi nedir?

Halkı bu şekilde korkutmayı denediler. Nahda''nın özgürlüklere karşı tehlike oluşturduğu, kadın hak ve özgürlüklerine karşı olduğu gibi korkuları basın yoluyla yayma yoluna gittiler. Nahda''nın tamamlayıcılığı savunduğu doğrudur, çünkü ''tekâmül''' kelimesi Arapçada birbirini tamamlamak ve ortaklaşmak anlamlarına gelir, Kuran-ı Kerim''de de şöyle belirtilmiştir: ''Onlar, size örtüdürler, sizde onlara örtüsünüz.

ÇOK EŞLİLİK FARZ DEĞİL

Çok eşliliğe onay verdiğiniz, bunu yaygınlaştıracağınız da bir başka söylence olarak dillerde dolaşıyor.

Biz bu konuda 1988 yılındaki aile kanununu kabul ettik ve bu kanun çok eşliliği yasaklıyor. Biz de bu kanunu İslâmî kabul ettik çünkü bu kanun İslâmî bir içtihattır ve Tunuslu alimler tarafından hazırlanmıştır. Çok eşlilik farz değildir. Aksine savaş halinde ya da milyonlarca kadının eşsiz kalması gibi özel durumlardaki istisnai bir çözümdür. Normal şartlarda kadın tabii olarak, tek eş olarak kalmak ister. Bunu sorun olarak görmedik. Bu kanunu olduğu gibi, bağımsızlığımızdan beri uygulandığı şekliyle bırakmaya karar verdik. Bu kanuna muhalefet ettiğimiz iddia edilemez.

KAPİTALİST BAKIŞ HATALI
Müslüman kadına batılı bakışı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Kadının istediği gibi giyinmesi hakkıdır. Nikap takarak yüzünü kapatabilir, yüzünü açabilir, başını açabilir. Bunlar kadının özgürlüğüdür. Ama onlara göre özgür kadın, kapitalist felsefe kapsamında çalışan, çocuk doğurmayan kadın. Çünkü kadının çocuk doğurması, kadından erkekten istifade ettiği kadar istifade etmek isteyen kapitalist felsefeyle uyuşmaz. Kadının hamilelikle, doğumla, çocuk emzirmekle kaybedeceği vakit kapitalist sistemin zararınadır. Bu yüzden kürtajı destekliyorlar, hamileliği engelleme yollarını yayıyorlar. Kadının tabiatını yaşamasına izin vermiyorlar.

Türkiye ile gurur duyuyoruz

Geçmişte Türkiye''deki radikal laik kesim ilginç bir şekilde kadınların üniversitelere girmesini yasakladı, eğitimini yasakladı, parlamentoya girmesini yasakladı, cumhurbaşkanlığı köşküne girmesini yasakladı. Bu laikler için onur kırıcı bir durum. Ve Türkiye''deki İslami hareket kadını savundu, eşitliği savundu. Kadın isterse başını örter, istemezse örtmez ama örtmesi onun cumhurbaşkanlığı köşküne gururla girmesine, üniversiteye girmesine, parlamentoya girmesine, gazeteci ya da yazar olmasına engel değildir.

Türkiye örneğiyle gurur duyuyoruz. Müslüman Türkiye örneği kalkınmada da önemli bir örnektir. Çin''den sonra kalkınma oranı en yüksek ülke Türkiye. Eskiden Türk Lirası sıfırlardan ibaretti, zengin birinin milyonları vardı ama bir değeri yoktu. Adalet ve Kalkınma Partisi, Türk Lirası''nı dünyada değeri olan bir para birimi haline getirdi. Sadece bunlar değil tabii ki. Demokrasi ve insan hakları alanında da ciddi gelişmeler yaşandı. Kadın ve erkek özgürleşti. Müslüman Türkiye, kalkınma alanında gelişmeler gösterdiği gibi demokratik alanda ve insan hakları alanlarında da büyük gelişmeler gösterdi. İşte İslam budur ve biz Müslüman Türkiye tecrübesiyle gurur duyuyoruz. Son olarak İslam''ın lehine gerçekleştirdiği katkılarından dolayı Türk halkını kutluyorum.


Tunus''ta Nahda hareketi vekillerinin yarısı kadın
Arap Baharı sonrasında kadınlar yeni iktidarda yer alabildiler mi ?

