|

Vesayetçi Türkiye'yi istiyor

Anayasa Mahkemesi'nin yetkilerini aştığını söyleyen MEB Müsteşarı Yusuf Tekin, 'Yeni Türkiye'nin değil, eski vesayetçi Türkiye'nin kurumu olarak çalışmaya devam etmeyi tercih ediyor' dedi.

Nil Gülsüm
00:00 - 13/04/2014 Pazar
Güncelleme: 21:59 - 12/04/2014 Cumartesi
Yeni Şafak
Vesayetçi  Türkiye'yi  istiyor
Vesayetçi Türkiye'yi istiyor

Kasetlerin, tapelerin gölgesinde geçen yerel seçimden AK Parti kendi rekorunu kırarak, oylarını arttırarak çıktı. Seçim öncesi had safhada olan gerilim bir nebze hafiflese de yakın zamanda gerçekleşecek cumhurbaşkanlığı seçimi arifesinde yeniden gerilimlere tanık olacağımızın emareleri de görülmeye başladı. Bir yandan cumhurbaşkanının kim olacağı tartışması devam ederken öte yandan da Anayasa Mahkemesi'nin aldığı tartışmalı kararlar gündemde. Seçim itirazlarını değerlendireceklerini söyleyen Anayasa Başkanı Haşim Kılıç'ın ismi, AYM'nin twitter ile ilgili aldığı kararın ardından HSYK yasasının kısmi olarak iptali ile birlikte muhalefetin cumhurbaşkanı adayı olarak kulislerde dolaşmaya başladı. Türkiye'nin seçkin siyaset bilimcilerden MEB Müsteşarı Doç. Dr. Yusuf Tekin'le Türkiye'nin yeni çıktığı seçim ortamını, önümüzdeki süreci ve AYM'nin tartışmalı kararlarını konuştum.

Yerel seçimin gerçekleştiği ortamı ve sonrasını nasıl değerlendirirsiniz?

Kamuoyunda yeni bir manipülasyon süreci başladı. Manipülasyon yapmak isteyenler seçimden önce bütün hazırlıklarını yaptılar, 'Temiz Seçim Platformu' benzeri isimlerle platformlar kuruldu, 'endişe'ler dile getirildi. Tabiri caizse çok partili hayata geçiş sürecindeki seçimlerden birinde bir CHP yöneticisinin söylediği 'seçimler istediğimiz gibi sonuçlanmayınca milli iradenin tecelli etmediğine karar verdik' sözünü bugüne taşıyarak, seçim sonuçlarından bekledikleri faydayı elde edemediklerinde kullanabilecekleri argümanlar üretmek için zeminler oluşturuldu. Bugün de bu hazırlıklardan yararlanılıyor. Adeta seçimler bizim istediğimiz gibi sonuçlanmadı, öyleyse milli irade tecelli etmedi diyorlar. Seçimlere ilişkin insanların zihinlerinde soru işaretleri ve belirsizlikler oluşturmak, sistem açısından çok tehlikelidir. Ben genel olarak seçimlerin oldukça güvenli bir biçimde geçtiğine inanıyorum.

Toplum bu propagandaya itibar etti mi?

Ben hem seçim kurullarının ve hem de vatandaşların çok olgun davrandıklarını düşünüyorum. Seçim öncesi çok gergin bir hava vardı. Ortalığı karıştırmak isteyenler, manipülasyon yapanlar zaten seçim öncesinden kendilerini belli ediyorlardı. Çok şükrediyorum ki bunda başarısız oldular.

YARI BAŞKANLIĞA GELİYORUZ
İşin ucu anayasaya dayanıyor…

Demokratik teamüller açısından çok sorunludur bu anayasa. Çünkü hiçbir hukuk devletinde sorumsuz bir kişiye bu kadar çok yetki tanımlanmamıştır. Hiçbir demokratik ülkede sorumsuz bir organ bu kadar sistemin odağına yerleştirilmemiştir. Anayasa'nın 101. Maddesi'nin son fıkrasına göre Cumhurbaşkanı olan kişi siyasi partiye üye ise bu sona erer diyor. 40 yıl partili olan bir kişi partiden istifa ediyor ve bir anda partisiz ve tarafsız hale geliyor. Kim inanıyor peki buna, hiçkimse. Zaten tarafsızlık da bir siyasetçinin vasfı olamaz. Nitekim bugüne kadar ki, hiçbir Cumhurbaşkanımız için tarafsızdı diyemeyiz.

Bu maddenin değişmesi ne anlama geliyor? Sistem ne şekilde değişmiş oluyor?

