Meclis'te anadille savunma yasası görüşülürken İzmir Milletvekili Birgül Ayman Güler'in ayrımcı sözleri CHP'de ambaşka bir tartışma başlattı. Adıyaman Milletvekili istifa etti. CHP'de kazan yeniden kaynamaya başladı.
CHP'deki bu tartışmayı ve Yeni CHP'yi alternatif sol siyaset arayışlarının içinden gelen iktisatçı Prof. Dr. Erol Katırcıoğlu ile konuştuk. Geçtiğimiz günlerde Hayy Kitap'tan yayınlanan 'İnsansız kapitalizm, insanlı toplum' kitabında Katırcıoğlu CHP'yi 'Yola düşen kaya' olarak tanımlıyor.
Doğrusu beni şaşırtmadı. Çünkü CHP'nin iç siyasi fikir yelpazesi bir ucunda milliyetçiliğin bir ucunda da özgürlükçü ve demokrat düşüncelerin olduğu bir yelpaze. Yelpaze dedimse de farklı fikirlerin bu yelpazede eşit dağıldığı gibi bir izlenim vermek istemem. Yelpazenin 'milliyetçi' ucu daha güçlü. Bu 'milliyetçiliğe' onlar 'ulusalcılık' diyerek daha 'modern' ve 'Batılı' bir imaj vermek istiyorlarsa da fikirleri de yaptıkları da bayağı bir 'milliyetçilik'. Tuhaf olan CHP'deki bu farklı fikirlerin 'sol' ya da 'sosyal demokrasiyle' bir ilişkisi olmadığı gibi, liderliğin de, bir onların, bir diğerlerinin fikirlerini aynı anda kullanarak topluma hepten yanlış mesajlar veriyor, taraftarlarının da kafalarını karıştırıyor.
Aynı ekip Hüseyin Aygün Sakine Cansız'ın ailesine taziyeye gittiği için çok eleştirilmişti.
CHP'deki ulusalcılık, dönüşmeye engel mi?
CHP'nin dönüşmesi sola olacaksa tabii ki engel. Ama daha çok MHP çizgisine doğru dönüşecekse, engel değil kolaylaştırıcı bile olabilir. Ne olmuş, 3 Kürt kadını, Paris'te öldürülmüş, bir milletvekili de üstelik de Kürt bir milletvekili de kalkmış öldürülen kadınlardan birinin ailesine taziye için gitmiş. Üstelik ait olduğu parti de iktidar partisinin sorunu çözmek için olumlu bir adım atmışken bir jest yapmış. Bunun tartışılabilecek nesi var? Tam aksine kutlanması gereken bir davranış değil mi? Ama CHP'nin milliyetçi kanadı milletvekilinin üstüne üşüşmüş neredeyse orta yerde dövecekler. İşin ilginç yanı, benim daha özgürlükçü diye varsaydığım bir çok milletvekilinden de ses çıkmaması… Bunu da bir yere yazmak gerekiyor bence.
Hayır, hiçbir biçimde. Zaten bence Sayın Kılıçdaroğlu'na da gelmiyor olacak ki gazeteciler 'yeni CHP' yi sorduklarında verdiği cevap hatırlardadır sanırım. 'Yeni dediğim kadrosu yeni, ondan dolayı yeni CHP diyorum' demişti. Doğrusu ben CHP siyasetinin 'laik' kimliğin temsilcisi bir siyaset olarak da hiç doğru davrandığını düşünmüyorum. Bakın bizde siyasi partiler 'kimliklerin 'talepleri üzerinden yükselir, toplumun genel talepleri üzerinden değil. AK Parti'nin 'vesayet rejimini' geriletip de gerçek siyasi alan ortaya çıkınca 'laik' kesimin, kendisinin bir azınlık olduğunu görmüş olması gerekir. Üstelik de 'vesayet rejiminin' asıl mağdurunun da kendisi olduğunu da…
Düşünsenize, AK Parti'nin tabanını oluşturan Müslüman kesimler 'vesayet rejiminin' kendilerine baskı yaptığından şikayetçiydiler, CHP'nin tabanını oluşturan 'laikler' ise kendilerinin 'vesayet rejimi' tarafından aldatıldıklarının bile henüz farkında değiller. O nedenle de belki de asıl mağdur olanlar 'vesayetçi rejiminin' yanlış bir tarih ve toplum anlayışıyla aldatılmış olduğu 'laikler'dir. CHP'deki siyasetçilerin bu durumun ayırdında olmamaları oldukça düşündürücüdür. O nedenle de CHP için 'yeni' 'ancak ve ancak' bu durumun kavranması ve siyasetlerinin bu çerçevede şekillenmesiyle mümkün. Ama benim görebildiğim kadarıyla böyle bir olasılık yakında görülmüyor.
