|

Türkiye'ye saldırı planlı

17 Aralık komplosunda 'kaos lobisi' vurgusu yapan AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Türkiye'ye yönelik başlatılan saldırının organize olduğunu vurguladı

Nil Gülsüm
00:00 - 5/01/2014 Sunday
Güncelleme: 21:02 - 4/01/2014 Saturday
Yeni Şafak
Türkiye'ye saldırı planlı
Türkiye'ye saldırı planlı

Gezi olaylarının yatışmasının ardından kimi 'öngörülü' yorumcuların 'sıcak sonbahar' kehaneti, birkaç aylık bir sapmayla soğuk bir aralık gününde ortaya çıkıverdi. 17 Aralık operasyonuyla ortaya çıkan tartışmaların merkezinde doğal olarak AK Parti var. Bu yüzden ben de, bir kesimin ısrarla 'yolsuzlukla mücadele' dediği, fakat çok daha başka ekonomik niyetler taşıyan bu süreci AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Numan Kurtulmuş ile konuştum.

17 Aralık operasyonunu ve bu bağlamda ortaya çıkan olayları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Şunu vurgulamak lâzım: Yolsuzluğu her kim yaparsa yapsın, kamunun kaynaklarını kim kendi şahsî çıkarları için kullanırsa kullansın, bunların üzerine gidilip hakikatin ortaya çıkarılması gerekir. Ucu kime dayanırsa dayansın, bunun yapılması şarttır. Bu yapılırsa, siyasetin de önü açılmış olur. Ancak 17 Aralık operasyonunun yapılış tarzı, Gezi'den itibaren başlayan bir zincirin halkası olduğunu gösteriyor. Bu sadece AK Parti'ye değil, Türkiye'ye yönelik bir operasyondur.

Gezi'yi de dahil ettiğiniz bu zincirin ve genel olarak operasyonların amacı nedir?

Bunun amacı, Türkiye'de bir istikrarsızlığa yol açmak, Türkiye'nin ekonomik gücünü zayıflatmaktır. 14 Mayıs 2013'te çok önemli bir gelişme oldu. Bu tarihte Türkiye, IMF ile olan borç ilişkisini kesti. Yine üçüncü köprü, üçüncü havalimanı gibi önemli ihaleler gerçekleştirildi. Bunlara, çok büyük bir proje olan Marmaray'ı da eklemek gerek. Bunların yanısıra, Kürt sorununu çözmek üzere hayata geçirilen çözüm süreci de, Türkiye'ye yönelik rahatsızlığın önemli bir sebebidir. Kimileri bu sürecin başarıya ulaşmasını istemiyor. Bir diğer sebep de Suriye ve Mısır'da yaşananlardır.

NE ZAMAN HAMLE YAPSAK...
17 Aralık ile Suriye ve Mısır arasında nasıl bir bağ var?

Suriye'de şu ana kadar 120 bine yakın sivil öldürüldü. Türkiye'nin Cenevre II toplantılarında elinin zayıflatılması, hatta hiç olmaması yönünde niyetlerin olduğunu biliyoruz. Kezâ Mısır'da meşru hükûmete yönelik bir darbe gerçekleştirildi. Müslüman Kardeşler baskı altına alınıp terörist ilan edildi. Türkiye bu iki bölgesel konuda da tavrını çok net bir biçimde koydu. Türkiye'nin içine kapanması yönünde planlar yapılıyor. Biliyoruz ki, Türkiye ne zaman hamle yapsa, çeşitli provokasyonlarla ve kanlı olaylarla bunun önü kesilmek istenmiştir. Sağ-sol, Alevi-Sünni eksenli çatışmalar kışkırtılmış, düşmanlıklar ve kamplaşmalar ortaya çıkarılmıştır.

PLANLI SALDIRI BAŞLADI
Ağustos ayında gerçekleşecek cumhurbaşkanlığı seçimleri ile siyasette yaşanan hareketlilik arasında nasıl bir ilişki var?

Yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçimlerinin de bu kaos planında etkili olduğunu düşünüyorum. Türkiye'de her cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi önemli olaylar olmuştur. Aslında Türkiye, ağustos ayındaki seçimle bir sistem değişikliğine gidiyor. Artık cumhurbaşkanı halk tarafından seçilecek. Bu da, sürece müdahil olmak isteyen bazı odakların harekete geçmesinde etkili olmuştur. Bütün bu sebepleri üst üste koyduğumuzda, Türkiye'nin planlı bir saldırı ile karşı karşıya olduğu görülüyor.

KAOS LOBİSİ İŞ BAŞINDA
Operasyonun arkasındaki odak kim?