Bu maddeyi Anayasa'dan çıkardığınızda şu denecek; 'Partili cumhurbaşkanı'. İşte tam da biz burada şuna geliyoruz; yarı başkanlık sistemi. Yürütmedeki yetki dağılımı itibariyle benzeştiğimiz bir kurgu, cumhurbaşkanı bir partinin üyesi olmaya devam ediyor. Önümüzdeki seçimlerde siyaseten daha güçlü bir Cumhurbaşkanı figürü ortaya çıkacak. Bir an önce anayasa değişikliği yapmak zorundayız. Sağlıklı parlamenter sistem kurmak zorundayız artık. Bu hükümet sistemi formülasyonu çok yanlıştır.

367 KARARINI DA TAHMİN EDEMİYORDUK
YSK'nın kararlarının nihai olmasına rağmen Anayasa Mahkemesi Başkanı itirazları değerlendirebileceğini açıkladı.

İşte tam da burada eski ve yeni Türkiye'den bahsetmemiz lazım. Eski Türkiye'de biz kurumların neler yapacağını tahmin edemezdik. Çünkü kurumlar görevlerinin dışına çıkıyorlardı ve verilen görevlerin sınırlarını zorlayacak şekilde davranıyorlardı, politik kararlar alıyorlardı. Bu yüzden de kendilerinden beklenmedik şekilde kararlar alıyorlardı. Anayasa Mahkemesi'nin 2007'deki meşhur 367 kararını biz akademisyenler tahmin edemiyorduk örneğin. Anayasa Mahkemesi asla böyle bir şey yapmaz diye düşünüyorduk. Bugüne kadar YSK, hepimizin kabul ettiği kararlara imza atmıştır. Eskiden bu kuruma hiç kimse itirazda bulunmuyordu. Türkiye'de ne değişti de Anayasa Mahkemesi, Yüksek Seçim Kurulu'nu denetleyen bir kurum haline geldi.

Kim denetleyecek
Neden AYM yetki alanı dışında olan konularla da gündeme geliyor?

Dünyanın hiç bir yerinde yüksek mahkemeler seçilmişlerin üzerinde vesayet kurumu işlevi görmez. Sadece temel hak ve özgürlükleri güvence altına alır, ihlalleri önler. Türkiye'de bu böyle olmadığı için de AYM'nin bazen bir siyasi partiyi kayırdığına, bazen hükümetleri denetlediğine, bazen kendini yasama organı olarak gördüğüne, sistemin sahibi gördüğüne dair kararları söz konusu.

Mesela?

AYM'nin ilk kararlarından birisi, CHP'nin Haksız İktisaplarının Hazine'ye devrine ilişkin kanunu iptal etmek olmuştur. Mahkeme açıkça partiyi korumuştur. Yine 1995'teki seçim barajına ilişkin kararı AYM'nin kendisini yasama organının yerine koyduğunun bir kanıtıdır. Aynı şekilde Cumhurbaşkanı'nın görev süresiyle ilgili kararı AYM'nin bir yasama organı gibi davrandığının göstergesidir. Bu çok açık yasama organı şeklinde çalışmaktır.

Twitter kararı peki?

Bir başka yargı organının yerine karar verdi. Yetkisi olmayan işlere girdi.

HSYK Yasası'nın kısmi iptali için neler söylersiniz?

Bu son kararla şunu gördük ki Anayasa Mahkemesi 'Eski Türkiye'nin Anayasa Mahkemesi olmaya devam etmek istiyor. İşin tuhafı şu ki Anayasa Mahkemesi'nin verdiği kararları denetleyecek bir kurum yok. Anayasa Mahkemesi'nin Yeni Türkiye'ye uyması, kendi sınırlarına dönmesi, insan hak ve özgürlüklerini koruması gerekir. Anayasa Mahkemesi Eski Türkiye'nin kalmaya devam ediyor.

Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç 17 Aralık'tan kısa bir süre önce yaptığı açıklamada, 'Her ne kadar ismimiz mahkeme ise de yaptığımız iş siyaset' beyanında bulunmuştu. Bu hususta nasıl bir değerlendirmede bulunursunuz?

Haşim Bey siyasete adım atmak isteyebilir veya istemez ben bunu bilemem. Fakat yargıçlar bu tür siyasal değerlendirmelerden kaçınmalıdır. Bir de twitter kararı sonrası sayın Başbakan'ın açıklamalarına bir siyasetçi edasıyla ve çok ağır diye tanımlayabileceğim bir uslupla cevap verdi. Bu tür açıklamaları nedeniyle, muhalif grupların Cumhurbaşkanı adayı olarak kamuoyunda lanse edildi.

10 yıl önce
default-profile-img