Onu bile yaratabilecek bir enerji görünmüyor bence. Çünkü 'kopmak' da 'bölünmek' de bir enerji ve bir iddia gerektirir. Benim gördüğüm CHP kadrolarında ne böyle bir 'iddia' ve ne de böyle bir 'enerji' var. Hadi abarttığımı düşünelim. Tamam bu gelişmelerden rahatsız olan milletvekillerinin olduğu olasılığını küçümsemeyelim ama tanıdığım kadarıyla bu insanların da hiç biri kendiliğinden bir şey yapacak durumda değiller. Belki dışarıdan bir hareket, CHP siyasetine yakın birileri böyle bir talebi dillendirip de örgüt düzeyinde bir karşılık bulabilirse belki. O zaman bir hareketlenme olabilir. İkincisi ...
İkincisi CHP'nin parti olarak lidere bağımlı yapısı böyle bir değişimin oradan gelmesini gerektiriyor. Ama doğrusu Kılıçdaroğlu'nun liderlik çapı buna müsait değil. Kılıçdaroğlu bizi yanıltmak istiyorsa, fırsat kapısına kadar geldi.
Sanmıyorum. Salih Fırat'ın istifası sırasında yaptığı açıklamadan anladığım onun etnik olarak Kürt bir milletvekili olduğu. Anlaşılan CHP'deki 'Türk milliyetçisi' söylemlere tahammül edememiş istifa etmiş. Kimler 'yeni' CHP iddiasındalar onu da kimse bilmiyor aslında ama sanırım bu arkadaşlar parti içinde bir muhalefet geliştirmeyi parti dışına çıkarak muhalefet etmekten daha önemli görüp ayrılmayacaklardır. Bu onlara daha 'güvenli' gelecektir ama 'korkunun ecele faydası olmadığı' gibi parti içinde kalmanın da 'yeni'yi yaratmada bir faydası olmayacaktır.
Doğrusu CHP devleti kuran parti olmanın ötesinde devlet gibi bir partidir de. Mali kaynakları yerinde. Siyasetin AKP ve kendi aralarında sıkışmışlığı nedeniyle her daim ana muhalefet olma şansı da en yüksek olan bir parti. Bu partide bırakın milletvekili olmayı her hangi bir ilçe teşkilatında yönetici olmak bile önemlidir. Tabii bunun üstüne Türkiye gibi zenginleşmenin temel araçlarından birinin hala devletle yakın ilişki içinde olmak olduğunu da koyarsanız neden kimsenin CHP'nin dışına düşmek istediği sanırım kendiliğinden anlaşılır.
AK Parti'nin Kürt sorunuyla ilgili açılım politikalarına devam etmesi halinde CHP'deki ulusalcıların da tabanın bir kısmında karşılık bulacakları açıktır. Ama bu hal CHP'yi giderek MHP'nin yanına sürüklerken, CHP'deki daha özgürlükçü kesimleri de diğerlerinden daha fazla ayrıştıracaktır. Yani kısacası
CHP'nin şu anda sahip olduğu 'ikili yapı' daha fazla yırtılmaya başlayacak ve CHP'nin genel politikası da daha fazla paralize olacaktır.
CHP'ye ne olacağı önümüzdeki yerel seçimlerde partinin ne yapacağına büyük ölçüde bağlı. Ama şimdiden bana öyle geliyor ki CHP seçimlerde İzmir dahil bütün büyük şehirleri kaybedecek, bir muhalefet partisi olarak bu seçimlerde büyük bir hezimete uğrayacaktır. Bu durumun böyle gelişmesi halinde ise partide gerçek bir kırılma yaşanacaktır. O hep sözünü ettiğim vizyonsuzluk halinin ortadan kalkması ve yeni bir vizyon ihtiyacı ise ancak böyle karşılanabilir ve eğer olacaksa 'yeni CHP' de böyle yaratılabilir.