Seçimlere girdik ve seçim kampanyamızda kadınlar yardımcımızdı. Aktif şekilde kampanyamıza katıldılar. Her kapıyı çaldılar ve her eve hareketimizi taşıdılar, anlattılar. Bu şekilde toplum hareketimizi tanıdı. ''Kadının kurucu meclisteki sandalye sayısındaki eşitliği'' konusu meclise sunulduğunda bazı laikler karşı çıkacağımızı zannettiler. Biz bunu destekledik ve kadın liderlerden bir nesil çıkarmak için fırsat olarak gördük. Nahda hareketinin parlamentodaki 89 vekilinden 43'' ü yani yaklaşık yarısı kadındır. Diğer Partiler ise meclise çok az sayıda kadın vekil taşıyabildi ve sayıları yaklaşık 10 kadar.

LAİKLER BİZİ HAZMEDEMEDİ
Tunus''da kadın hakları aktivistleri ise tam tersi, kadın haklarında bir gerilemeden söz ediyor ve buna sizin sebep olduğunuzu söylüyorlar. Neden?

Öncelikle şunu çok iyi idrak etmelisiniz ki şu an Tunus''ta çok gergin bir siyasi çekişme var ve bu çekişme objektiflikten çok uzak. Çünkü demokratik tecrübemiz çok yeni, demokratik süreçte ikinci yılımız. Nahda ülkedeki en büyük parti. Bu yeni bir şey ve bu durum ülkeyi elli yıldan fazla yöneten laiklerde şok etkisi yaratmıştır. Bu sürede İslami hareket siyasi arenadan uzaktı, ya hapislerde ya sürgünde ya da yeraltında gizlice yaşıyordu. Aniden devrim geldi, rejimi düşürdü ve İslami hareket ülkede lider oldu. Bunu düşen rejim bir tarafa, laikler de hazmedebilmiş değil. Bu nedenledir ki seçimler de yaklaştığından dolayı şu an Nahda hareketini karalamak için bütün silahlar kullanılıyor. Selefilikle hükümet arasında çatışma olmasına rağmen Nahda selefilikle ilişkilendiriliyor.


İslam ve Batı çatışması algısı hatalı

Ben batıya sığındığımda beni savunan insanlar buldum. İnsan hakları kuruluşları beni korudu. İslam ve batı çatışması algısı hatalıdır. Biz, medeniyetler diyaloğuna davet ediyoruz. Medeniyetler kaynaşır, aralarında kültürel etkileşim olur, yardımlaşır. Onlara İslam''ın gerçek yüzünü sunmalı ve İslam''ın gerçeğini anlamaları için onlara yardımcı olmalıyız. İslam adalettir, İslam rahmettir, İslam kardeşliktir, İslam insanlıktır. İslam demokrasi karşıtı değildir, İslam sanat karşıtı değildir, yenilik karşıtı değildir. Bu şekilde sunulan İslam değildir.


Erkek kadının vekili değildir

Erkek, kadının vekili değildir. Kadın tam bir kişilik olduğunu, diniyle gurur duyduğunu, İslam''ın onun değerini düşürmediğini göstermeli. Aksine ilmin her kadın ve erkeğe farz olduğunu, hukuki hakkının tam olduğunu, kendi geleceğine karar verebildiğini, eğitim, iş ve yönetim alanlarının hepsinde zirveye ulaşabileceğini göstermeli. Bütün alanlarda sanatta, edebiyatta, ilimde ve siyasette kadın örneklerini sunmalıyız. Ve kadın İslam''ı kendisi savunmalı, erkek kadının vekiliymiş gibi kadın adına İslam''ı savunmamalı. Bizim İslam tarihinden kadın örneklerimiz var. Peygamberimizin eşleri alim kadınlardı, eğitimli, içtihat yapan kadınlardı. Kadın sahabeler cihat eden kadınlardı. Peygamberimiz onlarla istişare ederdi, görüş bildirme hakları vardı. Bugün parlamentoya, gösterilere katılan, kültürel alanda edebiyata ve felsefeye katılan Müslüman kadın tarihtekilerin devamı.


Cinsiyet ayrımı gözetmeden bakıyoruz

Guardian gazetesine verdiğiniz bir demeçten yola çıkılarak kadınların yöneticilik liyakatı olmadığı noktasındaki görüşleriniz dile getiriliyor. Gerçekten böyle mi düşünüyorsunuz?

Kadının özgürlüğünü savunan kitaplarım eskidir. Devletin bütün çalışma alanlarının kadın ve erkek için eşit şekilde açık olduğu görüşünü savunan azınlık İslamcılardan biriyim. Cinsiyet ayrımı gözetmeden bu ilkeyi esas aldık. Bakan, cumhurbaşkanı, elçi olmak kadının hakkıdır bunu belirleyen ise yeterliliktir. ''Sizin Allah katında en değerliniz, en takvalınızdır''' erkek ya da kadın değildir. Katı siyasi rekabet bazı siyasileri hakikatten ve objektiflikten uzaklaştırdı. Bu yolla kadınları korkutmaya çalışıyorlar.

11 лет назад