Dünyada 'kaos lobisi' diyebileceğimiz bir yapı var. Bu yapı, sadece Türkiye için değil, dünyanın her bölgesi için hareket hâlinde. Meselâ, Amerika'daki Neo-Con siyaseti, bu coğrafyada çatışmanın ve kaosun hâkim olmasını istiyor. Yine, askerî endüstriyel kompleks, bu bölgede çatışmaların ve uzlaşmazlıkların derinleşmesini istiyor. Küresel faiz lobisi de, kaosun devamından yana.

Cemaat ile bu operasyon arasındaki bağı nasıl yorumluyorsunuz?

Cemaati topyekûn suçlamanın doğru olmadığını düşünüyorum. Herkesin attığı adıma dikkat etmesi gerekir. Cemaat içinde siyasete müdahale etme taraflısı olan bir yapı olduğu görülüyor. Daha önce de siyaset ve cemaat arasında tartışmalar olmuştur. Dolayısıyla yaşadığımız bu durum, ilk kez karşılaştığımız bir durum değildir. 1977 seçimleri öncesi 20'ye yakın abilerimiz birer gün arayla MSP'den istifa etmiş, Türkiye'de Milli Selamet Partisi ile kurulmuş olan denge bozulmuştur. Gelinen noktada AK Parti, toplumun bütününü kucaklayan bir yapıdır. Arkasında halk desteği vardır. AK Parti, halkın kendisine verdiği görevi yerine getirecektir. AK Parti, toplumun bütün kesimlerine açık bir siyasi parti olduğunu bilerek asla bir cemaatmiş gibi davranmayacaktır.

AK Parti'nin buna yönelik tavrı ne olacak?

AK Parti'de, Sayın Başbakanımızda, siyasetin galip gelmesi yönünde ciddi bir kararlılık var. En önemlisi de, halkımızın AK Parti'ye yönelik artan bir sempatisi ve desteği sözkonusu. Bütün bunlar, Yeni Türkiye'nin inşası yolunda kararlılıkla yürümemizi gerektiren gerçeklerdir.

İTTİFAK MİLLETLE
Siyaset ile cemaatler arasındaki ilişkiyi nasıl konumlandırmak gerek?

AK Parti ve herhangi bir cemaat, aynı kulvarda yarışan birbirine rakip iki farklı yapı değildir. AK Parti'nin amacı kendi programı doğrultusunda milletten aldığı vekaletle milletin tamamına hizmet etmektir. Cemaatlerin amacı ise, insanları manevî açıdan olgunlaştırarak onları mâsivadan uzaklaştırmaktır. Ama herhangi bir cemaat, bu amaçtan uzaklaşıp siyasi bir parti gibi davranmaya başladığında ortaya sorunlar çıkmaktadır. AK Parti, Türkiye'nin bütününü kucaklamaktadır. Ama % 50'den fazla oy almış bir parti, herhangi bir sebeple kendisine saldırılıyorsa ve çelme takılıyorsa, buna karşı da kayıtsız kalmaz. AK Parti ittifakını milletle yapmaya devam eder ve bu süreci aşar.

Aslolan kadroları değil sistemi değiştirmek

Savcı Muammer Akkaş'ın ve ardından HSYK'nın tavrı çok tartışıldı. Siz nasıl görüyorsunuz durumu?

Bir savcının bildiri dağıtması, yeni bakanın göreve başladığı gün HSYK'nın taraf olması vahimdir. Bunlar demokratik teamüllere yakışmaz.

İçişleri Bakanı Efkan Âlâ, Mersin'de pek çok kişi ve kurumun dinlendiğini açıkladı. Usûlsüz dinlemelerin bu denli yaygınlaşması neden?

Bütün bunlar, uzunca süre çeşitli kurumların ve kişilerin dinlenmesi için hazırlıklar yapıldığını ortaya koyuyor. Biz eski Türkiye'den kurtulalım derken, herkesi dinleyen, herkesi fişleyen, mahkeme kararı olmadan infaz yapan bir mekanizmadan kurtulalım derken, bunları kastetmemiştik. 'Acaba dinleniyor muyuz?' korkusu, 'Korku cumhuriyeti' oluşturur. Aslolanın kadroları değil, sistemi değiştirmek olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştır. Son dönemlerde yabancı basında ve Türkiye'deki kimi çevrelerde başta Tayyip Erdoğan olmak üzere hükûmet ve AK Parti yetkililerine yönelik sistematik bir saldırı var.

Türkiye'ye verilmek istenen mesaj nedir?