Doğrusu ben Koç ile Ülker'in birlikte yol ve köprü özelleştirmesi ihalesine girmesini bir dönüm noktası olarak değerlendiriyorum.
1980'lerde devletçi sermaye gruplarına rağmen tohumları atılmış bir sermaye kesimi ile yaşanan gerilimli bir ilişkinin dönüm noktasından söz ediyorum. Yani, eski devletçi sermaye gruplarıyla, bütün 1990'lar boyunca gelişmiş daha çok 'Anadolu' sermayesi olarak adlandırılmış gruplar arasındaki itişmelere son verilmekte olduğundan sözediyorum. Bilindiği gibi AK Parti'nin üzerine oturduğu dalga bu yeni sınıfların yarattığı dalgaydı ve eskilerle çatışmacı bir ilişki içindeydi. Senin de sorunda ima ettiğin gibi sanırım TÜSİAD'ın yönetimine bu Anadolu sermayesinden insanların alınmış olması da bu dönüm noktasını perçinleyen bir adım oldu.
Evet ayrı gelenekler üzerinde örgütlenmiş olsalar da benzerlikleri önümüzdeki yıllarda daha da artacak. Zaten daha şimdiden bir çok konudaki açıklamalarına dikkatli bakılırsa bu iki iş dünyası örgütünün birbirlerine yakın bir konuma gelmiş oldukları görülür.
Türkiye'de solun Cumhuriyet'in çocuğu olduğunu unutmamak gerek. O nedenle de Kemalizm çeşitli derecelerde de olsa ona da sıçramış durumda. Tabii tek bir soldan söz edemeyeceğimiz için daha çok eski pozisyonlarından çıkmayan, kendini yenileme ihtiyacı göstermeyen ve her geçen gün biraz daha milliyetçiliğe yönelen bir soldan söz ediyorum. Ama bunun dışında da solda siyaset yapan Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi'ndekiler gibi kendini değişimlere uydurabilmiş solcular da var. Onlar solun toplumdan kopukluğu karşısında toplumla barışık bir siyaset yapmak arzusundalar. Bu nedenle de toplumun bütün mağdur kesimleriyle, bu arada Müslümanlarla da birlikte bir toplum hayali peşindeler.
Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi yalnızca CHP'ye değil aslında tüm diğer partilere de rakip olabilecek bir parti. Bunun nedeni toplumun ihtiyacı olan daha özgürlükçü, daha demokrat ve daha çevreci fikirleri savunan neredeyse tek parti. Tek tek kimlikleri aşan, bütün mağdur kimliklere seslenen, ama özellikle de Kürt kimliğinin sorunlarını kendi sorunları düzeyinde savunan bir parti. Bu nedenle de 'kimlik' siyaseti yerine tüm topluma seslenen bir demokrat Türkiye siyasetini seslendirmeye çalışan bir parti.
CHP tabanında yaratmadı değil. CHP tabanı değişiyor. Ama maalesef bizdeki siyasetin 'çatışmacı' bir siyaset olması onları çatışmanın, istemeden de olsa CHP yanına sürüklüyor. Bugün bir araştırma yapılsın bunun ortaya çıkacağı bence kesindir. Bu söylediğim AK Parti için de doğrudur. AK Parti de AK Parti'nin siyasetinden memnun olmayan, eskiden CHP'ye ya da diğer partilere oy vermiş insanlar da arayış içindeler. Ama bu arayış daha 'milliyetçi' bir söyleme değil aksine daha özgürlükçü, daha demokrat bir söyleme doğru bir arayış. CHP'dekilerin bunun farkında olması gerekir. Ama özellikle son günlerde olan olaylardan bu farkındalığın henüz oluşmadığı anlaşılıyor.
Sarıgül'ün ilginç bir siyasi figür olduğu ortada. Ama Sarıgül'ün CHP'ye katılmasının ya da başka bir siyasi oluşum kotarmasının çok bir kıymeti harbiyesi olduğunu düşünmüyorum. Düşünmüyorum çünkü
CHP'de olan sorun bir siyasi vizyonun olmaması. Yani CHP'nin bir siyasi parti olarak neden siyaset yaptığının anlamlı bir cevabı yok. Sarıgül'ün ise
böyle bir siyasi vizyon eksikliğini dolduracak bir mecali olduğunu da söylemek zor.