Türkiye'ye, 'Siz kim oluyorsunuz da, üçüncü köprüyü, üçüncü havalimanını yapıyorsunuz!' diyorlar. Bu olayları tertip edenler, Türkiye'nin enerji hatlarının geçii noktasında etkinleşmesini kendileri için sakıncalı görenlerdir. Türkiye, söz sahibi olma iddiasında olunca düşmanlıkları üzerine çekiyor. Bu odaklar, geleceğine umutla koşan ve ilerleyen bir Türkiye istemezler. Rahmetli Menderes'in, Özal'ın ve merhum Erbakan'ın başına gelen bunlardı. Bazı saf arkadaşların da uyanmaları için söylüyoruz bunları. Bu kadar acı tecrübe yeter. Çok şükür, milletimiz de oyunun farkındadır ve hiçbir suikaste de gücü ölçüsünce geçit vermeyecektir.

TSK'nın tavrı takdire şayan
Bu süreçlerde TSK'nın tavrını nasıl okumalıyız?

TSK'nın son dönemde aldığı tavır takdire şayan. Yaptığı açıklamada Genelkurmay, 'Bu siyasi bir tartışmadır. Biz de bu konuya girmeyiz' dedi. Bu, Türkiye'nin demokratik ilerlemesi bakımından önemli bir aşamadır.

Bütün bu operasyonların hedefinde Başbakan Erdoğan'ın olduğunu düşünenlerin sayısı hiç de az değil. Siz de böyle mi düşünüyorsunuz?

Sayın Başbakanımızın şahsen hedef alındığı ortada. Artık tahminden öte bir gerçeklik var. Fakat Başbakanımızın şahsında Türkiye hedef alınmakta, özellikle 2010'dan itibaren ivme kazanan büyüme kesintiye uğratılmaya çalışılmaktadır. Güçlü Türkiye yönünde politika izleyen Tayyip Erdoğan olmasın istiyorlar. Ama millet de bu politikalardan yana. 1946'dan bu yana kazanan eksen milletin çizgisidir. Bu çizgi, milletten, demokrasiden, ilerlemeden yanadır. Yeni Türkiye'nin inşası yolunda atılması gereken adımlarda bir duraksamanın olmaması gerekir.

IMF'nin kapısında 50 milyon dolar için avuç açan bir ülke olursanız, sizden iyisi olmaz. AB'nin terbiye salonlarında 'gık' demeden beklerseniz, sizden makbulü olmaz. Ama ne zaman, 'Dünya 5'ten büyüktür', 'Türkiye, bu bölgenin amiral gemisidir', 'IMF'den borç alan değil, IMF'ye borç veren ülke olacağız', 'Bütün dünya Filistin'e arkasını dönse bile, biz dönmeyeceğiz','Mısır'daki ihtilal rejimi gayrimeşrudur' derseniz, sizden kötüsü olmaz, birileri sizi düşman ilan eder.

Bunlar da mı komploculuk?
17 Aralık baskınlarının Türkiye'ye yönelik operasyon olduğu yorumlarına 'komplo' diyenler var...

Zaman zaman bu eleştirileri biz de duyuyoruz. Ama ortada örtülemeyecek gerçekler var. Mayıs ayında Türkiye'nin borçlanma faizinin oranı % 4.6 idi. Gezi olayları ve 17 Aralık operasyonu sonrasında bu oran % 10.1'e kadar çıkmıştır. Dövizdeki yükseliş de, FED kararlarının minimal etkisi dışında, bu olayların sonucudur. Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası Haziran 2013'den bu yana 17 milyar dolar döviz satmak durumunda kalmıştır. Bunlar da mı komploculuk? Bunlar somut gerçekler. Ama Türkiye, siyaseti güçlendirecek ve bu olayları aşacak güce sahiptir.

Operasyonunun Türkiye'ye mâliyeti nedir?

Operasyonun yapıldığı 17 Aralık ilâ 27 Aralık arası 10 günde Türkiye'nin uluslararası endekslere göre risk primi % 34 arttı. Bu, Türkiye'nin daha yüksek mâliyetle borçlanması demek. Küresel bir kaos ittifakı var. İsrail'in savaş yanlısı siyasi kanadı kaosun yaygınlaşmasını elbette ister. Bizim ayrıntılı hesaplarımıza göre bu operasyonun Türkiye'ye mâliyeti 104 milyar liradır. Ayrıca, Halk Bankası'nın pay senedinin değeri % 26 azalmış, operasyondan bir gün önce 19.75 milyar lira olan tutar, 10 günde 5.2 milyar azalarak 14.6 milyar liraya düşmüştür. Bunlar tesadüfen olan şeyler değildir.


10 years ago